bildirgec.org

superman hakkında tüm yazılar

kıskandıran ikon setleri: süperkahramanlar bile var

AntiHumanIST | 02 September 2008 19:52

Bu başlığı gerçekten içtenlikle attım, çünkü eğer bu ikon setlerini bir başkasında görsem kesinlikle sahip olmak isterdim. daha önce paylaştığım;

Bu ikon setlerinde neler mi var?
sıralayalım bir kaçını;

ve daha neler neler. 30 set.

Christopher Nolan ve Bir Kahramanın Gerçekliği

ashg | 14 August 2008 10:06

Chistopher Nolan, Hollywood’un belki de en iyi Avrupalı transferlerinden biri. Yönetmeni bu kadar özel bir sinemacı kılan özelliği ise, her kesin gün yüzüne çıkarmaya korktuğu eksik ve karanlık tarafın üzerine bile bile korkmadan gidişi.

Nolan iş başında
Nolan iş başında

Nolan’ın tek bir sinema kariyeri var. Ama asıl başarısı izlediği çift şeritli bir yolun her iki şeridini de oldukça verimli kullanmasından geçiyor. Birinci şerit küçük kardeşi Jonathan Nolan ile imza attığı bağımsız filmlerin bulunduğu şerit. Diğer şerit ise büyük Hollywood stüdyolarında gerçekleştirilen büyük bütçeli dev yapımlar. “The Following” (Takip) on sene önce adı sanı duyulmamış yönetmenin ilk önemli çıkışı olarak kabul edilebilir. Nolan bu filmde ilk tematik dertlerinin de sinyallerini verdi. Filmin ana karakteri genç bir yazar (Jeremy Theobald) hem yaşadığı metropol yalnızlığı ile başa çıkmaya çalışıyor hem de karanlık yönünü gün yüzüne çıkarmaya çalışıyordu. Bu iki tema bir femme fatale ile tamamlanınca sürükleyici bir kara film ortaya çıkıyordu. Tamamı siyah beyaz olan bu bağımsız film İngiltere içindeki başarısını kısa bir süre Britanya sınırları dışına taşıdı. “The Following” Rotterdam film festivalinde Altın Kaplan ödülüne değer görüldü. Bu büyük başarıdan sonra dikkatleri üzerine çeken Nolan (Kardeşler) adlarını tüm dünyaya duyuran asıl proje üzerinde çalışmaktaydılar: “Memento”! Jonathon Nolan’ın kısa hikayesi “Memento Mori” den esinlenerek yazdıkları senaryo ile bir anlatı sanatı olan sinemaya yeni bir soluk getirdi. Zamanı esneten kurgu anlayışı, insan hafızasını farklı bir biçimde yorumlamaları, modern bir klasik olarak kabul edilen kült film “Memento”yu ortaya çıkardı. Nolan, “Memento” da ana karakteri Leonard’ın (Guy Pearce) hafızasını iki ayrı film “strip”e ayırıp birini filmin sonundan diğerini ise filmin başından başlatıyordu. Bu yenilikçi yaklaşım filmin ana motifi olan eksik-kırık zaman duygusunu ve “Memento”nun ana atmosferini başarılı bir şekilde perdeye taşıyordu. “Memento” Nolan Kardeşlere Oscar’da en iyi senaryo dalında adaylık getirdi. “Memento”yu ”Insomnia” izledi. Başrollerini Al Pacino ve Robin Williams paylaştığı ”Insomnia” Nolan’ın kariyeri için “yeni ilkler”in filmiydi. Yönetmen ilk defa Hollywood’un deneyimli isimlerini yönetiyor ve ilk defa bir yeniden yapım (re-make) gerçekleştiriyordu. 2005 yılına gelindiğinde genç yönetmene Hollywood’dan büyük bir teklif geldi: “Batman Begins” (Batman Başlıyor) Nolan, “Batman Begins”i karanlığın içinden tekrar doğurdu ve bu kez Christian Bale’in canlandırdığı Batman’in üzerine üzerine gitti. Batman’i yalnızca çizgi roman sayfalarından beyazperdeye geçen bir süper kahraman olarak yaklaşmadı. Karakterinin geçmişini kurcalayan Nolan, Batman’i derinleştirdi ve inandırcı bir karakter olmasını sağladı. “Batman Başlıyor” yerine filme başka bir başlık aransa bu başlık “Batman Nasıl Doğdu ?” olabilirdi. Batman’i “Batman” yapan sadece kara pelerini ve uzun kulaklı şapkası değildi. Neden yarasa figürünü seçmişti, Gotham’da neden geceler hep uzundu? Nolan birer birer bu soruları yanıtladı ve karşımıza Christian Bale’in de belirttiği gibi gülünç olmaktan kurtulmuş bir Batman’i karşımıza çıkardı.

