bildirgec.org

sergi hakkında tüm yazılar

Ne yapacağını bilmeyenler için

hacigandalf | 08 June 2011 14:56

Domainden de anlaşılacağı üzere ne yapacağını bilmeyenlere yol gösteren bir web sitesi daha acabaneyapsak.com.

Acaba Ne Yapsak
Acaba Ne Yapsak

Farklı kategorilerdeki etkinlikleri bir arada görmek mümkün, işi kolaylaştırıyor.

Ayrıca bir dönem tutkumuz olan atari ve amiga oyunlarına da yer vermişler, buradan ulaşabilirsiniz. Diğer etkinlik sitelerinden farklı olarak buraya tıklayarak kendi etkinliğinizi de ekleyebiliyorsunuz (Editör tarafından doğruluğu teyit edilip onaylanıyor.)

“Hasan Söylemez” Diye Bi Adam Var!

kuyudaki ses | 27 February 2011 22:20

HASAN SÖYLEMEZ
HASAN SÖYLEMEZ

Hasan Söylemez” diye bir adam var; fotoğrafçı ve gazeteci kendileri ama her şeyden önce çok enteresan biri. Cebindeki son parasını sokaktaki çocuklara dağıtıp, banka kartlarını kırıp atan, bisikletiyle çıktığı yolda tüm Türkiye’yi dolaşan, misafir olduğu evlerde karnını doyuran, kimi zaman sokakta kimi zaman dağ başında yatan, bu gezdiği yerlerde çektiği fotoğraflarla açtığı sergilerin gelirini, köy okullarını kapılarını yaptırmak için ya da kansere umut vakfına yardım etmek için falan kullanan biri bu adam. Doğaya en zararsız taşıma aracının bisiklet olduğunu düşündüğü için İstanbul’dan çıktığı yolda Türkiye sınırlarını bitirmek üzere olan Söylemez, kar kış kıyamet yağmur çamur dinlemeden en ücra köylere giderek, fotoğraflar çekip yol hikayeleri yazıyor.

İçimizdeki düşman kim?

kahramancayirli | 08 November 2010 16:18

Ne zaman onun filmlerini, video enstalasyonlarını düşünsem aklımdan yağmak isteyen, bir türlü içini bırakamayan, sıkıntılı, simsiyah bir gökyüzü geçiyor. Hayatın görmekten kaçındığımız kareleri, toplumun kafasını çeviriverdiği karakterleri, unutayazdığımız renkler, uzak durduğumuz, uzaklaştıkça içine battığımız ne varsa, tutup yeniden gözümüze sokuyor, o. Simsiyah bir gökyüzü gibi keder yüklü ama bir o kadar gerçek işte. Kapkara ve gerçek. Tıpkı hayat gibi.Kutluğ Ataman, ilk ışığı, 1994 yılında, uzun metrajlı filmi “Karanlık Sular” ile yaktı. İsmi gibi simsiyah bu cinayet hikayesi, sanatçının ülkemizle birlikte uluslar arası sanat alanında da hemen işaret edilmesini sağladı. Ama Ataman aslında Lola ve Bilidikid (1998) ile kırdı camları. İkiyüzlü, korkunç ahlak anlayışımız, zihinlerimizdeki ırksal örümcekler beyazperdeden izleyicilere yürüdü. Sonra Perihan Mağden’in İki Genç Kız isimli romanını sinemaya uyarladı (2005). O çarpıcı, hızlı, derinlikli roman ancak bu kadar iyi, sahi film olabilirdi. Ataman, elindeki kırılgan malzemeyi çarçur etmedi, yetenekli bir aşçı olduğunu gösterdi. Sanatçı en çok bu filmle ülkemizde tanındı. Siyah-beyaz fotoğraflarla dört köylünün Ay’a seyahat etme çabalarını anlattığı son filmi (2009), Ataman’ın sinemanın bambaşka pencerelerinden ustaca bakabildiğini kanıtladı.Sinema, Ataman’ın sadece bir yönü. Sanatçı esas olarak sergi ve video enstalasyonlarıyla biliniyor. İstanbul Modern, 10 Kasım itibariyle Ataman’ın video enstalasyonlarından oluşan en zengin sergisini açıyor. İçimdeki Düşman isimli sergide, 11 çalışması var sanatçının. Bu çalışmalardan en önemlisi Peruk Takan Kadınlar (1999), dört kadının, peruk takmak zorunda kalma sebeplerini tartışıyor özünde. Terörist diye kovalandıktan sonra hayatını saklanarak geçiren bir kadın, kemoterapi yüzünden saçı döküldüğü için peruk takan tanınmış gazeteci, türban taktığı için sınıfa alınmayan genç öğrenci, polis tarafından yakalanınca tüm saçı kesilen transseksüel. Bu dört kadının videolarını izlerken zihninizde bir sürü soru belirecek, kimlik, cinsiyet, aidiyet diye düşünürken dört ekran birbiri içine geçişecek. Sergide kaçırılmaması gereken, en mühim iş bana kalırsa bu. Çıplak, yakın, sarsıcı, cesur bir iş.

