bildirgec.org

türk sineması hakkında tüm yazılar

Gurbet kuşları göçtü: Halit Refiğ

kahramancayirli | 19 October 2009 12:28

Gurbet kuşları göçtü: Halit Refiğ
Kahraman Çayırlı

mitoloji.info adresinden alınmıştır.
mitoloji.info adresinden alınmıştır.

Gurbet Kuşları’nı izlemeyen bir sinemasever var mı? Ya da 80lerde çocuk olup, Müjde Ar’lı Teyzem’i görmeyen? Ya da Trt ekranlarında dizi furyasının başlamasının işaret fişeğini çeken efsane Aşk-ı Memnu’yu? Filmi yakılan Kemal Tahir uyarlaması Yorgun Savaşçı’yı?…

tulumba.com adresinden alınmıştır.
tulumba.com adresinden alınmıştır.

Atıf Yılmaz’ın, Ömer Kavur’un gitmişliğine alışamamışken, Türk Sineması çok önemli bir neferini daha kaybetti. Halit Refiğ’i

Gurbet Kuşları’ndan Teyzem’e…

Halit Refiğ hayatını kaybetti

queennothing | 15 October 2009 11:41

5 Mart 1934, İzmir doğumlu Halit Refiğ, bugüne kadar “Şehirdeki Yabancı”, “Şehrazat”, “Harem’de Dört Kadın”, “Vurun Kahbeye”, “Can Yoldaşları”, “Fatma Bacı”, “Leyla İle Mecnun”, “O Kadın”, “Beyaz Ölüm”, “İki Yabancı”, “Zeynep Öğretmen”, “Affet Beni Hocam” – “Affet Bizi Hocam”, “Gelinlik Kız”, “Geçlik” gibi onlarca filmin yönetmenliğini yapmış, Türk Sineması’nın en yüce isimlerinden biridir. 75 yaşında olan sanatçı, 28 Ağustos günü rahatsızlandı ve yoğun bakıma alındı ve 11 Ekim 2009 sabahı, Refiğ’in hayata veda ettiği bildirildi. Toprağa verilen Refiğ, Altın Portakal Film Festivali‘nde de saygıyla anıldı.

Küçük Hanımefendi ; Belgin Doruk ve Hazin Son

kharis | 05 October 2009 10:51

Türk sinemasının küçük hanımefendi lakaplı biricik yıldızı , Yeşilçam’ın kraliçesi Belgin Doruk 1936 Ankara doğumludur. Çocukluk hayali olan artistlikle ortaokul yıllarında tanışır ve annesininde desteğiyle İstanbul dergisinin açmış olduğu bir yarışmayı kendisi gibi ilerde sinemanın kilometre taşlarından olacak “Taçsız Kral” Ayhan Işık ile birlikte kazanır. Arkadaşları okul sıralarındayken 1952 yılında Belgin Doruk sinemaya geçiş yapmıştır. İlk filmi “Çakırcalı Mehmet Efe’nin definesidir. Hemen akabinde 1953 yılında yapılan Güzellik yarışmasında ikinci seçilir. Duru güzelliği ve hanımefendiliğiyle kısa zamanda hüsnü tesir bırakır . Gamzesiyle ilgi çeken ilk yıldızlarımızdandır da diyebiliriz. İlk filmi Çakırcalı Mehmet Efe’nin Definesi filminde; Türkiye’yi ilk film kamerasıyla tanıştıran, Enver Paşa’nın yeğeni üstelik kendisinden 30 yaş büyük olan Faruk Kenç ile tutkulu bir aşk yaşar ve evlenirler. Sıradan bir insanken kendisini büyük bir servetin ve şaşanın içinde bulur. Yatlar, katlar, hizmetçiler, uşaklar… Fakat bu mükemmel tabloda bir eksiklik vardır muhtemelen. Sinemada ilk parlayışı 1960 yılında Ekrem Bora ile oynadığı Yeşil Köşkün Lambasıdır. 1964 yılında yönetmenliğini Orhan Elmas’ın yaptığı “Duvarların Ötesinde” adlı filmde Tanju Gürsoy ile başrolü paylaştı. Zeki Müren ile de birçok sinema filminde oynamıştır. Kendisi gibi İstanbul Dergisinin yarışmasıyla sinemaya adım atan Taçsız Kral Ayhan Işık’la sıkı bir ikili oluşturular.

