bildirgec.org

psikoloji hakkında tüm yazılar

sana gül bahçesi vadetmedim…

kahramancayirli | 04 November 2009 12:02

kitapokuyoruz.com adresinden alınmıştır.
kitapokuyoruz.com adresinden alınmıştır.

Arkadaşım telefonda “herkes ünlü olmak istiyor aslında” dedi. Sahiden de öyle herkes albüm yapma, oyuncu olma velhasıl bir şekilde “görünür olma” peşinde. Tüm bunların iki sebebi var dedim arkadaşıma. 1. Özal. 2.Oniki Eylül. …

media.us.macmillan.com adresinden alınmıştır.
media.us.macmillan.com adresinden alınmıştır.

Çok yazıldı, çizildi bayat konu artık. Kolay yoldan köşe dönme meseleleri 80lerle birlikte yeşillenen bir mesele. Giderek de büyüyor, serpiliyor. 80lerin çocukları büyüdük şimdi 30larımıza yaklaşıyoruz.

Yüz haritaları karışan kadınlar

kahramancayirli | 24 October 2009 13:41

Yüz haritaları karışan kadınlar
Kahraman Çayırlı

seslendirme.org adresinden alınmıştır.
seslendirme.org adresinden alınmıştır.

40lı yaşlarına erişen kadınların yüzlerine bakamaz oldum. Zira aynı korkunç ifade var çoğunda. Kırışık yok, göz altı denen yer kaybolmuş, yüz deseniz gerginlikten kopmak üzere bir deriden müteşekkil. Orta yaşta kadınlarımızın bile yüz haritaları çoktan karıştı. Anlamlı, oynanmamış bir yüze rastlamak için epey uğraşmamız gerekecek belli ki bundan böyle.

imageshack.us adresinden alınmıştır.
imageshack.us adresinden alınmıştır.

Peki neden? Savaşa mı hazırlanıyor bu kadınlar? Yaşlılık, savaşılması gereken korkunç bir son olarak mı kodlandı zihinlerimizde? Üstelik sonu da yok. Eninde sonunda kırışıklar yerleşmeyecek mi yüzlerimizin muhtelif yerlerine?Aynı kadınlara uzaktan bakarsanız pek sorun yok aslında. “Canım acayip gençleşmişsin” “Her sabah aç karnına iki domates yiyeceksin, bütün gün elimde su şişesi ile geziyorum.” Tamam, biz de yedik zaten. Sahiden korkuyorum bir gün o yüz derileri kopacak, altından yepyeni insanlar çıkacak!Ve yüzlerdeki bu ifadesizlik çoktan bir moda vaziyetine erişmiş durumda, insanlar bu uğurda ev, araba satıyorlar (pardon, kriz mi vardı buralarda). Genç ve güzel görünmeyi öylesine soktuk ki insanların zihnine çeşitli medya araçlarıyla, insanlar yaşlanmaktan, kilolu görünmekten, çirkin görünmekten korkar oldular. Oysa sağlıklı olmak değil mi aslolan? 50 santim beli olan insan beslenme yetersizliğine gark olmaz mı eninde sonunda?İnsan kırışıklarıyla, zamanın yüzüne, vücuduna bıraktığı izlerle güzeldir. Kat edilen yolların, varılan noktaların emareleridir, yüzdeki her çizgi, germeye çalıştığımız her kırışık. İnsan bedeni, anlamlarıyla güzeldir. İstediğiniz kadar gerilsin deriniz, yüzünüzün hiç olmazsa bir yeri muhakkak haber verecek eski günleri. O zaman daha kötü görünmeyecek misiniz? O anlamlı, derin bakan gözler, 20 yaş gerginliğindeki derilerde nasıl da yabancı ve korkak görünüyorlar oysa.Bu ifadesiz, gergin yüzler bir savaş açtıysa yaşlı görünmeye; ben de aksi istikamette bir savaş başlatmak isterim. Sağlıklı, anlamlı görünmektir aslolan; kopma gerginliğinde, robot ifadesizliğinde derilerle gezmek değil. Şık caddelerde korkar oldum kadınların yüzlerine bakmaktan. İfadesizleşmiş, anlamsızlaşmış deri yığınları sardı, sarıyor her yanı…

yaşam koçluğu nedir?

nazokiraze | 20 October 2009 12:10

Son yıllarda revaçta olan bir meslek var bunun adı yaşam koçluğu.

Nedir yaşam koçluğu, kişinin gelecegini, kariyerini, ilişkilerini kurgulayan bir yardımcı (menejer gibi), özgüven sorunu olan, sağlık problemine sahip veya hedefine ulaşmak için gerekli destegi bulamayan olan kişilerin, bu sorunların hiçbirine sahip olmayanların bile sık sık yanlarında olmasını isteyebilecekleri bir yardımcı.

