bildirgec.org

şehir efsaneleri hakkında tüm yazılar

bana mesaj atıcak arkadaş yokmu?

bybars17 | 21 February 2003 15:06

Liseli gencim ama bir kız arkadaşım yok malesef. Ben 17 yaşında 1.68 boyunda bir delikanlıyım .lütfen sesimi duyan kız arkadaşlar varsa bana mesaj atsın.

Aglayacak duvar bile yok

a C k | 20 February 2003 23:42

nasil bir istir ki dumduz bir alanin merkezindeyim, 360 derece soyle bir bakiyorum, tek bir cikinti, goruntu, hareket, esinti, ses seda yok. Her derece, dakika ve saniyede ufuk cizgisinin aynisi,.. bombos ve yapayalniz.

Moskova

kukuleta | 15 February 2003 17:53

Hiç gülmeyen İvan 52 yaşında. Şimdi sıradan bir işhanı işlevi gören Tekstil Bakanlığı’nın eski binasının dördüncü katında güvenlik görevlisi. Görevi, haftaiçi her gün sabah sekizden akşam yediye kadar dördüncü katın kapısını üç metre öteden bir düğmeye basarak açmaktan ibaret. Masasının üstünde pilli bir el radyosu duruyor, tuvalete veya sigara içmeye giderken kulak kabartıyorum, eski şarkılar dinliyor sürekli.

Bizim katta altmış kadar insan çalışıyor. Yarıdan fazlası sigara içiyor. Mesai saati boyunca dört defa sigara molasına gidildiğini varsayarsak, giriş çıkışların sayısı adam başına günde on ediyor. Ziyaretçilerle birlikte, İvan günde sekiz yüz kere düğmeye basıyor olmalı.

Hiç Bir Duyugunun İsimlerini Aradığınız Oldumu?

