bildirgec.org

sinema hakkında tüm yazılar

Sinema Tarihinin En İyi Oyuncularından Biri: Robert De Niro

24black mamba24 | 18 May 2010 11:38

Robert De Niro
Robert De Niro

Oyunculuk yaşamı süresince unutulmaz karakterleri taşıdı beyazperdeye, hatta zaman zaman kendi kişiliğini bile bu karakterlerde eritircesine. Düşsel kahramanlar, romanların sayfalarında, satır aralarında yaşamaktan kurtuldu, onunla ve onun bedeniyle can buldu yaşamın bir parçasıymışcasına. Artık onlar da bizlerden biriydi, Robert De Niro sayesinde.
Canlandırdığı tüm karakterlerde onun eşsiz oyunculuk gücünü, onu ötekilerinden ayıran farklı oyunculuk tekniğini görmek olanaklı. O kendisine adeta bir armağan olarak sunulan bu yeteneğiyle, kuşağının en iyisi olarak biliniyor ve bunu da fazlasıyla hak ediyor.

“Benimle mi konuşuyorsun? Evet benimle konuşuyorsun” diyor De Niro aynanın karşısında, bedenini sunacağı karakterlerden birine doğum sancısı çekerken. O şimdi “Taxi Driver”daki Travis Bickle. Ve Travis sert bir adam olmaya çalışıyor. De Niro da biri olmaya çalışıyor, çılgın biri, yani Travis Bickle. Ve bu çabaları da boşa gitmiyor. De Niro aynanın karşısında çok uzun zaman harcıyor daha başka karakterleri de yaratabilmek için.

The Man Who Cried (Erkeğin Gözyaşları)

Hamachi | 18 May 2010 09:50

The man who cried (erkeğin gözyaşları), yönetmenliği ve senaryosu Sally Potter tarafından üstlenilen bir dramadır. 2000 çıkışlı filmde Christina Ricci, Cate Blanchett, Johnny Depp, Harry Dean Stanton ve John Turturro gibi usta oyuncular yer alıyor. Film, Sovyet Rusyadaki savaş nedeni ile babasından küçük yaşta ayrılmak zorunda kalan Suzie’nin babasını arayışını anlatıyor. 1927 yılında Suzie’nin babası, kızı ve annesinin geçimini sağlayabilmek için Amerika’ya gider ve gitmeden önce kızına Salvatore Licitra tarafından seslendirilen Les pêcheurs de perles operasından bir arya sını söyler: “Je Crois Entendre Encore” . Bu duygusal ve etkileyici parçanın film boyunca bizlere eşlik etmesi filmin çarpıcılığını arttırmakla birlikte, filmde yer alan diğer Gloomy Sunday(İva Bittova), Baladele Revoluteii (Instrumental), Cesar’s Song (Instrumental), E lucevan le stelle, Bangi Khelimos (Instrumental), Tiganesca (Instrumental) gibi diğer müzik ve parçalarda bu filmde müziğin insanın içini ürpertici bir şekilde işlendiğinin göstergesi. Je Crois Entendre Encor dinleyerek ya da Iva Bittova yorumuyla Gloomy Sunday’i dinleyerek filmin müzikleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

sinema dünyası yeni dedikodular—-Yeni

nazokiraze | 14 May 2010 13:50

Wizard Jeans tarafından yapılan listede Penelope Cruz Dünyanın En Güzel Kadını olarak seçildi. Listede Catherine Deneuve beşinci olurken Sophia Loren onuncu oldu. İlk ona giren oyuncular arasında Helen Mirren ve Kristin Scott Thomas da var.

Beren Saat Gecenin Kanatları filmindeki çıplak sahneleri için kendisinin rızası dışında göğüslerinin ayna konularak gösterildiğini iddia etti. Filmin reklamını yapmadığı için yapımcı Murat Tokat ile mahkemelik olan Saat, otuz bin liralık tazminat istemiyle dava edildi, Beren Saat hem ayna koyarak gögüslerini göstererek onu kandırdıklarını hem de dava ettiklerini açıkladı.

haziran yaklaşırken sinema haberleri

nazokiraze | 14 May 2010 09:54

18 Haziran 2010 Cuma tarihi ,Dürbünümde 1001 İstanbul filminin galasının yapılacağı tarih olarak belirlendi. Yeditepe Üniversitesi’nde gerçekleştirelecek galadan sonra film sinemalarda değil kahvehanelerde, belediye kültür merkezlerinde,konsolosluklarda gösterilecek.Film bir Işıl Özgentürk Film Atölyesi çalışması ve on kısa filmden oluşan 90 dakikalık bir yapıt.

Pera Müzesi 40. Yılında Aya Yolculuk etkinlikleri çerçevesinde Mayıs-Haziran ayında pek çok filme ev sahipliği yapacak. 1927 yapımı Metropolis bunlardan biri. Filmin gösterim tarihi 10 Haziran 2010 saat:19:00

17. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali 7 – 13 Haziran 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Festivalin Dünya Sineması bölümünde Devrim / Revoluccion, Yengeç Kapanı / Crab Trap, Dünyanın En Mutlu Kızı / The Happiest Girl in the World, Lübnan / Lebanon, Nasıl Bir Yaz Geçirdim / How I Ended This Summer, Illusionas Opticas / Optik Yanılsamalar ,Gölgede / In the Shadows gibi filmler yer alacak. Festival çerçevesinde 200’den fazla film, yedi sinema salonunda izleyiciyle buluşacak.

sinemanın devlerinin bilinmeyenleri

nazokiraze | 06 May 2010 09:55

Türk sinemasının en aksiyon ustası kült oyuncu Cüneyt Arkın 1970’li yıllarda şarkıcılık yapar, o dönem moda olan sinemadan sahneye geçiş (şimdi tam tersi yapılıyor) onu da etkiler ve İzmir Fuarı’nda sahne alır, hemde yanında şov için dans eden kızlarla birlikte, Arkın’ın bu şarkıcılık macerası çok kısa sürer.

