bildirgec.org

saray hakkında tüm yazılar

Osmanlıda ”Harem”

mehmetbastug94 | 24 April 2010 13:45

Osmanlıda Harem

Topkapı Sarayı Haritası
Topkapı Sarayı Haritası

Harem neresidir?

Harem Padişah ve ailesinin yaşadığı yerdir. Ayrıca devlet adamlarıyla evlendirilmek üzere bu bölümde güzel kızlar yetiştirilmektedir.

Haremi kimler korur?

Haremi hadım edilmiş kişiler korur. Hareme odun taşıyanların bile kafalarını oynatmalarına müsaade edilmemiştir. Kafa kalktığı anda öldürülürmüş hepsi.

Padişahın kaç tane eşi vardır?

Söylenenlerin tam tersi genellikle 1 eş alırlardı. Ama 9 taneye kadar da alabililer.

batıda islam şaheseri Elhamra sarayı

nazokiraze | 26 February 2010 12:54

1232 yılında Beni Ahmer Sultanlığı‘nı kuran Nasri hanedanı 1.Muhammed Bin Yusuf tarafından yaptırılmaya başlanan Elhamra Sarayı İslam mimarisinin geldiği en uç nokta olarak açıklanır.Greneda ‘da bir düzlükte yapılan saray aynı sülaleye ait hükümdarlarca sürekli genişletilmiş 142.000 metrekareyi bulmuştur.

İnşaatında kullanılan kil ve topia adı verilen renkli taş malzemesinin güneşin ışığıyla birleşip duvarlara kızıl bir renk vermesinden dolayı Arapça kızıl anlamına gelen El-Hamra ismi verilen saray yapılmadan önce Elhamra kalesi El Kasaba-tü’l Hamra adıyla anılarak uzun yıllar önce yapılmıştır. Daha sonra kalenin oldugu yere gösterişli bir saray yapılması talimatıyla kırmızı renkli muhteşem sarayın inşasına başlanmıştır.

İslam dünyasının batıdaki muhteşem yapısı olarak bilinen Elhamra Sarayı’nın dünyada eşi benzeri yoktur, daha önceden belirlenmiş bir plana göre değil de zevke ve ihtiyaçlara göre yavaş yavaş yapılan bölümleri inanılmaz güzelliktedir.Bölümlerin ne zaman ve hangi hükümdarlarca yapıldığı bile belli değildir, dışarıdan açılan gösterişsiz kapıdan içeri girildiğinde içeride karşılaşılan manzaralar tahmin edilemeyecek güzelliktedir.Birbirine bağlantılı sayısız odalar, o devre göre mühendislik şaheseri sayılan sıcak ve soğuk su tertibatlı hamamlar, bahçeler,çeşmeler ,fıskiyeler, havuzlar, meyve bahçeleri, seramikler ve Allah yazılarıyla süslenmiştir.

saraylar ve hikayeleri –1

nazokiraze | 26 February 2010 11:45

versailles sarayı ya da versay sarayı (le château de versailles) avrupa’nın en büyük ve ihtişamlı sarayıdır, önce av köşkü olarak inşa edilen yapı daha sonra xiv. louis tarafından saraya dönüştürüldü. güneş kral tüm uyarılara rağmen buranın yapımına inanılmaz para harcar ,onlarca yıl süren sarayın yapılışı sırasında binlerce işçi çalışır.

maria antoinette tarafından sarfedildiği iddia edilen ‘ekmek bulamıyorlarsa,pasta yesinler’ sözünün burada söylendiği anlatılır. babasının av köşkünü bu denli ihtişamlı saraya dönüştüren kral tüm soylularu burada ağırlar ve avrupa’nın gözünü kamaştırır. uzun zaman tuvaleti olmayan bu yapı bir bayram günü havuzlardan fışkıran su ile 600,000 kişinin bir günlük su tüketimine eş değer su harcar güneş kral’dan sonra gelen her hükümdar sarayı bir öncekinden daha gösterişli hale getirmek için uğraşır. sarayın duvarlarında fransa tarihinin ihtişamı kadar iflasının sebepleri de görülebilir.