Yaşam koçunu kabullenmenin öncelikle çok kolay olmadıgını belirtmek gerekir (benim kendi düşüncem) kusurların, yanlış yapılma ihtimallerinin,kendinize bile söylemeye cesaret edemeyeceginiz şeylerin bir başkası tarafından açıga çıkarılıp size belirtilmesi , hedeflerinizdeki şeylerin değil de aslında gerçek yetenek, korku, özellik veya arzularınızın ortaya çıkarılması, bir karar alırken alternatif başka bir kararın veya planın daha olması ne kadar kabullenilebilir, kendinle ilgili yeni bir bakış açısı gibi birşey.(‘yaşam koçu’yla keyifli hayat)

Öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmanın yolları

NLPMaster | 12 October 2009 13:01

öğrenilmiş çaresizlikten kurtulma yolları
öğrenilmiş çaresizlikten kurtulma yolları

Öğrenilmiş çaresizlik başarısızlık nedenlerinden birisidir.
Okul başarısı, iş başarısı gibi pek çok konuda başarsısızlığa neden olan bu pisikolojik terimi öğrenerek iş hayatında başarılı olmanın yolları için bir adım atabilirsiniz. Genç Gelişim dergisi sitesinde yer alan bu yazıyı çok beğendim. Bakmak isterseniz burada: öğrenilmiş çaresizlik

SUSMA…

| 29 September 2009 17:36

Şen şakrak programlardan sonra Seda Sayan’nın ‘Susma’ adlı yeni TV Programındaki yeni tiplemesi ne kadar gerçek? Seda Sayan, mahkeme salonunu andıran sahnesi ve hakim pozları ile nereye gidiyor? Yeni imajlı Seda Sayan, yaptığı program ile kimlere ulaşıyor ve gerçekten ulaşabiliyor mu?

Bu tür toplumsal sorunları lanse eden programlar ne kadar doğru yapılıyor?

Tamamen tartışma konusu olan bu tür televizyon programları, hangi ölçüye dayanarak doğru yapılıyor?

Hangi ölçüde kontrol ediliyor?

Çoğul Diller ve Çoğul Kişilikler

absynthe | 13 September 2009 13:05

http://www.leadingvirtually.com/wp-content/uploads/2009/02/multiple_identities1.jpg
http://www.leadingvirtually.com/wp-content/uploads/2009/02/multiple_identities1.jpg

Çocukken kardeşim ve kuzenimin bir araya gelmesine dayanamazdım. Kuzenimle birlikteyken tamamen değişiyordu kardeşim, yürüyüşü, davranışları… Özellikle de konuşması… Sanki bizden farklı bir dil konuşuyorlardı ve bu beni kardeşimden uzaklaştırıyordu, kardeşimle paylaştığım dilden. Bunun nedeninin kuzenim olduğunu düşünürdüm hep, ama teyzem de kuzenimin ne kadar değiştiğinden şikâyet edince bu kullandıkları dilin yalnızca birlikte olduğu zamanlara has olduğunu anladım.Onlarınki iki kişilik bir topluluktu, ama hepimizin kullandığı çoğul dillerin ve bunların getirdiği çoğul kişiliklerin bir aynasıydı aslında.

aft, deprem ve araba kullanan kadınlar

kahramancayirli | 21 July 2009 10:01

mimdap.org adresinden alınmıştır.
mimdap.org adresinden alınmıştır.

Bu aft olayları çok fena. Şu an bir tane bademciğim yakınlarında, bir tane de sol yanağımın üst tarafında olmak üzere, kocaman iki aft var. Yemek yedirmiyor, yutkundurmuyor. İki gündür sabah akşam portakal suyu içmeye çalışıyorum, inşallah fayda eder.
Aftlar ilk kez üniversitedeyken rahatsız etmeye başladı beni. Kış aylarında özellikle, biri geçmeden yenisi çıkar, beyaz beyaz, kabus gibi, geçmek bilmezlerdi, yemek yediğime pişman ederlerdi. O zamandan beri senede 50 tane aft çıkıyor sanırım ağzımda..Aftların hastalık hastası olmamda rolü büyük. Bir ara her hafta iki doktora görünür, en az iki kan testi bir tane de büyük (endoskopi vb.) tetkik yaptırırdım..

emlak.mynet.com adresinden alınmıştır.
emlak.mynet.com adresinden alınmıştır.

Güneş tutulmasının kan kardeşi büyük depremler. Yine güneş tutulmasından söz ediyor insanlar, umarım bu kez peşinden yıkıcı bir deprem olmaz, dünyanın herhangi bir yerinde.
Motor meselesinden sonra trafiği daha iyi gözlemleme fırsatı bulabiliyorum. Ayrımcılık türü mevzulara kesinlikle karşıyım ama trafikte bir erkeğin kullandığı aracın seyri ile bir bayanın kullandığı aracın seyri kesinlikle ayırt ediliyor. Kadınlar daha kötü araba kullanıyor demiyorum, ne kötü kullanan erkekler, ne güzel kullanan bayanlar vardır muhakkak, hak geçmesin.
Büyükşehirlerde görünmez sınırlar var. Diyelim Mavişehir gibi lüks bir semtte geziniyorsunuz, on-onbeş saniye içinde kendinizi bambaşka bir sosyo-kültürel mekanda bulabiliyorsunuz. Aynı durum Istanbul’da da var. Çok zengin-çok fakir semtler birbirine geçişmek üzere, çok yakınlar ve de çok uzaklar. İnsanların kullandığı sözcüklerden, üzerlerindeki kıyafetlerden, hatta dükkanlara verilen adlardan bile okuyabilirsiniz bu durumu.

