bildirgec.org

the song of sparrows hakkında tüm yazılar

The Song Of Sparrows

snail | 03 December 2010 12:58

İran sinemasından çok fazla film izlemedim fakat bu film gerçekten güzel, gerçekten! (az kaldı yemin edeceğim) 2008 tarihli filminyönetmenliğini oscar adayı olmuş yönetmen Majid Majidi üstlenmiş (iyi de yapmış)… Tahran yakınlarındaki bir deve kuşu çifliğinde çalışan Karim (Muhammed Amir Naji) çiflikteki deve kuşlarından birinin kaybolmasından sorumlu tutularak işten çıkarılır, bunun üzerine iş aramaya başlar. Şehirde tesadüfen öğrendiği motorsiklet ile yolcu ve yük taşıma işini sürdürmeye kara verir. Fakat şehir yaşantısı iç dünyasını ve ailesini olumsuz yönde etkileyecektir. Şu, bütünüyle komik olmayan fakat seyrederken yüzümüzde sürekli bir tebessüm bırakan filmlerden. Filmin toplam süresi 1 saat 36 dk, ayrıca baş rol oyuncusu Muhammed Amir Naji Berlin Film Festivalinde bu filmdeki performansından ötürü En İyi Erkek Oyuncu katergorisinde Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü.

MAJİD MAJİDİ – Herkesin Majid’i Farklı Tabi

sahaf1976 | 14 August 2010 16:59

http://arsiv.pilli.com/blog/update/3154
1959 Tahran doğumlu yönetmen Majid Majidi
Sinemaya İran devriminden sonra geçen ve giderek uluslararası platformlarda ismini daha sık ve güçlü duyuran bir sinema ustası…
Cennetin Çocukları filmiyle Oskar adayı da olan İran’lı yönetmen haklı bir ilgiyle karşı karşıya.

Her filminde emekçileri onurlandırdığı ve zaten Yılmaz Güney’i çok beğendiği için onu neredeyse solcu olarak etiketlemek isteyenlerden, İslamiyeti sinema aracılığıyla en iyi anlatan yönetmen olduğunu söyleyenlere kadar pek çok yorum arasında en belirgin gerçek kesinlikle başarılı bir sanatçı olduğudur.
Pek çok kesimin sahiplenmeye çalışmasında ya da kendilerine yakın anlamların altını kalın kalın çizmek istemelerinin altında işte bu tartışılmaz başarısı gizlidir.
Zaten röportajlarında kendi sinemasını çok açık seçik anlatan yönetmen bu tartışmaları boşa çıkartacak kadar net ifade ediyor kendini.
Oysa Majid Majidi filmlerini herhangi bir ideolojik kampa koymadan olduğu gibi izlemenin keyfi hiç bir şeyle kıyaslanamaz. Tabii İslam kültürüne dair bilinenler arttıkça filmden alınan haz da o kadar artacaktır.
Ancak pek çok konuda olduğu gibi burada da asıl filmi tüketenlerin duruşları algılamayı da belirlemektedir. İranlı, müslüman bir yönetmen izlediğimizi unutmamak, gereksiz niyet okumalarına gitmeden sinemanın anlatım olanaklarının büyüsüne kendimiz kaptırmamız çok daha besleyici olacaktır.
Doğuştan kör müslüman bir çocuğun parmak uçlarına kadrajını uzatan yönetmen sayesinde biz, suyun altındaki çakıl taşlarını, başak demetlerini, ağaç kabuklarını, dokunduğu herşeyi körler alfabesi yardımıyla okumaya çalışan Allah’ın sesini, dilini bulmaya çalışan bir çocukla karşılaşıyoruz. işte bu karşılaşmadan maksimum hazzı almanın tek yolu önyargılardan arınarak izlemek.

Özellikle Yoksullara ve yoksulluğa vurgu yapan yönetmenin eserleri kimileri için “emekçileri yüceltirken”, kimileri için “yoksunluklara rağmen imanı bozulmayan insanın Kamil olma mücadelesi” olarak okunabilir…
Halbuki yönetmen, “kızının işitme cihazı için büyük şehirde motorsikletle taşımacılık yapan baba” sayesinde bize sınıfsal farklılıklar üzerinden bu dünya eleştirisini yaparken aynı zamanda aynı baba üzerinden İslami kültürdeki veren el – alan el, metaforuyla bambaşka bir inceliği de sunmaktadır.
Sınıfsal farklılıkları ve bu farklılıkların yarattığı trajediyi bu kadar ustalıkla işleyen bir yönetmenin, tüm yoksullara “halinize şükredin” demeye çalıştığını iddia etmek yönetmenin duruşunu doğru anlamamaktan başka bir şey değildir.
Kısacası Majid Majidi ne bu, ne öteki, ne berikidir. O asıl zenginliğin başladığı yerde hepsidir.