kapılar–2

nazokiraze | 17 February 2010 11:45

İslam dininde cehennem kapısı pek çok bölümde geçer, hesap gününde cehenneme girenlerin üzerine kapıların kapanıp kilitleneceğine inanılır.Hz. Ali ‘Cehennemin kapıları yedidir.Onlar birbirlerinin üstündedirler.Birinci dolar,sonra ikinci,sonra üçüncü,nihayet hepsi dolar.” der.( İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür.Zümer Suresi, 71-72)

cibali kapı-eğrikapı
cibali kapı-eğrikapı

İstanbul’da 55 kapı bulunuyor .Marmara Denizi kıyılarında yer alan kapılar ondokuz tanedir.Bazıları:
Mermer Kule Kapısı
Narlı Kapı
Yeni Kapı
Kumkapı
Kadırga Limanı Kapısı
Bukoleon Sarayı Kapısı
Çatladısu Kapısı
Ahır Kapısı
Balıkhane Kapısı
Ayia Maria Hodegetria Manastırı Kapısı
Mangana Kapısı
Aya Yorgi Kapısı
Demirkapı
Değirmen Kapısı
Top Kapısı

Blakhernai Kapısı..
Blakhernai Kapısı..

Şu an çoğu bulunmayan Haliç kapıları ise 25 adet.
Kentenarios Kapısı
Uğrakkapı
Yalı Köşkü Kapısı
Porto Bonu
Bahçe Kapı(Çıfıt Kapı)
Unkapanı Kapısı
Balık Pazarı Kapısı
Yeni Cami Kapısı
Zindan Kapı
Ayazma KapısıDiğer kapılar ise şöyle:Yeni Cami Kapısı, Cibali Kapısı,Aya Kapısı, Petri Kapısı, Fener Kapısı,Diplofaros Kapısı, Basilike Kapısı , Küngoz Kapısı, Balat Kapısı,Atik Mustafa Paşa Kapısı, Ayvansaray Kapısı, Dideban Kapısı, Blahernai Kapısı, Eğri Kapı , Edirne Kapısı, Sulukule Kapısı, Topkapı, Mevlana Kapı, Kalagru Kapısı, Silivri Kapısı, Belgradkapı, Yaldızlı Kapı,Paşakapı,Azap Kapısı (Yaz yaz bitmedi yahu)

kapılar–1

admin | 13 February 2010 13:00

Kabe kapısı
Kabe kapısı

Kapı kelimesi bana teyzemi hatırlatır oda kapısını açık unuttugum zaman kapısız yerden çıktıgı ne belli ardından beş kardeşi daha olmuş diye . Kapı bir korunma aracıdır, sadece evlere değil gönüllere de kapıyı çalmadan giremeyiz, bu dünyanın ve öteki dünyanın kapıları ise bizim isteğimiz dışında bize açılan kapılardır. Kapılar hayatımızda büyük yer kaplar, girişte, çıkışta, tekrar girişte tekrar çıkışta. Doksan kapının tokmağını çalıyor derler çok gezen kişilere. Hayat iki kapı arasındadır denir.( Israrla çalınan kapı,
elbet bir gün açılır-Ahmet Hulusi)

Kapamak fiilinden türeyen kapı sadece kapanmıyor aynı zamanda açılıyor da, ama ismi kapı işte. Korku filmlerindeki tüm kapılar nedense gıcırdar, evlerin giriş kapıları ise hiç kilitli değildir. Umutsuz hallerde ”üzülme bir kapı açılır, bir kapı kapanır” deriz.

Fas kapılarıylada çok ünlü bir ülke, kapılar burada büyük önem taşıyor ve kapı tokmakları sanar eserini andırıyor. Bab Oudaia denilen ünlü kapıdan ise Kasbah’a giriliyor. Bu kapı Fas’ın en güzel şehir kapısıdır.Ülkede küçük evlerin haricindeki yapıların kapıları insanın atla girebilecegi yükseklikte. Fas’ın Fes kentinin tarihi kapıları çok sayıda turist çeker.

