bildirgec.org

sinema hakkında tüm yazılar

”KUBİLAY” CUMHURİYET’E YETİŞTİ!.. (29 EKİM 2010)

ehlikalem | 06 December 2010 12:06

I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan Osmanlı İmparatorluğu zorlu bir cenderenin tam ortasındadır. Toprakları ve halkı bir bir dağıtılıp işgal edilmektedir. Bu sıralarda Mustafa Kemal ve arkadaşları halkı bilinçlendirme çabasıyla memleket memleket dolaşıp kongreler düzenlemektedir. Ülkenin her yanından akan kan ve gözyaşı, büyük bir yıkımın gelip çattığının açık bir delilidir. Mustafa Kemal’in seslenişi halka ulaşarak sonuç vermeye başlamıştır. Ordu ve yoksul halk can havliyle son bir direnişe daha hazırlanacaklardır.Son çırpınışlarla küllerinden doğmaya güç arayan Osmanlı ordusu ,genç Öğretmen Kubilay’ı asteğmen rütbesiyle bünyesine alır. Kubilay, İzmir’in Menemen ilçesinde vazifeye başlar. Bu sırada kendini mehdi ilan eden Cumhuriyet düşmanı Derviş Mehmet ve adamları, Şeyh Esat ve Laz İbrahim’in kışkırtmalarıyla Manisa’da ayaklanma çıkarmak üzere yola çıkarlar. Yolda aralarından kaçan Çakır Ramazan’ın eylemi ihbar etmesinden korktukları için ayaklanmayı Menemen’de çıkarmaya karar verirler. Bundan haberdar olan Ragıp Bey, Menemenlilerin tanıyıp güvendiği Kubilay’dan yardım ister.

5D hiç bu kadar gülünç olmadı

98783 | 30 November 2010 11:47

5d
5d

Ben ilk gördüğümde şaka zannettim ve gülmekten kendime hakim olamadım en stresli okul dünüşlerimde bu videoyu açar rahatlarım 🙂
emin olun pişmanlık duymuycaksınız.. televizyon yayınında da verildi artık o bir sinema sever değil herkesin gönlünde mizah karakteri buyrun arkadaşlar.

Burdan izliyebilirsiniz

Aralık ayına adım adım haberler

nazokiraze | 24 November 2010 09:37

Aralık ayı geliyor artık sofralardaki taze fasülyeler, barbunyalar, patlıcanlar yerini pırasaya, karnabahara, lahanaya bırakmak üzere. Bol bol balık tüketme zamanları.Trabzon Hurması’nın da zamanı geldi.(ben hiç sevmem)

Cennet Hurması da denilen Trabzon Hurması bilindiği gibi tam bir şifa deposu, kansızlıktan bağışıklık sistemi arttırılmasına kadar pek çok derde derman olan bu meyve kalp dostu olarak belirtiliyor.Trabzon Hurması’nın sağlığa faydalı olmasının dışında bir özelliği daha var, o da içeriğindeki Tanen.(Üşümemek için Trabzon hurması yiyin)

İçimizdeki düşman kim?

