bildirgec.org

türkiye hakkında tüm yazılar

GLADIO

blackjack38 | 22 November 2009 12:06

Günümüzde hızla yayılan bir söylem var ‘Gladio’. Aslında bu kavram veya örgüt çok eskilerden bugüne kadar gelebilmiştir. Biz yazımızda bu ‘Gladio’ nun tarihini araştırca, tabi ki Türkiye açısından.Gladio II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da gelecekte olması beklenen bir Varşova Paktı işgaline cephe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla İtalya’da NATO tarafından gizli olarak örgütlenen Kontrgerilla (stay-behind) operasyonunun kod adıdır ve İtalyanca daki kelime anlamı kısa kılıçtır. aslında anlaşılır bir dilde açıklamak gerekirse bu oluşum o dönemde Komünizme karşı Nato ülkelerini korumak amaçlı kurulmuş olan gizli örgütlerdir ancak isim olarak İtalyadaki örgütün adı Gladio dur. ilk olarak İtalyada ortaya çıkarılan bu örgüt aslında artık Komüniz e karşı değil bulundukları ülkelerin kendilierini geliştirip, kendilerini yetiştiren ve para ödeyen güçlere karşı durabilcek kadar güçlenmelerine yönelik faaliyetlerde bulundukları anlaşılmaktadır çünkü artık dünya üzerinde Komüniz gibi bir tehlike kalmamıştır. Türkiye de darbelerle beslenen bu örgüt kendine en verimli yaşama alanı olarak askeri birimleri ve rütbeleri görmüştür. son dönemlerde bu örgüte karşı bir araştırma, tutuklama gerçekleşse bile İtalya da olduğu gibi bu örgütlerin liderleri ve yönetildikleri güçler hep sır olarak kalacak gibi görünüyor. kendilerine güç olarak gördükleri her alanda yer almışlardır. milliyetçi kesim, sol kesim, sağ kesim, komünist kesim…Türkiye bu tehdite karşı hep konusulur ancak birşey yapılmaz bir ülke iken bunun konusulması ve bir takım hukuki eylemlerin gerçkeleşmesi gelecek açısından gerçekten umut verici.

Bende başlıyorum gıdıklamaya ama şimdi değil bir ara gıdıklarım:)

admin | 18 November 2009 11:28

Türkiyemizdeki birçok değer gibi şifalı termal kaplıcalarımızın da daha yeni yeni değeri anlaşılmaya başlandı.Yüzlerce çeşit hastalığa iyi gelen bu şifalı sularımızın işletmesini yine yabancılara kaptırmak üzereyiz.Tıpkı diğer yeraltı zenginliklerimiz gibi.Mesela dünyanın en büyük altın madenlerinden biri Bergama’da bulunuyor ve yabancı bir firma çıkarıyor.
Şimdi hastalıklar artmaya başladı.Avrupa ve amerika nufusu giderek yaşlanmaya başladı ya en faydalı termal kaynaklar nerde Türkiyede.Tamam artık bu dünya yüzünde bir eşi daha olmayan termal sularımızı da onlar işletmeye hazırlanıyor.Yakında kendi memleketimizde bizler yabancı muamelesi görmeye başlarsak hiç şaşırmayın.Ama neden böyle oluyor diye kendimize sormamız lazım.Çünkü bizler Türk sermayeli gariban yatırımcılara destek olmuyor ve onları neredeyse yerin dibine geçiriyoruz.Hükümetler de öyle yapıyor.Turizm teşvik kanunu çıkarıyor.Bak bakalım hangi yerli firma bundan yararlanabilir.İstenen şartlar hangi yerli kuruluşta var.Ne anladık turizm teşvikten.Sanki cümleten elbirliği edip memleketi yabancılara teslim etmek için seferber olmuşuz.İnanılır gibi deği.Dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanmayacak bir davranış bozukluğu içine girmişiz hepimiz.Herkes birbirinin sırtından geçinme yollarını arıyor.Ne olacak bu halimiz.
Bakacağım bakalım yazılarım değer verilip okunursa memlekette neler olduğunu daha doğrusu yukardakilerin gene ne haltlar karıştırdığını kimsenin kızmayacağı bir dille anlatacağım.Öyle ya Allahın bildiğini kuldan saklamaya ne hacet

Teraneler 8 – ‘Şehit Aileliği’ nasıl bir toplumsal sınıf, imtiyazlı bir zümre oldu?

Yuzeysel Fikirler | 12 November 2009 15:27

Benim için safi siyasetle geçimini sürdürüyor, insanları birbirine düşürmekten zevk alıyor demişler. Onları haksız çıkarmak adına onaydan geçtiği takdirde bu son teranemle konuyu kapatmak istiyorum. Umarım gündemdeki gözümüze takılan siyasi çarpıklıklar da nihayet bulur da biz de söz söyleme çapsızlığına erişmek zorunda kalmayız.

