bildirgec.org

seks hakkında tüm yazılar

sekse benzer

neceff | 18 November 2008 12:56

Dünya değişiyor… Komik olan bu değil, komik olan bundan sonrası ve bunu izleyen milyonlarca izleyici… Nasıl bir değişim bu, çözümleyemiyorum: Sekse benzer, insanı andırır gibi çehresi…

Esasen benden istenen bir şey yokken kapılarını zorluyorum hayatların. Erkeğin teni bebek, gövdesi pamuk kaplı, yanımda uzanırsa şayet. Erkeğin parmakları anahtar, kolları zorba kafamın ötesinde. Birkaç saniye önce yaşadım aşkı. Oysa şimdi görünürde hiçbir şey kalmamış. Hepsi değişmiş yaratılışların. Annenin yatağıdır sevgi, çırılçıplak dokunurken karşı koyduğun benliktir aciz kalmaların. Ama bir kaç saniye sonra yok olacak…

pornografik düşler

neceff | 01 November 2008 16:19

Deliriyor olmalıyım…Saçlarının çıplaklığıma değdiği gün başladı ölüm. Apar topar sevişmeliyim bu gece, her şeyi ağırdan alalım; hayatı, sevgiyi, ölümü, aşkı da…Yatağın üzerinde çarmıha ger bedenini, avuçlarında bir kadının bekareti boşalsın, korkmadan, usanmadan yaratalım bedenlerimizi…

Bir et parçasını çöpe atacak kadar acımasız, bir erkeği yaracak kadar kahraman olmalıyım…Ölüm bedenimden doğdu; İsa’ nın acısı kadar derin, kitaplara sığmayacak kadar kutsal. Sandalyenin üzerinde öylece oturmuş, beni izliyordun. Seni en çok sandalyede seviyorum. En çok tahta bir beşikte açılıyor bacaklarım ve içime akanlar damlıyor bacaklarımdan. İçime en az aktığında, en çok kadın hissediyorum kendimi. Sen beşiğinde uykuya dal bana aldırmadan; sessizce, sinsice işlesin ninniler karmaşana…

Sevişme Sanatı

neceff | 26 October 2008 11:35

cinsellik
sahip olduğun her şeyin bir anda 180 derece değişmesine neden olan en ince en kuvvetli saçmalık. bir anda alttasın ve bir anda aşağılanmanın en devasa hazzına kapılarak 180′ den geriye saymanın uzun süreceğni bilmenin rahatlığıyla, bukalemun ruhunun ellerine bırakıyorsun kendini: 179, 178, 177..
sıfırda yine ona cehennemdeki sana dönüşeceksin. en yukarda, en ateşli en zavallı olana..oysa bu kimsenin umurunda değil..

sevişmek
karasularıma ineceğim yeniden. benimle beraber yol alma! şu küçük hayatında sevişmek harici bi bok bilmezdi diyeceksin; o konuda haklı sayılırsın belki. ama söyleşmek ya da sözleşmek gibi kavramlar beraberinde bunu gerektirir çoğu zaman…içgüdünün hormonlarla süslenerek dünyayı altüst edebilecek duruma gelmesinin güncel olaylarla pek ilgisi olmaz.
nedir ulaşmak istediğin? iç çamaşırımın üzerine boşalıp da, “aslında çok iyi bir insan olduğunu biliyorum,” dercesine bakmak mı? külotumu indirmesine müsade etseydim; bu da olmazdı herhalde.
hayal kurarak sevişme benimle, yalvarırım. gireceksen bir çırpıda gir. hafta sonu daha eğlencelidir bedenim. kimin kelimelerisin sen? kimin ruhunu taşıyorsun bakış açında? nasıl yaratacaksın bakışlarımı yeniden? gözlerimi kapıyorum oysa çoğu zaman; üzerimdeki kütleyi bir kenara fırlatıp atmayı geçiriyorum içimden ve yeniden düşünmeye başlıyorum baharı. kim olduğunu hakikaten bilmiyorum ama “benden bir parça” olman için soyunmak; ağırlığımı hiçe sayıp içimi bile açardım.

