bildirgec.org

truva hakkında tüm yazılar

Hayatını Geri Al : Unknown (2011)

dnz81 | 19 January 2011 14:36

Liam Neeson‘u önümüzdeki günlerde The Next Three Days filminin dışında başka bir aksiyon ve macera filminde de izleyeceğiz, Unknown.

Unknown (2011), film afişi
Unknown (2011), film afişi

Aksiyon sahneleriyle Taken (2008) filmine benzerliği dikkat çeken bu heyecan dolu filmde Liam Neeson yine başarılı bir grafik çiziyor. İlerleyen yaşına rağmen aksiyon-macera filmlerinin aranan simalarından olan Neeson, özellikle Avrupa’da çekilen filmlerde oldukça başarılı. Bu son filminde de arabalı kovalama sahnelerini soluksuz izleyeceksiniz.

Filmin diğer başrollerindeyse, Mad Mendizisinin afet sarışını January Jones ve Truvalı Helen (Troy) olarak hafızalarımızda olan Diane Kruger var.Yönetmen koltuğundaysa Jaume Collet-Serra (Orphanve House of Waxfilmlerinin de yönetmenliğini yaptı) var.

Avrupa’da TÜRK imajı

massay | 24 November 2009 13:38

Avrupa Birliği’nin tarih itibariyle oluşumunu hatırlamakta yarar görüyorum:

2. Dünya savaşının bitimini takip eden kalkınma döneminde Avrupa’da ihtiyari oluşan işbirliği düşüncesi, başlangıçta Doğu-Batı arasındaki mevcut anlaşmazlıklardan dolayı olumsuz etkilenir.

Yıl 1948.
EEC ( Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü ) kurulur.

Yıl 1949.
Avrupa Konseyi kurulur.
Bu iki platformun kurulmasının ortak nedeni, Doğu bloku ülkelerinin karşı çıktığı Marshall Planı nı uygulamaktır.

troya efsanesi-I

| 05 September 2009 10:16

paris ve helen
paris ve helen

Troya bizim tabirimizle Truva antik kenti Çanakkale Boğazı’nın güneyinde yer alır. Homeros’un ilyada’sında bu hikaye i.ö 750 yılında vuku bulmuştur. Fakat Troya Savaşı’nın bir efsane mi, tarih mi olduğu tam olarak saptanamamıştır. Zeus’a göre Troya savaşı üç güzel kadın arasındaki rekabet mücadelesiyle başlar. Zeus’un karısı HERA, APHRODITE,ATHENA.Bu üç kadının arasında inanılmaz bir kıskançlık vardı.Bir şölende uyumsuzluk tanrıçası Eris elinde altın bir elmayla gelir ve elmaya en güzel kadının sahip olacağını söyler. Bu üç kadın elmanın kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Eris bu işin içinden çıkamayacağını anlayınca elmayı verme görevini Zeus’a aktardı. Zeus bu işin içinden çıkamayacağını anlayınca bu görevi Troya Kralı Priamos’un Oğlu Paris’e devretti. Kadınlar farklı şekillerde Paris’e vaatlerde bulundular. Paris, kendisine en cazip geleni; Aphrodite’nin teklifini yani yeryüzünün en güzel kadınının aşkına karşılık altın elmayı Aphrodite’ye verdi.O dönemde yeryüzünün en güzel kadını Helendi. Fakat HELEN‘ Sparta kralı Menelaos ile evliydi. Üstelik bu evlilik Helen’in diğer taliplerine karşılık Yunan savaşçılar tarafından korunuyordu. Paris kendisini Troya’ya elçi olarak atanmasını sağladı.

Bir Hollywood Destanı : ”Troy (Truva)”

gorcun | 02 June 2009 14:11

Troy
Troy

Efsanevi Truva Savaşını anlatan Troy (Truva) büyük prodüksiyonla 2004 yılında Wolfgang Petersen tarafından çekildi. Homeros’ un İlyada destanından uyarlanan filmde savaş Antik Yunan’ da Truva Prensi Paris’ le Sparta Kraliçesi Helen’in aşkını bahane ederek Kral Agamemnon’ un Truva’ ya saldırmasıyla çıkar. Paris’ in, Helen’ i Truva topraklarına götürmesi kocası Menelaus’ u çıldırtır. Bunu bir fırsat olarak gören Kral Agamemnon Antik Yunan’ ın tüm ordularını toplayıp 1000 gemiye 50.000 asker doldurarak tarihin gördüğü en büyük savaşlardan birinin çıkmasına neden olur.

Yunanlıların ordusunda zamanın en büyük savaşçılarından biri olan Aşil’ debulunmaktadır. Truva, büyük savaşa Kral Priam ve cesur savaşçı Prens Hektor önderliğinde ordusuyla karşı koymak için beklemektedir. Tarih boyunca Truva’ yı ele geçiremeyen ordulara karşı bu kezde yenik düşmeye niyetleri yoktur. Binlerce insanın öleceği bu savaşta ya tarih tekkerrür edecek yada Truva düşecek ve tarihin akışı sonsuza kadar değişecektir.

