bildirgec.org

şiir hakkında tüm yazılar

Bir rüzgar esti…

hayalicindegecti | 14 November 2010 15:51

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş (*)

Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık

Bu dizeler aklımdan geçerken yaşamın aslında ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Rüzgar uzaklardan, çok uzaklardan bir koku getirdi, sürülüp ekilmiş tarlaların kokusu muydu? Yoksa kurumaya yüz tutan lavantaların esintisi miydi beni böylesine sevindiren… Kaybolmaya yüz tutmuş ışıklar o kadar güzeldi ki dokunduğu an, rüzgarla salınan otları birer amber parçasına dönüştürüyordu. Ama zavallı bizler şehir ortamında, doğadan ne kadar uzaktaydık.
Sonra Nazım Hikmet’i düşündüm, ‘Yaşamak güzel şey be kardeşim” demişti ya… Çektiği açıları, hapishane günlerini, karısına, tek oğlu Mehmet’e duyduğu hasreti, sürgündeki yalnızlığını, Türkiye özlemini düşündüm… Yaşama bu kadar umutla bağlanışına bir kez daha hayran oldum. Oysa ölüme de uzak değildi, ne demişti o şiirinde:

Konuşan Poğaça

xosx | 13 October 2010 10:27

Siz hiç konuşan poğaça gördünüz mü?
Arçelik Ankastre Fırın için hazırlanan sitede konuşan bir poğaça var. Bu poğaça yemek tarifleri veriyor, sizin adınıza yazılmış şiir okuyor. Arkadaşınız adına da şiir okutup, şiiri arkadaşınıza yollayabiliyorsunuz. Ayrıca püf noktaları testini çözerek, Arçelik Ankastre Fırın kazanabiliyorsunuz.

Çok eğlenceli ve yaratıcı bir site olmuş.
Siz de konuşan poğaçadan bir ısırık almak isterseniz,
şöyle buyurun.

Muaf şiir dergisi VI

kahramancayirli | 21 September 2010 09:40

Muaf şiir dergisinin kıpkırmızı altıncı sayısı yayımlandı. Beğendiğim şiirleri onlarca fotokopileyip iplere asmak gibi bir hayalim vardı. Bu yeni sayı buna imkan tanıyor. Peki hangi şiirleri asmalı ipe? Sayalım. Yusuf Alper’in Yol, Veli Düdükçü’nün Bahçesizlikler Bahçesi III, Kaan Koç’un İç Ses ve en çok da Küçük İskender’in Azılı Aşklar Şatosu isimli şiirlerini. En çok Azılı Aşklar Şatosu’nu. Ben bu sayıda en çok bu şiiri sevdim.

promil

kemalcanizm | 03 September 2010 13:00

Gurbet değil, alnın yazısı o
bütün yerleşim kanunlarına aykırı
göğsümüzde paslı yaraların üzerinde
isyan, yaldızlı bir macera adı

ah o yokmu kimliklerde biriken
yoksul rastlantı…

*tek göz oda, sadece bir ayrıntı..

Çocuk İvan,Kararsız İvan!

| 24 August 2010 14:19

Bir zamanlar kitaplar dayanılmayacak kadar heyecanlı ve güzeldi.
Geceleyin, kaba saba bir deniz lodosu sokak lambalarını ardı ardına koparıp atar, ben dokuz – hadi bilemedin- on yaşlarındaki bir serüven çocuğu ,halıların üzerine boylu boyunca uzanmış, dergilerin birini bitirir ötekine başlardım. Üsküdar’ın salacak semtinde, sokak aralarında , zeytinyağlı pırasa ve rum komşularımızın saç mangallarda pişirdikleri balıktan arda kalan kıvılcımlar ayaklanır , üzerime üzerime gelirlerdi..
Babamdan yürüttüğüm kitaplardan, Erenköy ve suadiye’deki köşklerin işlemeli tavanlarını ve mor salkımlarını ezberlemiş, sevdadan verem olan ince ve duygulu zengin kızlarının talihsizliklerine üzülmüş durmuştum..
Halbuki ben o sıralarda, Jules Verne, birazda Kemalettin Tuğcu okuyordum. Ama her şeye rağmen vazgeçilmezlerim haftalık dergilerimdi; Doğan Kardeş ve Çocuk Haftası günlerini iple çekerdim. Kırmızı ciltli Doğan Kardeşime, yıllardır bir kutsala verdiğimiz değer gibi titizlenirim. Çocuk Haftası’nda Yıldırım Kaptan bir spitfire pilotu idi. O, insana bayağılıklara ve haksızlıklara bıçak gibi karşı çıkmayı öğreten kahramandı..
Bütün itirazlara rağmen evdeki bir kitabı inatla okumaya karar verdiğimde oniki yaşındaydım; O kitap steinbeck’in “uyanış “ı idi. Nedense kitap beni cezb etmişti.Ya da ev halkının karşı çıkışları beni bu kitaba itelemişti; Roman , olayların ve konuşmaların yan yana dizildiği bir bileşim bir ögeler bohçası gibi gelmişti o sıralar. Ta ki, o koca kitaptaki uyanışın,uyananın ne olduğunu kavrayıncaya kadar. Evet uyanan erkeklik organı idi. Ve o satırları defalarca okutmuştu bana..
Orta son sınıfa geldiğimde,şemsipaşa kuşkonmaz camiinin kütüphanesinde martıların keskin haykırışları eşliğinde Balzac ve Zola okuyarak endüstri burjuvasinin ne bitmek tükenmek bilmeyen bir hazine olduğunu anladım. O yıllarda nasıl Sait Faikle deli bir yakınlık içinde isem köy gerçekleri ile yaban uzaklıkları içinde olmama rağmen Orhan Kemal ve Yaşar Kemal beni sarıp sarmalıyordu. Genlerimizdeki hergele havamız ise Panait ıstrati nin yüklediği Akdeniz kopuğu kenar mahalleli havasıyla gönlümü kaplıyordu..