Kırmızı lazerler, ipeğe; demir tozu, pamuğa

kahramancayirli | 04 October 2010 13:23

Açıkçası İstanbul Modern’e giderken en çok Sözlerden Sonra (After Words)’yı merak ediyordum. 2000 yılı sonbahar / kış koleksiyonuna ait olan bu projede, sandalye örtüleri kıyafet, sandalyeler bavul, odadaki her nesne, kendisini taşıyacak özel bir cebe sahip. Hüseyin Çağlayan’ın savaş zamanı, evi terk etme zorunluluğu korkusundan esinlenerek hazırladığı bu işte, mankenin giydiği tahtadan, iç içe geçmeli eteği gerçekten çok beğenmiştim. Ki Elif Şafak’ın Şehrin Aynaları romanının yeni baskısının kapağında bu resim vardır.“Hüseyin Çağlayan:1994-2010” sergisi Çağlayan’ın yolculuğundaki tüm önemli durakları bir araya getiriyor. Sergi, sanatçının ipek ve demir tozunu bir arada kullandığı Geçici Müdahale (Temporary Interference, 1994) ile açılıyor. Hemen karşısında ise peşpeşe üç mankenin sünger plastikten yapılmış, yaratıcı tasarımları taşıdığı Hareketsizlik (Inertia, 2009) var. Devam ettiğimizde baskılı tyvekten, yine başarılı ve sade Mektup Elbise (Airmail Dress, 1999) çıkıyor karşımıza. Sola doğru gidince rastladığınız 2002 sonbahar / kış koleksiyonundan Ambimorfik (Ambimorphous), tasarımı bakımından serginin en zayıf işlerinden. Hemen sağında göreceğiniz, yünlü kumaş ve polyester astardan Panoramik (Panoramic, 1998), kumaş seçimi açısından zayıf olmakla birlikte, serinin diğer ürünlerini hatırlayınca, bu sergide sunulanlar yetersiz kalmış. Oysa hemen ardından gelen Kaderin Tecellisi (Manifest Destiny, 2003), pamuklu kumaşla yaratılmış, harika bir seri, Çağlayan’ın sanatında ne kadar iyi olduğunun önemli bir göstergesi. Karşısında duran Önce Eksi Şimdi (Before Minus Now, 2000), ipek tül ve pamuklu astarla, doğru renk seçimleri ve sadeliğin müthiş birlikteliğinin altını çiziyor, özellikle kırmızı elbisede Çağlayan’ın başarısı üst düzeyde. Serginin devamında rastlayacağınız Sözlerden Sonra, Çağlayan’ın kariyerindeki en önemli işlerden. Sırf bu iş için bile bu sergi, görülmeyi hak ediyor.

Yeni Bir Fotoğraf Sitesi fotogram.org

deathpill | 17 June 2010 16:00

Fotoğrafçılar için yaratılmış bir site istiyorsanız buyrun işte karşınızda www.fotogram.org Sitede neler mi var !! Online sergi bizden biri ve ustaya saygı bölümlerinin yanı sıra fotoğraf etkinlikleri fotoğraf sergileri hakkında bulabileceğiniz bilgiler .. Fotoğraflar ile ilgileniyorsanız mutlaka göz atmanız gereken bir site .. Site aynı zamanda bu aralar editör arayışı içerisinde siz dostlara duyrulur.. Unutmadan video bölümünde özel olarak seçilmiş çekim arkası videolarını bulabilirsiniz..
Siteye Buradan Girebilirsiniz : www.fotogram.org