Fas’ta genellikle ev kapıları mavi oluyor bunun sebebi çöl akreplerinin burada fazla olması. Maviyi çöl kumu rengi kızıl olarak gören akrepler ev kapılarıyla çölü ayırt edemiyorlarmış. Bilindigi gibi akrepler akrepler mavi rengi ateş zannediyorlar . Tunus’ta da bu yüzden pencere ve kapılar hep mavidir.

bahtsız prenses: Süreyya

nazokiraze | 03 November 2009 18:39

İran’da Şah Pehlevi döneminde yeşil gözleriyle sinema afişlerinden fırlamış güzellikte genç bir kızın fotografı Tahran’da bakan herkesi büyüler , bu kız küçüklüğünden beri hayal ettiği gibi sinema oyuncusu olup resimleriyle hayranlarını cezbetmese de bu fotograftaki bakışıyla çarpmıştır Şah’ı.

Fotografına bakarak kendisini Tahran’a davet eden Şah’ın yanına gitmeden önce babası Şah ile evlenmek zorunda olmadıgını hatırlatıp içini rahatlatır kızının , eğer begenmezse evlenme teklifini kabul etmeyecektir.Genç kız ve ailesi Tahran için özel olarak elbiseler diktirmek ister , bunun için adres Paris’tir.Muhammed Riza Pehlevi ‘nin dört gözle beklediği ve resmine aşık oldugu kişi sonradan Mahsun prenses (Prenses Soraya) olarak anılacak olan Süreyya İsfendiyari Bahtiyar ‘dir. (Karsılastıgim adam tahmin ettigimden cok daha ilginçti, yakışıklıydı. Görür görmez aşık oldum.- Prenses Süreyya’nın Hayatım adlı kitabından)

PETRA

dkare | 14 October 2009 17:37

O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkâr etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi.) (Hud Suresi, 67-68)

4.yy da Perslerden kaçan nebatiler kendilerine yeni yerleşim yeri olarak Musa vadisini seçerler. Bu vadide Ad kavminin başına gelenlerin kendi başlarına gelmemesi için evlerini kayaları oyarak yaptılar. Bir müddet yaşadılar bu devasa mekanda, sonra bir anda ortadan kayboldular. Ad kavminin başına gelen onlarında başına gelmişti. Putperestlikleri ve Salih (AS) çağrısına kulak asmamaları onların da sonunu hazırlamıştı. Oysaki Ad kavmini çok iyi bilen bir kavimdi ve evlerinde geçmişte yaşanan bir olaydan ders alarak yapmışlardı ama evleri onları koruyamadı.
Peki ne oldu bu kayadan evlere. Onlar evlerini öyle bir yapmışlardı ki yüzyıllarca bozulmadan kalabilirdi ve de öyle oldu.

Mısır’a yolu düşen bir gezgin olan Johan Burckhardt bu şehrin peşine düştü ve buraları tekrar gün yüzüne çıkardı. Ürdün çöllerinde bulunan bu yerde anfi tiyatro, tapınaklar, saraylar ve mezarlar mevcuttur. Bu şehir günümüzde PETRAdiye dillendirilir. Petra şehri bizlere geçmişten haber getiren bir elçidir. Bu şehir, aslında muhteşem güzelliğinin arkasında nice çirkinlikleri barındırır.

HZ. Muhammet (SAV) efendimizin Tebük seferine giderken buradan geçtiği, geçerken de yanındakilere buralarda fazla oyalanmayın hatta buradan su içmemeleri konusunda uyardığı söylenmektedir.

Mustafa Nuri Paşa

dimoedes | 16 September 2009 10:16

Dün gece bir arkadaşımın tavsiyesiyle Dinle Neyden filmini izledim. Filmde Osmanlı, Mevlana, saray, aşk gibi konular işlenmişti. Film çok keyif verici ve alınacak derslerle doluydu. Ana karakter Dede Efendiydi yani Mustafa Nuri Paşa‘ydı. Tosyalı Nuri paşa olarak da bilinir. Asıl adı Seyyid Mustafa Nuri Paşa’dır. Mansuz zade ailesine mensuğ olup 1824 yılında İzmir’de doğumuştur. Osmanlı’da bir çok görevlerde yer almıştır ve 4 ciltlikNetayic ül-Vukuat adlı bir eser de yazmıştır.Film esnasında geçen konuşmalardan aklımda en çok yer eden ‘Hayatı öğrenmenin iki yolu vardır; Biri uzun olan kitaplardan, diğeri ise kısa olan sevmekten geçer’di. Mevlana’ya, Osmanlı’ya, sevgiye, saygıya, görev aşkına dair gibi kavramların çok iyi anlatıldığı bu filmi izlemenizi ve Tosyalı Paşa’yı daha iyi öğrenmenizi tavsiye ederim.

