bildirgec.org

sen hakkında tüm yazılar

YARIN HİÇ GELMİYOR

DEJAVU 07 | 30 November 2007 12:51

Yarın hiç gelmiyor. Her merhaba diye karşıladığım gün aslında dün yaşayıp bitirdiğim gün. Yarın hiç olmuyor. Aynı şeyleri yaşıyorum her gün, yarın hiç olmuyor. Çünkü yarın ben seninle olacağımı düşünüyorum ve hiçbir yeni doğan güne gözlerin renk katmıyor. Demek ki tanrım… Demek ki yarın hiç olmuyor…

Taze aşklar aradım, taze aşklar yaşadım. Bir çok umutsuz fırtınama liman aradım. Yeni yarınlar yaratmak istedim; belki de bu günü sonlandıra bilecek yeni sesler aradım içimde yankılanacak, ama hepsi içimdeki doldurulmaz boşlukta yok olup gitti. Ama gün bitti, gece bitmiyor. Ve inan sevgili yarın hiç olmuyor.

O

FaSuL | 09 November 2007 18:37

3 sene önce bir akşam, 7 gibi, soğuk ve ellerim üşümüş…
Cılız ve hafif bir ben… Elleri cebinde bana doğru gelen sen…
Karanlıkta görememiştim bile… Karşımda kim vardı? Ben kime bakıyorum? Oda bana bakıyor muydu? Baksa ne olurdu? Olmadı ki zaten… Hiçbir şey olmadı…
Ben baktığımla, sen ise bakmadığınla kaldın… Yarın oldu ve sonraki gün…
Her akşam gördüm seni, farklı yerlere bakıyorduk. Ben sana, sen ona. Bişeyler olmuştu ama anlayamadım. Küçüktüm ve korkaktım. Anlatamadım…Bir gün elimde ufak bir kâğıt parçasıyla, seni 1 ay önce ellerin cebinde gördüğüm o parka geldim… Ve işte oradaydın. Adımlarım bir ileri bir geri giderken, korktuğumu yine fazlasıyla belli ettim. Çok mu utangaçtım yoksa! Cevap beklemedim, kâğıdı verdim ve gittim. Sonra yine yarın oldu, yine yarın oldu, yine yarın oldu. O yarınlar nasıl oldu bir ben bilirim. Gıcırdayan sokak banklarından birinde ben yine yarını bekliyordum. Sanki bir gün gelecekmiş gibi… Sanki bir gün cevap verecekmiş gibi… Boş salıncaklarla arkadaş olduk. Hayallerimi anlattım onlara… Sanki biri duyacakmış gibi fısıldayarak… Ve vedalaştım ikisiyle de. Sonra markete uğradım dönerken, bir tane jelibon aldım. Paketi daha açmamıştım, ilerde onu gördüm. Koştum peşinden elimdeki jelibonu ona vermek için, yetişemedim. Zaten ben yiyecektim, benim canım çekmişti.Bir gün yine karşılaştık o parkta. Yine elleri cebinde… İşte o unutamadığım, o dünyaları başıma yıkan, o benim canımı çok yakan soruyu sordu ve o soru beklediğim cevap bile değildi.
‘Sana çok önemli bir şey söyleyeceğim, ben yağmur diye bir kızı seviyordum ve dün akşam ona çıkma teklif ettim ama kabul etmedi. Çok kötüyüm ne yapmalıyım?’ Bu soruyu bana mı soruyordun? Bunu nasıl yapıyordun peki? Kolay oluyor muydu kalp kırması? Peki, bunu anlayamayacak kadar mı aptaldın? Bu soruyu cevaplayabilecek bir sürü sorum vardı ama hiçbirini soramadım. İçimden kocaman bir çığlık kopardım ve sadece ben işittim ağladığımı.Birileri bana aşık olmak demişti, sevmek falan demişti. Ben kendime ilk defa aşık oldum demiştim. Kimse bana böyle bir şey olduğunu söylememişti. Ben sanırım hayatımda ilk defa gerçekten kırılmıştım ve bu daha başlangıçtı.Yine aynı park ve yine salıncak arkadaşlarım. Sanki fısıltımı birileri duymuştu. O vardı yine…
