bildirgec.org

tavla hakkında tüm yazılar

Sitenize ücretsiz tavla hizmeti ekleyin!

quisif | 08 June 2010 10:35

Türkiye’nin ilk javascript tabanlı tavla scripti tavlaservisi.com beta olarak hizmete açıldı.

Tavlaservisi sayesinde sitenize ücretsiz şekilde tavla ekleyebilecek ve ziyaretçilerinizi sitenizde tutmayı sağlayabileceksiniz.

yazılımın oyun içi özellikleri şu şekilde

  1. oda sohbeti
  2. fotoğraflı profil desteği
  3. yüksek online sayısı
  4. oda içerisinde sohbet imkanı
  5. masaya özel sohbet seçeneği
  6. özel puan sistemi
  7. sesli uyarılar

Yakında çeşitli popüler yazılım eklentileriyle beraber hazır sitelere kolayca tavla servisi sunabileceksiniz.

tavla

nrhnmrl | 13 October 2009 13:20

http://www.genarogifts.com/tavlanintarih.htm

1+1 Öğrenci Evi

oguzsicimli | 20 March 2009 12:22

evinde anahtar ve kapı kullanılmaz pencereden girilir
sadece dönem başlarında temizlik yapılır
ev kirasını 4 kişi öder ama nedense evde en az 7-8 kişi kalır
yiyecek birşey pek bulunmamasına karşın içecek ki alkollü içecekler bulunur
Okey,tavla ve 52 kağıdında oynanan tüm oyunlar bilinir ve öğretilir
bulaşık ancak kullanacak çatal ve kaşık kalmayınca yıkanır
sabah ekmek almaya gideni belirlemek için geceden batak oynanmaya başlanır oyun uadıkça uzar ve sabah olur
genelde gece oturulur gündüz uyunur
anne baba pek aranmaz kız arkadaşlar daha çok aranır…

boğazın soluğu çınarlardaydı

aylakadamveben | 05 September 2008 13:25

emirgan çınaraltında,çaybahçesinde oturuyorum,yanımda insanlar..şimdi iyice zor..gerçi şu kızlar.leman falan okumuşlukları var onların.yine de genel düzeyin düşüklüğünden bahsedilebilir.bana göreliğini de ekliyelim.biraz komik görünüyolar.onlar farkında değiller tabii.kıyafetlerinin çizgisi hemen hemen aynı her zaman.bir tek renkleri.. biri ne renk giymişse,diğeri zıt renk giyiyo,giymeye çalışıyo.bu zıtlık bi tür bağımlılığı peşisıra getiriyo sanki.hissediyosun yani.bi kızkardeş ben şunu giyiyim dediyse,diğeri bakıp hee o bu renk giydiyse ben de şu renk giyiyim diyo.birbirine görelik.efe kucağımda bi sağa bi sola eğiliyoruz.bunu tekrarlıyoruz.çok hoşuna gidiyo efe’nin.annesini haberdar etmek istiyo bu hoşnutluktan.bi süre uğraşıyo bunun için.sonunda beceriyo.annesi bize dönüp gülümsüyo.ama yapmacık bi gülümseme bu.efe’nin kahkahalarla gülmeye devam etmesi..sonunda anlıyo anne efe’yi güldüren olayı.annenin bi süre durumu kavrayamamasına hak veriyorum.çünkü ben de pek ihtimal dahilinde diye düşünmüyodum efe’nin bu kadar hoşuna gideceğini bu sağa sola sallanmaların.sen de sallanarak oku bu yazıyı..nasıl okunuyo o ya.yani ingilizce mantığıyla çözmek gerekiyo heralde.yolda durup hangisine oturalım dediklerinde de ben bu ismi zor mekanı seçmiştim.bank benzeri tahta koltukların üzerine turuncu minderler koymuşlar hem kıçının altına hem sırtının yaslanacağı yere.çok rahatmış gibi duruyo ya.kıçımın aklı o koltuklarda kaldı valla.isim ve koltuklar değil yalnız fark.bir sosyal statü farkından da bahsedilebilir.tikimekanı diyo bizimkiler.koltuklardan üzerinde oturanlara çeviriyorum bakışlarımı.pek şaşırtıcı bi görüntüyle karşılaşmıyorum.hani söyledikleri doğru ama,bu tür mekanların genel profili budur ki..tavla oynayan yaşlı insanlar.işte bu görüntü asıl farkı yaratan ve bizim mekanın diğerinden ayrılığını vurgulamaya çalışırken ‘halk’ kavramını kullanmaya götüren bizi.yandaki mekanın adı mı ne..tamam söylüyorum.ama dikkat et çözmeye çalışırken moralin bozulmasın;sheesha..aynen böyle yazılmış..iki bardak çaydan sonra bi fincan da sütlü kahve geliyo.sütlü içerim ben.sütlü ve şekerli.o sabah baktım evde nescafe kalmamış.markete gitmeye de üşeniyorum.hızır gibi yetişen türk kahvesini buluyorum buzdolabında ve çocuklar gibi seviniyorum.içince farkediyorum ki bu türk kahvesinin tadı nescafeden daha hoş.yok üstüne içimi yumuşak falan yazmışlar da..hayır efendim,ne kadar yırtınarsan yırtın bu türk kahvesinin yerini tutmaz senin nescafen.ha duyanı ağzını bi karış açık bırakacak bi hayretle başbaşa bırakacak olan türk kahvesine süt katma durumu var..sen ne diyosun bilmiyorum ama ben pekala orjinallik diyebilirim ve diyorum buna..sen bunca öv türk kahvesini sonra ertesi sabah evde hala türk kahvesi bulunmasına rağmen markete yollan nescafe almak için..ne diyim..alışkanlık diyim mi..kafamı sağa çevirip,kucağımdaki ali efe’den uzakta tumaya çalıştığım elimdeki fincan sabit dudaklarımı fincana doğru uzatıyorum..biraz sonra tepsiyle yeni çaylar geliyo isteğimiz dışında,hiçbirimiz almıyoruz..bu zorla çay içirtme politikasından rahatsız söyleniyo içimizden bir kaçı..kimbilir belki de o an karar veriyoruz ortak bir içgüdüyle,bi daha gelirsek ismi zor sheesha’da oturmaya..