Tanpınar’ın mağlup ve mahzun öğrencisi; Ahmet Muhip Dıranas

queennothing | 23 August 2010 16:15

Kimi kaynaklara göre 1904, kimilerine göre 1908; kendisine göreyse 1909 senesinde Sinop’un Salı Köyü’nde dünyaya gelen Türk Şiiri’nin saklı kalmış ismi, ‘Fahriye Abla’ ile, ‘Serenad’ ile, ‘Olvido’ ile akıllarda yer tutan Ahmet Muhip Dıranas, edebiyat pınarımız Ahmet Hamdi Tanpınar ve Faruk Nafiz Çamlıbel‘in öğrencisi idi.
300 kişiyi aşmayan nüfusuyla Sinop’un Erfelek İlçesi’nde kalan Salı Köyü’nde doğan Dıranas, ilkokulu Sinop’ta okuduktan sonra ailesiyle birlikte Ankara’ya taşındı. Ankara Erkek Lisesi’ne yazılan Dıranas, okulda Türk Edebiyatı’nın gelişimine muhteşem katkıları olan Ahmet Hamdi Tanpınar ve Osmanlı Devleti’nde doğup, Türkiye Cumhuriyeti’nde ölen Faruk Nafiz Çamlıbel’den ders aldı. Çamlıbel’in Dıranas’a okuttuğu şiirlerin yanı sıra Tanpınar, genç adama Fransız ve İngiliz Edebiyatı’nın güzide isimlerinden örnekler verirdi. Şiir yazmaya bu dönemlerde başlayan Dıranas, liseden mezun olduktan sonra Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde işe başladı. 1930’dan 1935’dek bu gazetede çalışan Dıranas, Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi‘ne yazıldı. 2 sene Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra İstanbul’a gelen Dıranas, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne yazıldı. Bölümünü bitiren genç adam, Türk, İngiliz ve Fransız Edebiyatı’nı yakından takip ediyordu. Özellikle Charles Baudelaire ve Paul Verlaine‘e özel bir ilgi duyan Dıranas, Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Akademisi’nin kütüphanesinde müdür olarak çalışmaya başladı.
1942 senesinde Ankara’ya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları’na yayın müdürü olarak giren Dıranas, askerliğini Ağrı’da yaptı. Sonrasında yine Ankara’da Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanlığı’nda çalışmaya başladı. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu İş Bankası Yönetim Kurulu azalığı yapan Dıranas, Devlet Tiyatrosu Edebiyat Kolu Başkanı oldu. Güçlü kalemi ve en önemlisi üreticiliği ile Zafer Gazetesi’nde yazmaya başlayan Dıranas, DP’den milletvekilliği adaylığını koyduysa da siyasette, edebiyat kadar başarılı olamayacaktı.