Hale Soygazi Saint Benoit Fransız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransız Filolojisi ikinci sınıftan ayrılır ve İsviçre’ye giderek orada mankenlik eğitimi alır daha sonra bir güzellik yaışmasında taç giyerek sinemeya adım atar. Hale Soygazi oyuncu hayallerinin peşinden koşmasa ve ünlü olmasaydı ya Fransızca öğretmeni ya da tercüman olacaktı.

türk sinemasının vurdulu kırdılı filmleri

nazokiraze | 04 May 2010 16:44

Ülkemizde aksiyon filmi denince akla ilk olarak bol dayak sahneli, vurdulu kırdılı filmler gelir ve bu tür filmlerin ilk aktörü Yılmaz Güney’dir. Hatta çeşitli nedenlerden dolayı girdiği cezaevlerinde tanıştığı kişiler sayesinde rolüne daha çabuk adapte olduğu bile söylenir.Yine bu tarz filmlerin en büyük starı olan Cüneyt Arkın’ın aksine dövüş sanatlarıyla değil de yumruk yumruğa, sille tokat, tekme ile yer alır filmlerinde. Sosyal içerikli filmler çekene kadar vurdu-kırdı filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Güney’den sonra Cihangir Gaffari (dünyanın en ünlü kahramanlarından biri olmasına rağmen sadece ülkemizde o dönem filmi çekilen Zagor‘u oynadı), Yılmaz Köksal gibi oyuncular aksiyon filmleri çevirirler ama asıl bu tür Cüneyt Arkın ile birlikte bambaşka bir şekle bürünür.

Hala dövüşlü filmlerin kült oyuncusu olan Cüneyt Arkın Malkoçoğlu, Kara Murat serileri ile at üzerinde onlarca kişiyi dövebilen olağanüstü bir halk kahramanı olarak işe başlar. Sonrasında yine kötüleri dövmekten çekinmeyen, bilmem kaç kurşun yarası olsa bile ağzından sigarası bile düşmeden hepsinin ağzını, burnunu dağıtan polis tiplemeleri ile aksiyon sevenlerin karşısında haklı bir yere sahip olur. Ülkemizde ata binme, karate yapma, dayak, çatışma, kılıç kullanma sahneleri denildiğinde ilk akla gelen kişi Cüneyt Arkın’dır. Tarkan serisi ile Kartal Tibet’te uzun süre Cüneyt Arkın gibi hayran kitlesi edinir. Bu tür seri filmlerden biri de Battal Gazi, Karaoğlan serisidir. Cüneyt Arkın sayesinde o dönem gençliğinin karateye olan ilgisi artar.

çocuklardan korkar olduk

nazokiraze | 20 April 2010 15:17

Gerilim ve korku filmlerde en sık işlenen temalardan biri olan çocuk insanı çocuklardan korkar hale getiriyor. Aslında çok yeni bir olay değil korku filmlerinde çocukların kullanlması, 1956 yapımı The Bad Seed filmindeki istediği olmayınca annesini bile tanımayan Rhoda kötü çocuk kahramanların ilk örneklerindendir.

Orphan’dan ve son izlediğim Case 39 sonrası eşime de söyledim, yahu çoluğa çocuğa kızmayalım bundan kelli diye. Hele evlat hiç edinmeyelim.

1994 yapımı Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles filminin Claudia’sı , sarı yağmurluğuyla ne yapacağı belli olmayan Milo, Hayvan Mezarlığı’ndaki Gage, unutulmayan Exorcist’in Regan’ı, Omen’in Damien’i derken baktım ki pek çok filmde insanın en masum hali korkutucu şekilde işleniyor. Macaulay Culkin sanki Evde Tek Başına filmleriyle dehşet saçmıyormuş gibi bir de The Good Son‘la şeytani çocuk olarak karşımıza çıktı.

Elm Sokağı Kabusu serisinde küçüklüğümüzde bizi uykudan nefret ettiren etkenlerden biri de filmdeki ip atlayıp şarkı söyleyen küçük kızlardır. Bu tarz cici kız kıyafetleri içindeki küçük kızlar pek çok korku filmde vardırlar, sakin konuşmaları ve soluk tenleriyle genellikle yol yordam görmüş ve herşeyi bilen hayaletlerdir, film kahramanlarına genellikle uyarıda bulunurlar, tam lafın devamını getirmelerini isterken ansızın kaybolurlar, gereksiz anlarda tekrar karşısına dikiliverirler. Zaten korku filmlerinin büyük bir kısmında katilin bozukluğu çocukluğunda başlıyor ve biz sık sık onun çocuklugundaki psikopatlıklarını görüyoruz, bir de çocuk katiller ortaya çıkınca, çocuksuz korku filmi neredeyse olmayacak gibi. Hemen her katil çocukken tacize uğramış, inanç için baskı görmüş, yetimhanede büyümüş, gözü önünde ailesi öldürülmüş veya seçilmiştir. Hatta bunlar yetmezmiş gibi bazı filmlerde bebekler bile katil .