Her zaman ufak meselelere takıldınız. Bir bez parçası üzerinden laikliği tartıştınız, bir kağıt parçası üzerinden cumhuriyetçiliği mesela. Ben de bu sefer bir grup insan parçası üzerinden halkçılığı tartışıp modaya uymak niyetindeyim.

Tr En İyi 50 Blog Sitesi

elchancho | 03 November 2009 13:52

Pcnet Dergisi bu ayki sayısında Türkiye’de ki en iyi 50 blog sitesini mercek altına almış.Bende sizin için önümde dergi hepsi olmasa bile gözüme çarpanları dilim yettigince özgün bir sekilde yorumlamak istedim…

Ahmet Bülent

Anladığım kadarıyla tasarım konusunda yazılar yazılan bir blog sitesi

Antifit

Tasarım,Pazarlama,Yeni Fikirler üzerine yazılar yazılan bir blog

GPS hediyeli gezi sitesi

romanistabukowski | 27 October 2009 15:19

anasayfadan bir görüntü
anasayfadan bir görüntü

Lassa‘nın yeni lastik teknolojisi Impetus Revo şerefine yapılan Konfora Yolculuk adlı websayfası epey ilgi çekici hediyeler veriyor. Özellikle geziseverlere hitap eden sitede beğendiğiniz mekanları bölgelere göre girip hediye kazanıyorsunuz. Mesela 12 Ekim – 9 Kasım tarihleri arasında İç Anadolu Bölgesi’ne toplamda en fazla yeni mekan ekleyen 1 kişi, Garmin GPS cihazı kazanıyor. Ayrıca aynı tarihler arasında her gün İç Anadolu Bölgesi’ne, o günün en fazla mekanını ekleyene, Türkiye Keşif Rehberi hediye olarak veriliyor. İçerik genişledikçe geziseverler için büyük bir kaynak olacağı şüphesiz.

HABERTÜRK’TE NELER OLUYOR ?

antiemperyal | 14 October 2009 14:05

C.Eren ÇELİK

Arkadaş bir tartışma nasıl bu kadar sulandırılır, gerçekten ciddi bir tartışma konusu nasıl raiting kaygısı ile lime lime edilir Pazartesi günü HABERTÜRK ekranlarında “canlı canlı” izledik.

HABERTÜRK’ün elinden gelse kameralar karşısında yatıp kalkacak olan Genel Yayın Yönetmeni, “Analiz hastası”, “tez-antitez-sentez ustası ” sayın Yiğit Bulut, Ermenistan ile Türkiye arasında imzalanan protokollerin tartışılacağı programın adeta bir panayır yerine çevrilmesine, raiting uğruna tuttuğu çanakla bence son dönemde medyadaki en büyük kepazeliklerden birisine imza atmıştır. Kendisi ile ne kadar övünse azdır. (EE, Yiğit’i öldür hakkını ver)

AÇILMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ…

antiemperyal | 13 October 2009 12:32

C.Eren ÇELİK

Açıla açıla artık neremiz açılacak merak etmekteyim. Bir merak ettiğim husus da bizim bu açılmalar sonrasında ne zaman olumlu bir sonuç elde edebileceğimizdir.

Bu açılım mevzuu bizde Tanzimatla başlar aslında, tarihi epey köklüdür yani. O zamanlar da Osmanlıyı yönetenler bakmışlar ki Rumeli toprakları elden gidiyor, herkes “Ben vatanımı isterim” demeye başlamış, hemmen yapmışlar açılımı. Ortaya Tanzimat Fermanı çıkmış.

Demiş ki bizimkiler “Artık gayrımüslim azınlıklar müslümanlar ile her konuda eşit olacak, bundan böyle gayrımüslümlere “gavur” gibi aşağılayıcı tabirler ile hitap edilemeyecek”

mahsun oscar

massay | 26 September 2009 12:18

Ülkemizde Yabancı dilde en iyi film oscar’ı kategorisinde aday adayı olmak, yabancı dilde en iyi film oscar’ ı kazanmak gibi gurur ve ihtişamla karşılanıyor.
Bunun nedeni daha önce yabancı dilde en iyi film oscar’ ı kategorisinde aday bile olamamızdır diye düşünülebilir.
Her yıl Kültür Bakanlığı nezdinde seçici bir kurul toplanıyor. “oscar’ a hangi filmi gönderelim”
kararını vermek için kurul bu yıl, 13 kişiden oluşturuldu. Bu kişiler kurulun karar vereceği toplantı salonunda dev plazma ekran karşısında toplanıp mesaileri dahilinde aday adayı olabilecek filmleri izlediler. İşlerinin ciddiyeti ve sözkonusu toplantı salonunun sinema salonu olmadığını bilmelerinden dolayı patlamış mısır, soğuk içecek -özellikle limonlu kivi konsantre- içemediler. Bu vahim durumun kararlarını ne ölçüde etkilediğini bilememenin vahameti de yüklenince sırtlarına Bakanlıktan bu durumun çözümü ile ilgili bir kurul toplamasını ivedi tarafıyla talep etmiş olabilirler.

