bildirgec.org

tarih hakkında tüm yazılar

Romanda Teknik Unsurlar 1 :Bilinç Akışı

kahvekokusu | 28 November 2009 12:42

www.kafehaber.com/?mxz=KA&kid=118
www.kafehaber.com/?mxz=KA&kid=118

Sanat eserlerinde anlatılacak şeyden çok anlatım biçimi önemlidir. Çünkü biçim anlatılacak olan konuyu, felsefeyi, mesajı okuyucuya ulaştırmada en önemli vasıtadır.
Romancı eseri ortaya koyarken anlatmak istediklerini en etkili biçimde okura sunabilmek için bir takım anlatım tekniklerine başvurur. Bu teknikleri yalnızca yazarın bilmesi yeterli olmaz. Okurun da bundan haberdar olması gerekir ki yazarın ne yapmaya çalıştığını kavrayabilsin. Anlatım tekniklerini bilmeyen bir okur yeterince sağlam bir okuma elde edemez ya da çoğu zaman okuduğumu anlamıyorum hissiyle kafası karışır. Günümüz romanları eskiye oranla çok daha karmaşık bir yapı barındırır. Ancak anlatım teknikleri romandan çekip çıkarılacak olsak geride ya bir psikoloji ya bir sosyoloji ya da salt bir tarih kitabı kalırdı. Bu nedenle bilinç akımı tekniğinden başlayarak anlatım tekniklerine değinmek istedim. Bilinç akımı esasında psikoloji biliminin romana bir armağanıdır. Önceleri psikolojiye ait bir terim olup roman sanatının gelişimiyle yazıya intikal etmiştir.
Bilhassa insanı ve iç dünyasını ele alan eserlerde ya da psikolojik romanlarda insanı en doğal haliyle karşımıza çıkarmayı planlayan romancı bilinç akımı tekniğine sık sık başvurur. Peki, nedir bilinç akımı ya da bilinç akışı? Bilinç akımı roman kahramanının zihninden geçenlerin aralıksız, seri halde bir iç konuşma şeklinde okura verilmesidir. Bu teknik kahramanın kafasından geçenleri okurun adeta izlemesini sağlar. Hiçbir gramer kuralı sentaks, yapı vs. gözetmez. Yazar, bu tekniğin kullanıldığı yerlerde imla bile gerek duymadan hiçbir noktalama yapmadan akış buyunca ahengi bölmeden, kahramanın zihnini ortaya döker. Bu uygulamanın en kapsamlı ve ilk kabul edilebilecek örneğini Joyce’un Ulysses romanında kullanılmıştır. Yazar 45 sayfalık bir bölümde bilinç akışı tekniğini kullanırken hiçbir noktalamaya yer vermez. Çünkü zihnin imlası yoktur.
Bilinç akımı romanın niteliğini etkileyen en önemli tekniklerden biridir. Bu tekniğin kullanıldığı romanlarda psikolojik bir derinlik mutlaka vardır ve kahramanın ne yaptığından çok ne düşündüğü vurgulanır.
Bilinçaltından geçenlerin yazıya aktarılması özel bir dil kullanmayı gerektirir. Bu nedenle de çoğu zaman kendi kendimize ne denmek istiyor? Gibi sorular sormamız kaçınılmazdır. Ancak eline bir kâğıt ve kalem alan okur sadece zihninden geçenleri, üzerinde durup düşünmeden yazıya dökecek olursa yazarın yaptığına yakın bir deneyim elde etmiş olacaktır.
Bilinç akımının psikolojik bir boyutu olduğunu söylemiştik. Bu nedenle zihinden anlık geçen düşünceler ya da kelimeler çoğu zaman bir imaj ya da sembolün ardına saklanmış olarak da ortaya çıkar. Bu semboller ise romanda daha evvelden anlatılmış bazı konuların zihinde yeni bir şekle bürünmesinden başka bir şey değildir.
Dünya ve Türk edebiyatında sıkça kullanılan bu teknik özellikle post-modern romanda daha dikkat çekici bir boyuta ulaşır. Tolstoy-T. Mann-Proust-Faulkner-Joyce-V. Woolf gibi romancılarda en fazla kullanılan tekniklerden biri olmuştur. Türk edebiyatında ise Oğuz Atay- Tutunamayanlar, Peyami Safa- Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Adalet Ağaoğlu- Romantik Bir Viyana Yazı örnek verilebilir.
Konunun daha anlaşılır olması bakımından Romantik Viyana Yazı’ndan kısa bir bilinç akımı paylaşalım:
“…E peki küvet boş mu temiz mi ip orada mı yoksa başka yere gitti mi lafa bak uçak kaçtı olur mu taksi parası yok diye dönmüş geri hani ne oldu komşu havaalanındaydı hani ben sana söyledim bunlar çekmez yolun altında silkeleyiverirler dedim şimdi yeni bir bilet alması gerekecekmiş Bülent’in plak sabun paralarını da çaldırdım artık siz ödersiniz değil mi Hoca somon füme seviyor boş ver bir duş alırım sonra…”

marksist manga

szoszy | 18 October 2009 12:06

http://www.idefix.com/kitap/kapital-manga-cilt-1-karl-marx/tanim.asp?sid=N3D2UVQ8BM5MS7BZTPTE

J. J. ROUSSEAU (Serseri Filozof)

teacher07 | 13 October 2009 10:50

18. yüzyılın önemli düşünürü J.J. Rousseau‘nun babası İsaac Rousseau’nun, 1705-1711 arası İstanbul’da yaşadığı bilinir. Adam, saat tamirciliği yapan serseri ruhlu biridir. J.J. Rousseau, Cenevre’de doğar. Bir kavgaya karışan babası, cezadan kurtulmak için şehirden kaçar ve bir daha da oğlunu aramaz.

