bildirgec.org

sevda hakkında tüm yazılar

çifte kapak

astral | 11 January 2010 15:16

Cumartesi gecesi 02.00.
Ben onun için yaşamak önemli değil, diyorum çünkü o öyle diyor. Çok komik bir durumla karşılaşıyorum. Biz ayrıldık ya şimdi, buhranlarda, uyuyamıyordur; öyle asık suratlı oturuyordur evde diye düşünüyorum, yorum. Arıyorum. Sesini duyacağım ya, son noktayı koyamayanı resmediyorum şu sıra. Gürültülü bir mekan, barda olduğunu anlıyorum. ‘Ne güzel alemler senin’ diyorum. Evet memleketten arkadaşı çağırdım, eğleniyoruz diyor. Duyamıyorum seni diyor kapatıyor üstelik. Çifte kapak bana. Şimdi ben burada kesin salak rolündeyim son noktayı koyamayandan ziyade.

duyulmamanın kabulu

astral | 11 January 2010 13:58

Bilgisayarımda senin adına yazılmış şiirlerin olduğu bir klasör duruyor. Sözde sana yollayacaktım onları. Şimdi ben klasörün adını mı değiştirmeliyim? Adını ne yazarsam içimi acıtmaz, bulamıyorum.

Kendime anestezi yaptırmak istiyorum. Bitti değil mi? Şimdi kabul-lenme süreci. Kabul et desem kendime bin beş yüz kere, işe yarar mı acaba?

Bu nasıl aşk? Gururun öyle yüksek ki aşkına göre, ilgisizliğinin karşısında ezilmekten yoruldum. Kendimi o ilgisizlikten çekip almak istedim. Ben kendi buhranımı yaşarım ama bu biri benimle ilgilenmediğinden olmamalı. Nereye kadar? Bekliyorum, sabır gösteriyorum, seni olduğun gibi kabul ettim; ama nereye kadar?

kıskandırdık sabahları

astral | 10 January 2010 20:29

www.kahvaltı.biz
www.kahvaltı.biz

Bu sabah kendime bir hikaye yazdım. Hikayemin içinde yer aldım. Yer aldın.

Sabah sırf keyfine kahvaltısı ve çayı hoş olan bir mekana -sessiz sedasız- gittik. Sırf zevkine. Kolumuzun altına aldığımız bir sürü gazetemizi okuduk ayaklarımızı uzatıp sessizce.

Birlikte olmak keyifliydi, her an konuşmak gerekmiyordu. Sabahın –kıskandırırcasına- tadını çıkardık.

Birden tuttun elimden çıktık mekandan. Sormadım, ‘Nereye?’ diye. Tutan sensin elimden ne diye sorayım.

buyurgan

astral | 09 January 2010 14:12

Eric Johansson
Eric Johansson

Çevremizdeki herşey yaşadığımız gezegenin geçiciliğini göstermekte. (3) Eksenin eğik hali, üzerinde baskı yaratıyor; belli. Tüm kararsızlıklarının acısını sonsuz evrenden çıkaramazsın. Kavurucu sıcaklar ve çetin soğuklar, her şey her şey senin kafanın karışmasına neden olurken.

Mahmuzlarında geç açan yongalarını ödünleniyorsun; kusurlu ruhların bedenlerine, yalnız bedenlerine tırmıklanırken.

Sen ki, ortamların geçiciliğini benliğine kazıyan sen; bulunduğun çocukluk dönemlerini, kendini gerçekleştirmek için kullanmazken; sonunda yere serilmektesin derece derece. Buna da adalet demektesin, ‘Tanrının sevgili kuluyum’ diye.

tapınağının altında ilanı aşk

astral | 09 January 2010 12:49

Sevgilime muhteşem bir tablo yaptım. ‘Bana da bir tablo yap’ demişti ama bunun için değil istediğim için zaten onun haberi olmadan bu laftan önce başlamıştım çizmeye.

Artık hayatında beni istemiyor görünse de ben buna inanmak istemiyorum çünkü ona aşığım sadece bana kızgın ve o da bana aşık. Tüm bu düşüncelerle güya biraz dinleneceğim bir alan arıyorum kendime, gazete okuyorum, kafam dağılacak.

tapınağın altındalar, tam bu noktada evlen benimle diyor

aşk ve gurur

astral | 09 January 2010 11:49

eric johansson
eric johansson

Kendi kendimle karşı karşıya getirdi bu aşk beni. Kendime ‘Ne yapıyorsun? dediğim bir haldeyim. Neden? Açıklayayım: Onun için gururundan daha büyükdeğil bu aşk. Benim içinse aşkım çoktan gururumu aştı.

