bildirgec.org

sin city hakkında tüm yazılar

Kitaptan Sinemaya…

AsetilCoa | 13 September 2010 14:35

Kitaptan sinemaya film uyarlamak cesaret ister. Çünkü kitapta ayrıntılı ve uzun uzun anlatılan bölümler filmde kısa kesilir. Belki sizi kitaba aşık eden o ufak ayrıntılar senaristler tarafından önemsiz görülebilir. Ya da kafanızda yarattığınız karakterlerin filmdekilerle alakası yoktur. Hele ki kitabı okuduktan sonra filmi izlerseniz kitaptaki büyüyü asla filmde bulamazsınız. Zaten bu uyarlamaların çoğu da başarısız olur.

Ama bazı filmler var ki en az kitapları kadar başarılılar. İngiliz The Guardian gazetesinin 2006’da listelediği “En iyi 50 uyarlama film”.

Aşağıda da bu filmlerden birkaçını bulabilirsiniz.

1984

A Clockwork Orange

Fight Club

Rosario Dawson

queennothing | 10 September 2009 16:16

Amerika ve İrlanda kökenli müteahhit Greg Dawson ve Afrika, Porto Riko kökenli şarkıcı Isabel’in kızı olan Rosario Dawson, 9 Mayıs 1979 tarihinde, New York’ta dünyaya geldi. Annesi Isabel henüz 17 yaşındayken dünyaya gelen Rosario, 16 yaşına geldiğinde Harmony Korine, Jim Lewis, Larry Clark tarafından senaryosu oluşturulan ve Clark tarafından çekilen “Kids” adlı 90 dakikalık drama filminde ‘Ruby‘ karakterini canlandırdı. Filmde, “Boys Don’t Cry” ile ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ Oscar’ına aday olan Amerikalı aktris Chloë Sevigny de rol aldı. 1997 yılında, 19 yaşındayken Rosario, Myra Paci‘nin yazıp, yönettiği “Girls Night Out” adlı 32 dakikalık kısa filmde rol aldı. 1998 yılında, 2 Oscarlı aktör Denzel Washington, Ukraynalı aktris Milla Jovovich, John Turturro, Jim Brown gibi isimlerle Amerikalı yönetmen / yapımcı Spike Lee‘nin yazıp, yönettiği “He Hot Game“de rol aldı. Rosario, filmde ‘Lala Bonilla‘ karakterini canlandırdı. Yine aynı yıl, Tony Gerber‘in yönetmenliğini üstlendiği “Side Streets” adlı komedi filminde ‘Marisol Hidalgo‘ karakterini canlandırdı.
1999 yılında Rosario, Chicagolu yönetmen Craig Bolotin‘in yazıp, yönettiği “Light It Up” adlı yapımda ‘Stephanie Williams‘ karakterini canlandırdı. Filmde Sara Gilbert, Forest Whitaker, şarkıcı Usher, Judd Nelson, Clifton Collins Jr. gibi isimler de yer aldı.
2000 yılında Julia Stiles, Selma Blair, Freddie Prinze Jr., Ashton Kutcher, Zak Orth gibi isimlerle birlikte “Down To You” adlı romantik / komedi yapımında yer aldı. Rosario‘nun ‘Lana‘ karakterini canlandırdığı film, Kris Isacsson‘un ilk yönetmenlik deneyimiydi. Yine 2000 yılı içerisinde Rosario, Seth Zvi Rosenfeld‘in yazıp, yönettiği “King Of The Jungle” adlı gerilim filminde ‘Veronica‘ karakterini canlandırdı. Filmde, Rosario ile birlikte Rosenfeld’in eşi Rosie Perez, Marisa Tomei, John Leguizamo, Julie Carmen gibi isimler de rol aldı.
2001 yılında, Deborah Kaplan ve Harry Elfont‘un birlikte yönettiği “Josie and the Pussycats” adlı yapımda ‘Valerie Brown‘ karakterini canlandırdı. Aynı yıl, Edward Burns‘un yazıp, yönettiği “Sidewalks of New York” adlı romantik / komedi yapımında ‘Maria‘ karakterini canlandırdı. Yine aynı yıl içinde, Julian West‘in yazıp, yönettiği “Trigger Happy” adlı yapımda ‘Dee‘ karakterini canlandırdı. 2001 yılı bitmeden, Ethan Hawke‘nin yönetmenliğini üstlendiği “Chelsea Walls” adlı drama filminde ‘Audrey‘ karakterine can verdi.
2002 yılında, Vera Farmiga ve Steve Buscemi ile birlikte Peter Mattei‘nin yönettiği “Love in the Time of Money“de rol aldı. Edward Burns ve Elijah Wood ile rol aldığı “Ash Wednesday“den sonra “The First $20 Million Is Always the Hardest” adlı komedi filminde ‘Alisa‘ karakterini canlandıran Rosario, Will Smith, Rip Torn, Johnny Knoxwille ve Tommy Lee Jones ile birlikte “Men In Black 2“de yer aldı. Barry Sonnenfeld‘in yönetmenliğini yaptığı filmde Rosario, ‘Laura Vasquez‘ karakterini canlandırdı.
Aynı yıl Rosario, yapımcılığını da üstlendiği “The Adventures of Pluto Nash“da ‘Dina Lake‘ karakterini canlandırdı. Filmde Eddie Murphy, Pam Grier, Peter Boyle, Randy Quaid gibi isimler de yer alıyordu.

