Evet herşeyi hatırlıyorum. Daha doğrusu hiç unutmuyorum. Mıh gibi çakmışım aklıma… Ne varsa önümde geçmişten kalan, sebebi dün gibi aklımda… Unutmam ki ben zaten, insan unuturmu ölen kuşu iiçin tuttuğu yası. Elleriyle mezar kazıp toprağa koyduğu umutlarını, hani köşe başlalarında saklambaç oynarken kaybettiği arkadaşlarını, sonra çığlık atıp ‘nara’ gibi anlattıkları anılarını, annelerinden dinlediği masalları. Bazen de masal anlatacak kimse olmayınca altına saklanıp ağladığı yorganını insan hiç unutur mu? Unutmadım dün gibi hatrımda…
su hakkında tüm yazılar
? :)
Cali Kusu | 10 February 2011 10:04
Ç ınarın Dalında uçmaya hazır,
A hı vardır belliki elleri nasır,
L isanı hüzün şivesi kırgın,
I şık varken gökyüzünde,
K ızıl güneş yerinde,
U uzak değilsede mevsimlik mesafe,
Ş imdi görmez amma gözler ilerde,
U laşır nasılsa zamansız mahşere.
AÇLIKTAN FİLİ YEDİLER !!!
Cali Kusu | 08 February 2011 09:22
Afrika ülkesi Zimbabve’de çekilen bu fotoğraf çaresizliği, vahşeti ve açlığı gözler önüne serdi…
vahşet ve açlığın fotoğrafı…!!!
Biz ki değer bilmeyen, nimet düşmanlarıyız. körüz görmüyoruz. Nerde neler yaşanıyor görüyorda umursamıyoruz… Allah affetsin bizi. kimseyi böyle imtihan etmesin. Hiç bir topluma böyle bir eziyet göstermesin. Diyecek sözüm yok, Allaha şükrediyorum. bişeyler yapmak lazım dünyanın bu hale gelmemesi için. elimizden ne gelir aceb. onlar orda tek lokma bulmazken biz burda önümüze serili nimetlere şükretmeyi unutacak kadar nankörleşiyoruz… bol bulupda yetmiyor diyoruz. Bize yetmeyen bir milleti doyuruyor farkedemiyoruz. Onların en büyük derdi hayatta kalmak bizim ise körermiş gözlerle dolu sevdalar bulup sorhoşluğumuza ağlamak… Ey Allahım sen acı bize…
Arkadaş Dediğin…!!!
Cali Kusu | 07 February 2011 10:07
İstanbul’ a yeni taşınmıştık, tanımıyordum hiç kimseyi. 8. sınıfa kayıt yaptırdım okula başlayacağım. nekadar yabancı geldi bana istanbul. tanımıyorum kimseyi, bilmiyordum. benim köyüme hiç benzemiyordu… İnsanlar yabancı anlayışsız kaba, kimse kimseyi sevmiyordu. belkide ben böyle düşünüyordum, aslında onlarda kendilerince iyi ve mutluydu sadece ben yabancıydım ben uzakdım herkese. okulun ilk günlerinde çok zorlandım. kızlar selam bile vermiyorlar erkekler yeni fıstık diye hitab ediyorlardı. oysa benim köyümde ismim söylenirdi herkes merhaba demesini bilirdi. bir an dedimki kendi kendime Allahım ben nereye düştüm. öylesine şaşkındım ki…
Aşkı Sevene Sorsan Över, Ayrılana Sorsan Söver !!!
Cali Kusu | 03 February 2011 17:57
Nasıl birşeydir bu anlamıyorumki. sussan içini yer konuşsan dilini… Düşünüyorumda bazen en güzeli uzak durmak. Aşk tehlikeli, koskaca bir kalbi yok edecek kadar etkili bir silah. Nükleer bir sancı gibi eritiyor girdiği kalbi. Sızlatıyor insanın içini… Aşk varya nefret edilesi bir duygu.
