bildirgec.org

televizyon hakkında tüm yazılar

internetsiz yapılabilecek 101 şey türkçe

y4kup | 17 September 2008 15:06

burada bildirgec yazarı arkdaşımın yazdığı ve şurda bildirgec yazarı olmayan başka bir blogcu arkdaşın yazdığı internet olmadan yapabilceğimiz 101 şey, %85 ini türkçe’ye çevirdim (ufak tefek yanlışlarım olmuştur mazur görün ) 🙂

işte liste

1. kart hilelerini(sihirbazlığını) öğren

Televizyondaki yakın geçmiş-1

Culture Orange | 16 September 2008 16:29

Televizyon seyretmek eskiden güzeldi diye düşünüyorum. En azından gözünü para hırsı bürümüş medya patronları oluşmamıştı daha. Bahsettiğim yıllar çok eski yıllar değil bir 10 yıl gidebiliriz mesela. Çok geçmişe gidersek televizyonun biraz rengi kaçıyor ve siyah beyaza bürünüyoruz. Zaten tv’nin tadı sanıyorum ki 10 yıl önce çıkıyordu. Çizgifilmler olsun diziler olsun hepsi birbirinden güzel ve çileden çıkarıcıydı.
O zamanın dizileride güzeldi. İnsanı bağlar ama izlerken işten güçten etmezdi. Son bölümleri Rosalinda gibi trafik kilitletmez, asmalı konak gibi sinemada yayınlanmazdı. Tadında bırakırlardı. O zamanın komedi dizileri için ise fazla hayal gücüne gerek duyulmazdı.

Yalan Rüzgarı
Yalan Rüzgarı

Normal halkı canlandırmak yetebilirdi. Her gün yaptığı şeyleri tv de izleyen insan diziyi beğenir dizide kendini bulduğu için dizinin başarılı olduğunu düşünürdü. Şu sıralar bundan yararlanan tv dizileri “7 den 70 e herkes bir şeyler bulacak bu dizide” sloganlarıyla yayına başlıyorlar.
Bir at çiftliğinde geçen bir diziden herkes ne bulabilir kendine veya ütopyanın pembe boyalı yerebatan sarayına benzeyen mekanlarından ne anlayabilir ki insan? Hangimiz parmaklarımızı oynatarak yokuş aşağı hızla gemi azıya almış bir bebek arabasını durduruyoruz? Hani kendimizi bulacaktık biz bu dizilerde?
Bir ata binmek için 2 tane 1 ytl ve bir sopadan oluşan düzeneklere ihtiyaç var mıdır? Romanları dizilere uyarlamak ise ayrı bir furya oldu son günlerde. Aman bu yapımlardan biri tutmaya görsün hemen ardından ne kadar roman varsa hepsini dizi yapıp süreriz piyasaya.

eizo c@t-one

schizophrenia13 | 15 September 2008 10:01

eizo c@t-one
eizo c@t-one

eizo c@t-one, hem bilgisayarınızı kontrol edebilen bir mouse hem de televizyon, dijital kaydedeci,ekran ve radyonuzu kontrol eden bir kumanda.

internetten tv seyretmek

bakiyyebemolu | 13 September 2008 15:42

internetin bir diğer sevdiğim yanı da fazladan bir rodyo ya da televizyona ihtiyaç duymuyor olmanız. daha önce şurada ve şurada konu ile ilgili birkaç kelam etmiştim. son olarak şurada gördüğüm yazı da 5 ücretsiz televizyon izleme servisini vermiş.

  • joost: sanırım bu işin en ciddi ve en popüleri. uzunca bir süre test kullanımında olduktan sonra normal yayına başladılar. görüntü kalitesi oldukça iyi ancak yavaş bağlantılar için eziyet olabilir.
  • AnyTV: bence bu işin hakkını verebilecek bir program. kanal sayısı da oldukça iyi.
  • miro: açık kaynak kodlu, çok güzel bir program. kanal sayısı, görüntü kalitesi ve yüklenme süresi gayet iyi.

kaynakta hulu ve fancast isimli iki uygulama daha vardı. fakat bu iki site malesef amerika dışına yayın yapmıyorlar.

pioneer kuro krp 500a & 600a

schizophrenia13 | 12 September 2008 04:42

pioneer kuro krp 500a & 600a
pioneer kuro krp 500a & 600a

pioneer japonya basın konferasında tanıtılan full hd plazmalar kuro 500a ve 600a adlarından kolayca tahmin edilebileceği üzere 50″ ve 60″ boyutundalar. dijital tv alıcısı, ileri renk filtresi, 4 hdmi giriş, 4 ses girişi, 3 d4, rgb, 3 video ve 3 s2 bağlantısına sahip ürünler 4500 euro ve 6300 euro fiyatlarla alıcı bekleyecekler.

pioneer kuro krp  600a
pioneer kuro krp 600a

DÜŞTEN DE UZAK…

teacher07 | 08 September 2008 16:30

Maaşını aldı, içinde bir telaş, (huzur diyemiyordu) telaş vardı. Yine de eve giderken, çocuklara ayda bir bile olsa tatlı bir şeyler alacağını düşünüp, gülümsemeye benzer yüzü aydınlandı… Cebinde, bir saat bile tamamı kalmayan parasının, kalanının üstüne elini şöyle bir dokundu. Faturalarının bir kısmını ödemişti. Biraz baklava, biraz hurma, biraz da meyve poşetleri elinde, kapının ziline dokundu. Neşeli olmaya çalıştı. Biraz sonra top patlar, iftar olacaktı…Yorgun vücudunu, yıllar önce evlendiklerinde aldıkları, kendi gibi solgun koltuğa bıraktı. Televizyon haberlere başlamıştı. Dinledi, dinledi… Duymaz oldu…

Medyadaki Etik

afs | 08 September 2008 13:58

Gazetelerin kuponlarla kendilerini satmaya çalışmaları, televizyon kanallarının magazin bile denilemeyecek görüntülerle reyting toplama amacı, basın çalışanlarının birbirleri arasındaki sürtüşmeler, rüşvetler, haber alım-satımı… Liste uzayıp gidiyor. Peki, bu işin bir etiği varken, bu etiğe uyanlar nerede?