Mickey Rourke

queennothing | 18 June 2009 09:21

16 Eylül 1952, New York, Schenectady doğumlu Philip Andre Mickey Rourke, Fransa ve İrlanda asıllı bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Daha sonra bir kız (Patty) ve bir erkek kardeşi (Joey) olan Mickey’nin vücur sporuyla ilgilenen babası Philip Andre Rourke, Mickey henüz 6 yaşındayken evi terketti. Anne Ann, üç çocuğuyla birlikte Miami’ye taşınarak, beş oğlu olan bir polis memuruyla ikinci evliliğini yaptı. Mickey ise, vücut geliştirmeyle ilgilenirken, savunma sporları ve boks eğitimi almaya başladı. Profesyonel anlamda boksör olan Mickey, Miami’de bir çok maça katıldı ve çoğunlukla nakavt etti. 19 yaşında geçirdiği bir beyin sarsıntısı sonucu, doktorlar, boksu bırakmasını istedi. Geçici olarak ara veren Mickey, Miami Üniversitesi‘nden tanıdığı bir arkadaşının düzenlediği tiyatro oyunundaki oyuncu eksikliğini kapatarak, yeni tutkusuyla tanışmış oldu. Kızkardeşinden aldığı borç parayla New York’ta bulunan, Paul Newman ve Marlon Brando gibi isimlerin ders aldığı ‘Actors Studio‘da oyuncu koçu olan Sandra Seacat‘ten oyunculuk dersleri aldı.

Quentin Tarantino

Pentimento | 24 October 2008 14:54

“Ruanda’da filmlerimi tek bir kişinin bile izlediğini sanmıyorum ama orada 500 bin kişiyi kurşuna dizdiler.”
Quentin Tarantino
İşte Tarantino’nun, filmlerinin izleyenleri kötü etkilediğini düşünen sevmeyenlerine verdiği cevap.

Quentin Tarantino
Quentin Tarantino

Okulu bıraktıktan sonra porno filmler oynatan bir sinemada çalışan Tarantino o zamanlar sürekli sinemadan bahsederek kafa açan bir hayalperestten başka bir şey değildi. Bugün Hollywood’da onun için “mümkün değil” kelimesi söz konusu bile değil.
Tarantino’yu diğerlerinden farklı kılan şey hiç şüphesiz kendi gerçekliği içerisinde son derece tutarlı karakterler yaratabilmesidir. Yarattığı kötü adamların cool ve karizmatik özelliklerinin yanı sıra, bu adamların düştükleri komik durumları ve çaresizkilleri de izleyiciye aktarır. Ayrıca sıradanlaşmaktan korkan diğer sinemacılar gibi filmlerinde popüler kültür öğelerinden kaçınmak yerine bunları çok yerinde ve hakkını vererek kullanarak oluşturduğu gerçek dünyanın daha da kusursuzlaşmasını sağlar.

Rezervuar Köpekleri
Rezervuar Köpekleri

Bu bahsedilenleri yönetmenin Rezervuar Köpekleri (Reservoir Dogs, 1992), Ucuz Roman (Pulp Fiction, 1994) gibi filmlerinde belirgin şekilde görmek mümkündür.
Tarantino Liseyi bırakıp porno filmler gösteren bir sinema da yer gösterici olarak çalışmaya başladıktan sonra hayatı boyunca sürekli sinemayla yatıp sinemayla kalkmasının da verdiği bir dürtüyle, burada oynatılan porno filmlerin estetiği üzerine kafa yormaya başlar. Daha sonraları da burada çalıştığını hiç saklamamış ve bundan utanç duymamıştır. Gençlik dönemi süresince irili ufaklı bir çok işte çalışmıştır fakat o sıralar asıl hedefi oyuncu olmaktır. Dolayısıyla oyunculuk dersleri almaya başlar. 1984’te Manhattan Beach Video Archives isimli bir videotekte çalışmaya başlar. Burada o kadar çok film izler ki ünlü olduğunda dünyanın en çok film izleyen adamı şeklinde bir efsanenin ortaya atılmasının sebebi budur. Tarantino yönetmen olmak istediğine de burada karar verir.
Senaryoları karışık, anlaşılmaz ve şiddet içerdiği gerekçesiyle sürekli geri çevirilir. Mükemmel bir oyuncu kadrosu ve kısıtlı bütçesiyle adını duyurduğu filmi Rezervuar Köpekleri’ni çektiğinde, film Sundance, Cannes, Toronto ve Montreal Film Festivallerinde gösterilerek ses getirir. İkinci filmi Ucuz Roman sayesinde de Tarantino kendini izleyici kitlesine tam olarak anlatır. Sonradan Tarantino’nun özgün anlatımı dünyanın dört bir köşesinde taklit edilir ve sinema dünyasına vurduğu damgayla 90’lı yıllardan bahsedilirken Tarantino ismi es geçilemez hale gelir.

