bildirgec.org

psikolojik gerilim hakkında tüm yazılar

Kapı / Süleyman Kaçak

kahramancayirli | 17 October 2011 14:12

Kısa film, çok az diyalogla çok kısa sürede bir hikayenin yoğun biçimde anlatılmasına dayanan bir sinema biçemi. Zamanı ve sahne düzenlemelerini etkin kullanmak önemli. Kısa filmde psikolojik gerilimi deneyen keyifli bir örnekle karşılaşınca uzun zaman sonra burada yeni bir yazı yazmak istedim. Bahsi geçen filmimizde diyalog yok, ki kısa film takipçileri kısa filmlerin büyük kısmında replik olmadığını ya da çok az replik olduğunu bilirler. Ana akım sinemada olduğu üzere hikaye büyük büyük anlatılmaz, izleyicinin çabası talep edilir, zaten genel olarak da kısa film, sanat sinemasına daha yakın durur. Kısa süre içinde hikayenizi bol bulamaç diyaloglarla izleyiciye aktarmaya çalışırsanız, basit kalır filminiz.

Bu kısa filmin olumlu noktalarından bir diğeri, kameranın yerleştirildiği noktalar ve sahne düzenlemeleri (mizansen). Sabit plan yok denecek kadar az, genellikle çerçeve hareketli, bu seçimin anlatılan karakterin ruh haliyle paralel olduğunu düşünebiliriz. Neredeyse tüm korku / psikolojik gerilim filmlerinde müzik, korkutucu unsurların başında gelir, oysa burada fazladan müzik kullanımı yok, zira mekanların kendi sesleri gayet ürpertici.

Sonu Tahmin Edilemeyen Filmler

pozitron | 20 April 2011 17:24

İzlediğim filmler arasında, sonunu tahmin edemediğim filmleri paylaşmak istedim. İzlemek isteyenler olabileceği için, bunların arasında en beğendiğim filmleri kısaca anlatmak istiyorum.

ORPHAN (EVDEKİ DÜŞMAN)

ORPHAN (2009) ABD, Almanya, Fransa, Kanada
ORPHAN (2009) ABD, Almanya, Fransa, Kanada

Film, şimdiye kadar izlediğim filmler arasında, sonuna en çok şaşırdığım filmdi. Filmi izlerken sonunun bu şekilde biteceğini tahmin etmek çok zor. Konusuna gelince; Kate (Vera Farmiga) ve John (Peter Sarsgaard), doğmamış çocuklarının ölümü nedeniyle sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunları aşmak için bir çocuk evlat edinmeye karar verirler. Gittikleri yetimhanede Esther (Isabella Fhurman) adındaki küçük bir kız onları çok etkiler ve onu yanlarına almaya karar verirler. Ama filmin afişinde de yazdığı gibi Esther’de bir sorun vardır. Zamanla Kate, Esther’in sevimli maskesi’nin altındaki gerçeği görür. Eşine ve çevresindekilere onun gerçek yüzünü göstermeye çalışır. Eğer izlemediyseniz gerçekten tavsiye edeceğim bir film.

A tale of two sisters (karanlık sırlar)

duygu bircan | 15 September 2010 13:24

Kore yapımı bir film olan “a tale of two sisters”in orjinal adı “Janghwa, Hongryeon“. janghwa kırmızı gül, hongryeon ise kırmızı lotus demektir. Filmin baş rolündeki 2 kız kardeşin isimleri su-mi ve su-yeon dur. su-mi gül, su-yeon ise lotus anlamında gelmektedir. filmin ismi ve karkater isimleri arasında güzel bir bağlantı kurulmuş, ama ismi ingilizceye çeviren şirket filmin anlattıklarından o kadar uzaktır ki, “a tale of two sisters” gibi basit ve baştan savma bir isimle gösterime sokar filmi. Film Türkiye’de de aynı müameleyi görüp “karanlık sırlar” ismiyle gösterime girmiştir. Filmimiz şaşırtmacalı bir sona sahip. Korkudan ağlatacak kadar korku öğesine, üzüntüden kahredecek kadar da drama sahip. Bir aile dramından ötesi, ailesinin başına gelenler yüzünden delirmiş bir kızın psikolojisi filmin özeti olabilir. Film iki kız kardeşin hastahaneden çıkıp babalarının yeni evlerine gelmeleriyle başlar. Babaları artık yeni birisiyle evlidir ve üvey anne kötü kalpli bir insandır. su-mi kardeşi su-yeon’ı kötü kalpli üvey anneden korumak için her şeyi yapar. Psikolojik gerilim seven herkesin kesinlikle görmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kusursuz Yabancı / 2007 (Perfect Stranger)

ozlavinya | 16 December 2009 16:06


Resmi Site


Bruce Willis
(Harrison Hill) ve Halle Berry (Rowena Price) başrolleri paylaştığı film baştan sona soluksuz izlenecek bir film.

