bildirgec.org

tahammül hakkında tüm yazılar

çatlak bir sabır taşım var

aydindil | 20 August 2009 19:03

Tahammül ediyorum, sabrediyorum, itaat ediyorum, vazgeçiyorum, kabul ediyorum, gel diyorlar geliyorum, git diyorlar gidiyorum. Bi süre sonra robotlaşıp, işaret edilmeden yapıyorum, ne yaptığımı bilmeden yapıyorum yaptıklarımı, sürekli tahammül… Sabır taşı çoktan çatladı. Tutkalla yapıştırdığım çatlak bir sabır taşım var, kimyasal takviyeli algının kaldrıabileceği bir kırık sabır taşım var.. Bir de cesurum bu kadar; ancak kendi gerçeğimi inkar etmeyecek kadar, işaret edilenin dışına çıkamayacak olan özünde cılız bir cesaret.. kimler gözlüklerindeki tozlu pembeyi silerek gerçeğiyle kavruldu? ve kimler büyülü narsizm denizinde yüzerek tatmine yaklaşmaya zorladı!?

İnsan ve Dünya

furkan iren | 17 July 2009 09:44

Beni ondan ayıran bunu çizebilmem midir?
Beni ondan ayıran bunu çizebilmem midir?

kişiselleştirilememiş bir yaşamaktı
özgürlüğümüze gem vuran,
en dirençli zamanlarında bizleri yorgun kılan,
mantıklı düşünceleri savurup atan,
hep “birlik” olmak isteğiydi “ayrılığı” doğuran.

oysa ki zenginliğin ve tabiatın esasıydı;
bir bütün üzerindeki farklılıklarımız…
yaşamın, doğanın döngüsüydü eşitsizlik.
herkes ve herşey aynı güçte olsaydı
bütün kurtlar aç, bütün kuzularda otsuz kalırdı!
yağmur yağmaz ve kış hiç gelmezdi!
güneş doğmaz ve ay batmazdı!
eğer masallarda ki kadar güzel bir gezegenimiz
varsa şayet biri bana anlatsın:
neden var bunca savaş?
neden mutsuz gördüğüm tüm tebessümlü maskeler?
neden yaşamak için binlerce kurallarla sınırladık kendi kendimizi,
(oysa ki çok basitti yaşamak ve nefes almak!)
neden daha da fazlası için hep bir kavga?
ve sorularla dolu bir beyin ve cevapsız dudaklar..
biri narkozla uyuşturmuş gibi her birimizi
her duyulana “iman”ı, her söylenene “itimat”ı
kabulenilemezliğe “tahammül” ve sessizlik haksızlığa..
dünyanın yaradılış fıtratındaydı acımasızlık
birileri yaşamak için diğerini öldürmek zorunda kalırken
diğeri yaşamak için kaçmak zorundaydı

HETERODİEGETİK Mİ ETTİK?

| 07 December 2007 17:08

önceleri, yazdıklarının başkaları tarafından okunduğu düşüncesi onu çok huzursuz ediyordu.
mahremiyetine uzanan eller gibiydi yazdıklarına yönelen gözler… karnını, kollarını, yüzünü, sırtını, bacaklarını
ve hatta penisini avuçlayıp sıktıklarını, incelediklerini düşünüyordu.
bir orta malı…

yazdıklarının üç kuruş da olsa para getirmesi, sevenlerinin oluşu, destekleyenler hoşuna gidiyordu.
bireyselden yola çıkıp evrensel insanlık hallerini anlatmaya girişmesi herkese açık sitelerde epey kolaydı.
çeşitli kliklerin hüküm sürdüğü edebiyat çevresine girmeyi
hem istiyor, hem de tiksiniyordu.
yazdıklarını da beğenmiyordu. iki kalasa dayadığı,
kupkuru bir heves.

Anti-Converse Hareketi Başlasın… >:(

cossack35 | 22 June 2007 18:14

şu iğrençliği moda yapan zihniyetten tiksiniyorum...
şu iğrençliği moda yapan zihniyetten tiksiniyorum…

Yazmassam çatlardım, isteyen ciddiye alarak, isteyen dalga geçerek okusun. İkisi de kabulümdür… 🙂

Converse…
Hem sürü psikolojisinin, hem özentiliğin, hem enayiliğin en güzel ve en bariz örneğidir converse…
Kendisini dünyanın merkezi zanneden birkaç kişi bir şeyler giymeyegörsün, aman Tanrım, moda artık odur. Artık bir insanın şık giyinmesi, üzerindekini yakıştırması artık tamamıyla o şeyi giyip giymemesine bağlıdır.

DAHA DİKKATLİ YAZ !!!

siyuu | 28 May 2007 15:05

İslamcılar köpürebilir…laikler kızabilir…ülkücüler hiddetlenebilir…Kürtçüler azabilir…AB’ciler fırçalayabilir…Muhafazakarlar küfredebilir…

Dinin hayatımızı germesine değinme…Köylü kızların okumak için kentte yeni yöntem arayışlarına değinme…Kanın değil insanın önemli olduğuna değinme…İnsan hakları diyerek askerimizi öldürmelerine, masum sivillerin bombalanmasına değinme…Kopenhag kriterlerinin emperyalizmin tabancası haline gelmeye başladığına değinme…Kökleşmiş geleneklerin insanlarımızı canavarlaştırdığına değinme…

MİSYONER POZİSYONU ÇOCUKLARI!

| 19 April 2007 10:34

on sekiz nisan’da malatya’da vuku bulan “dini ve milli hislerin kabarma” hadisesi iyice kabak tadı verdi.

Milliyetçilik ne biliyor musunuz? Seçim zamanını fırsat bilip de tarihi, kültürel Osmanlı mirasını kıytırık gecekondularla paçavraya çevirmemek demek!

Müslüman olmak ne demek biliyor musunuz? Cuma namazından çıktıktan sonra, dükkânının önüne attığın tabureye oturup sattığın marulun fiyatına %40 kâr koymamak, kırmızı bibere kiremit tozu, lahmacuna pırasa,
tereyağına patates, sucuğa tavuk kemiği karıştırmamak demek!

Müslümanlık ne biliyor musunuz? Fatih Sultan Mehmet’in “Hiç kimse bu insanların [Boşnaklar] hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin veya tehlikeye atmasın. Bu insanlar başka ülkelerden birisini getirirse onlar da aynı haklara sahiptir.” fermanını bilmek ve cana kasdetmemek demek!

düğün merasimi işkencesi

linnux | 16 July 2006 12:36

Herkesin farklı farklı zevkleri var.

Senin bayıldığına ben iğrenirim, ya da tersi…

Hayatta en tahammül edemediğim şeylerden biri de, memleketimdeki evlilik
töreni(işkencesi)ne dair ayrıntılar.

Törenlerin her aşamasında temel amaç, yeni evlenecek çifti işkenceden geçirmektir.

Kına, geline yapılacak işkencenin adıdır. Gelinin mahallesinde yapılır. Genç kızcağızı zorla ağlatmak için;
mahallenin genç kızları meydanda toplanırlar,
gelini sandalyeye oturturlar,
“-Yüksek yüükseeek teppeeelereee ev kuuurmaaasıınlaaar.”
şarkısı, türküsü, her ne haltıysa işte, o şey söylenir.