Adrien Brody, Avrasya Film Festivali’nde!

queennothing | 13 October 2008 13:08

Antalya Kültür ve Sanat Vakfı (AKSAV) ve Türkiye Sinema ve Audiovisüel Kültür Vakfı (TÜRSAK)’ın ana sponsorluğunu yaptığı Uluslararası Avrasya Film Festivali, 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’yle eşzamanlı düzenleniyor.

Altın Portakal Film Festivali’nin dünyaya açılan yüzü” olarak nitelendirilen Avrasya Film Festivali, bu yıl 4. yaşını kutluyor. 10 – 19 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan festival, İtalya’da yaşayan başarılı Türk yönetmen Ferzan Özpetek’in Melania Gaia Mazzucco’nun romanından uyarladığı son filmi “Mükemmel Bir gün” ile açılışını yapacak. ‘Altın Belgesel Kuşağı’ adı altında yapılacak olan belgesel gösteriminde de ünlü pop yıldızı Madonna’nın AIDS yüzünden kimsesiz kalmış Malawili çocukların yaşamlarını keşfe çıktığı “I am Because We Are” adlı belgesel gösterilecek.

“Sin City 2” geliyor!

queennothing | 09 June 2008 15:22

Cannes Film Festivali’nde Robert Rodriguez’e ödül kazandırmış olan Frank Miller’ın aynı adı taşıyan çizgiroman serilerinden uyarlanan “Sin City” filmi, seriyi devam ettiriyor.

1957 doğumlu Amerikalı çizgiroman yazarı Frank Miller, küçüklüğünden beri korku, gerilim içerikli çizgiromanlara meraklıydı. “300”den de tanıdığımız Miller’ın “Sin City” serisini (“Sin City: Booze, Broads and Bullets”, “Sin City: A Dame To Kill For”, “Sin City: Family Values”, “Sin City: Hell and Back”, “Sin City: Just Another Saturday Night”, “Sin City: Silent Night”, “Sin City: That Yellow Bastard”, “Sin City: The Babe Wore Red and other stories”, “Sin City: The Big Fat Kill”) sinemaya uyarlamak isteyen yönetmenlerden enteresan teklifler aldı. 12. teklifin sahibi Robert Rodriguez, onayı alan isim oldu ve serinin ilk filmini Quentin Tarantino ile birlikte çekti.

Pulp Fiction

queennothing | 07 June 2008 20:19

Film kritikleri, kullanıcı yorumları, anket soruları, Türkiye ve dünyadaki “sinema” anlayışı, Quentin Tarantino ve onun paha biçilmez “Pulp Fiction”ı. İnternetin en büyük film portalı “IMDb” (Internet Movie Database) kullanıcılarının verdiği oylarla 10 üzerinden 9’a yakın duran sinemanın kilometre taşlarından biri “Pulp Fiction”. 1994 yılının ganster Travoltasıyla; Samuel L. Jackson’ın 9 milimetrelik silahıyla, Uma Thurman’ın kısa ve kahküllü saçlarıyla, Bruce Willis’in Bora Boracasıyla, Tarantino’nun yönetmen koltuğunu ‘şifreli taht’a çeviren karışık bir film “Pulp Fiction”.

Sin City (Günah Şehri)

geppetto | 22 April 2008 12:54

Sin City
Sin City

Frank Miller‘ın aynı isimli çizgi romanından uyarlanan film; kendini bir hilkat garibesi olarak düşünen buna karşın oldukça güçlü hatta yenilmez bir sokak savaşçısı olan gizli romantik Marv, özel dedektif Dwight, çabalarının yetersiz kalacağını bilse de, pislik yuvası haline dönmüş olan şehri temizlemeye çalışan idealist, gözü pek polis memuru Hartigan ve onların maceralarını anlatıyor. Olaylar asıl ismi Basin olan fakat her türlü suçun vaka-i adiyeden sayılması nedeniyle “Günah Şehri” diye anılan hayali bir mekanda geçmektedir. Marv ve Dwight alışageldiğimiz “kahraman” tiplemelerine tam olarak uymasalar da alıştığımız gibi kötü adamlara karşı amansız bir savaş vermekteler. Hartigan ise bataklıkta açan bir çiçek misali dürüst ve namuslu birisidir. Bu üç kahraman, gücünü farklı kuvvetlerden almaktadır.Marv intikam, Dwight merhamet ve aşk, Hartigan ise dürüstlük. Film, bir çok çizgi roman uyarlamasından beklenen, izleyicide “çizgi roman okuyor hissi bırakma” tekniğini son derece başarılı bir şekilde kullanmış hatta bu hissin uyanması için bazı şeylerden feragat bile etmiştir. Buna en iyi örnek olarak da filmin büyük bir çoğunluğunun siyah-beyaz olmasını verebiliriz. Bazı renkleri kullanarak olaylara ve kişilere harika vurgular yapılmış ve o sahnenin seyircide farklı etkiler bırakması hedeflenmiştir. Bu iş için özellikle kırmızı, yeşil ve sarı renkler kullanılmıştır.