http://www.time.com/time/specials/packages/article/0,28804,2028734_2028733_2028721,00.html
recep tayyip erdoğan hakkında tüm yazılar
Savaş Çığırtkanları ve Din Bezirganları el ele…
| 01 June 2010 13:18
İsrail, Gazze’de taş üstünde taş kalmamacasına, tam anlamıyla bir toplu katliam gerçekleştirdi…
O zamandan bu yana da, amansız bir ablukayı sürdürüyor…
Bu süre zarfında, İsrail’e hiçbir uluslar arası yaptırım uygulanmadı…
Türkiye, İsrail ile askeri tatbikatlar dahil, tüm ilişkilerine devam etti…
İki sene önceki vahşet karşısında hiçbir yaptırıma gitmeyen devletler, insani yardım konvoyuna yapılan bu saldırı karşısında da, üzüntülerini belirtmekten başka bir şey yapmayacaklardır…
Bu genel davranışın ışığında, Türkiye kesinlikle “atıl kurt” gazına gelmemeli ve tek başına anlamsız işlere kalkışmamalıdır…
İsrail’e savaş açacak herhangi bir ülkenin, ABD ile de savaşmayı göze alması ve bunun bilincinde olması gerekir…
Başbakan’dan bir fırça da, CANDAŞ ve YOLDAŞ’lara…
| 28 May 2010 15:03
Sayın Başbakan artık öyle bir duruma geldi ki, olumlu eleştirilere bile tahammül edemiyor. Sadece kendi kararlarının doğru olabileceğine inanmak ve düşüncelerini belirtmeye çalışan diğer insanları ve kurumları adeta düşman olarak görmek, sıradan bir yönetici için bile önemli bir sorundur…
Sayın Başbakan, meclis çalışmalarında diğer partilerden gelen önerileri, bırakın dikkate almayı, duymak bile istemiyor. CHP, MHP, BDP, hepsi kötü. Kendisini ve partisini eleştiren basın düşman, kendisinin hoşuna gitmeyen kararlar verebilen yargı organları hasım…
Bir tek, haklısınız Başbakanım, Allah uzun ömürler versin Başbakanım, çok yaşayın Başbakanım, emredersiniz Başbakanım’dan başka bir şey söylemeyen, o cesaretten yoksun yağdanlıklar iyi ve hoş insanlar…
Kader mi? Fıtrat mı? Yoksa Rus ruleti mi?
| 25 May 2010 15:26
Aşağıdaki paragraf 24.05.2010 tarihli Hürriyet gazetesinden.
ENERJİ Bakanlığı’nın yaptığı denetimlerde, özellikle özel maden ocaklarında tespit edilen önemli eksiklikler şöyle:*Ocak çalışanlarına kişisel koruyucular verilmiyor.*Acil çıkış kapısı yok, havalandırma manuel.*Ocaklarda hava ölçüm aleti yok.*Çoğu maden ocağının işyeri ruhsatı yok.*Metan gazı ölçüm aleti sürekli ocakta bulundurulmuyor.*Nefeslik baca havalandırma sistemi kurulmamış.*Acil kaçış planı yok.
Yukarıdaki maddeler enerji bakanlığının denetimlerinden. Muhtemelen burada söz edilmeyen birçok kusur daha vardır. Müfettişler bu eksiklerden birini veya birkaçını tespit ettiğinde yapılan ise, ilgili firmayı eksikliklerini 6 ay içersinde gidermesi için uyarmak.
Diyelim ki metan gazı ölçüm aleti yok ve firma uyarıldı. İşveren 6 aya kadar o aleti madene koyup çalıştıracak. Türkçesi, aynı şartlarda çalışmaya devam. Ondan sonra da, bu süre içinde metan gazı nedeniyle meydana gelebilecek ölümler, ihmal ve sorumsuzluk değil, kader veya fıtrat olacak. Üstüne, bu konuyu eleştirenler, olayı fazla abartmakla suçlanacak.
Seçilmeden akıllarını aldı…
| 22 May 2010 11:45
Kılıçdaroğlu, daha genel başkan seçilmeden AKP yönetiminin aklını aldı.
Ecevit’ten bu yana hiçbir siyasetçiye böylesine sevgi ile birlikte saygı duymamıştım.