SUSUZ YAZ’DA BİREYCİLİK VE YALNIZLIK

admin | 06 July 2009 11:55

1960’LAR METİN ERKSAN SİNEMASINDAN MODERNLİK GÖRÜNTÜLERİ: SUSUZ YAZ’DA BİREYCİLİK VE YALNIZLIK
Kahraman Çayırlı

Yardımlarından dolayı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü Sinema Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doçent Dr. S. Ruken Öztürk’e çok teşekkür ederim..

1990’lı yıllarda Türkiye’de bir toplumsal/kültürel aktivite olarak film izlemenin anlamı ve izleyici profili kökten değişime uğramıştır. Eğitimli, orta sınıflara hizmet eden bir sanat biçimine dönüşen sinema, özellikle 1960’larda alt ve orta sınıf ailelere hitap eden bir eğlence türüdür. Artık yılda iki elin parmağını geçen sayıda film yapılamazken, bahsettiğim Yeşilçam döneminde bu rakam 200’ü, hatta 70’lerin başında 300’ü bile bulmuştur. Fakat nicelik gözümüzü boyamamalı, zira bol bol çekilen bu filmlerin büyük kısmı birbirlerinin kopyası gibidir ve sinemamıza yeni hiçbir şey getirmemişlerdir.Yeşilçam, 1950’li ve 60’lı yıllarda tam anlamıyla altın çağını yaşamış; 70’li yılların ilk yarısına dek “aile eğlencesi” olma özelliğini korumuştur. Salon komedilerinin, genellikle kan davası temalı köy filmlerinin ve melodramların yaygınlaştığı 1950’li yılları, Gecelerin Ötesi (Metin Erksan,1960) filminin öncülüğünü yaptığı “toplumsal gerçekçilik” akımına mensup filmler izler. Bu akımın filmleri, sinemanın eğlendirici işlevine hizmet etmek yerine halkın yaşadıklarını olduğu gibi, sade bir üslupla beyazperdeye yansıtır.Bu makalenin temel iddiası ağırlıklı olarak 1960–65 yılları arasında varlığından söz edilen toplumsal gerçekçi sinema akımının bir parçası olarak Metin Erksan sinemasının “bireycilik” ve “modern bireyin yalnızlığı” temaları etrafında biçimlenmiş olduğudur. Bu çerçevede makale, Metin Erksan’ın 1963 yapımı Susuz Yaz’ının modernlik ve modernliğin görünen sonuçları temelinde kültürel çözümlemesini yapmayı hedeflemektedir. Yazının ilk bölümü, “modernlik” ve “bireycilik” kavramlarının Türkiye’de geçtiğimiz yüzyılda yaşanan toplumsal dönüşüm bağlamında tartışılmasına ve 1960’lı yıllardaki Metin Erksan Sinemasının bu bağlantı çerçevesinde genel hatlarıyla tanımlanmasına ayrılmıştır. Susuz Yaz’da suyu ve tarladaki korkuluğu “bireycilik” kavramı etrafında irdeleyen ikinci bölümün ardından son bölüm bir toplumsal kurum olarak aileyi tanımlamakta, modernliğin mahremiyeti ve aileyi nasıl dönüştürdüğünü ele almaktadır.

Öss İçin Geçmiş Olsun Demek İsterdim YÖK İzin Vermedi

geceyazankedi | 18 June 2009 21:22

Bir ÖSS derdinin de bittiğine şahit olduk. Kalp krizi geçiren arkadaşlarımı dahi düşündüğüm zaman anlıyorum ki büyük bir yükün altından kalkmışız. Ne kadar büyük bir komedidir bilmiyorum ama ucuz hastalıklarım da oldu bu ağır yükün altında bir ömür sürecek olan. Güvensizlik, kendine dair kayıplar ve dahası…

Diliyorum ki yeni nesil bunun yine bu coğrafyada yaşanması zorunlu olan bir olgu olduğunu anlamış ve aslında o kadar önemli bir mevzu olmadığını çözecek zihne ulaşmıştır. Keza hayat en dipte olanı tepeye taşıyabilen, en tepede sandığımızı da aslında ömrü boyu bodruma kilitleyebilen bir yapı. Hayat onların hikayelerini yazdı biz gözlerimizi kapamayı seçtik. ÖSS’den çıkan arkadaşlarıma ve geleceğinde bir yerde onu barındıranlara tavsiyem odur ki gözlerinizi açın.