Efsane İstanbul

MerakliKedi | 17 June 2010 14:49

Bir tam günü Emirgan’a ayırıp içine kültür, tarih, müzik dahil etmeden olmazdı. Ben de, Sakıp Sabancı Müzesi’nde yeni açılan “Efsane İstanbul” sergisine gitmek için o günü uygun buldum. Hatta serginin açılışına da katıldığım halde, özellikle içime sindirerek gezebilmek amacıyla, o akşam sergiyi gezmemiş daha dingin, daha kendi başıma gezmek istemiştim.
Sergi hakkındaki ilk duyumlarım çok olumluydu. Herkes çok beğenmişti. Ama okul hayatımız boyunca aldığımız eğitimde İstanbul tarihi Geç Bizans ve Osmanlı dönemini içerdiğinden bunlardan oluşan bir sergi benim ihtiyaçlarımı karşılamayacak ve çok büyük ihtimalle ben diğerleri kadar mutlu ayrılmayacaktım sergiden. Ciddi bir önyargıyla sergiyi gezmeye başladım.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki sergiden İstanbul’un 8000 yıllık tarihinden örnekler sergileniyor. Serginin girişindeki açıklamaları okuyunca İstanbul’a bakışım değişti. Neanderthal adamın göçünden başlayıp, ilk çağlarda İstanbul’daki yerleşmeyi görünce inanamadım. Marmaray kazıları sırasında ortaya çıkan bu eserlerden sergilenenleri görünce nasıl bir tarihin üzerinde yaşadığımız anlıyor insan. İstanbul’da Neolitik dönemdeki yerleşimin Dudullu, İçerenköy, Fikirtepe, Pendik ve Tuzla’da olması, buralarda yeterli incelemelerin yapılması durumunda daha ne eserlerin ortaya çıkacağı konusunda fikir veriyor. Yalnızca değerini bilemediğimizden yakın dönemde yurt dışına kaçırılan eserler değil de Haçlı Savaşları sırasında yağmalanarak götürülen eserleri de görünce ne büyük bir kaybımız olduğunu, en azından kalan ve hiç farkında olmadan üzerinde oturduğumuz eserlerin hakkını verebilmeyi umarak gezdim sergiyi.

YÜKSEL ARSLAN SERGİSİNE GİTMEYEN KALMASIN

admin | 12 February 2010 15:16

Yüksel Arslan
Yüksel Arslan

Yüksel Arslan retrospektifi Santal İstanbul Ana galeri binasında 21.03.2010 tarihine kedar devam edecek. Sergiye giderken karnınızı doyurun, kağıt ve kalem alın bol bol not almak için, bolca vakit ayırın, su için. Çünkü bu sergiyi gezmek hem çok zaman isitiyor hem de fazlasıyla enerji.
Yüksel Arslan bazı arkadaşlarının dediği gibi kelimelere sığmayacak kadar dolu yaşamış. Ressam olmanın ötesinde neredeyse bir bilgeye dönüşmüş resim alanında. Resim malzemeleri olarak idrar, kan gibi organik maddelerden oluşan yeni bir malzeme elde etmiş. Ve isimlerine “arture” demiş. Son derece etkileyici ve normal resim malzelerine göre daha güzel bir ifadesi var arture’nin.

Santral İstanbul
Santral İstanbul

Yüksel Arslan Fransa’da yaşıyor. Dönemlere ayırdığı resim hayatında okuduğu ve daha fazla bilgi sahibi olmak için harcadığı çabanın haddi hesabı yok. Bir resmi ortaya koymak için sayfalarca notlar almış. Bir çok kitabı ve alanı araştırarak okumalar yapmış. Ve sonucunda başarılı eskiz çalışmaları onu çok başarılı bulduğumuz tablolarına götürmüş.
Özellikle Marx okumalarından sonra ortaya koyduğu kapitalizm ve sömürü meselesi üzerine yaptığı resimler çok etkileyici.

dünyada şark sergileri

taha3045 | 05 January 2010 17:02

18.000 tane fotograftan oluşan koleksiyon yıllarca dikkat çekmeden Hamburg Etnografya Müzesi‘nde bekledi, geçtigimiz yıllarda başlayan çalışmalar meyvesini verdi ve “Deve Sırtında Fotoğraf Makinesiyle”adlı çalışma ortaya çıktı.1864-1970 yılları arasında İslam dünyası insanlarının çeşitli fotoğraflarının çekilmesiyle oluşturulan koleksiyon Afrika’dan Çin’e,Afganistan’a, Kazakistan’a kadar çok geniş yelpazeyi kapsamakta.Sergi 31 Aralık 2009 tarihine kadar açıktı ve yedi yüz sayfadan oluşan birde fotograf albümü mevcut

Avrupalı gezginler tarafından çekilen fotograflar çeken kişilerin fantezi dünyalarını da yansıtıyor.

Burn Enerji İçeceği

kaugum | 28 December 2009 10:03

Enerji içeceği Burn‘ün web sitesi yenilenmiş. “24 saat enerji” diyen Burn’ün yeni sitesinin en önemli özelliği kendi ürünlerinin dışında sitede bulunan sürekli güncellenen etkinlik takvimi. Bu takvimin gözüme çarpan benzer takvimlerden farkı dans ve müzikli etkinliklerin yanında kültür ve sanatı da barındırması. Yani Burn sırf gece hayatını sahiplenmekle kalmamış. Tiyatro sergi gibi kültürel etkinlikleri ihmal etmeyerek onlara da takviminde yer vermiş. Hoşuma giden yanı ise etkinliği listelemekle kalmayıp içeriğini de kısaca anlatmaları. Adres: http://www.burn.com.tr/