O bana hiç güzel söz etmezken -şu günlerde etmiyor- ben çevresinde dolanıyorum, benim için değerini anlatıyorum. Peki ben bu muyum?

Eski sevgililerim şu halimi görse bir yerleriyle, en rahat halleriyle, kendilerini çok keyifli hissederek gülerler. Belki onların beni affetmesini de sağlardı, o da ayrı. Epey adiliklerim olmuştu ya, üstelik hiç de vicdam yapmadığım.

jod he vau he

astral | 07 January 2010 17:30

Ölçümün telafisi: jod he vau he, aşkın sahtesi, ızdırabın kalıcı bedeni; kimsin? Aynaya sen son ne zaman baktın, yaralı ruhunu sarana tokat patlatmaktan başka işe yarar mı o ruhun? Neandertaldan ileri olduğumuz düşüncesini yıktıran adam!

Yazık ne mazi, seni severdim, hüznüm koynumda; hem uyanık hem uykumda. Sana rağmen yine severdim. Sen hisli korkak savaşçı. Ben her savaş meydanında seni severdim. Akmayan gözyaşımda seni severdim.

Negatif hataya doğru kayma eğiliminde olan hangi acının kara yankısıdır; son buluşun mu şehvetle açıkladığın sahtelik pazarında son büyülü oyun mu, şaheserlerin arasında?

img99.imageshack.us/i/yalan2ml1.jpg/
img99.imageshack.us/i/yalan2ml1.jpg/

Sonra çıkart hayatından, ben seni gecenin yarısında uğurlamaya bir gün önce gelmişken…

astral | 05 January 2010 14:27

Yatağa yattım. ‘Beni istemiyor’ dedim. Ağlamaktan kızarmış gözlerim düşündü. O yorganda kokunu duymak daha da üzerime getirdi her şeyi. Hayatımın en güzel iki gününü geçirdim sadece bir gün önce. Bir gün önce.

Ben fotoğrafımızı çekemeyen kadınım. Ya sadece fotoğraf, anı olursak diye. İki gün çantamda taşıdığım makineyi çıkartamayan kadınım. Oysa bizim birlikte hiç fotoğrafımız yok lafın hem içime oturmuştu hem de ne kadar duygusal düşünüyor diye daha da beter içime oturmuştu.

Saati 04.00’ a kurdum. Uyumaya çalıştım. Uyandım. Yatakta döndüm, çok fazla düşündüm. Cümlelerden kurtulamadım. Neden dedim. Sevmenin kendisi mi yalan dedim. Yalan dedim yalan. Sondu bitti. Aşk yok artık. Kumarbaz oyunda kaybetti, aşktan elini eteğini çekmek vaktidir. Adına iki ayda elli yazı yazmışım, bu mudur yalan olan? Ama dedim ya aşkın kendisi yalan diye… Tüm bunlar beynimi yakmışken, saat dörde yaklaşmıştır herhalde diyerek kalktım, saat 01.00’miş kayıp odadaki kırmızı saate kafamı çevirdiğimde…

YALAN

astral | 05 January 2010 09:38

Hiç yalan söylememişmiş.

– Sim kartımı değiştireceğim.
– Seni bırakmayacağım.
– Seni seviyorum ve aşığım.

Sim kartını zaten değiştirmedin, durum ortada. Mevzu yapmadım. Ama değiştireceğim dedin mi, dedin. Değiştirdin mi, hayır!

Beni zaten bir kez terk ettin. Bu da ikinci. Hani bırakmayacaktın? Yalan değil miymiş bu laf? ‘Seni bırakmayacağım.’

Seni seviyorum ve aşığım. Bu mudur sevginin ve aşkının kredisi? Aşk kavramın ve ‘seni seviyorum’un anlamı bu mu sende?

(Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır.)

sessiz ve kedersiz

astral | 03 January 2010 19:03

eric johansson
eric johansson

Hayattan yorulmuş bir adam, kendinden de yorulmuş. En çok kendinden bunalmış. Kendinden kaçmış, kendini en son düşünmüş.

Kendinden de hayattan da yorulmuş bir kadın. Aşk yok sanmış. ‘Her şey zor ve her şey üzerime geliyor’ demiş. ‘Hayat böyle bir şey galiba’ diye düşünmüş.
Adam ve kadın yolun kesiminde hayata dayanamayacaklarını hissettikleri bir anda, ‘hayata dayanamamak hakkında’ konuşmaya başlamış. Sakince ve hayalsiz bir konuşma olmuş.