Buradan aldığı “Küçük Hanımefendi ” serisi çok tutuldu. Çöküşün başlangıcı diye nitelendirdiğimiz olay daha genç ve yakışıklı olan Özdemir Birsel’e aşık olmasıyla oldu. Ne tuhaftırki eşinin yönettiği sinema filminde kullanılan Aydın yakınlarındaki Çakmak çiftliği Özdemir Birsel’e ait çiftlik evi kiralanmıştı. Faruk Kenç’ten boşandıktan sonra aşık olduğu yapımcı Özdemir Birsel ile evlenir. Bu evlilikten çok zaman geçmeden Birsel’in işkolikliği ve Doruk’a ilgisiz davranışları sebebiyle Belgin Doruk ilaç içerek intihar etmiş; eşinin zamanında yetişmesiyle kurtulmuştur. Ancak bu sefer de alkol tedavisi için yatırıldığı Lape’de korkunç günler başlamıştır onun için. Deli muamelesi görüp zincire vurulmasından tutun da hemşirelerden yediği fırçalar hakaretler sinir sistemini iyice zayıflatmıştır. Hastaneden çıktığında Çakıl Gazinosunda Zeki Müren’in de desteğini alarak başlayacağı şarkıcılık hayali de şarkıların sözünü unutmasıyla suya düşmüştür.

“Sonbahar” 22. Avrupa Film Akademisi’nde

queennothing | 02 October 2009 12:58

2001 yılında 25 dakikalık “Momi” adlı kısa filmle sinemaya ilk adımını atan ve daha sonra “Tokai City’de Melankoli ve Rapsodi” ve “Bir Bilimadamıyla Zaman Enleminde Yolculuk” adında iki belgesel filmin yönetmenliğini yapan senarist/yönetmen Özcan Alper, 2008 yılında “Sonbahar” adını verdiği ilk uzun metraj filmini tamamlamıştı. “Sonbahar” ile Türk Sineması’na değerli bir eser kazandıran Alper’in ilk yönetmenlik deneyimii Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’da da yoğun ilgiyle karşılandı.

1988 yılında kurulan Avrupa Film Akademisi, her sene düzenlediği ödül töreninin 2009 ayağına “Sonbahar“ı ‘En İyi Film’ kategorisine aday gösterdi. “Sonbahar”ın aday olduğu kategorideki diğer filmler şöyle; Almanya – İsrail ortak yapımı olan “Ajami“, 82 dakikalık drama filmi “Katalin Varga” (İngiltere – Macaristan – Romanya ortak yapımı), “Gagma Napiri” (The Other Bank) (Amerika’nın güneydoğudaki eylaeti Georgia – Kazakistan ortak yapımı) ve Danimarka – Fransa ortak yapımı olan, Juliette Garcias‘ın yazıp, yönettiği “Sois Sage” (Be Good).

dila hanım

kahramancayirli | 30 September 2009 10:58

resimsec.net adresinden alınmıştır.
resimsec.net adresinden alınmıştır.

Bir film, edebiyat uyarlamasıysa olumlu bir önyargı ile başlarım filmi izlemeye. Çünkü edebiyat eserindeki dramatik kurgu fazla çaba gösterilmese de senaryoya, filme yansır, ayağı yere basan, derinlikli olan karakterleri olur genelde filmin. Kötü edebiyat uyarlamaları da var elbet, hepsi aynı kalibrede değil.

resimyagmuru.com adresinden alınmıştır.
resimyagmuru.com adresinden alınmıştır.

Dila Hanım, ta üniversitedeyken kolay kolay film beğenmeyen bir arkadaşımın önerdiği bir filmdi, kısmet geçen hafta sonu ancak izleyebildim. İyi ki izlemişim. Uzun zamandır güzel bir aşk hikayesi izlememiştim ekranda, iyi geldi.

Yaban

pilli pati | 29 September 2009 18:08

Fırat Doğruloğlu’nu hiç böyle rol yaparken görmediniz. Sayesinde Türk sinema tarihinde yıllardır izlediğimiz film karakterlerinden aldıkları ilhamla Haneler komedi dizisinde yaratılan Yaban karakteri kendi başına bir ikon olma yolunda.

