bildirgec.org

shohreh aghdashloo hakkında tüm yazılar

The Lake House – Göl Evi (2006)

padmess | 14 July 2011 13:18

Kate Forster stajını tamamlamış ve artık yeni işi için şehri terk edip yeni bir yaşama geçmeye çalışan son derece güzel ve bir okadar da yalnız bir doktordur.
Şehirden, evinden ve yakınlarından ayrılmaktan çok evinden ayrılmakta çok zorlanır. Ve kendisinden sonra gelecek kişi için posta kutusuna mektuplar bırakmaya başlar.
Alex Wyler, mektupları bulan evin yeni sahibir.
Mektuplar üstünden romantik bir iletişim kuran çiftin küçük bir sorunları vardır: aynı zamanda yaşamıyorlardır.

Arjantinli yönetmen Alejandro Agresti‘nin yönetmenliğini yaptığı romantik, fantastik film ülkemizde Göl Evi ismiyle vizyona girmiştir.
Başrollerde ise 1994 yılında Hız (Speed) filmiyle de beraber kameraların karşısına geçen Sandra Bullock ve Keanu Reeves yer almıştır.
Şeytanın Avukatı ve Matrix gibi filmlerden tanıdığımız Reeves kamera karşısına; 2006 Oscae Ödül Töreni’ne de beraber katıldığı, 2010 yılında düzenlenen Oscar Ödül Töreni’nde ise The Blind Side‘daki rolü ile En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülen Sandra Bullock ile geçmiştir.

House of Sand and Fog

2 2243 | 14 December 2010 09:43

Bu film, başarılı bir romandan sinemaya uyarlanmış bir dram, büyük bir romandır; Andre Dubus III‘ün çok sayıda insanı küçük hikâye çerçevesine sokmaya çalıştığı ve hiçbiri hakkında fazla bilgi vermediği.

Vadim Perelman bu hikâyede kendilerinden bahsettiği bir aile veya merkezî şahıs arasında organik bir münasebet kurmamıştır. Onları birleştiren, aynı evde tesadüfen bir araya gelmiş olmalarıdır. Asıl birleştirici faktör, senaristin kendisi, onlara karşı duyduğu ilgi, sevgi ve acıma hissidir. Hikâyeci duygu, düşünce veya fiilî hareketleriyle hikâyesinde bahsettiği bütün insanların hayatına karışır.

Sinema sanatı bir “zaman sanatı”dır. Onda her şey bir oluş, akış, sona eriş ve yeniden başlayıştır. Bu aynı zamanda bir “bakış tarzı”dır.

Hayatta olduğu gibi filmde de hiçbir şey statik değildir. Her şey geçen zamanın içinde yer alır. Andre Dubus III da hikâyesinde insanları geçen zaman içinde ele alıyor. “Geçen zaman” bir bakıma “kader” demektir.

Zaman, bu insanların hayatında “değişiklikler” yapıyor, zamanın akışı ve insanların hayatında vukua gelen değişiklikler. İnsanların başlarından geçenler; hüzün, sevinç veya acıma duygusudur.

Yönetmen filmde bize bazı insanları tanıtmakla kalmıyor; onlar vasıtasıyla acıma, sevme, sempati gibi duygular da telkin ediyor. Hikâyede önemli olan hususlardan biri “şahıslar arası münasebet”tir. Duyguların hemen hepsi bu münasebetten doğuyor. İnsanların kaderlerini de bu münasebetler tayin ediyor.