Rousseau, amcası tarafından bir papazın yanına yerleştirilir. Papaz tarafından kırbaçla dövülen Rousseau tekrar amcasının yanına döner. En sık yaptığı şey kırlarda aylak aylak gezmektir. Bu sefer bir zabıt katibinin yanına yerleştirilir, o da olmaz bir oymacının yanına verilir. Zabıt katibi onu eşeklikle, oymacı hırsızlıkla suçlar, döverler.

Rousseau bu defa bir rahip tarafından, Madam Worens adlı bir kadının yanına yerleştirilir. Kadın ahlaki açıdan kuşkulu biridir. Ona iyi davranır, “küçük” diye hitap eder, o da kadına “anne” der. Bir süre sonra kadının ona metreslik yaptığı anlaşılır. Kadın ona kadastro dairesinde bir iş bulmuşsa da Rousseau işi terk eder. Yayan yapıldak gezmelere ve serseriliklere başlar. Zamanla müzikşinas olur. Bu, besteci kimliğinin temelini oluşturacaktır. Bu arada üç yılını geçirdiği madam ile arası açılır. Bir yandan da felsefe, tarih, şiir ve teolojiye ait eserler okumaktadır. Nihayet 1735’ten sonra ciddi insanlarla ve bilgelerle ilgilenmeye başlar.

Web kaşiflerine duyuru!

xururuca | 30 September 2009 15:51

BibliOdyssey;tarihten sanata,tıptan mimariye,haritalardan el yazmalarına uzanan zengin içeriğiyle görsel bir şölene websahipliği yapan güzide bir site.ağustos ayında en iyiler adıyla yayınladığı 1000.başlığına ulaşan site hatırı sayılır izleyici kitlesine rağmen amatör ruhunu ve site sahibinin kimliğini-yazar pk mahlasıyla yazıyor– koruyarak blog tadında büyümeye devam ediyor.Müdavimleri tarafından yer imlerine eklenen site görsel sanatlarla ilgilenen arşiv kurtlarını bekliyor!

hat sanatı
hat sanatı
Macrocercus ararauna
Macrocercus ararauna
Japon peri masalı
Japon peri masalı

altın elbiseli adam

nazokiraze | 24 September 2009 15:38

pavel leus bundan 6-7 yıl önce sibirya’da yaptıgı kazılarda 2700 yıllık bir i̇skit mezarı buldugunda hayrete düşerek hemen polis çağırmaları için yardımcılarına seslenir, çünkü buldugu mezarda iki iskeletin dışında hiç görmedigi kadar çok altın vardır. aynı hayrete daha sonra hermitaj müzesinden gelen keşif kolu başkanı konstantin çuganov’da düşer çünkü sibirya’dan şimdiye kadar çıkan en yüksek miktarda altını görmüştür.(20 kilo)

tarihe altın ustası olarak geçen i̇skitler’in bu ilk bulunan altınlarla dolu mezarları değildi elbette, kazak arkeolog kemal akişev tarafından 70 li yılların başında bulunan içerisinde dünya tarihine geçen altın elbiseli adam‘ın da bulundugu mezar tutankamon’dan sonra içerisinde en çok altın barındıran mezardır. henüz yirmisine varmamış bir prensin iskeleti üzerinde üçbin parça altın plakadan oluşan elbise çeşitli figürler içerir, konik biçimli şapkasında bile 150 parça altın plaka yer almaktadır.bu mezarda altın elbiseli adam’ın dışında tam 4800 parça altın bulunmuştur.( bu mezar aslında yol ve garaj yapımı için yapılan kazı işleminde görülerek resmi makamlara bildirilmesi sonucu ortaya çıkarılmıştır ve türk oldugu söylenen bu prensin elbisesi alma-ata müzesinde sergilenmektedir )

Bilgisayarın Tarihi Gelişimi

Max27 | 01 September 2009 11:33

Bilgisayar benim için hatta neredeyse Dünya‘daki her kez için hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Bende bu kadar önemli bir parçanın tarihini nasıl yapıldığını öğrenmek için ufak bir araştırma yaptım. Araştırmada okurken çok eğlendim. Hatta IBM bilene bu tarihte yer alıyor. Neyse sözü fazla uzatmadan konuya geçelim. İşte Abaküsten günümüze kadar gelen zaman.

İnsan oğlunun ilk sayma girişimi parmaklarıyladır. Sayıların toplanması amacıyla önce düğümlü ipler, daha sonrada Çinliler ve eski Yunanlılar tarafından “Abaküs” adı verilen bir aritmetik işlem aracı kullanılmıştır.

bugün doğum günüm

taha3045 | 25 August 2009 17:15

Bugün..

Bugün birilerimizin doğumgünü olabilir, birilerimizin yakınlarının ölüm veya evlilik yıldönümü yani kimimiz kutlarken kimimiz ağlayacak. Belki bugün ölecegiz, belki sevdigimiz biri ölecek veya hayatımızın aşkına rastlayacagız.(Tarihte bugün: 25 Ağustos)

Neden bugün çünkü dün dünde kaldı, bugünde dün olacak ama her yenigüne bugün diyecegiz. En sevdiğim şey yaşadıgım her günün geçmişte nelere evsahipligi ettigini öğrenmektir. Mesela biraz sağa sola baktıgımda 81 yıl önce bugün Arnavutluk başkanı Ahmet Zogo’nun kendini kral ilan ettiğini öğrendim.