bildirgec.org

reform hakkında tüm yazılar

1977 1979’a Karşı

A D A L I | 23 February 2010 11:30

1977 1979’a Karşı

<a href=Ayetullah Humeyni’nin yandaşları Tahran’da yürüyüş yapıyor. 1979 devrimi Humeyni’yi iktidara getirince, militanlık bir adım daha ileri gitti.

Yemen’de ayrılıkçılık, dincilik, baskıcı rejim ve teröre karşı mücadele veren genç reformculara bakınca; bölgeyi şekillendiren güçler aslında 1977-1979 yıllarına dayanıyor ve o günden bu yana pek de bir şey değişmemiş. Hatta bugün Ortadoğu siyasetinde, 1977’yle 1979 arasındaki mücadelenin egemen olduğunu bile söyleyebiliriz. Ve maalesef 1979 hâlâ üstün geliyor. Nasıl mı? 1967 savaşında Mısır ve diğer Arap ordularının İsrail’e yenik düşmesinin ardından, dönemin hâkim ideolojisi olan Cemal Abdülnasır‘ın liderliğini yaptığı Arap milliyetçiliği sona erdi.

Desiderius Erasmus

liquidlightening | 02 June 2009 15:00

Erasmus, 1465-69 Yılında Hollanda’nın Rotterdam şehrinde dünyaya gelmiştir. Bu tarihle ilgili hakkında araştırdığım şeyler dahilinde kesin bir bilgi yok gibi gözüküyor. Erasmus Rönesans hümanizminin en büyük temsilcilerinden biridir. Eğitim hayatı 9 yaşında Hegius at Deventer’a gönderilmesi ile başlamıştır ve kendisinde hümanizmin temelleri oraya gönderilmesi ile ortaya çıkmıştır. 13 yaşına geldiği dönemde annesi ve aradan uzun bir zaman geçmeden babasını kaybetmiştir. Evlilik dışı bir çocuk olması ve babasının gezici bir rahip olması nedeniyle ölümlerinin ardında Erasmus’a ait olan az miktardaki mal varlıklarına vasileri el koymuş. Bu badireler atlatılıp öğrenim döneminin tamamlanmasının ardından Erasmus din adamı olmak üzere 1487 yılında Sageberg Manastırı’na bağlı Aziz Augustin Tarikatı’na girmiş ancak bağnazlığa karşı düşünce yapısı ile insancı yanın eğitim ve kitaplarla güçlendirileceğine ayrıca eğitimli kişilerin kendilerini körü körüne tutkulara kaptırmayacağına inanan Erasmus’un bu düşünceler çerçevesi içindeyken bildiğimiz rahip anlayışı ile ilgili herhangi bir etkinliği olmadığı biliniyor. Nihayet Erasmus 1492 yılında Papaz olabilmiş lakin kendini bilime adayacağını ifade ederek Papa Julius II’den papazlık andı içmemek için özel bir izin almış. Bu dönemlerde çalışmalarını sürdürmüş ve Papaz olmanın nimetlerinden bolca yararlanmıştır.

fanatik keşiş Savonarola

nazokiraze | 11 April 2009 12:22

Girolamo Savonarola ,İtalyan tarihinin bilinen en bağnaz din adamlarından biridir.Dominiken bir keşiş olan Girolamo Savonarola , dünyevi zevklere olan düşmanlığıyla, dikbaşı olması ve ona göre günah içeren kitap,giysi ve malzemeleri yaktırmasıyla tanınır.Medici’ler yıllarca Floransa yönetiminde söz sahibi olmuşlarken ,uzaklaşır uzaklaşmaz meydanı boş bulan bu keşiş dört yıl boyunca şehrin yönetimini ele almıştır.