Mortal Kombat da kabuk değiştirdi: Mortal Kombat vs. DC Universe

isasari | 15 July 2008 12:03

Midway‘in efsanevi oyunu Mortal Kombat, ilk çıktığı andan beri kendisine özel bir hayran kitlesi oluşturdu ve ilk versiyonları dâhil olmak üzere hâlen pek çok kişi tarafından oynanıyor. Her ne kadar Mortal Kombat 4 ile 3 boyutlu grafiklere geçince fanatikleri tarafından yavaş yavaş beğenilmemeye başlansa da, yeni karakterler, kombolar, “fatality“ler ile küskün oyuncuların gönlünü almayı başarabildi.

Çizgi Romanlardan-Çizgi Filmlerden Sinemaya

tunchh | 17 April 2008 09:03

Sinema sektörünün çizgi filmlerini ne kadar çok kullandığı malum. Bir çizgi roman önce çizgi film olur sonra da sinema filmi. Daha birkaç gün önce öğrendik Spider Man serisinin 4, 5 ve 6. filmlerinin de çekileceğini.

Şimdi de AVATAR:THE LAST AIRBENDER’ın (Avatar: Son Hava Bükücü adıyla Nickelodeon’da yayınlanmakta) filminin çekilceği haberi geldi. Yönetmen ise tanıdık birisi: Shyamalan. Açıklanana göre 2010 Temmuz’unda gösterime girecekmiş bu film. Önce her ne kadar bir çizgi dizi de olsa bilmeyenler için Avatar: The Last Airbender‘ı anlatıp çizgi filmlerden sinemeya uyarlanan eserleri kısaca bir anlatmak gerekliliği hissettim. Gerçi yaş itibariyle çok eskilere gidemem ama 80’lerden günümüze kısa ve eksik bir inceleme olabilir…

Yu-varlanalım.

absence of mind | 06 November 2007 16:42

Canı sıkılmıştı.Oyun odacığına geçip,şizofreni oyununu oynamak için hızla hazırlanmaya başladı.Kevaşe ve asi bir kadın görüntüsü yaratabilmek için siyah ve kırmızı renklerini seçti.Akıllarından geçene uygun olmalıyım,hiç şüphe uyandırmamalıyım diye düşünerek boyadı dolgun dudaklarını.Kollektif bir monoloğa düşmemek adına ‘ehh susturun o kaypak ağızlarını ve benin dinleyin’ demekten daha etkili netice verirdi,kırmızı boyalı dolgun dudaklar.Kadın olmanın bütün artılarını kullanacaktı bugün.Güldü.
Bugünkü davranışının gerçek işlevinin farkında değildi,.Yaptıklarını ve dahili yapacaklarını hafifletici,rasyonelleştirici nedenler aramak peşinde hiiç değildi.Bugün kısa eteğinin altında,uzun gözüken bacaklarıyla yürüyecekti tüm bu yolları.Etkileyici bir parfümle bütünledi kendini ve evden çıktı..
Taktı pelerinini,kuşandı kılıcını.Kendisini süperman ile özdeştirecek,içsel bir kabiliyetsizliğin üstünü örtecekti.Olmak ve oluyormuş gibi görünmek arasındaki tek fark kişinin kendisidir.Bu farkı bugün ortadan kaldıracaktı o da.Evden çıktı..
Böylelikle binler akıyordu sokaklara..
İlkelliğin üzerinden yıllar geçti.Ellerini kullanmakta ustalaştı insan.Aşk diye bildikleri başka bir şeye dönüştü.Evrim karbodioksit yönünde gelişti.Ağaçlar çürüdü,saçlar döküldü.ilk-kellik böle olmuştu.
Kastrasyon korkusu yüzünden elinde kaldı pipisi supermanin.Boya üretimi durunca hayatı durdu 17 lik kızların.Ağız yoluyla vücutlarına karışan kimyasallar yok oldu.Aşk öpücükleri son buldu.
Şık bir restoranda yerini aldı kadınsı.Eteğini yukarı çekti,teşhir edici olmak tvden kazandığı bir alışkanlıktı.Vücudunu kullanışı davetkardı.Göğüslerini dikleştirdi ve sigarasına uzandı.
Yeterli sinyal etrafa dağılmış koku alınmıştı.Beslenme alışkanlığı değiştiğinden beri kokuya olan hassasiyetide değişmişti insanın.
‘Ben yakıyım hanımefendi’ dedi süperman kılıklı adam.
Teşekkür ederim’ dedi kadınsı.
‘Size eşlik etmek istiyorum ,oturabilir miyim?Cevabı beklemeden oturdu.
Çık git oyun alanımdan seni septik pislik diyemedi.
‘Bişi sorucam,kulaklarınız var mı sizin?’
‘Evet ama görüyorsun ki kırmızı başlığım yok.Bu masalın kahramanı ben değilim’
‘Peki kulaklarınızdan içinize giden bir yol?’
‘Ne demek oluyor tüm bunlar’?
‘Ah Hüdanın eli deymemiş size!’Yüzünüz de pek simetrik değilmiş’
Uçarak uzaklaştı süperman zanı içindeki adam.
Yıllar geçiyor üzerinden ama ilkellik geçmiyor insan etinden.
Herkes oynuyor fakat kimileri daha büyük oynuyor.
Ah ne bileyim ben!
Yazı birbirine karışıyor.Yıllar sonra deşifre edilmesi zor bir hal alıyor.Devrilmiş cümleler devrilmiş insanlığı diriltmeye yetmiyor.
Yıllar geçmiş ve sıfatlar çıkmış sözlükten.
Kadınlar dudak boyası sürmeyerek tecavüz riskini azaltabilirler diyen birileri geliyor aklıma.Bizim koyununda dudakları boyalı mıydı diye soramıyorsun anguta.
Herşeyin bir nedeni vardır.Tecavüzünde öyle.
Uçan süpermanın ardından şaşkın kalan kadınsı ilkelerini hatırlamaya çalışıyor.
BİİİİİİR:Çok sıkıldım.
İKİİİİİİİ:Yerim çok dar.
ÜÜÜÜÜÇ:Senden çok var.
Neyse ne!Bitsin artık bu zırıltı.Bir şahinin perspektifinden çaldığım görüngüyü ötüp duruyorum.Gerçek nesne ise yok ortada.
Eee nereye vardık şimdi diyecek olanlarınıza üstadın o güzel sözüyle selam ederim.
‘Bir yerlere varmanın önündeki en büyük engel varılacak bir yer olduğunu sanmaktır’.
Yuvarlanalım!
….