Ben Birşeyler Yapacağım !!!
Cali Kusu | 02 February 2011 09:22
Güzel bir fikrim var benim, bi an önce uygulayıp paketleyeceğim sonra rafa kaldırıp tozlanmasını bekleyeceğim. Tozlanan fikirlerimi temizleyip tekrar tekrar ortaya sereceğim kirli çamaşır serer gibi milletin gözününe girsin die çabalayacağım. Sabah erken kalkıp süperman olacağım, geceleri örümcek adam, canım isterse bazende kedi kız olabilirm. Bu benim fikrim herkes gibi erken kalıkıp şarkıcı olabilirim…
HİCRET
il mare | 26 January 2011 09:29
Ne yapmalı…
Tam da böyle burada böylece uzanmalı…
Şu radyoda çalan etnik Çin müziğine kulak verip,
Aklına gelebilecek tüm sorunları teğet geçip,
Uzun zamandır gitmek isteyip de gidemediğin bir yere,
O tepeye gitmeli…
Tek bir çiçek vardır ya hani orda hiçbir mevsimde solmayan,
Hiç bir rüzgarda yılmayan…
Bir dokundun mu rayihası tüm vücudunu saran,
Tüm nezaketiyle sonra,
Maviye kaçan ses tonuyla,
Eğilip kulağına yeşil fısıldayan…
O tepeye gitmeli işte…
O çiçeği bulmalı.
Hani rengi böyle aşklı meşkli, henüz dünyaya gelmiş gibi;
Yaprakları çalgılı çengili,
Kendi şarkılarıyla rakseder gibi,
Eşlik etmesi için rüzgarını dört gözle bekler gibi…
SONUM
il mare | 23 January 2011 11:06
An’ın arz cazibesi olsa…
Şöyle içtikten sonra sersem önüme hepsini…
Ve yaşarken de bilsem yaşadıktan sonra hepsinin itaatkarca önüme serileceklerini…
Ne bileyim… Kalbime karşı koyan kuvveti aklıma sürüklesem; bir üflesem, hafiflikten patır patır dökülsem, sökülemediklerime sökülsem…
Ellerimi daha çok sevsem, sözcüklerin sevdiğinden daha çok; ve sözcüklerden daha çok…
Kendimi daha az seyredip daha çok şey görsem…
Böyle göre göre işte, çarçabuk büyüsem de,
Vakt-i zamanı gelince,
Bir köşeye uzanıp ölsem…
Öyle çok sersemleşmeden,
En mutlu değil ama bilinçli günlerimi yadederken,
Yani tamamiyle gerçek bir hayata istinaden…
Suyla Gelen Hayat
cyrarende | 10 January 2011 15:38
2020’li yıllarda yaşayanacağı düşünülen mini küresel soğuma öncesi bilim insanları Kuzey Kutbu bölgesinin dondurucu soğuklarından korunmayı başarak canlıların ne gibi yollar izlediklerini de inceliyorlar. Hem kendilerini hem yumurtaları korumak için birbirlerine sokulan birlikte hareket eden penguenleri zaten izlemişsinizdir, kış uykusuna yatanlar, karlı yüzeyin altında toprağa yakın yaşayanlar da var.
Ardıma bakmadan…
witamin | 09 January 2011 15:27
Ne bileyim,
Sana ne söylemeliyim…
Sende ikamet bana ihanet.
Anlayacağın gitmeliyim..
Ne zamandır taşıyorum bilemediğim
yükümü,
Şimdi usulca indirmeliyim..
Bizde zarafet ,sizde garabet…
Nasıl diyeyim;
Nezaket gereği usluca gitmeliyim…
Ne zaman giydiğimi bilemediğim
hükmü,
çıkarıp,
Hemen başka bir hüküm giymeliyim.
Çok gencim madem,aşkta kıdem..
Aşka yer vermeliyim.
Suda azamet,ateşte felaket….
Felaketim olmadan içinden geçmeliyim…