100 milyon insanı yokeden hastalık: Kara Ölüm

fortiori | 02 September 2008 15:18

Bugüne kadar insanlığın başına gelen en büyük felaketler hangileridir diye düşündüğümde elbette aklıma hemen savaşlar, yani insanların birbirlerini ortadan kaldırmak için gösterdikleri ‘insan üstü’ gayret süreçleri geliyor; ardından şu rakamları hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum:

1. Dünya Savaşı: 40 milyon can kaybı
2. Dünya Savaşı: 60 milyon can kaybı
Kore Savaşı: 3 milyon can kaybı
Vietnam Savaşı: 1.2 milyon can kaybı

Bu sonuçları başlıktaki rakamla kıyasladığımızda, felaketin boyutlarını kestirebiliyoruz. Kara Ölüm adı verilen salgın hastalıklar silsilesinin patlak verdiği 1300-1450 tarihleri arasında dünya nüfusunun ortalama 500 milyonu geçmediğini de hesaba katttığımız zaman felaketin dimağa durgunluk verecek büyüklüğünü vurgulamış oluyoruz.

Yazının devamında detaylandıracağım, tüm dünyada ortalama 150 yıl süren Kara Ölüm; Yersinia pestis adı verilen bakterinin yol açtığı salgın hastalıkların dünya nüfusunun üçte birini ortadan kaldırması olayıdır. Çoğunlukla Batı Avrupa’da yaygın olan hastalık mikrobu, fareler ve pireler aracılığıyla yayılmıştı. Kurbanlarını feci şekilde ortadan kaldıran hastalıkları tedavi etmek dönemin tibbi imkanlarıyla mümkün olmayınca insanlar farklı çözümler aramışlardı: Taşıyıcı olduğu sanılan insanlar yakılıyor, Almanların hastalıkların sorumlusu olarak gördükleri Yahudiler katlediliyordu. Hastalık ortadan tamamen kalktığında hayatta kalabilenlere geniş araziler kalmıştı. Avrupa’da, ekonomik, sanatsal, kültürel anlamda büyük bir karamsarlık ve çöküntü başgöstermişti.

inceldiği yerden koparmı?

| 17 October 2007 09:37

abd ile olan ilişkilerimizde ülkelerin pozisyonunu açıkça gösteren bir belge var. abd’nin insan hakları ve demokrasiyi desteklemek 2006 raporu türkiye kısmı.

raporun neresine bakarsanız bakın aynı duyguyu hissedersiniz. abd’nin türk yasama, yürütme ve yargı organları üzerinde denetleme ve telkin hakkı olduğu duygusunu. aşağıdaki birkaç cümle bu rapordan alıntı.

amerika birleşik devletleri, polis ve yargı yöntemleri, dini özgürlük, ifade özgürlüğü, etik yönetim, insan ticareti, çoğunluğu kürt’lerden oluşan iç göçe mecbur kalmış halkın geri dönüş hakkı gibi, geniş yelpazedeki konuları ele alan programları ile insan hakları ve demokrasiyi geliştirme çabalarını sürdürmüştür.

AB Sıra Sende

siyuu | 02 May 2007 23:59

Tunceli madalyası
Tunceli madalyası

Uzun yıllardır Avrupa Birliği (AB) Türkiye’ye insan hakları, kişi hak ve hürriyetleri, azınlık hakları gibi alanlarda birçok düzenleme için türlü türlü zorlamalarda bulunmuştur. Bu zorlamalar toplumda kimi zaman tepkiyle karşılanmış kimi zamansa kabul görmüştür.Bu değişim baskısı, toplumun geniş kesiminde bir avuç azınlığa veya bir grup aydına yönelik uygulamalar olarak algılanmış ve bir lüks gibi karşılanmıştır. 2007’lere gelindiğinde bu algılamalar kuşkulara dönüşmüş ve adeta AB’nin dayatmaları bir kötü planın parçası, bir stratejik savaşın unsuru olarak görülmeye başlanmıştır.
27 Nis 2007 tarihli e-muhtıra ile birlikte AB’nin o geniş özgürlükçü bürokrat ve siyasetçilerinden beklenen tavır gelmemiştir. Sanki “orası bir doğu ülkesi, layıklarını buldular” gibisinden bir tavır hissedilmektedir. Bu ülkenin dürüst, samimi aydınları kendilerini kullanılmış ve çöpe atılmış hissetmektedir. G3’e aydınlarımızın gücü yetmemektedir sevgili AB, omuz verme sırası sendedir.