Rowena öldürülen çocukluk arkadaşı Grace‘in öldürülme nedeninin peşine düşen dalında uzman bir araştırmacı gazetecidir. Bruce Willis’in çapkın, zengin ve evli bir karakteri canlandırdığı 109 dakikalık filmin 100 dakikasına kadar kimse gerçekleri öğrenemeyecek.

Ölen arkadaşının Harrison Hill ile yasak ilişkisi olduğunu öğrenen Rowena, şüphelendiği Harrison Hill’i zaafından faydalanarak yakalama peşindedir. Bunun için teknoloji kurdu olan meslektaşı Miles Haley’in de (Gıovanni Ribisi) yardımıyla; Grace’in ortaya çıkarttıkları e-postaları ile Harison Hill’e şantaj yaptığını öğrenir. Katilin Harison Hill olduğu konusunda artan şüpheleri bu şantaj ile alakalıdır. Harison Hill’in patron olduğu şirketlerden birinde Katherine kimliği ile işe başlar daha sonra da Veronica adı ile Harison Hill’e sanal sevgili olarak ulaşır.

Tek şüpheli Harison Hill iken, Rowena iki şüpheli isme daha ulaşır. Bunlardan biri kendisine cinayetin çözümü için elinden geldiğince yardımcı olan iş arkadaşı Miles Haley’dir çünkü Grace ile çok uygunsuz fotoğraflar eline geçmiştir, diğer kişi ise; kendisini Grace ile aldatan Rowena’nın eski nişanlısı Cameron(Gary Dourdan)dır.
Kafası karışan Rowena neye inanacağını şaşırmış durumdadır.

Katil Kim?lik : ”(Identity) Kimlik”

gorcun | 12 May 2009 09:18

Identity
Identity

Identity(Kimlik), yağmurlu bir gecede fırtınadan dolayı çeşitli şekillerde gidecekleri yere varamayıp bir motel’de toplanan 10 kişinin hikayesini anlatıyor. Yakaladığı suçluyla olan polis (Ray Liotta), profesyonel bir fahişe olan Paris (Amanda Peet), çocuk bekleyen genç bir çift, küçük çocukları olan bir aile, işini bırakmış eski bir polis olan limuzin sürücüsü, (John Cusack) bir aktrist ve motel sahibi gibi aralarında fazla bir bağ bulunamayacak türden insanların buluştuğu motel’ de yavaş yavaş kaybolan insanlar ve işlenen cinayetler sonucu işler fazlasıyla karışır.

Identity
Identity

Gruptakiler olayı araştırmaya başlarlar. Bu sırada Dr. Malick (Alfred Molina) bir hastasıyla ilgili olayın yeniden gündeme gelmesiyle, acil bir toplantıya çağrılır. Toplantıda öğreneceği şeyler hem Dr. Malick’ in hastasıyla (Pruitt Taylor Vince), hem de motelde yaşanan geceyle ilgili şeyleri gün ışığına çıkaracaktır.

Lakeview Terrace

queennothing | 27 February 2009 13:14

Stephen King‘in “2008’in en iyi filmlerinden biri” olarak tanımladığı “Lakeview Terrace“, Samuel L. Jackson‘ın ‘obsesif’ performansı ve ‘zenci kadın – beyaz erkek evliliği’nin tüm duygusallığı ve getirdiği ağır sorumluluğu başarıyla yansıtan Patrick Wilson ve Kerry Washington ile 2008’in en iyi psikolojik gerilim filmlerinden biri.

Amerikalı yönetmen Neil Labute‘nin David Loughery‘nin hikayesinden uyarladığı “Lakeview Terrace“, Samuel L. Jackson, Patrick Wilson ve Kerry Washington gibi üç önemli isimden oluşmasına karşın, Türkiye’de gösterime girmedi.