city_of_devil | 11 February 2003 16:07

Kendini bu yerde aradığı ismi,varlığı,duyguyu bulacağına inandırdı.gülünün yanına dönebileceğini düşünüyordu.bu onu öyle çok neşelendirdi ki yüzünde tebessüme sebep oldu.şehre yaklaşmaya başladığında evleri şimdi daha yakından görüyordu.bahçelerle tarlalarla dolu idi,şehiri gezmeye başladı.bahçelerde hiç gül olmadığı dikkatini çekti.içine karamsarlık duygusu yine yerleşti “acaba onlar bilemeyeceklermi,çünkü onların bahçesinde hiç gül yok ben geri dönemeyeceğim,mutlu olduğu günleri o narin gülümü artık unutacağım mı yoksa,hayır bu asla olmayacak ” diyordu. Ama gene bunları bir bahçe çitlerinin üzerinde sesli bir şekilde söylediğinin farkına vardı. Bir el omzuna dokundu. Bahçe çitlerinde oturan gencin, dokunduğu el bedenine neşe saçmıştı ama beklemediği bir durum olduğu için çitin üzerinden panikle sıçradı ve ani bir hareketle arkasına döndü,paniğin verdiği korku ile sapsarı suratı bir zaman sonra sesli düşündüğü için utangaçlığını belli edercesine kızardı,karşısındaki insan bahçıvan elbiseleriyle yaşlı bir adam onu sıcak bir tebessümle süzüyordu,sessizliği genç bozdu Utangaç bir gözle “özür dilerim” dedi. Bunu gözlerle değil yanaklarının kırmızılığından da anlamak o kadarda zor değildi. Yaşlı adamın tebessümü müthiş bir kahkahaya dönüştü. “gel bakalım şöyle bahçeniniçine,seni sevdim,gel bir sıcak şeyler içelim ve bana gülü anlat sanırım benden sonra onu gören tek kişi sensin onu sadece belirli kişiler görür ve mutluluğunu güzelliğini tada bilirler ”. Utangaçlığı artık kaybolmuş yerini şaşkınlığa bırakmıştı,zorlukla ağzından “evet” kelimesini çıkartabildi. Evin içerisine geçtiler. Yaşlı adam sıcak bir çay koydu gencin önüne ve karşısına oturarak “ bırak artık şaşkınlığını da çayını iç” dedi. “evet şimdi anlat bakalım neler yapıyor,çok konuşmasını sevmez ama çok duyguyu öğretebilme gücüne sahiptir.onun için ben ona öğretici gül diyorum.” diyerek uzaklara daldı.kısa sessizlikten sonra içini çekerek “evet seni dinliyorum hala şaşkınlığını atamadın mı yoksa” delikanlı “ne söylesem boş siz hepsini biliyorsunuz zaten” diyerek yanıtladı. Yaşlı adam “peki delikanlı seni neyi araman için yolladı biliyor musun”delikanlı karamsar bir halde “bilmiyorum”dedi. Yaşlı adam “anlıyorum delikanlı hem de senden çok iyi anlıyorum” diyerek sanki bir zamanlar aynı şeyleri yaşamış gibi tebessümlere boğuldu. Delikanlı yaşlı adama iznini isteyerek sormak istediği ama cesaretinin o kadar yetişmediğini düşündü.Yaşlı adam ona bir süre gülle olan anılarını anlattı,delikanlı ise gülden hiçbir şey anlatmıyordu,çünkü yaşlı adam ona bahsedecek bir şey bırakmıyordu. Delikanlı cesaretini toplayarak yaşlın adama “size bir şey sormak istiyorum” dedi. Yaşlı adam “tabi ki” dedi. Delikanlı devam ederek “ben bir duygu arıyorum” dedi. “nasıl bir duyguymuş bu” diye başka bir soru ile cevap verdi yaşlı adam. Delikanlı bir an duraksadı “hani karamsarlık içerisinde kötü rüyadan uyanmışçasına yada bir bardak suda bulduğunuz hayattan,yada bırakamayacağınız bir duygudur o engin denizleri sırf onun için yüzerek bile geçmeyi göze alırsınız,onunlayken bir kuş kadar özgürce uçabileceğinizi düşünürsünüz engin gökyüzünde,kalbinize öğle bir ağ örer ki dünyadaki en keskin bıçak bile bu ağları kesemez” diyerek bir an duraksadı. Delikanlı o kadar çok heyecanlanmıştı ki gözyaşları izin almamıştı yine kendisinden,kalbi ise dünyada ne olduğunu öğrenmek için bedeninden ayrılmak istercesine göğsünü zorluyordu. Bu heyecana kapılan genç bir sandalyeye sığınırcasına oturdu. Bir iki soluklanmadan sonra “siz bunun ismini biliyor musunuz ben onun ismini arıyorum” dedi. Yaşlı adam delikanlıya bakarak “senin bu umudunu kırmak istemiyorum delikanlı ama ben bunu söyleyemem bunu sana söyleyecek kişi,belgide seni bekliyordur. Sana ancak o söyleyebilir,ben değil” diyerek,bardağındaki son kalan çayı içti. Çocuk bunun üzerine hiddetini dışarıya vuran bir şekilde “biliyorsun demek peki neden söylemezsin be yaşlı adam söyle de o güzel gülüme geri döneyim onunla mutluluğuma devam edeyim,huzurumu bulayım” diyerek haykırdı,ama bir süre sonra yaşlı adama baktığında sert,hiddetli ve kızgın bakıyordu. Delikanlının hiddeti bu surat ifadesi ile gidiverdi bedeninden. Delikanlı “özür dilerim yaşlı adam beni de anla ne olursun” dedi ve ağlamaya başladı. Yaşlı adam “bak delikanlı sen bir arayıştasın bunu benim söylemem doğru değil,şimdi kaderinle yüzleşmen gerekiyor. Onun için git bu arayışı bitir. Ben söylersem yarıda kalacak ve ona ulaşamayacaksın” sustu. “ git ve bul onu ” dedi delikanlı “ONU?” Bir şeyler gizlemek istercesine çabucak “ismi” dedi. Yaşlı adama baktı. Yaşlı adam “her şey için sağ ol ama sanırım gitme zamanım geldi. Kaderim beni bekliyor,bekletmek olmaz” diyerek bahçeden dışarıya kadar gelen yaşlı adama bakarak uzaklaşmıştı ki,birden geri dönerek yaşlı adamın yanına geri geldi. “yaşlı adam peki neden bu şehirde hiçbir gül yok” diye sordu. Yaşlı adam “biz yetiştirmek isteriz ama güller senin bırakmak istemediğin güle saygılarından dolayı hiç açmazlar” diyerek cevap verdi. Delikanlı biraz düşündü ve tepenin yolunu tuttu. Yürümeye başlayalı daha çok olmamıştı,yalnızlık ve hüznünü sıcacık bir günde kendisinin üşüdüğünü hissetti. O kadar düşünce arasında,etrafında dağlar uzanıyordu. Yeşillikler arasında bir vadi uzanıyordu ve o vadi içerisinde güneş ışıklarında dans eden bir nehir uzanıyordu,ama sadece delikanlı kafasındaki düşünceler nedeni ile dünyayla ilişkisini kesmiş hatta hiç ilgilenmiyor bile denebilirdi. Yürümeye devam etti bir süre daha,güneş ışıkları artık solmaya başlamıştı. Gökyüzünde el sallamaya başlayan yıldızlar artık daha da yakınlaşıyordu. Sanki el sallamıyor kendilerini delikanlıya sunuyorlardı. Çocuk bir an duraksadı. Beynindeki düşüncelerden arınmış ve tabiatın ona sunduğu güzelliğin farkına varmışçasına artık onlarla ilgilenmek istiyordu. Çünkü karamsarlık onu artık öldürüyordu. Vadiden aşağıya inen patikaya baktı. Güneş ışıkları gidip yıldızlı havada artık parıldayan nehir e doğru iniyordu. Patikadan aşağıya inmek için birkaç adım attı. Kulağına suyun sesleri müzik gibi geliyordu. Nehir e yaklaştıkça daha yükseliyordu sesleri. Nehir e doğru çıkıntı yapmış bir taşın üzerine oturdu ve nehrin ne kadar uzun olduğunu tahmin etmeye başladı. Ama asıl kendisinin ne kadar yol ilerlediğini düşünüyordu çocukluğundan itibaren başına gelen olayları,duyguları anımsıyor ve ona imkansızı başarmış gibi geliyordu. Çok az insanın başaracağı bir hayatı yaşıyordu ve hayatında eksik olan tek duyguyu arıyordu. Onu da bulursa sırada ne olduğunu tahmin etmek istiyordu. Belgide hayatın anlamı arayışının cevabıydı……….