Klavye tuşlarından yapılmış zar

d o g u h a n | 17 April 2008 18:02

KERBOARD ZAR
KERBOARD ZAR

Şans oyunlarında kullanılan zarların üzerinde bilindiği gibi rakamlar bulunur. Ancak Jaehyung Hong’ un tasarladığı bu zarlar diğerlerine hiç benzemiyor. Çünkü bu zar klavye tuşlarının bir araya getirilmesiyle üretilmiş. Zarın üzerinde bulunan her bir tuş farklı bir anlam ifade etmektedir. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

xox oyununun değişik versiyonu

d o g u h a n | 16 April 2008 01:45

Tic Tac Toe Drinking Game
Tic Tac Toe Drinking Game

İşte size xox oyunundan yola çıkılarak üretilmiş bir ürün. Taşlarla oynadığımız xox’ u değişik bir tasarımla oynamak isteyenler için ideal bir ürün. Bardaklarla oynanan bu oyunda eli kazanan kişi bardakdaki içicekleri içmeye hak kazanır. Oyunun fiyatı ise $9.99 dır.

iki tavla severin blogu

kerimayar | 04 February 2008 10:39

tavlamekani.blogspot.com
tavlamekani.blogspot.com

tavlamekani iki tavla severin hazırlamış olduğu bir bloga benziyor.şu anda 2 yazar var. yazılara baklırsa 2 günde bir tavla oynuyorlar ve resmini ve videosunu çekip bloga yazıyorlar.

YÜRÜ DE ENSE TRAŞINI GÖRELİM!!!