Troy
Troy

bir bardak Akdeniz

kumsacli | 27 March 2009 10:07

Zamanın İnanılmaz serüveninde gözden kaçırdığımız med-cezirler dünyadan öyle büyük parçacıklar koparırlar ki göğe yükselirkene milyonlarca yıldız arasına karışırlar. Yıldızlar bu kopuşun ardından döktükleri gözyaşları bir deniz oluşturur. Günümüze kadar akıp gelen bu miras; denizlerin incisi, balıkların gözdesi, mavinin gerçek sahibi Akdeniz’dir.
Mavi payından paydasına düşen kıyılarında Akdeniz, hayallerde canlandırılanlar kadar renkli. Serin ve dalgasız alacakaranlık suları, göz kamaştıran sıcağı, yalın ayak serilen pıtırlı kumları ve daha sıralayamadığımız şölende ne saklı?
“Adem ile Havva” temasını belirleyip çalmaya başladığımızda kulağımıza fısıldanan sesler Akdeniz’le gelir -varoldukları kıyılar olarak da bilinir -Tarih senarosunda Akdeniz uzun yıllar boyunca ulaşılmaz, gizemli, kapalı bir dünya olarak kaldı insanlığa. İlk çağdan beri ticari amaçlar, kültürel temaslar, siyasal çalkantılar Avrupa, Asya, Afrika kıtalarının çanağında Akdeniz de oluşmaya başladı. Akdeniz mavisinden mahrum kalmamak adına birçok ulus-devlet bu bölgenin ele geçirilmesi ve buraya hakim olabilmek büyük istilalar yaşanmıştır. Fenikelilerden Truvalılara, Kartacalılardan Romalılara bu kıyılar yaşanmışlıklara seyir etmiştir. Akdeniz’ Akdeniz olarak yaşayan iki güçlü deniz devleti vardı. Bunlardan biri Fenikeliler; diğeri ise Girit’teki Minos devleti idi. Doğu-Batı yönünde ilerleyen akımlar Akdeniz havzasını güçlü bir sömürgeleştirme merkezine çevirdi. Akdeniz ile uğrak yerlerin deniz yolculuğu Yunan adalarında çanak-çömlek, şarap, zeytinyağı; Mısır ve İtalya’dan tahıl; Anadolu’dan kereste, demir ile baş gösterdi. İlk Akdeniz çıkarması Romalılar tarafından yapılmıştır. Akdeniz havzasında yerini alarak bölgenin kültürünü ve dilini benimsemiştir her egemenliğin altına aldığı uygarlıklar gibi. Ayrıca Roma tarihinde, “Akdeniz bir roma gölüdür” olarak geçmektedir. Türk tarihlerinde ise, Selçukluların Akdeniz yakınlarına büyük bir devlet kurma girişiminde bulunması ve göçebeliklerini bu verimli topraklara kaydırdırmasıyla, “Akdeniz bir Türk gölüdür” sözü vardır. Coğrafi keşiflerle birlikte çözüm aradıkları ticaret yolları alternatiflere zafer bayrağı açarken eski önemini kısa süre ile kaybetti. Fakat yinede İspanya ile Fransa, Fransa ile Büyük Britanya (İngiltere), Haçlı seferleri ile Hristiyanlar ve Müslümanlar aynı sahneyi paylaştılar Akdeniz’in parlak güneşinde çatışmaları fişekleyerek. Osmanlı döneminde Süveyş kanalının açılmasıyla itibarını güçlendiren Akdeniz, dünyanın en işlek ve ehemmiyetli bir deniz yolu oldu. Haçlı seferleri ile namına nam katarak Avrupa devletlerinden Fransa ve İngiltere’nin gözdesi olup çıktı. Mesafeler azalınca Hindistan’ın ticari insiyatifinden daha çok yararlanmak için birbirlerini saf dışı etmeye başladılar. Bu sırada araya Rusya faktörü eklendi. Bu duruma ortak etmek istemediklerinden Rusya’yı sur gibi engellemek istediler. İtalya’nın ne eksik kalır yanı mı var? İtalya da Oniki ada ve Trablusgarp’ı alarak bu ilerleyişte bende varım diyenlerden olmuştur. Tüm bu gelişmelere paralel Sanayi Devrimi ile ticaretin canlanmasını hız kazanır ve Birinci Dünya Savaşına kadar süregelen bu anlayış İkinci Dünya Savaşı ile ABD’nin söz hakkı doğmaya başlar. Ama sömürgecilikten kurtulma girişimleri, Sanayi devrimi ile ortaya atılan realist fikirler sonrası doğan Kapitalizm ve Uluslararası yaşanan iktisadi bunalımlar ile Akdeniz’in güncelliği alt sıralara düşer.
Bir göç ağı gibi, ticaret ve etkileşim bu denizi Batı ve Doğu arasında bir bağ haline getirmiştir. Daha da önemlisi başka hiçbir deniz Akdeniz kadar çalkantılı, serüven dolu, yazılı tarihin binlerce yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahip değildir Kıtalar, insanlar, fabrikalar, şehirler tarafından kuşatılmış bile olsa, nefes kesici güzellikleri sayesinde ehlileştirilmemiş bir çekiciliğe sahibi olarak modern dünyamız içinde hep bir gizem barındıracaktır.

googkle ve gamil’e dikkat edin

beyrek | 23 April 2008 14:15

hayır bir yanlışlık yok. google arama sayfasına girerken dikkat etmeniz gereken bir husus. google.com yerine googkle.com yazdığınızda gideceğiniz bu sayfa sisteminize tehlikeli bir truva atı (trojan) bulaştırabilir.
kaynak
aynı şekilde gmail.com yazarken de gamil.com yazma ihtimaliniz de olabilir. gamil.com da benzer şekilde ünlü web sitelerinin alan adlarının yanlış yazılması ihtimali üzerine tescil edilmiştir isimlerden biridir.