Bu sefer bana iyi davranıyordu, kırmıyordu kalbimi, incitmeden konuşuyordu. Bana özel olduğumu, güzel olduğumu ve dahasını söyledi. Yoksa o değil miydi karşımdaki? Yok, ama oydu. Peki, ne olmuştu da birden değişmişti. Saftım ya! Yine anlamadım. Deli gönlüm vardı benim, kaptırmıştım yine kendimi. Çok geçmedi üstüme iddia oynandığını anlamam için. Çok sevdiği arkadaşı vardı yanında. ‘Evet! O birini seviyor. Çok güzel, sarışın’ dedi yanındaki. Çok güzel değildim ama sarışındım. Üstüme mi alınmalıydım bu lafı? Acı gerçek önümdeydi ama ben ısrarla görmüyordum. Sonunda biri çıkıp bunu kafama kakmıştı. Elbette ben değildim. Bunu açık açık söylemese de anlardım. Yine çığlık çığlığa bağırdım, saçımı başımı yoldum, ağladım ama içimden. Zaten hep böyle değil miydi? Fasulye hep içinden bağırmamış mıydı? Hep içinden ağlamamış mıydı?Yarındı yeniden. Yeni bir gün, eski bir ben, eskiyen ben, yanlış ben, eksik ben. Artık bişeylerin değişmesi gerekiyordu, en başta ben. Yine yanlış yoldan gittim, yine duvara çarptım. Nasıl oluyordu da ben koskoca duvarı göremiyordum. Bir sabah yine onu görmeye gittim, her zaman gördüğüm yere… Yoktu… Ertesi sabah yine gittim. Yoktu. Sonraki sabahta gittim. Yoktu. Bıkmadım öğlende gittim. Bıkmadım akşamda gittim. Yoktu işte! Amacım sadece uzaktan görebilmekti. Bir saniyecikte olsa öyle uzaktan görebilmekti. Tam 2 sene gittim geldim.
Nasıl yaptım hala aklım almıyor. Ve kesinlikle o iki sene boyunca onu hiçbir gittiğimde göremedim. Hayır ölmemişti! Hayır taşınmamıştı! Hayır kaybolmamıştı! Aynı yerdeydi. Görenleri çok gördüm ama onu hiç göremedim. Sanki bir perde inmişti de ben onu ordayken de göremiyordum. Sonunda yoruldum ve önüme ilk çıkanla evlenmeye karar verdim. Abartıyordum evet ama aynen böyle yapacaktım. İçsesim uzun süre katıksız salak olduğumu söyleyip durdu. En son onu da bastırdım ve karşıma ilk çıkana yeşil ışık yaktım. 17 yaşındaydım bu kararı aldığımda. Sonuçta sevdiğimden değil, sadece onu unutmak için istedim bunu. O ise hiçbir şeyden habersiz kendi dünyasında, kendi hayatını yaşıyordu. Ben kocaman kocaman adımlarla biran önce evlenip güya kendimi bu içine düştüğüm çıkmazdan kurtaracaktım. Bu sadece bir ayağı bir batakta diğer ayağı öteki batakta olmaktı. Herkes son kararımı beklerken iyice ne yapacağımı bilmez bir halde birinden yapma demesini bekledim. Herkes susmuş benim konuşmamı beklerken ben düşünmekten bile acizdim. Dayanamadım ve gidip 10–15 tane depresyon hapını arka arkaya yuttum. Ölmeyecektim belki ama sürünerek bir şeyler anlatacaktım kendimce. Olmadı. O da içimde kaldı. Bütün gece kıvrandım kimseye bir şey demedim. Ne saçmalıktı yaptıklarım. Neden kendime bukadar eziyet ediyordum? Onun için. Değer miydi? Kesinlikle hayır. Hayatımın en doğru kararını verdim o sabah. Evlenmekten vazgeçtim. Hatta kendimce nekadar unutması uzun sürecekse de ondanda vazgeçtim.Güvenim yıkıldı. Gururum kırıldı. Küçük düştüm. Ve daha sayamadığım her aşağılayıcı konuma getirebilmiştim kendimi. Ayılmam, silkinmem ve kalkıp tekrar yürümem çok zor olacaktı. Aylar geçti ve bir gün yine aynı parkta oturuyordum ama başka bir amaçla. Salıncaklarımla vedalaşmaya gelmiştim. Onlar bütün dırdırımı çekti, sadece onlardı beni konuşmadan dinleyebilen. Son kez eskisi gibi baktım parka ve doğruca eve gittim.Tam 3,5 sene oldu onu hala görmedim. Artık gözlerim onu aramaktan vazgeçti. Her ne kadar içimde yüzüne karşı söyleyemediklerim birikmiş olsa da patlak veremeyecek kadar bastırdım birer birer. Uğurlarken eski kırıklarımı derinlerde hep kalıntıları vardı…

Dilek Yıldızı

Harbiyemutlu | 23 October 2007 15:46

Dilek Yıldızı

Karanlık bir gecede,
Başımı kaldırıp göğe,
Bir yıldız seçip kendime;
Yüreğimin özlemini,
Fısıldadım gizlice.
Dinleyip anlayınca;
Sana doğru kaydı yıldız.
Ben bir dilek tuttum,
Sen bir yıldız.

Belki

plakton | 17 October 2007 19:58

Tüm duvarlara rağmen.....
Tüm duvarlara rağmen…..

