bildirgec.org

sanat hakkında tüm yazılar

Latin Hattı Kaligrafi Sevdiklerinize Değer Katıyor.

yalknt | 28 May 2010 22:36

Sevdiğinize hediye verdiğinizde nasıl ki paketi şık ve alımlı ise içerdiği hediye de bir o kadar önem kazanıyor, yapılan kutlama ve güzel günler (düğün, davet ve diğer organizasyonlarda) davetiye zarflarının yazımı da bir o kadar önem taşıyor. Güzel yazı, Latin hattı dediğimiz kaligrafi de bu açıdan son dönemde çok itibar kazandı. Güzel yazı alanında 25 yıldır hizmet veren Yalkın Tuncay’ın kaligrafik yazı örneklerini ve sanata dair tüm eser, çalışma ve araştırmalarını websitesini ziyaret ederek görebilirsiniz. İletişim bilgileri ve diğer bilgiler sitede: http://www.kaligrafia.net

sinema dünyası yeni dedikodular—-Yeni

nazokiraze | 14 May 2010 13:50

Wizard Jeans tarafından yapılan listede Penelope Cruz Dünyanın En Güzel Kadını olarak seçildi. Listede Catherine Deneuve beşinci olurken Sophia Loren onuncu oldu. İlk ona giren oyuncular arasında Helen Mirren ve Kristin Scott Thomas da var.

Beren Saat Gecenin Kanatları filmindeki çıplak sahneleri için kendisinin rızası dışında göğüslerinin ayna konularak gösterildiğini iddia etti. Filmin reklamını yapmadığı için yapımcı Murat Tokat ile mahkemelik olan Saat, otuz bin liralık tazminat istemiyle dava edildi, Beren Saat hem ayna koyarak gögüslerini göstererek onu kandırdıklarını hem de dava ettiklerini açıkladı.

sinemanın devlerinin bilinmeyenleri

nazokiraze | 06 May 2010 09:55

Türk sinemasının en aksiyon ustası kült oyuncu Cüneyt Arkın 1970’li yıllarda şarkıcılık yapar, o dönem moda olan sinemadan sahneye geçiş (şimdi tam tersi yapılıyor) onu da etkiler ve İzmir Fuarı’nda sahne alır, hemde yanında şov için dans eden kızlarla birlikte, Arkın’ın bu şarkıcılık macerası çok kısa sürer.

Hale Soygazi Saint Benoit Fransız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransız Filolojisi ikinci sınıftan ayrılır ve İsviçre’ye giderek orada mankenlik eğitimi alır daha sonra bir güzellik yaışmasında taç giyerek sinemeya adım atar. Hale Soygazi oyuncu hayallerinin peşinden koşmasa ve ünlü olmasaydı ya Fransızca öğretmeni ya da tercüman olacaktı.

sinema dünyasından son dedikodular

nazokiraze | 30 April 2010 09:42

Ünlü oyuncu Sandra Bullock kendisine ihanet eden eşi Jesse James’e karşı boşanmak için dava açtı. Eşi ile Mart ayından beri ayrı yaşayan Bullock 3,5 aylık Louis Bardo’yu evlat edindiğini açıkladı.

Dev Hollywood yazısının bulunduğu arazi ev yapımı için satılışa çıkarılınca Playboy dergisinin sahibi Hugh Hefner son anda 900 bin Dolar bağış yaparak arazi satışının önlenmesine katkıda bulundu.

Mayısa yaklaşırken sinema ile ilgili…

nazokiraze | 26 April 2010 10:53

İnönü Üniversitesi 4. Kısa Film Festivali 4-7 Mayıs tarihleri arasında yapılacak.

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali beşinci kez düzenlenecek. Festival İzmir,İstanbul ve Ankara’da eş zamanlı olarak başlayacak.Daha sonra ise şehir şehir yolculuk yapacak. (1–9 Mayıs arası)Gösterimler ücretsiz.

Yeni Sinema Hareketi tarafından düzenlenen Yeni Sinema Günleri 22 Nisanda başladı. Yeni Sinema Günleri 9 Mayısa kadar Ortaköy Feriye Sineması’nda meraklısıyla buluşuyor. Bu etkinlik bizzat filmlerin yapımcıları ve yönetmenleri tarafından organize edildi.