Görünen o ki, özellikle kararsızlar ve AKP’ye oy verdiklerine pişman olanların gideceği adres belli olmuştur.
CHP genel başkanlığına seçildiği an, AKP’nin de bileti kesilmiş olacaktır.
Ezilen kitleler, yoksullar, işçiler, emekliler, etrafında kenetlenecekleri, sevgi ve saygı duyacakları bir lidere kavuştular. Hayırlı olsun.
Yalnız CHP’ye oy verenler veya CHP’liler için değil, tüm Türk vatandaşları için, din, dil, ırk gözetmeden çalışacak bir lider.
Maden işçileri savaşta mı öldü?
| 21 May 2010 09:41
Başbakan Zonguldak’ta ölen işçiler için “Bu işe girerken risklerini biliyorlardı.” dedi. Bu sözlerin arkasında nasıl bir gaddarlık ve acımasızlık var, tahmin bile edemiyorum.
Bu “Kardeşim burada ölüm tehlikesi vardı, işe girmeseydin.” demek değil mi?
Veya “Tehlikeyi biliyordun, burada ölüm tehlikesi olağan işlerden.” demek değil mi?
Maden işçilerinden bir kısmının orada öleceklerini bilerek çalıştırmak. Aslında öyle acı bir itiraf ki.
Bu açıklama, Başbakanın Türk halkına bakış açısını da ortaya koyuyor. İnsanların fütursuzca ölüme gönderilmesinde hiçbir sakınca görmüyor. Bunu gayet doğal karşılıyor. Neredeyse “Kardeşim neden öldünüz? Bak üretim durdu.” diyecek.
Deniz Baykal, CHP’yi sahipsiz bırakmayacakmış…
| 12 May 2010 17:14
CHP’nin Deniz Baykal’dan kurtulması şarttır. Hazır istifa etmişken, yeni bir başkan seçmenin tam zamanıdır.
Önümüzdeki seçimlerde, başkanın değil, tabanın, üyelerin, partililerin istediği kişileri CHP listelerinden aday gösterecek, gerçekten demokrat bir başkan.
CHP gurubunun, başkanın emir ve talimatlarıyla değil, kendi özgür iradeleriyle oy kullanan milletvekillerinden oluşmasını sağlayacak bir başkan.
Bu ülkenin, yoksulları, işsizleri, gelir düzeyi açlık sınırı civarında ve altında olan insanları, işçilerinin ve memuırlarının büyük bir kısmı, CHP’ye oy vermiyor.
Sosyal Demokrat olduğunu iddia eden bir parti için bundan daha acı bir şey olabilir mi?
İYİ Kİ YAZI İCAT EDİLMİŞ !
antiemperyal | 10 October 2009 15:41
C.Eren ÇELİKBoşuna demiyoruz kardeşim “Eller gider Mersin’e biz gideriz tersine” diye…
Bütün Dünya, 3G teknolojisine geçmiş, görüntülü konuşma devri başlamış, yakında neredeyse karşılıklı hologramlarla konuşulacak, biz “mektuplaşıyoruz”.
Yahu Başbakanımızın şair ruhlu olduğunu bilirdik de nostaljiyi bu kadar sevdiğini bilmezdik. Halbuki o ne ince ruhlu, o ne kibar, o ne ince bir tavır öyle…
Koskoca Başbakanımız, hem de “Kasımpaşalı” Başbakanımız almış eline kağıdı kalemi, ana muhalefet partisi liderine “mektup yazmış”. Merak ediyorum içine kurutulmuş gül falan da serpiştirmiş midir acaba ?