başlıksız

asymptot | 09 February 2003 16:02

kendimi kaybettim bıraktığım boşluğu bir çinlinin doldurmasını bekliyorum:)

En Sevdiğim Organik Yapı Geldi!!!

Ethan | 03 February 2003 00:52

Şu dünyada en çok sevdiğim arkadaşım, dostum, biricik kardeşim olan insan geldi. Viyana da okuyorda… Tatile geldi… Bir de bu siteye bakıyor arada o yüzden yalakalık yapıyorum :))))

Heyooooo…

deprem olucakmis bu gece

biilent-hafif | 01 February 2003 01:38

ben sessiz sakin oturuyodum. neredeyse iletisim araci kullanmiyodum bugunku haberlerden bile haberim yoktu. Ama benim kulagima kadar geldi. askerler istanbulu terk ediyomus (hangisi, nasil, kac tanesi belli degil) terk etme sebepleri de deprem olucak olmasiymisbiri suna soylemis, su buna soylemis, bu ona soylemis, o bana soylemis….bir deprem balonu daha mi acaba? son xepremden sonra bi deprem bekliyorum hala da. bu tur soylentilerden bazilarinin gozu cidden korkuyo acaba sabah kadar oturup beklesemmi! belkim de …

\\\’the world is yours\\\’

threewishes | 27 January 2003 06:40

Hala hayatın anlamını arayan var mıdır ya da dünyanın sırrı hımmm bi dakka hesaplamalarıma göre…diyen ? çok sıkıldım herşeyden en çok kendimden hayır depresyonda diilim hayır meyillide diilim bir kaç kişi haricinde etrafımdaki herkes .öt tabii bunlara soracak olursan da ben .ötüm büyük ihtimalle Eski sevgilim (gerçi yeni sevgilimde artık eski sevgilim oldu)evlendi.Ben evlenmedim ;bir şairle nasıl evlenebilirsin ondan nefret ediyosan evlen ama aşıksan asla . Aşıktım ;evlenmedim ama o evlendi ; başkasıyla tabii . Hiç ağlamadım yoo çok güçlüyüm tribinde diilim ağlamadım işte . Yeni sevgilim hayatımdayken aldım şairin evlendi haberini .Belki ondan ağlamadım bilmem , şu sebep aramalarım delirtiyo bazen .Gerçi artık yeni sevgilimde yok ,,, İşimi seviyorum ama o beni seviyomu bilmem hayatımdaki herşey tek taraflı bitiyor çünkü . Tek taraflı başlamıyor oysa…

başlıksız

asymptot | 24 January 2003 02:54

yer elmaları gök elmaları olabilecekler mi bir gün acaba?