Sanatçı ilk kez 1999 yılında kamera karşısına geçtiği günden beri çeşitli yapımlarda yer aldı ama hiç bu kadar komik bir karaktere imza atmadı. Yapımın gerisindeki senaryo yazarlarının da repliklerde büyük başarısı var. Onların da hakkını yememek gerekiyor ama karakterin bu kadar kısa sürede tutulmasında onu canlandıranın da emeği büyük…

Nihat Nikerel hayatını kaybetti

queennothing | 28 September 2009 13:34

Nihat Nikerel, 1950, Çorum’da doğumlu, bugüne kadar bir çok TV dizisi ve sinema filminde rol almış, Türk seyircisnin yakından aşina olduğu bir oyuncudur. Oyunculuk kariyerinin yanısıra, 2004 senesinde “Aralık’tı”, 2005 senesinde “Yalansız Yalnızlığım” ve 2006 yılında “Ay Zamanı Zalımca” olmak üzere üç kitap yazarak, yazarlık kariyerinde de başarı sağladı. “Bıçak Sırtı”, “Kurtlar Vadisi”, “Hacı”, “Zerda”, “Aynalı Tahir”, “Süper Baba” gibi TV dizilerinden aşina olduğumuz Nikerel, 25 Eylül günü İstanbul, Beşikta’taki evinde hayatını kaybetti. 59 yaşında olan Nikerel’in ölüm nedeni, kalp krizi olarak belirlendi.

tüm zamanların en iyi komedi filmi: şabanoğlu şaban

omeroguz | 24 September 2009 12:23

afiş
afiş

BAŞROLLERİNDE KEMAL SUNAL, HALİT AKÇATEPE VE ŞENER ŞEN’İN OYNADIĞI “ŞABANOĞLU ŞABAN” FİLMİ DÜNYANIN EN BÜYÜK SİNEMA VERİTABANI OLARAK BİLİNEN “IMDB.COM” TARAFINDAN “TÜM ZAMANLARIN EN İYİ KOMEDİ FİLMİ” SEÇİLDİ!..

en komik sahnelerden biri
en komik sahnelerden biri

siteye göre 10 üzerinden 8.9 puan alan film ankette 2165 oy alarak birinci sıraya yerleşti.burdan bakabilirsiniz.

kemal sunal
kemal sunal

filimin konusu burdan ulaşabilirsiniz

Kaçıklık Diploması (1998)

heavybear | 15 September 2009 16:09

Yönetmen: Tunç Başaran
Senaryo: Ayşe Nil Şamlıoğlu, Tunç Başaran, Haluk Ünal

Oyuncular:

Ayda Aksel … Nur
Selçuk Yöntem … Murat
Meriç Başaran … Suna

Milletvekili olan bir baba, büyük topraklara sahip olan annesi ve iki erkek kardeşe sahip olan Suna çocukluk yıllarında hem erkek kardeşlerinden hem de babası tarafından aşağılayıcı davranışlara mağruz kalır. Kardeşlerinden birisinin kalp hastası olması nedeniyle ölmesi Suna’ya hayatın farklı bir tarafını ortaya koymuştur. Darbe döneminde babasının tutuklanmasıi daha sonraları annesi ve babasının kavgaları, erkek kardeşinin onu dövmesi Suna’da daha da içinden çıkılmayacak bir sorunun içine düşmesine neden olur. Üniversite yıllarında tanıştığı Murat ile evlenir, çocuk sahibi olur. Ancak trafik kazası sonucu çocuğunun ölmesi ona ızdıraplı günlerin yaklaştığının yalnızca bir habercisi olacaktır. Kocası ile arasındaki ilişkilerin kopma noktasına gelmesi, kendine tutunacak bir dal olarak Atatürk konulu bir kompozisyon yarışmasına girmesine neden olur, ancak ondan da bir sonuç alamaz. Yavaş yavaş kontrolünü kaybeden Suna, hastaneye yatırılır ve manik depresif tanısı konur. Bundan sonra ise Suna’yı zorlu ama kendini bulmasında önemli bir zaman dilimi beklemektedir.