kahramancayirli | 08 November 2010 16:18

Ne zaman onun filmlerini, video enstalasyonlarını düşünsem aklımdan yağmak isteyen, bir türlü içini bırakamayan, sıkıntılı, simsiyah bir gökyüzü geçiyor. Hayatın görmekten kaçındığımız kareleri, toplumun kafasını çeviriverdiği karakterleri, unutayazdığımız renkler, uzak durduğumuz, uzaklaştıkça içine battığımız ne varsa, tutup yeniden gözümüze sokuyor, o. Simsiyah bir gökyüzü gibi keder yüklü ama bir o kadar gerçek işte. Kapkara ve gerçek. Tıpkı hayat gibi.Kutluğ Ataman, ilk ışığı, 1994 yılında, uzun metrajlı filmi “Karanlık Sular” ile yaktı. İsmi gibi simsiyah bu cinayet hikayesi, sanatçının ülkemizle birlikte uluslar arası sanat alanında da hemen işaret edilmesini sağladı. Ama Ataman aslında Lola ve Bilidikid (1998) ile kırdı camları. İkiyüzlü, korkunç ahlak anlayışımız, zihinlerimizdeki ırksal örümcekler beyazperdeden izleyicilere yürüdü. Sonra Perihan Mağden’in İki Genç Kız isimli romanını sinemaya uyarladı (2005). O çarpıcı, hızlı, derinlikli roman ancak bu kadar iyi, sahi film olabilirdi. Ataman, elindeki kırılgan malzemeyi çarçur etmedi, yetenekli bir aşçı olduğunu gösterdi. Sanatçı en çok bu filmle ülkemizde tanındı. Siyah-beyaz fotoğraflarla dört köylünün Ay’a seyahat etme çabalarını anlattığı son filmi (2009), Ataman’ın sinemanın bambaşka pencerelerinden ustaca bakabildiğini kanıtladı.Sinema, Ataman’ın sadece bir yönü. Sanatçı esas olarak sergi ve video enstalasyonlarıyla biliniyor. İstanbul Modern, 10 Kasım itibariyle Ataman’ın video enstalasyonlarından oluşan en zengin sergisini açıyor. İçimdeki Düşman isimli sergide, 11 çalışması var sanatçının. Bu çalışmalardan en önemlisi Peruk Takan Kadınlar (1999), dört kadının, peruk takmak zorunda kalma sebeplerini tartışıyor özünde. Terörist diye kovalandıktan sonra hayatını saklanarak geçiren bir kadın, kemoterapi yüzünden saçı döküldüğü için peruk takan tanınmış gazeteci, türban taktığı için sınıfa alınmayan genç öğrenci, polis tarafından yakalanınca tüm saçı kesilen transseksüel. Bu dört kadının videolarını izlerken zihninizde bir sürü soru belirecek, kimlik, cinsiyet, aidiyet diye düşünürken dört ekran birbiri içine geçişecek. Sergide kaçırılmaması gereken, en mühim iş bana kalırsa bu. Çıplak, yakın, sarsıcı, cesur bir iş.

en son havadislerle ….

nazokiraze | 17 October 2010 17:57

14 Ekim de başlayan ve 21 Ekimde son bulacak olan Hüseyin Çağlayan imzalı Fashion Forwardadlı beş filmden oluşan program devam ediyor. Moda filmlerinden oluşan programda gösterilen filmler şöyle:

  • Siz Kimsiniz, Polly Maggoo? (Qui etes vous Polly Maggoo?)
  • Yoldaş Modası (Ein Traum in Erdbeerfolie)
  • Şahane Macera (Funny Face)
  • Paris Yanıyor (Paris Is Burning)
  • Nasıl Görünüyorum (How Do I Look)

Yer: İstanbul Modern

Şans Kapıyı Kırınca (2005)

firedup | 30 September 2010 12:32

Şans Kapıyı Kırınca
Şans Kapıyı Kırınca

Yönetmen ve Senaryo: Tayfun Güneyer
Gösterim Yılı: 2005
Tür: Komedi

Tayfun Güneyer‘in ilk sinema filmi olan Şans Kapıyı Kırınca 2005 yılında Küba’da çekilmiş. Başrollerde Ferhan Şensoy ve Asuman Dabak yer alıyor.

Filmin kısaca konusu ise şöyle: Aile babası Kuddusi (Ferhan Şensoy) “Şans Kapıyı Kırınca” adlı yarışmaya katılınca büyük ödülü alabilmek için yiyeceklerin kalorilerini ezberlemesi gerekiyor. Fakat bir patatesin kalorisini hatırlayamaması üzerine aldıkları teselli ödülü ile film başlar. Teselli ödülü olarak ise daha önce adını hiç duymadıkları, haritada yer almayan Barbunya Adası’na giden ailenin başına türlü olaylar gelir.