Şebnem Schaefer hala bakire imiş…

siberorion[pilli_silinen_hesap] | 24 October 2008 13:42

Özcan Deniz ve avukatı, Şebnem Schaefer’in akıl sağlığının yerinde olup olmadığına dair rapor istemiş. Buna çok üzülen Şebnem hanım günlerce ağlamış.(Bu ünlü hanımefendiler ne kadar hassas ve ince ruhlu oluyor!)

Özcan Deniz bununla kalmayıp bir de ortaya “bornoz” meselesini atıvermiş. Çok narin ve kırılgan bir yapıya sahip olan Şebnem hanım bu darbeyi kaldıramayıp, psikolojik tedavi görmeye başlamış…

Özcan deniz ve avukatına teessüflerimi gönderiyorum… Ortaya attıkları bu konuların tamamı yalan olmalı… Çünkü hanımefendi halen bakire imiş…

Çiğnemek Düşünmektir

rpc | 24 October 2008 13:38

Hepimizin başına gelmiştir; sınavda bize göre doğru 2 şık arasında kalıp endoğrusuna karar verememek, bu süre zarfında kalemi ağzımızda tutmak hatta ısırmak. Çiğnemek Düşünmektir fikriyle reklam yapan frisk sakız için araştırma yaparken bir de ilginç reklam videosuna rastladım. Açıklama olarak

erkeğin seks yaparken bulamadığını bu sakız veriyor

demişler; izlemek için

Deliliğin Dudaklarındaki Islık

neceff | 24 October 2008 12:06

Clive Barker‘ın romanlarında korku kültü bir sis bulutu gibi çöker okuyucunun üzerine. Sis dağıldığında, zihninizi delip geçen fantastik dünyalar kalır geriye, o da kana bulanmış bir şekilde. Barker, kitaplarındaki kısa öykülerle üstünüze başınıza kan sıçratır adeta. Malzemesi, içerdeki veya dışarıdaki; ama daima devinim halindeki kan damarlarıyla insanın ta kendisidir. Ölüm, kan gölünün ortasında bir anda yükselen gizemli bir adadır adeta. Sonsuzluğun yeni bir boyutunu sunar okuyucuya. Ölümle yaşam arasında kalan varlıklar, tam da Barker’ın bahsetmeyi en çok sevdikleri arasındadır ve bu varlıklar illa ki deliliğin sularında yelken açan paramparça bilinçlere sahiptir.

Onun kaleminde insan malzemesi öyle bir şekil alır ve öyle bir teşhir edilir ki, öyküleri okurken tüm derinizi kaldırıp bizzat görmek istersiniz kendi içinizi. Öykülerinde, bir yanda üst üste yığılmış insan etlerinden oluşturulan tepeler savaşa tutuşturulur, diğer yanda yaydığı karanlıktan ötürü bugüne kadar gölgede bırakılan gecenin çocuklarına ya da ayın döllerine, gece ekspresiyle taşınır insanoğlu kurban olarak.

seksi seri katil ve hikayesi: Oyun bozan

neceff | 14 October 2008 16:32

genç kız endişeliydi ve bu tüm genç kızların genel tutumuydu hayata dair. aklında bir takım yıldızı ve yeni bir samanyolu vardı. ardıç kuşlarını ve kelaynakları düşündü bir an. ve az sonra ölebilirim paranoyasını atlatıverdi. yazar o sırada abuk sabuk bir roman konusu arıyordu kendisine. yazar aslında bir yazar bile değildi. zaten biraz alkollüydü ve sadece parmakları tuşlara basıyordu hepsi bu.

genç kız, bir çok genç kız gibi aşıktı, evet ama bu bir aşk romanı değildi. aslında bu bir roman da değildi. konu sıkıntısı üzerine yazılabilecek boktan bir hikayeydi.. yazar ismini vermek istemeyen bir travestiydi aslında ve biraz alkollüydü. bu yüzden olsa gerek gerçekten genç kız olmadığı için genç bir kızdan intikam almak için kendine söz vermişti. ama nasıl olacaktı bu?

en iyisi yazmak, dedi ve yazmaya başladı.. mekan sote bir bardı ve genç kız hala endişeliydi. bir taraftan sulu birasını içiyor, bir taraftan da olası bir beyaz atlı prens bekliyordu. ve ince ince bakınırken etrafına onu gördü; her ne kadar atı olmasa da bir prens olabilirdi! çok geçmeden genç adam da kızı fark etti. gözler birbirine kitlitlendi ve delikanlı gaza gelip kızın yanına yaklaştı.

bu sıradan bir hikaye değildi. evet, çok garip hikayeydi bu ve bu garipliklerden ötürü diyaloglar da bir tuhaftı. bu durumda hikayenin geri kalanını dinlemek için olay yerindeki kahramanlarımıza bağlanmamız gerekli..

genç adam genç be bir o kadar da endişeli olan kızın yanına gider..