Yavuz Türk – Kumaş

kahramancayirli | 22 August 2010 16:11

“Çok çok uzun yıllar önce Arap Yarımadasında şiirle yarışılırdı. Yarışılır mı hiç şiirle? Bilinmez. Bilinen şu ki, her yıl seçilen en güzel yedi şiir Kabe’nin duvarlarına asılırdı. Ve yıl boyu kalırdı o şiirler orada. (s.52)” Böyle diyor genç şair Yavuz Türk, şiirin şiiri doğurduğu derinlikli, çoğaltıcı Eski Şiir’de (s.52, 53, 54, 55, 56)… Kumaş, Yavuz Türk’ün ve Yeniyazı Yayınları’nın ilk kitabı. 1982 İstanbul doğumlu şair, kitabını Kumaş ile Kent ve Doğu olmak üzere iki kısma ayırmış. Kumaş, “piç terzi”nin kendini tanıtmasıyla açılıyor, yine onun sözleriyle daire başladığı yere kapanıyor. Şairin 2002-2010 yılları arasında yazdığı yirmiyedi şiirden oluşan Kumaş’ta lirik, ince, hüzünlü şiirler bekliyor okuru. Picasso, 1918 isimli şiir ayrıca iyi bir şiir (s.32, 33, 34, 35). Anneler, babalar ve bir gencin içinde oturan çocukla başlayan Kumaş’ın en güzel şiirlerinden ikisi de Kadınkent (s.44) ve Doğu (s.48, 49).

Abbas yolcu; Attilâ İlhan

queennothing | 20 August 2010 15:00

Kendi ülkesinde yasaklanan Nazım Hikmet şiirleriyle bezeli, 40’ların romantizmi eşliğinde aşk mektupları yazan şair ruhlu adam; sürgünün eşiğinde bir şair, Attila İlhan. Cezaevinden akıl hastahanesine, daha yaşı tutmazken sorar; bu “hangi sağ, hangi sol, hangi vatan, hangi edebiyat, hangi seks”?

1925 senesinin 16 Haziran gününde İzmir’in Menemen ilçesinde Muharrem Bedrettin Bey (Cumhuriyet’in ilanıyla Menemen Müdde-i Umumiliği’ne atandı ve kısa bir süre sonra evlendiği Emine Hanım ile burada tanıştı) ile Emine Memnune’nin oğulları olarak dünyaya gelen Attila Hamdi İlhan, çocukluğunu savcı olan babasının farklı illere atanmasıyla İzmir, Adana, Konya gibi yerlerde geçirdi. Liseye İzmir Atatürk Anadolu Lisesi’nde başlayan Attila, okulda, hayatında ilk defa aşk mektubu yazacağı bir kıza aşık oldu. Kendi cümleleriyle başladığı mektupları Nazım Hikmet Ran şiirleriyle bitiren Attila, mektuplarına cevap aldığı için mutluydu, ancak genç kızdan kopyaladığı Nazım Hikmet şiirlerinden ötürü ‘mektuplarını yakmasını’ rica etti. Mektupları saklamayı tercih eden genç kız, niyetsiz davranışların her zaman bir sonucu olacağı gerçeğinden habersiz, yapılan bir arama sonucunda Attila‘nın gözaltına alınmasına sebep oldu. İş büyüdü, Attila, Karşıyaka Polis Karakolu’ndan İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. 16 yaşındaki Attila, hücreye atılıp, günlerce sorgulandı. İki ay kaldığı hücrede, kendisi gibi ‘solcu’ bir kaç kişiyle arkadaşlık kuran ve Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddeleriyle yargılanan genç adam, iş bilir avukatı sayesinde beraat ettiyse de, ‘sinir hastası’ sebebiyle Manisa Akıl Hastahanesi’ne yatırıldı. Burada da bir süre kalan Attila, tuhaftır, kendine Nazım Hikmet’le ilgili bir arkadaş edindi. Akıl hastahanesinden çıkan Attila’nın soruşturması nihayet sonuçlandı; eğitim hakkı tamamen elinden alınan genç adam, Türkiye sınırları içerisinde hiçbir okulda eğitim göremeyecekti. Bu karar üzerine savcı olan babası temyize başvurdu.

Kedi uykuları öksüz

kahramancayirli | 18 August 2010 09:26

Ağustos, kirli bir ay sahiden de. Yoğun, ağır, ezici, bir an önce atlatılması gereken. Sıcak. Ağustos yine bir şair aldı yanına. Memleketi Bursa ile, kedileriyle özdeş şair Metin Güven, 15 Ağustos akşamı gitti. En çok kedi uykuları öksüz şimdi.

1947 doğumlu Güven, 2006 yılından beri yılda sekiz kez Onaltıkırkbeş isimli dergiyi yayımlıyordu. Güven, “şiir, çığlık, yaşam kandili” olarak tanımladığı bu dergide çeşitli şairlerin şiirlerinin yanı sıra şiir üzerine değiniler, röportajlar, eleştiri yazılarına yer veriyordu. Onaltıkırkbeş, benim gibi birçok genç şair adayına okul olmuştur, zamanın daha da sararttığı dergi sayfaları kitaplığımda uçuşuyor şimdi.