MEYDANLAR SUSMAZ
antiemperyal | 05 October 2009 09:35
C.Eren ÇELİK
Lafı evelemeye gevelemeye, öte yana beri yana çevirmeye hiç gerek yok. Doğan Grubu’na son kesilen vergi cezası tamamen siyasi, tamamen hesaplı kitaplı olarak verilmiş bir cezadır. Açıktır ki AKP iktidarı yeniden dizayn etmeyi hesapladığı medyada Aydın Doğan’a hayat hakkı tanımamayı kafasına koymuştur.Ancak sorun çok daha büyük bir sorundur. Öyle Tayyip Erdoğan-Aydın Doğan sorunu, yahut bir grubun yok edilmesi falan gibi bir sorun değildir. Bugün gelinen noktada Doğan Grubu’na verilen vergi cezası resmi olarak uygulandığı gün bu ülkede basının özgür biçimde yazı yazabilme devri tamamen sona ermiş olacaktır. Ha AKP’nin istediği de budur zaten, bu nedenle basının bu hale düşecek olması onları hiç mi hiç enterese etmez.Kimse kimseyi kandırmasın. Böylesi büyük bir ceza ve tasafiye operasyonun ardından hiç bir patron -ki o zaman yandaş medya dışında geriye zaten Ciner ve Karamehmet kalıyor- kalkıp da gazetelerinde yahut televizyonlarında iktidarı eleştiren yazılar yazdırıp,programlar yayınlatmaz.Patronlar köşe yazarlarını, genel yayın yönetmenlerini önce kibar dille uyaracaklar sonrasında burnunun dikine gidenleri de kapının önüne koyacaklardır.Bu hareket, bu davranış biçimi AKP iktidarının ruhsal bozukluğunu da ortaya koymaktadır. “Herşeyi en iyi ben bilirim”, “Her şeyden en iyi ben anlarım”, “Ben yapıyorsam mutlaka doğrudur” şeklinde bir megalomanianın içerisinde, kendisine en ufak bir eleştiriyi bile hazmedemeyen, kendisine bağırıp çağırmaktan başka yapabileceği hiç bir şey olmayan gariban vatandaşını bile azarlayarak hakir gören böylesi bir yapının Türkiye’yi yönetmesi çok hazindir.AKP, aslında bu vergi cezası ile , Ergenekon Davası ile başlattığı “Korku İmparatorluğu” projesine çok önemli bir tuğla daha daha yerleştirmektedir. Düşünsenize öyle bir ülkedesiniz ki iktidara muhalifsiniz ama bunu açıkça söylemeye çekiniyorsunuz, çünkü içeriye alınmaktan, aylarca hapis yatmaktan ve hatta belki orada ölmekten korkuyorsunuz.İşte Ergenekon Davası ; yaratılmak istenen “Korku İmparatorluğu” için mutlaka gerekli olan bu pisikoloji için gerekli zemini hazırladı. Muhalif seslerin çoğu susturuldu, insanlar sindirildi.Bu vergi cezası ise Ergenekon süreci içerisinde hala sinmeyen, hala muhalif tavır takınan, hatta bunu gazetelerindeki köşelerinden, televizyon programlarından yaparak daha da kitleselleştiren kişilere karşı uygulanıyor. Dolayısı ile onların bağlı bukunduğu medya grubu cezalandırılıyor. Aslında bu kişiler üzerinden topluma da mesaj veriliyor: “Bakın muahlif olan, eleştirenlerin sonu böyle. En ufak eleştiri bile duymak istemiyoruz”Doğan Grubu’nun tasfiyesi sadece bir medya grubunun tasfiyesi olsaydı binlerce insanın ekmeğinden olması nedeni ile bile “önemli” bir olay olurdu ancak bu tasfiye, ülkede basını hizaya getirme, kontrolüne alma, tek sesliliğin adımlarını atmaya başlama noktasındaki siyasal bir planın parçası haline getirildiği içindir ki artık sistem için “hayatiyet” arz etmektedir.Bu vergi cezasının uygulandığı gün bu toplumu yöneten ve yönlendiren pek çok güç odağının o ana dek direnselerde o andan itibaren diz çöküp kayıtsız şartsız biat edecekleri açıktır.İşte o biatlardan sonra süreç içerisinde ortaya AKP’nin “azınlık tiranlığı” çıkacaktır ki; bunun sonuçlarını tasavvur dahi etmek istemiyorum.Ancak Başbakan bilmelidir ki; köşeleri boşaltıp, ekranları karartabilir.Ancak taşkın meydanları susturmaya ve öfkesini dindirmeye tarihte hiç bir iktidarın, hiç bir tiranın yahut hiç bir hükümdarın gücü yetmemiştir.Meydanları sustaramazsınız sayın Başbakan…
Başbakan Beverly Hills’deki bu mağazayı görmesin…
uykusuz kutup ayisi | 23 August 2009 17:20
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12331314.asp?hid=12331850