MSN üzerinden yayılan truva atı!

Java99e | 11 November 2007 17:36

MSN-emails.com adlı siteden gelen msn.com adlı truva atı başınıza bela olabilir.MSN’de hızla yayılan bu truva atı, kurbanlarına bir bağlantı gönderiyor.Bu gönderilen bağlantiya tikladiğiniz takdirde sizin bilgisayariniza msn ve com uzantılı bir dosya indiriliyor.Bilgisayariniza kurulan truva ati kişi listesinizdeki diğer kişilere aşağıdakine benzer bir mesaj gönderiyor:

omg i found your contact list !! http://www.msn-emails.com/[email protected]

msn-emails Virüsünü Temizleme Yöntemi

En yeteneksizinden en güzeline virüsler

opampcan | 16 May 2007 23:52

virüs deyince aklımıza hep bilgisayarlara zarar veren programlar gelir.peki onların dünyasına hiç bu açıdan baktınız mı? işte en yeteneksizinden en güzeline kendi sınıfında lider olan virüsler …
En modern virüs: ComWar.A. Cep telefonlarının SMS ve MMS hizmetlerini kullanarak yayıldığı için en modern virüs olma ödülü kendisinin.
En yeteneksiz virüs:Banker.APMyeteneksizlik konusunda bir numara olmayı başarmış bir truva atı.Taşıdığı hatalardan dolayı amacına ulaşamayan truva atı, soymaya gittiği evin alarmını kapatmayı unutan hırsızlara benziyor.
En fanatik virüs:Almanya futbol finalleri için bedava bilet verme vaadiyle insanları kandıran Sober.V‘nin bilgisayara bulaşması diğer virüslere oranla daha kolay oldu.
En yalancı virüs:Hiç bir virüs ben virüsüm ve bilgisayarına bulaşmak istiyorum demez. Tabii ki bir takım yan yollara başvuracaklardır.Downloader.EJD bu konuda en yalancı virüs ödülünü almayı başarıyor. Çünkü virüs Microsoft’tan geliyormuş gibi mesajlar gönderiyor.
En tehlikeli virüs(ler):En tehlikeli virüslerden birisi Netskyİlk defa kendi e-posta gönderme motorunu kullanan virüs olarak ortaya çıktı. Aynı anda onlarca e-posta adresine kendini göndermeyi başaran bu virüs özellikle de Norton yüklü bilgisayarlarda Windows’un kilitlenmesine kadar işi ileriye götürebiliyor… Sober de en teklikeli sınıfımıza alabileceğimiz virüslerden…Tabii en tehlikeli virüs demişken Mytob’u unutmak mümkün değil.Özellikle antivirüs programını kapatması ve diğer kişilerin bilgisayarınıza girmesine izin vermesi sayesinde virüs tarihine adını yazdırmış olan virüsün halen ortalarda dolaştığını da unutmayın…RPC (Remote Procedure Call) servisine sinyal göndererek bir dakikada bilgisayarı kapatan ayrıca blasterIIS’ye yönelik saldırılarıyla tanıdığımız Nimda, bilgisayar ağlarına saldıran Bugbear,

ILOVEYOU konulu e-postalar gönderen LoveLet, Word dosyalarına bulaşan Melissa, BIOS’u silmesi ile tanıdığımız CIHyine tehlikeli virüsler arasında yer alıyor.
En sadık virüs:Rona.Aisimli virüs de bilgi çalmak için yazılmış virüslerden biri. Ancak virüsün çaldığı, daha doğrusu virüs yazarına gönderdiği bilgiler arasında kendine ait sürüm ve tarih bilgisi de yer alıyor. Hani bilgi çalınır ve başka yerlere gönderilir ama hangi mantıkla, yazılmış bir virüs kendine ait sürüm bilgisini de çalıp virüs yazarına gönderir ki?
En alçak virüs:Asya’da yaşanan tsunami felaketinde zarar görenler için yardım kampanyası niteliğinde gönderilen bir e-postada, resmin hemen altında bir tane de link yer alıyordu. Linke tıkladığınız zaman gittiğiniz siteden de Zar.A.worm isimli bir solucan siz farkında olmadan bilgisayarınıza indiriliyordu.
En güzel virüs:Olur olur, virüsün güzeli de olur. Anna Kournikova isimli bu solucan Anna Kournikovaya karşı zaafı olanları gafil avlayan bir virüs 🙂