Aşağıda okuyacağınız maddeler hemen hemen tüm dünya tarafından kabul edilmiş olan, Türkiye’de de Basın Konseyi tarafından hazırlanan “Basın Meslek İlkeleri”nden birkaçı.

Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz: Özellikle televizyon kanallarının uyması gereken en can alıcı kurallardan biri. Acaba hangi kanal tam manasıyla bu kurala riayet edebiliyor? Çünkü televizyon kanalları reyting peşinde koşmak zorunda… Sebep? Para kazanmak. Bunun için yapılabilecek en iyi şeylerden biri de tabii ilgi uyandırabilecek, insanları yormadan kendini izlettirebilecek, düşünce kapılarını kapatan programlar yapmak. Bu programların her nasılsa ortak noktası da televole kültürünün uzantıları olmaları. Ülkemizde öyle bir televole furyası var ki, ötele ötele gitmiyor. Gitse bile başka bir formatta geri dönüyor. Ama aslında pek çok değerli insanın da söylediği gibi, bu programları ayakta tutan, programları yapan kimselerin inatçılığı değil, halkın yeterince bilinçlenmemesinden kaynaklanan seçimleri. Bu bahsettiğimiz programlar direkt olarak bu maddeye aykırı yayınlar yapıyorlar. Tabi bu noktada RTÜK’ün yetersizliğinin de olduğunu düşünüyorum.

Bahsettiğim bu magazinsel ve kendini seyirciye yormadan izlettirebilecek programlar genelde paparazzi çizgisinde ve ünlü insanların hayatlarını yansıtan haberler&programlar oluyor. Bu noktada şöyle bir ilkeden bahsedebiliriz; “Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın konusu olamaz.” Bu kural, neredeyse tüm magazin programları ve gazetelerin paparazzi muhabirleri tarafından ihlal ediliyor.

Reklamları İzlediniz

semazem | 27 August 2008 14:26

Takip edenler (varsa) bilirler, ben televizyon reklamlarını hiç sevmem ve sık sık eleştirir ya da alay ederim. Ek bir bilgi daha, özel televizyon hizmeti veren bir kurumdan hizmet alıyorum ve alışılmış kanalların hiç birisini seyretmem, dolayısıyla reklamlardan olabildiğince yalıtılmış yaşıyorum. Ama ne kadar yalıtılsanız da fayda etmez, yine de bir yolunu bulup hayatınıza giriyorlar.

Bir çikolatalı gofret reklamı var örneğin. Gencecik kızımız internetten erkek arkadağının “profiline” bakıyor, orada filanca kızla fotoğrafını görünce çok kızıyor, hemen kankasını arayıp dert yanıyor. Telefonu kapatırken kitaplar devriliyor, bir kutu düşüyor falan gibi muhtelif talihsizlikler daha oluyor. “Öfff” derken çekmecede bir çalar saat çalıyor. Çekmeceyi açınca onlarca reklamı yapılan ürünün üzerinde bir çalar saar görülüyor. Kızımız bizim üründen bir ısırık alınca, bilgisayar ekranındaki sayfayı kapatıp, oğlanın fotoğrafının bulunduğu çerçeveyi de deviriyor.

Herşey bir yana, gofret yemek için çalar saat kuran birinden kime ne hayır gelir? O çalar saati çekmeceye koymak nasıl bir akıldır? Bir gofret yiyince erkek arkadaşını bırakan kız imajının hedef kitlesi nedir? Bayıla bayıla yediğim gofreti şimdi yerken aklıma bunlar takılıyor yahu. O zekaya sahip kızımızı, çekmecedeki çalar saati ısırmadığı için de özellikle tebrik etmek istiyorum ben buradan.

Tahmini hedef kitle: “Erkek arkadaşlarının internette başka kızılarla fotoğraflarını görünce sinirlenen kızlar.”

Tahmini mesaj: “İlişki dediğin, bir ısırık kadar sürer.”

Evinde başka bir ülkedeki kızıyla internetten yazışan bir babanın, kızının aniden gelip onun şaşırtması üzerine kurulu bir reklam var. O kız eve öyle gelip de babasının gözlerini kapatsa, bence o adam kalpten ölürdü. Hadi ölmedi idyelim kendine gelmesi en az bir 10 dakika sürer, kendine geldiğinde de sarılmak yerine ya küfreder ya da döverdi. Zaten söz konusu firmanın bu konudaki bütün reklamları “duygusal” konular üzerine. “Sömürü” demeye dilim varmıyor.

gözlüksüz 3b televizyon izle

pasacocugu | 19 August 2008 17:44

philips Telefonica adlı ispanyol telekomünikasyon şirketiyle ortaklaşa ürettiği yeni televizyonunu sao paulo’da test ediyor. televizyonla özel gözlükler kullanmada 3b görüntü elde edilebiliyor!

televizyonun ekranı 52 inç, karşıtlık oranı 2000, ekran çözünürlüğü 1080p ve aydınlatma değeriyse 700 cd/m2. ayrıca tepki süresi 8 milisaniye. 3b görüntü test aşamasında ve başarılı olmuş, yakında piyasa çıkar çıkmasına da ancak uzun yıllar aydın doğan izler:) fiyatı 18.000 € olacakmış bu televizyonun.