KAKTÜS OLABİLMEK

il mare | 22 April 2010 09:27

yalnız ama dimdik
yalnız ama dimdik

Bir gün daha bitmişti işte.
Aynaya baktı, kendinden önce, arkadaki masasının üzerinde duran kaktüsü gördü. Sonra bir daha kendine baktı. Galiba bir kaktüse benziyordu ve belki o kaktüsten bile daha kaktüstü.Çoğu zaman bir kaktüsten çok daha fazla kaktüs olabiliyordu. Çok daha fazla dikenli,çok daha fazla can acıtan,çok daha dayanıklı,daha çirkin ve daha…

Evet, dünyaya birdaha gelse,kesinlikle bir kaktüs olarak gelirdi.
Bir daha gözlerini dikti bilgisayarının yanına kondurulmuş minik sevimsiz bu bitkiye.Tesadüfi değildi konuşlandığı yer,şu, radyasyonu kendine çektiğine dair popüler bilgiye kulak asıp satın almıştı onu ve bu minik ve çirkin şeyin üzerine,aynı zamanda altından kalkamayacak kadar fazla sorumluluk da yüklediğini düşünerek,ve sürüye uyarak, tam da bilgisayarının yanına koymuştu onu.

filmlerde korkulası eşyalar

nazokiraze | 21 April 2010 14:48

Sıkı bir korku filmi izleyicisi olarak korku filmlerindeki işlenen kavramlar hakkında yazılar yazmayı düşünürken ilk önce yazmam gerekenlerden birinin eşyalar olması gerektiğine karar verdim. Yapımcılar pek çok şey kullandılar bu zamana kadar bebek katilliği, cinnet geçiren ana-baba, lanetler, çocuklar, rüyalar ama bir o kadar da eşyalar kullandılar. Korku filmi eşyaları deyince sadece akla öldürme aleti olarak kullanılan testere, bıçak, kılıç, balta gibi eşyalar gelmemeli, öyleleri kullanıldı ki bazen insana “daha neler artık” dedirtti. Alıştığımız gizemli kitaplar, kapılar, korkuluklar, saatler, anahtarlar, uçuşan perdeler, kameralar, banyo küveti dışında akla hayale gelmedik pek çok nesne, hatta asansör bile.

Cadı tahtası şaşırtmıyor ilk bakışta bizi, zaten sıradan bir işte kullanılan bir obje olmadıgı için korku filmlerinde cadı tahtası kullanımı normal bir olay, maske de oldukça sıradan bir nesne korku konulu filmlerde, bir katilin yüzünü saklaması kadar doğal ne olabilir? Hem kurbanı kendisini tanımayacaktır hem izleyici için daha gizemli hale gelecektir. Ancak filmde kan döken eşya bir buzdolabıysa o zaman iş başka.

çocuklardan korkar olduk

nazokiraze | 20 April 2010 15:17

Gerilim ve korku filmlerde en sık işlenen temalardan biri olan çocuk insanı çocuklardan korkar hale getiriyor. Aslında çok yeni bir olay değil korku filmlerinde çocukların kullanlması, 1956 yapımı The Bad Seed filmindeki istediği olmayınca annesini bile tanımayan Rhoda kötü çocuk kahramanların ilk örneklerindendir.

Orphan’dan ve son izlediğim Case 39 sonrası eşime de söyledim, yahu çoluğa çocuğa kızmayalım bundan kelli diye. Hele evlat hiç edinmeyelim.

1994 yapımı Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles filminin Claudia’sı , sarı yağmurluğuyla ne yapacağı belli olmayan Milo, Hayvan Mezarlığı’ndaki Gage, unutulmayan Exorcist’in Regan’ı, Omen’in Damien’i derken baktım ki pek çok filmde insanın en masum hali korkutucu şekilde işleniyor. Macaulay Culkin sanki Evde Tek Başına filmleriyle dehşet saçmıyormuş gibi bir de The Good Son‘la şeytani çocuk olarak karşımıza çıktı.

Elm Sokağı Kabusu serisinde küçüklüğümüzde bizi uykudan nefret ettiren etkenlerden biri de filmdeki ip atlayıp şarkı söyleyen küçük kızlardır. Bu tarz cici kız kıyafetleri içindeki küçük kızlar pek çok korku filmde vardırlar, sakin konuşmaları ve soluk tenleriyle genellikle yol yordam görmüş ve herşeyi bilen hayaletlerdir, film kahramanlarına genellikle uyarıda bulunurlar, tam lafın devamını getirmelerini isterken ansızın kaybolurlar, gereksiz anlarda tekrar karşısına dikiliverirler. Zaten korku filmlerinin büyük bir kısmında katilin bozukluğu çocukluğunda başlıyor ve biz sık sık onun çocuklugundaki psikopatlıklarını görüyoruz, bir de çocuk katiller ortaya çıkınca, çocuksuz korku filmi neredeyse olmayacak gibi. Hemen her katil çocukken tacize uğramış, inanç için baskı görmüş, yetimhanede büyümüş, gözü önünde ailesi öldürülmüş veya seçilmiştir. Hatta bunlar yetmezmiş gibi bazı filmlerde bebekler bile katil .