Kama Sutra: Aşk ve cinsellik sanatı

fool | 14 October 2008 13:04

Kama Sutra
Kama Sutra

Kamasutra Hindistanlı aydını Vatsyayana tarafından aşk üzerine yazılmış antik Hint yazısıdır. Kama sutra genellikle Kama Shastra ismi ile bilinen yazılardan en önemli ve göze çarpanıdır. Kama Sutra bilindiği üzere aşk ve cinsellik sanatıdır.

Geleneksel olarak ilk defa Kama Shastra veya Kama’nın öğretisi Şiva‘nın bekçiliğini yapan kutsal boğa Nandi‘ye atfedilmiştir. Tarihçi John Keay Kamasutra’nın milattan sonra ikinci yüzyılda toplanmış ve şimdiki haline getirilmiş bir özet olduğunu söylüyor. Bu oluşumun Batı dünyasında nasıl bu kadar tanındığını Kama Sutrayı tercüme eden Richard Burton şu sözlerle açıklıyor:

Richard Burton
Richard Burton

Vatsyayana’nın nasıl gün ışığına çıkarıldığı ve İngiliz diline çevrildiği bazı insanlara ilginç gelebilir. Böyle oldu: Uzmanlarla birlikte “Anunga Runga, veya aşkın safhası”nı tercüme ederken sık sık Vatsya’dan bahsedildiği ortaya çıktı: “Bu veya şu fikir bilge Vatsya’nın idi”, “Bilge Vatsya bunu dedi” vs. Doğal olarak Vatsya’nın kim olduğu sorusu soruldu ve uzmanlar Vatsya’nın Sanskrit edebiyatına ait aşk üzerine yazılmış bir metnin müellifi olduğu şeklinde cevap verdiler. Mumbai‘de bulunan elyazmanın kopyası eksik olduğu için yetkililer Benares, Kalküta ve Jaipurada bulunan Sanskrit kütüphanelerine kitabın elyazması için mektup yazdılar. Elyazmasının kopyaları elde edildi, daha sonra birbirleriyle karşılaştırıldı ve kopya İngiliz diline çevrildi.

Kama Sutra harfi harfine “cinsel zevk üzerine bilimsel inceleme” anlamına gelmektedir. İslami ve birçok dini öğretilerden farklı olarak Kama Sutra cinsel ilişkiyi sadece insanın çoğalması için yapılan eylem olarak görmüyor. Kama Sutra cinsel zevk kültürü olarak da adlandırılabilir. Eski Hintliler hayatın dört anlamı olduğuna inanıyorlardı: dindarlık (dharma), maddi başarı (artha), kurtuluş (moksha) ve cinsel zevk (kama). Bunların dördü de eşittir. Hint dünyasında cinsel zevk arayışı dinsel arayış kadar saygı görüyordu.

Kama Sutra’nın bahsetdiği cinsel kültür bizimkine şaşırtıcı biçimde benziyor. Kitap kadınlar ve kızların babalarına, eşlerine veya erkek kardeşlerine bağımlı olduklarını tasvir ediyor.

Gerdek Gecesi Sendromu…

| 10 October 2008 18:33

Aysun Kayacı “Haydi Gel Bizimle Ol” programına konuk olan Hande Ataizi’ni zor durumda bırakmış…

Ünlü oyuncuya 24 saat süren evliliği nedeniyle “gerdek sendromu mu yaşadın?” diye sormuş…

Hande Ataizi de bu soruyu duymamazlıktan gelmiş…

Aslında Hande Ataizi bu soruyu çok saçma ve değersiz bulup cevap vermemekte yerden göğe kadar haklı…

Çünkü, bu sendroma daha çok, cinsel yönden deneyimsiz ve tabularla yetiştirilmiş bayanlarda, zaman zaman da erkeklerde rastlanır…