Akşamsefasının vakti çoktan geçti. Bir sonbahar akşamına puslu bir ikindi zamanı kaldı… Ağaçlar eski zamanlardan kalma anılarını döküyor üzgünce… Koyu bulutlardan yere düşmeye hazırlanan yağmur damlalarının kokusunu duyuyorum… Farkına bile varmadan bir nefes hızında ezgiler dökülüyor dudaklarımdan. Yalnızca biraz… Biraz üşüyorum.

Çarşının başından sonuna tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor bugün. İçim… İçim acıyor her nefesimde. Bulutlardan bana bakan damlalara inat parka oturuyorum. Çoğunu tanıyorum. Gözlerinden doğanlara çok benzeyenleri de. Birazdan inmeye başlarlar bulutlardan. Kokuları korkularımı bastırıyorken… Birazdan.
Bugünlerde gecelerin daha uzun olduğunu öğrendim. Bitmek bilmiyor artık karanlık. Bir de boş odalara daha çok üşündüğünü. Her şeyim aynıydı aslında. Sana anlatacaklarımı biriktiriyorum sadece içimde… Düz ve eğik ama hep sevdalı harflerle… Yazmakla bitiremediğim sessizliklerimi döküyordum kelimelere… Sensizken işte…

SaçmaLamak 2

necronamber | 15 October 2007 09:29

Canım sıkılıyor evet senin sıkılmıyor mu ? Benim mi ? evet senin canın sıkılmıyor mu ? Hayır sen ne yapıyorsun ben ne yapıyorum. SanaL aLemin amına koyayım. Gercekte götünden korkan ipneler burada kendini bir bok sanır. Neden dir ? Aklıma yine o orospu geldi. Bakmayın orospu dediğime o eve onu seviyorum. Neden mi bimiyorum aşk mı belki de evet peki sen seni hiç tatmin eden yok mu beni var evet peki ya seni ?
kAFAm iyi bakıyorum keyfime buna keyif mi deniyor bilmiyorum ama benim için öyle yanlışlar için de doğruları bulma kaygısı bizim ki yanlışlar için de çamura saplanmak gibi tıpkı sen senin beni çamur gibi çektiğin an geldi düşüncelerime senin beni benim seni anlamak için anlamzsız dünya’nın anlamını çıkarmaya çalışan bizler neyi bekliyorduk
Seni mi ? hayır seks m i ? Para …
evet para…
para…
onu seviyormusun yok sa beni mi ?
Arkadaşlık kavramı cigaran var mı?
yeni bitti, sıra kimde …

bir ömür yetmez…

kopanisti | 11 October 2007 09:12

senin gözlerindeki hüznü görmeye, pırılıtısında aşkı yaşamaya,
senin yüreğinle dünyaya bakmaya, cefakarınla olgunlaşmaya,
senin gözyaşlarınla ıslanan tuzlu dudaklarını öpmeye,
senin ellerini tutup sıcaklığını hissetmeye,
seninle hiç konuşmadan sadece yağmurun sesini dinlemeye,
seninle sabah güneşin doğuşunu izlemeye,
seninle kumsalda yürümeye, denizlere dalmaya
seninle gülmeye, seninle ağlamaya,
seninle eğlenmeye, seninle somurtmaya
senin yanındayken çok uzağında, uzağındayken çok yakınında olmaya,
bir ömür yetmez…

BİR TUTAM YAŞAM GETİR

siirimsi | 24 September 2007 18:08

bir tutam yaşam
bir tutam yaşam

BİR TUTAM YAŞAM GETİR

Bir tutam yaşam, getir

Seninle yaratılsın gökyüzü

Sevgiden bir dünya kur,

Uçur bütün kuşlarını,

Şarkıları hayat bulsun!…

Bir avuç yağmur biriktir

Ellerine yağsın yağmur,

Toprağa çevir yüzünü…

Bir küçük fidan getir,

Adı umut olsun,

Her cümlesi şiir

Her bakışı

Sevda olsun,

Adı, ‘ insan’, olsun,

Oysa gittiğini bile anlamamışlardı…

plakton | 22 September 2007 13:47

Hava kurşun gibi ağır…
Bulutlar…
Kurşun grisi bulutlar kaplamış gökyüzünü. Penceremin kenarında ıslak serçeden beter, sebepsiz beklemeler sahanındayım.
İçimde çığlık, çığlıya ağlayan bir çocuk… Külsüz, dumansız, alevsiz kavruluyor.
Dudağımda yarım kalmış bir öpücük tadı… Bana yağmurları öğreten kadından…

Kendime yalan söylediğim ve her defasında ve her seferinde inandığım “Bu da geçecek elbet” sigaralarımdan birini daha mı yaksam ki?
Bir yalan daha mı eklesem sensizliğe?
Bir sigara boyu daha mı uzaklaşsam yalnızlığımdan…
Kaçıncı meretim ki bu? Sensizlikten sonra…
Anlasana artık yoruldum. Bir an önce bitsin istiyorum bu gerçeklerle karışmış yalan nefesler.