Şans Kapıyı Kırınca
Şans Kapıyı Kırınca

Kurgusu, türk ailesine olan benzerlikler ve esprilerin kalitesi ile gönülleri fetheden film ne yazık ki sinema sitelerinde yeterli puanı alamamış:
IMDB’de 5,8 puan
Beyazperde.com’da 6,7 puan
Sinemalar.com’da 6.6 puan ve
Sinematurk.com’da 7,82 puan almış.

Türk televizyonlarının yarattığı son yıldız

kahramancayirli | 18 September 2010 16:08

80lerde Müjde Ar için deniyordu. 80lerin ikinci yarısından itibarense Hülya Avşar için. “Türk Sineması’nın son yıldızı.” Sonra özel televizyonların ortalığa saçıldığı 90lar geldi geçti. Peşinden kitle iletişiminin bambaşka boyutlara taşındığı 2000lerin ilk on yılı. Ve nihayet nur topu gibi bir yıldızımız oldu: Deşilmeye müsait, bol malzemeli bir geçmiş; kendine güvenmekten bir basamak daha yukarısı; ışıltılı bir duruş, medyanın her türlüsüyle Hülya Avşarvari bir ilişki, genelde sanatçıların çoğundan alışkın olduğumuz saygılı, “arkadaşlar da işini yapmaya çalışıyor”dan fazlası, yerine göre ters, bazen azarlayıcı, kimi zaman evin küçük, sempatik kızı modunda, oynadığı iki film, kaliteli sinema çizgisinin altında da olsa, artık yıldız o. Onun reklamında oynadığı patates cipsinin, deodorantın satışı önemli ölçüde artıyor. Günbegün, gitgide marka olma yolunda. Türk televizyonlarının yarattığı son yıldız. Beren Saat. Uzak, mesafeli, az röportaj, az görüntü ama bir vesileyle hep haber. Dizi çekimi için Çeşme’de kaldığı otelini değiştirmesi de haber, saçındaki beyaz tel de, … Birçok televizyon figürünün, sunucu, oyuncu, yapımcı,… “yenilerden kimi takip ediyorsunuz, beğeniyorsunuz” sorusunun direkt yanıtı.Yeni dizisi Fatmagül’ün Suçu Ne’nin tanıtım filminde Saat’in gölgede bir görüntüsü var. Bir an gerçekten dizide Hülya Avşar’ın oynadığını sandım. O kadar benziyor yani. Kim bilir, belki kaderleri de benzer, ne dersiniz? Çok tutan, kaliteli diziler, büyüyen hayran kitlesiyle birlikte herkesten daha da uzaklaşan bir oyuncu?

Fatso (2008)

freeradical | 16 September 2010 15:11

Adamımız Rino, büyükannesinden kalan evde, kendi asosyal dünyasının tüm nimetlerinden faydalanarak yaşamaktadır.

Nimet dediysem, “madem şişkoyum ve sahip olduğum tek arkadaşım bile zaman zaman benimle acımasızca dalga geçebiliyor, o halde en iyisi ben evimde oturup biramı içeyim, porno seyredip, masturbasyonumu yapayım” dan ötesi değil.

Tabii yine de Rino’yu küçümsemek hiç doğru değil, çünkü kendisi almancadan norveççeye kullanma kılavuzları çevirerek geçimini sağlarken, evinde çalışma ve kendisinin efendisi olma konusunda çoğumuza fark atıyor aslında.

Hobi olsun diye çizdiği karikatürler hiç de fena değildir ve boş vakitlerinde wikipedia okur.

Günlerden bir gün Rino’nun babası, bu koca evin bir odasına kiracı almasını metazori yapar. Bu heyecan verici gelişme çok şeyi değiştirecektir, çünkü kiracımız isveç’ten sözüm ona durulmaya gelen 20 yaşlarında hoş bir kızdır. Rino bu ev arkadaşlığı konusunda epey bocalar çünkü Malin sözgelimi minicik külotlarını buzdolabında tutan zor bir insandır.