Adalet onların elinde

shane | 26 October 2007 15:50

hepsi ayrı süper!
hepsi ayrı süper!

Hellboy oyuncusu genç İngiliz aktör Rupert Evans, George Miller’ın Justice League of America‘sında Superman olacakmış. DC Comics serilerinin süper kahramanları olan Wonder Woman, The Flash, Batman, Aquaman, Green Lantern, Martian Manhunter ve Superman’in oluşturduğu grubun etrafında dönüyor hikaye bildiğiniz gibi. Adam Brody, Joseph Cross, D.J. Cotrona, Mary Elizabeth Winstead, Jessica Biel, Michael Angarano, Teresa Palmer, Max Thieriot ve rapçi Common, projede yer alacakları yolunda haberler çıkan isimlerden bazıları ancak ortada kesinleşmiş bir şey yok.

Smallville‘in süper çocuğu Tom Welling neden beyazperdede Superman olamıyor bilmiyorum.

SPIDERCAN

bibildigimvar | 13 September 2007 10:29

Onu uzun zamandır tanıyordum. Daha doğru ifade etmem gerekirse varlığından haberdar olmaktan ibaretti tanışıklığım. Ara sıra karşılaşıyorduk televizyon vasıtasıyla ve o kostümü sinirimi bozuyordu. Bir kere kostüm çok dardı ve teri çekmeyen cinstendi. Zaten onda azıcık akıl olsa kostümü pamuklu kumaştan biçerdi. Sonra o artistik duruşlar asabıma hiç iyi gelmiyordu. Daha doğrusu maskesiz suratı ile atraksiyonlu vücudu birbirine hiç uyum sağlamıyordu. O duruş herhangi bir izleyicide “n’oluyo lan artist ”tepkisi doğuruyordu. Peki o fırlattığı ağlara ne demeliydi. Sonuçta örümcek ağı değil miydi bu. Tutardın elektrikli süpürgeyi olay biterdi. Oysa bir süper kahraman böyle mi olmalıydı? Bir Heman olsun, bir Superman olsun en azından kaslı ve pelerinli zatı muhteremlerdi. Bağırlarımızda özel bir yer ve hak ettikleri saygıya sahiplerdi. Heman’in sarı küt saçları hep fönlü ve bakımlı olurdu, izleyiciye saygısından kaynaklanırdı bu. Superman ise tam bir salon erkeğiydi. Bir kere nazikti görgülüydü ve ne hikmetse o da sarışıngillerdendi. Peki kötü karakterler neden hep kara tiplerdi? Evet dikkat ettim her çizgi filmde yapmadığı şerefsizlik kalmayan tipler hep esmergillerdendi. Yoksa bebelerimize gizliden gizliye bazı fikirler mi empoze edilmeye çalışılıyordu. Ama bizim aklımız ermezdi böyle şeylere. Koyardın bebeni sabahtan ekranın önüne girişirdin işlere. Akşam yemeğinin içinde olduğu düdüklü tencere buharı salmaya başladımı alırdın bebeni ekran önünden. Tabi en güzeli de bebenin ekran önündeyken uykuya dalmasıydı. Atardın üstüne pikesini olay biterdi, tadından yenmezdi.