Zenci – beyaz kavgasından fazlası olan “Lakeview Terrace“, üzerinde durmuş olsa bile ‘ırkçılık‘ kavramını akıllara pek getirmiyor.
Kişisel sorunlarıyla koyu ten rengi arasında bir orta nokta yakalayamayan Abel‘in, karşı villaya yeni taşınan çift arasındaki ‘renk farkı’na olan takıntısı, aslında geçmişine dayanıyor.

sizin yönetmeniniz kim?

kahramancayirli | 30 January 2009 13:17

çok genç çok usta...
çok genç çok usta…

2002 yılında çektiği signs (işaretler)’a tek kelimeyle bayılmıştım. 2004 yazdığı the village (köy)’ı ise anlamamıştım, arkadaşımın filmin peşinden yaptığı yaklaşık yirmi dakikalık açıklamadan sonra anlayabilmiştim filmin vermek istediği mesajları. son olarak 2008 yapımı the happening (mistik olay)’ı da izleyince shyamalan’ın genç bir usta olduğuna hükmettim. psikolojik gerilim filmi, mistik olay ama yine filmin konusundan dahi söz etmek istemem zira konu hakkında kuracağım her cümle filmin büyüsünü eksiltebilir. yönetmen 1970 hindistan doğumlu, birçok yönetmen onun yaşındayken ilk filmini çekemezken 1992’de praying with anger ile başlayan yolculuğu 1998’de wide awake, ertesi yıl the sixth sense (altıncı his), 2000’de unbreakable ile devam etti. velhasıl üretken bir sinemacı var karşımızda. 2006da çekilen lady in the water’ın da adını analım burada. lafı çok dolandırmayalım bu türün genç bir ustasıyla karşı karşıyayız, bize kalansa peşinden filmlerini izlemek, keyif almak. kurduğu atmosfer, oyuncu yönetimi, görsel detaylar hepsi çıtanın üstünde, hepsi iyi. atlanmamalı.

Baby Blues (Loğusa)

queennothing | 22 January 2009 10:28

Baby Blues‘, psikolojide ‘doğum sonrası depresyon hali’ diye tanımlanmaktadır. Loğusa durumunda bulunan yeni annelerde görülen bu depresyon çeşidi, ‘aşırı dıuygusallık’,’duyarsızlık’, ‘ağlama ve titreme nöbetleri’, ‘hayatı sorgulama’ ve ‘çocuk sesinden rahatsız olma’ gibi bunalım halleriyle kendini gösterir.

Türk Edebiyatı’ndan Yazar Elif Şafak‘ın “Siyah Süt” adlı kitabı, ‘baby blues’ depresyon haline bir örnek olarak gösterilebilir. (Kitap, Şafak’ın doğum sonrası yaşadıklarını anlatıyor.)


Colleen Porch
, Joel Bryant gibi iki başarılı oyuncunun rol aldığı 2008 yapımı “Baby Blues” adlı filmin konusu şöyle;

The Brøken

brum | 25 December 2008 17:22

The Brøken Poster
The Brøken Poster

Psikolojik gerilim türünde olan The Brøken‘nın konusu, sürekli kâbus gören bir kadının sokakta kendisini görmesiyle daha da akıl almaz bir durum almasıyla beraber, neler olduğunu anlama çabalarını anlatıyor.
Baş rolünde “Terminator: The Sarah Connor Chronicles” den tanıdığımız Lena Headey oynuyor.

Filmden bir kare
Filmden bir kare

En iyi sinematografi ödülünü kazanmış ve en iyi film dalında da aday olan filmin fragmanını buradan seyredebilirsiniz…

The Brøken
The Brøken

Beyza’nın Kadınları

queennothing | 12 July 2008 14:53

1992 yılında ilk sinema filmi “Denize Hançer Düştü”yü çeken Mustafa Altıoklar, “Ağır Roman”, “Asansör”, “O Şimdi Asker”, “Banyo” gibi bir çok başarılı yapıma imza attı.“’Tıp fakültesinden mezun olmuşsun, neden sinema?’ diye sorulunca cevabım; ‘Ben hayatımın röntgen filmini çekiyorum’ oluyor.” diyen Altıoklar, 2006 yılında Türk sinemaseverlerle paylaştığı “Beyza’nın Kadınları” adlı sinema filminde de başarısını bir kez daha kanıtlamış oldu.
Filmdeki müzikler, Fahir Atakoğlu’na ait. Sezen Aksu’nun da “Beyza” adlı şarkısının bulunduğu albüm, 2006 yılında “Ateş Müzik” etiketiyle piyasaya çıkmıştı.