bildirgec.org

tabiat hakkında tüm yazılar

Victor Ananias: Doğaya Adanmış Bir Yürek

admin | 16 March 2011 18:36

bu yazıda onun adından başka tüm harfler küçük olacak, hiçbiri bağırmayacak. çünkü iyi bir insanın erken ölümü üzgün bir şeydir. sahi iyiler niye çok yaşamaz?

“doğaya adanmış bir yürekti. bodrum’un ıssız kalmış son tepesinde, kanadı kopuk bir yel değirmeninin kıyısında, onun öyküsünü rüzgâr anlatır. ey güzel çocuk. ey güzel çocuk! Victor isimli iyilik meleği. seni ancak rüzgâr anlatır…”

Victor Ananias
Victor Ananias

KAKTÜS OLABİLMEK

il mare | 22 April 2010 09:27

yalnız ama dimdik
yalnız ama dimdik

Bir gün daha bitmişti işte.
Aynaya baktı, kendinden önce, arkadaki masasının üzerinde duran kaktüsü gördü. Sonra bir daha kendine baktı. Galiba bir kaktüse benziyordu ve belki o kaktüsten bile daha kaktüstü.Çoğu zaman bir kaktüsten çok daha fazla kaktüs olabiliyordu. Çok daha fazla dikenli,çok daha fazla can acıtan,çok daha dayanıklı,daha çirkin ve daha…

Evet, dünyaya birdaha gelse,kesinlikle bir kaktüs olarak gelirdi.
Bir daha gözlerini dikti bilgisayarının yanına kondurulmuş minik sevimsiz bu bitkiye.Tesadüfi değildi konuşlandığı yer,şu, radyasyonu kendine çektiğine dair popüler bilgiye kulak asıp satın almıştı onu ve bu minik ve çirkin şeyin üzerine,aynı zamanda altından kalkamayacak kadar fazla sorumluluk da yüklediğini düşünerek,ve sürüye uyarak, tam da bilgisayarının yanına koymuştu onu.

Kısa Dönemde Üretim Teorisi

yucel5454 | 14 January 2010 13:57

Üretim, “sınırsız” ve “sürekli artma eğiliminde olan” ihtiyaçları gidermek için, sınırlı olan mal ve hizmetlerin miktarını veya faydasını artırmaya yönelik olarak yürütülen faaliyetlerin tümüdür. Üretim faaliyeti firma tarafından gerçekleştirilmektedir. Firma, bir kişinin, bir ailenin, bir grubun, bir kurumun veya devletin mülkiyetinde olabilir. Firmanın, üretim faaliyetini gerçekleştirirken (malların miktarı veya faydası artırılırken) ihtiyaç duyduğu girdilere ise üretim faktörleri (tabiat, emek, sermaye ve teşebbüs) denmektedir.

Firma, önce gerekli girdileri (üretim faktörleri) satın alarak üretim faaliyetini gerçekleştirmekte; daha sonra da ürettiği mal ve hizmetleri piyasada satmaktadır. Bu sürecin birinci aşaması, firmanın belli bir maliyete katlanmasını zorunlu kılmakta, ikinci aşaması belli bir gelir elde etmesini sağlamaktadır.

River of no return..

haupbahnhofstr[pilli_silinen_hesap] | 18 September 2009 09:54

Seksen’li yıllarda sinema günlerinin, yönetmen haftaların da, yönetmenin en iyi filmleri gösterilirdi..

Filmi izlememizi, taksim-kadıköy dolmuşunda şöför salık varmişti; Adamın, sinema bilgisi dudak uçurtacak cinstendi. strapenteli 8’lik dolmuşta, sus-pus olup, yol boyunca adamın sinema konusundaki ahkamlarını dinledik. gerçekten inanılmazdı; Filmlerin senaristinden, görüntü