| 31 August 2007 20:02

Başlığa bakmayın.
Şimdiki bazı erkeklerin ense traşından geçtim, kendisini görmek mümkün değil.Hadi saçını temiz bakabiliyorsa, uzatsın.Ama ensede biten kıl mı tüy mü ne olduğu belirsiz şeyler gerçekten, çok iğrenç duruyor.Hele tırnaklar, çorba kaşıklayacak kadar uzunsa, yüzündeki kılıyla, burnundaki tüyüyle uğraşıp, kaşlarını aldırıyorsa, bunun yanında kol altındaki kılları kurdela bağlayacak kadar uzatıp,
bunu da çağdaş olmaya yorumluyorsa, ayaklarının kokusundan, burun direğiniz şiddetli depremlerle sarsılıyorsa, ağzındaki dişler ve kokusu size bugünkü menüyü söylüyorsa, tüm bunlar o erkeği yeterince itici kılalacaktır zaten.En azından hala bu kriterlerden bir çoğu, ilk etapta, biz kadınların en çok dikkat ettiği, fiziksel özellikler.
Ama bu erkeği tam anlamıyla erkek yapan özelliklerin, sadece vitrin kısmı.Emin olun; ne yakışıklılık, ne karizma,
yukarıda saydığım özelliklerden en az birine sahip bir erkeği kurtaramıyor.Peki bir kadın, nasıl bir erkek ister?Günümüz erkeğine bakınca, kadınların fazla bir tercih şansının kalmadığını düşünüyorum.Öncelikle sarsılmaz bir kişilik istiyor kadınlar.Kendi kendisiyle barışık olabilecek kadar, kendine, hareketlerine, oturuş kalkışına, giyimine, konuşmasına dikkat eden, kendine güvenli, saygı uyandıran bir erkek.İşini, parasını, kariyerini, tüm herşeyini
kaybetmiş bile olsa, batan gemiyi terketmeyen bir kaptandır erkek. Bütün metanetiyle kendisini ve ailesini ayakta tutabilen, şirket patronuyken sahip olduğu gururu hiç eksiltmeksizin, simit satabilecek, inşaatta çalışıp, hamallık yapabilecek adamdır erkek. Bekarsa, ana babasını, kardeşlerini, evliyse, bunlarla beraber, eşini ve çocuklarını başında tac olarak, hiç sarsmadan taşıyabilen ve oradan asla indirmeyen bir hakandır erkek.İşsiz kaldı diye cebindeki tüm meteliği, şişede balık olmayı değil, bir lokmayı evladına bulabilendir erkek.Kendisini doğuran ananın aşkına, ana, avrat, bacı değerlerini ağzından kusmayan, asla kusturmayacak olan adamdır erkek. Kadını; sırf arkadaşlarıyla oynadığı tavla uğruna, zar niyetine atmayan adamdır erkek. Erkekliği playboylarda, kadının etinde, şişe diplerinde, acize atılan naralarda aramak değildir erkeklik. Siz buldunuz da biz mi kaybettik?

Eski Sevgilim

| 15 August 2007 11:41

“Bendim o çiçekleri sana yollayan, ben” diye haykırdım herkesin içinde. O ise umursamaz tavırlarla bana baktı ve ekledi “İnanmıyorum buna. Sen bana hiçbir zaman çiçek yollamazsın. Ayrıca, yollasan bile seninle barışmam” dedi ve gitti. Arkasında ise, boynu bükük, aşk acısı çeken birisini bıraktı. Bir yiğit, kahraman edasıyla onu kolundan tutup geri döndürmek istedim, lakin ancak bu istekle kalabildi. Uygulamaya koyamadım ve arkasından öylece baktım. Çok güzel kırıtıyor lan, diye iç geçirdim kendi kendime.

Bir süre için yaşadığım şoku bir nebze olsun atlatmış, evimin yolunu tutmuştum. Çok düşünceli bir halde yolda yürüyordum. Neden hep beni bulur böyle şeyler? diye düşündüm. Kafam çok karışıktı. Evet, evden çıkarken aceleyle şort giyinmiş, onu da ters giymiştim. Sinirden ağlamak, gözyaşlarına boğulmak üzereydim. T.şak oğlanı olmuştum resmen. Her yanımdan geçen, kendini gülmekten alamıyordu. Eski sevgilim ise çoktan aklımdan çıkmıştı. Şortla, üstelik ters giymiş bir vaziyette yanına gidip, çiçekleri aslında benim yolladığımı söylemiştim. Nasıl olur lan bu? diye isyan ettim. Bana kaderin bir oyunu muydu bu?.

Satranç nereden geliyor?

| 28 March 2007 16:41

Satranç dünyanın en eski oyunlarından biri. En önemli özelliklerinden biri günümüze kadar gelebilmiş olması. Yalnız satrançın nasıl ortaya çıktığı ile ilgili çeşitli hikayeler var.. Bunlardan benim en ilgimi çekeni,

Satrançı kim bulmuştur

Bu kısa bilgiden sonra satranç oynamak isteyen arkadaşlarımızın genel bir bilgi almak amacıyla,

Açılışlar

Biraz daha ilerlemek isteyen arkadaşlarımız için işin felsefesini anlamak için,