Aşk kadını büyük Yekaterina

nazokiraze | 15 July 2009 12:18

Tarihte 2. Katerina (Catherine II ) olarak bilinen Büyük Yekaterina ülkesinde obez imparatoriçe olarak ta bilinir.

Doğduğu yer Almanya olan Yekaterine (Sophie Augusta Frederike) henüz ondördünde getirilir Rusya’ya, evlendiği kişi evlendikten yıllar sonra Çar olacak 3. Petro’dur. Eşinin geceleri yatakta sevişmek yerine oyun oynamayı sevmesi genç kadının kocasından iyice soğumasını sağlar. Öyleki Katerina evlenmek için Rusya’ya gönderilmeden önceki hayatında çok küçük bir çocukken bile inadıyla,hırslarıyla ve kurnazlığıyla bilinmekteydi. Mezhebini ve ismini değiştirerek evlenmek zorunda kaldığı eşinin hem cinsel olgunluktan uzak hem de çok geveze oluşu ( belki de sadece Katerina’ya öyle davranıyordu çünkü Petro’nun da sevgilileri vardı) Katerina’yı git gide çileden çıkarmaktadır. Sekiz yıl çocuk sahibi olamayan ve veliaht olması için mutlaka bir çocuk dogurması gereken ancak bir türlü eşiyle birleşemeyen genç kadın Sergey Saltıkov’la ilişki kurarak hamile kalır ve kocasını sünnet ettirerek onun tüm cinsel sorunlarının ortadan kalktıgına herkesi inandırmaya çalışır. Zaten saray çevresindeki erkeklerle yaşadığı birliktelikler eşi Petro tarafından umursanmamaktadır iki çocugununda eşinden olmadıgı bilinir.

Müzik Aşkıyla Kör Olan Deha : Johann Sebastian Bach

nacak | 09 June 2009 10:29

21 Mart 1685‘ te Almanya’ nın Eisenach kasabasında doğar. Alman klasik müzik bestecisi ve orgcusudur. Barok tarzında eserler icra edip, bu tarzı zirveye taşır .Bach’ ın aile fertlerinin büyük çoğunluğu müzikle ilgilenir. Kimisi org çalar, kimisi koro şefliği, kimisi saray müzikçiliği yapar. Vitus Bach, oğlu Hans Bach (çalgıcı lakabıyla bilinirdi , ailenin asıl ceddi) ve Christoph Bach (Mozartın uslubunu hazırlayanlardandır) Bach ailesinin ünlü müzisyenlerinden. Bu ailenin tarihi Orta Almanya’ nın Thüringen eyaletine kadar uzanır. Halk Bach ailesinin müzisyenlerinden BACH’ LAR diye söz ederdi. Bach adeta müzik aşkıyla dünyaya gelip müzik aşkıyla dünyadan göç etmiştir.

doğduğu ev
J.S. Bach ile müzik tarihi en şatafatlı dönemlerini yaşar. Bach geçmiş zamanlardaki müzik anlayışı ile gelecek nesil müzik anlayışını birleştiren bir köprü gibidir. Kendisinden önce geçen müzisyenleri inceler , onların fromlarını daha da geliştirir ve kendisinden 3 nesil sonra başlayacak yeni bir oluşumun da fikir babası olur.

Başlarda kendi çabasıyla müzik çalışmasını sürdürür. 25 yaşından itibaren Lueneburg Michaelis Schule für Musik okulunda çalışmalarına devam eder. Bir müddet sonra buradan ayrılarak Hamburg’ a gider. Çeşitli orkestralarda çalışır. Org çalar. Anstadt kilisesinde org çaldığı dönemlerde kilise idarecileri ile bir takım sorunlar yaşar. Bach’ ın kilisede org çalmaya başlamasıyla koronun uslubu bir anda değişir. Kendine has değişik bir uslubu vardır Bach’ın. Kilise idarecileri bu durumdan hoşnut olmaz. Onlara göre Bach’ ın müziği, koro müziğinin arasına garip sesler sokan, ilahinin havasını değiştiren bir müziktir. Bu adamın kutsal müziğin havasını değiştirmesine tahammülleri yoktur kilisedekilerin.