yönetmenine, kurgusundan bütçesine kadar her şeyi biliyordu.. nerdeyse set işçilerini sayacak!
Film yeni melek sinemasında oynatıldı “river of no return” dönüşü olmayan nehir. yüzyılın en iyi western’lerinden, diye kritik edilmişti.Belki de marilyn monroe, filme ayrı bir renk katmıştı.
Film, vahşi batı’da gelecek arayan baba-oğulun hikayesini anlatıyor. sonradan aralarına anne olarak monroe katılıyor vs.
Bu filmi hatırlatan neydi bana?
Son sel felaketi elbette; Tıpkı filmdeki gibi, adeta azgın bir nehirle boğuşan babanın bir benzeri, minik kızının sel sularında ellerinden kayışını yaşayan annenin dramı..
Bu çok hazin ve yürek yakıcı..Dila’nın, ne ölüsü ne dirisi bulunabildi.
Doğanın, asıl efendimiz olduğu bir kez daha belli oldu; Ancak bazen de bizler onu efendimiz olmaya zorlamıyor muyuz?işte o bölgede olup bitenler, can -mal kayıpları.. insana dayalı bir pervasızlığın neticesinde , gene insanların hırslarını gemleyememesi sonucu, alabildiğine büyümek hırsının bir tezahürü değil mi?

Ayder ‘e gittiniz mi??

zema[pilli_silinen_hesap] | 20 July 2009 11:39

cennet bakışı
cennet bakışı

Bu sıralar herkes tatilde ya da tatil hazırlığında.. çoğunlukla ülkemizin güney yakası tercih ediliyor. Halbuki Karadeniz tatil için mihenk taşı. Sadece yeterince reklam yapılmadığına inanıyorum. Bunlardan bir tanesi de son zamanlar da yıldızı parlayan ayder yaylası. Rizenin Çamlıhemşin ilçesinde yer alan Ayder yaylası 1350 metre yüksekliğindedir. Yoğun ormanları ve çam ağaçlarıyla yayla niteliğindedir daha çok..Yerli turistlerin aksine yabancı turistlerin akınına uğramış durumda. Çok sık gitmeye çalıştığım bu yaylamızda her gittiğimde en azında iki üç turistle sohbet ediyorum. Helikopterleriyle geliyorlar buraya. Kaçkar dağlarında tırmanma işleminden sonra helikopter göz alabildiğine uzanan yeşillikte gözden kayboluyor daha sonra Ayder de bulunan şifalı ve romatizmal hastalıklara çok iyi gelen kaplıcalarımızdan faydalanıyorlar. Eskiden yolları bozuktu ve Rizeyi esir alan yağış nedeniyle insanlar gitmekten çekiniyordu çoğu kez. Ama şimdi asfaltlanma çalışmalarına da yer verilmiş ayrıca her gelirden insanın konaklayacağı mükemmel evler var.

cennetten damla damla

xerre | 11 September 2008 13:25

soğuk gecelerin sabahında havadaki su buharının yoğunlaşarak oluşturduğu çiy, damlalar halinde etrafa bir örtü gibi serilir.

ve burada da olduğu gibi her bir damlada cennetten bir manzara sunar bizlere.aynı yazar Henry Wadsworth Longfellow‘un da dediği gibi:

Sokotra adası: inanman için görmen gerek

xerre | 08 September 2008 21:45

yemene bağlı olan Sokotra adası ziyaretçilerine cennetten görüntüleri andıran manzaralar sunuyor. henüz çok fazla kişi tarafndan keşfedilmemiş olan bu ada, benzersiz doğal güzelliklerine, kendine özgü bitki ve hayvan türlerine sahip.

dünyaya ait olmamacasına farklı ve olağanüstü olan görüntülerden bazılarına buralardan ve şuralardan erişebilirsiniz.

Bu Kabilenin Dünyadan Haberi Yok

EDVARENTE | 28 August 2008 10:19

Brezilya’yla Peru arasındaki sınır bölgesinde şimdiye kadar dünyanın diğer bölgeleriyle hiç temas kurmamış kabileler bulundu. Amazon ormanlarında dünyadan tamamen kopuk olarak yaşayan kabileler, bölge üzerinde yapılan uçuşlarla tespit edildi.Brezilyalı Survival International adlı kuruluş bu keşfi tüm dünyaya açıkladı.Bizler teknoloji çağında salınırken, doğa ve teknolojiden uzak bir yaşantı sürdüklerini görmek benim için rüya gibi bir olay.Bize göre biz onlardan daha şanslıyız çünkü her şeye sahibiz. Belki onlar da bizi görseler bu durumumuza imrenecekler. Hep sahip olmadığımızı ya da sahip olamayacağımızı isteriz. Bulunduğumuz şartları şikâyet eder dururuz, buna çok hakkımız varmış gibi…