İzledikleri filmler ise;* Güneşi gördüm / Mahsun Kımızıgül* Gökten üç elma düştü / Raşit Çelikezer* 11’e 10 kala / Pelin Esmer* Güz sancısı / Tomris Giritlioğlu* Usta / Bahadır Karataş* Hadigari / Cumhur Harun Özakıncı* Sonbahar / Özcan alper* Pandora’nın kutusu / Yeşim Ustaoğlu* Nokta / Derviş Zaim* Issız Adam / Çağan Irmak* Karanlıktakiler / Çağan Irmak* Kıskanmak / Zeki Demirkubuz
* Mommo kız kardeşim / Atalay Taşdiken
Güneşi gördüm bu kuruldan yedi oy aldı. Nokta 6 oy aldı. Diğer filmler hiç oy alamadılar ama aday adayının adayı olmakta hiç yabana atılamaz diye düşünmeye başlamış olmalılar.
Nihayetinde bu yıl Oscar aday adayı olarak Güneşi gördüm filmine karar verildi. filmi gibi kendi gibi mahsun, Mahsun Kırmızıgül çok sevindi. Kendisiyle sevincini paylaşmak isteyen gazetecilerin uzattığı mikrofonu Oscar heykelciği diye tahayyül ederek havaya kaldırdı ve hışımla bir daha ki sefere kırmızı halının yokluğunu affetmeyeceğini belirterek kükredi. Dev oyuncu kadrosunun bir fotoğraf karesine sığdırılamayacağı endişesiyle dev oyuncu kadrosunun sevinci şu an muamma.
Çocuklara ve umuda adandığı söylenen film yapımcı, yönetmen, oyuncu ve izleyici kitlesine izahı namümkün sevinç yaşatırken, geri kalan ülke nüfusunun hafife almak, eleştirmek gibi pozisyonlar aldığı görülüyor.
Eleştirilerin en önemlisi geçmiş yllarda aday adayı olmuş olan filmlerdeki ( örneğin takva ) gibi aday adayı olan filmin aday adayı olmasının tesadüf olmadığı yönünde.
Takva filminde dini değerlerin ön planda olduğu ve Türkiye’nin şeriat ülkesi gibi gösterilmeye çalışıldığı iddiaları eleştirileri güçlendiriyordu.
Güneşi gördüm filminde ise filmin “Açılıma ” jest olduğu iddiaları ön planda.
Ne sevinç, ne eleştiri…
Madem oscar aday adayını seçtik.
Madem bir adım ilerisi yok.
aday olmamız mümkün değil.
Yeni oscar aday adayımız tüm millete hayırlı olsun.

OYSA İNSANIN ÇEKİP GİTME HAKKI OLMALI

il mare | 25 September 2009 15:48

Benim sadık dostum turuncu defterimin içindeki hatıralarımı karıştırırken,sayfaların arasından,üstündeki tarihten, bu yılın 15 Ağustosunda kestiğimi anladığım bir gazete küpürü yere düşüverdi,nedir ne değildir diye içini açıp baktığımda,sırtındaki sırt çantasıyla otostop çeken bir kız fotoğrafının yanındaki kocaman puntolu başlığı gördüm,ilk kez okuyormuş gibi heyecanlandım,özendim,çekip gitmek istedim falan.

“BİZ NEDEN HAYATA BİR YIL MOLA VEREMİYORUZ?”

Habere dair yazılanları tekrar okuduktan sonra içimde acaip bir paylaşma isteği canlandı,oturup neredeyse tek tek her cümlesini yazacaktım,ilk iki kelimeyi tuşlamıştım ki,araç çubuğumdaki internet sayfasıyla göz göze geldik,sen enayi misin der gibi bir bakış fırlattı bana,görmezden gelerek,umursamazca üstüne bastım kendisinin,yazıverdim başlığı ve gene görmezden gelmeye çalıştığım alaycı kahkahasının eşlik ettiği önümdeki gazete küpürünün birebir kopyasını serdi önüme …
Yani diyeceğim şu ki; aşağıda paylaşmak istediğim bir haber yer almakta,çoğu kimsenin zaten haberdar da olduğunu düşündüğüm.Fakat bazen haberdarlıkları vurgulamak gibisi yoktur.