bildirgec.org

politika hakkında tüm yazılar

üç konu hakkında HERKES KONUŞUYOR FUTBOL,DİN VE SİYASET!

emrenet | 04 September 2009 16:12

Aşağıda Prof Dr Resul izmirli’nin bir yazısını sizlerle paylaşmak istedim lütfen zaman ayırıp okuyun ve görüşlerinizi eksik etmeyin,insanların gerçekten ne düşündüğünü gerçekten (bir öğretmen olarak) çok merak ediyorum ve önem veriyorum…
Çağdan çağa savrulanlar

İnsanlık tarihi kendi mecrasında akar gider. Bu macerayı takip edebilmek için insanoğlu bu akışı belli dilimlere ayırmaya, bu dilimlerdeki olayları kıyaslayarak olan biteni daha yakından izlemeye çalışır. Mesela taş, demir, tunç vs. devirleri gibi. Devletlerin doğma, büyüme, duraklama, gerileme dönemleri gibi. Bu ayırımlardan biri de avcılık-toplayıcılık, tarım, sanayi, bilgi çağları tarzında dönemlere ayırarak değişimi elle tutulur hale getirme çabaları olmuştur. Aslında bu ayırım genel eğilimi göstermeye yaramaktadır. Çünkü dünyayı şu an için bu kriterlere göre değerlendirirsek bu çağların hepsine örnek teşkil edecek toplulukları görmek mümkündür. Daha geçenlerde Amazonlar’da ilk defa keşfedilen insan topluluklarını görmüştük. Hani mızrağıyla helikopterlere karşı kahramanca karşı duranlar.
Tarım çağı denilerek sanayi ve hele bilgi çağına göre geri bir dönem olarak kabul edilen dönemlere yakından baktığımızda bunun hiç de böyle olmadığını görmek mümkündür. Mesela o çağlarda Çin’de, Mısır’da, Hindistan’da, Buhara-Semerkant ekseninde, Anadolu civarında, Endülüs’te, Meksika’da, Şili’deki insanların yakaladıkları maddî ve manevî seviyeye, bilgi çağında ulaşabilen toplumlar var mıdır? Bugün Çin kültürünün izlerini taşıyan Pekin-Olimpiyat Oyunları Açılışı’ndaki ihtişamı hatırlayın. Ya da bırakın üç bin yılı on sene dayanacak mumyalar yapın, Endülüs’te göze katarakt ameliyatı yapıldığını düşünün. Daha olmadı İstanbul Cağaloğlu’ndaki Başbakanlık Arşivlerinde Osmanlı’nın kurduğu Arşivleme Sistemini inceleyin.
Bütün bunlar tamam. Ama sun’i de olsa yine de bu dönemlerin her birinin hayat tarzları, paradigmaları, sosyal değerleri ve yargıları farklılıklar gösteriyor. Bu arada bir dönemin yönetim tarzı da diğer dönemde geçerli olmayabiliyor. Çağlar arası geçişlerde en önemli problem de yeni girilen çağın gerektirdiği yönetim tarzlarını algılayıp uygulayabilmek oluyor. Özellikle tarım çağından sanayi çağına geçiş eskiye nazaran hızlı olmuştu. Sanayi’den Bilgi Çağına geçiş ise daha hızlı ve sancılı oluyor. Bazı ülkeler sanayi çağını tam idrak edemeden bilgi çağıyla baş etmek zorunda kalmaktalar. Tarım çağının “Ağalık Paradigmasıyla” sanayi çağının problemlerine çözüm bulmak zor iken, bu kafayla bilgi çağıyla baş etmek çok daha zor olmaktadır. “Halis Ağa” ve benzerlerinin problemi bu olabilir mi sizce de?

Web based politika oyunu: eRepublik

Loxias | 15 June 2009 20:50

eRepublik
eRepublik

eRepublik, web browser üzerinden oynayabileceğiniz politika, savaş üzerine kurulu bir strateji oyunudur. Oyunda ülkenizin sanal vatandaşı olabiliyorsunuz. Gerçek siyasi uygulamalar gibi, darbelerden, hortumlamalara herşeyi yapmak mümkün. Gazeteler, organizasyonlar kurabilir, siyasi partiler yönetebilirsiniz. Vatandaşların oyları ile başkan seçilebilir, savaşlar açabilir, vergileri düzenleyebilir, anlaşmalar yapabilirsiniz. Askeri gücünüzü geliştirip askere katılabilir, ülkeniz işgal altındaysa ayaklanmalar, direniş savaşları çıkarabilirsiniz.

nereye

taha3045 | 02 June 2009 12:52

Cumhuriyetin ve demokrasinin en büyük dayanaklarından biri olan laiklik ne derece doğru uygulanıyor buna tarafsız olarak inanan varmı? Laiklik karşıtı gibi görünen insanlardan bahsetmiyorum, laiklik laiklik diye ses yükselten kesimin istedigi laiklikten bahsediyorum.Elbette işin içinden çıkamayız bunun.Olması gereken laikligi her kesimin (dinci,antilaik,laik) aşırı uç sınırlarından kurtarmak ve vicdan,din ve düşünce özgürlügünü olması gerektigi gibi yaşatmaktır.Tam anlamıyla laiklik budur,bu olmalıdır ancak o şekilde saygınlık kazanılabilir. Aşırıya kaçmadan yasalara uyarak (yasaların adil oldugundan emin olunmalı) herkes dini inancını, siyasi fikrini yaşayabilmelidir.

Gazetelerimizin ataerkil köşeleri

kahramancayirli | 28 May 2009 13:08

Gazetelerimizin ataerkil köşeleri
Kahraman Çayırlı

Farkında mısınız, gazetelerimizde kadın köşe yazarı yok. Yaklaşık sekiz yıldır Radikal gazetesi ve eklerini düzenli olarak takip ediyorum. Perihan Mağden ve Mine Kırıkkanat’ın ayrılmasıyla beraber Radikal’de her gün güncel gelişmeleri köşesinde yorumlayan kadın yazar kalmadı. Elbette sanat eleştirmeni Ahu Antmen, spor yazarı Feryal Pere, ekonomi sayfasında Funda Özkan, bazen sinema bazen spor üzerine görüşlerini bildiren Sevin Okyay, Nur Çintay var. Ama benim kast ettiğim bu değil. En elle tutulur, ciddi konular üzerine kalem oynatan Nuray Mert bile haftada iki gün yazıyor. İsmet Berkan, Türker Alkan, Hakkı Devrim gibi isimlerin yanında neden sabitlenmiş kadın yazarlar yok?Ha bire kadın-erkek eşitsizliğinden dem vuruyoruz ama kimse bu eşitsizliğe, gazete sütunlarımıza dahi sirayet eden erkek egemen düzene dur demiyor. Sadece genç pop yıldızlarıyla röportaj yapan güzel yüzlü bayan muhabirlere değil, ülkemizdeki güncel gelişmeleri yorumlayan, kadınlarımızın problemlerini gazetelerimizin sütunlarına taşıması gereken kadın köşe yazarlarına da ihtiyacımız var. Bu durumun, meclisimizdeki kadın milletvekili oranının ancak İran ile karşılaştırılabilir seviyede olmasından ne farkı var?Medyamız kadınlara hak ettikleri köşeleri vermedi hiç. Magazin en fazla kültür sanat veya “yaşamak ne güzel” sayfaları… Hangi gazetenin üçüncü sayfasında bir kadın köşe yazarı var? Ya da bir-iki istisna hariç siyaset sayfalarında?Elimde 25 Haziran 2006 tarihli Radikal İki var. Biliyorsunuz, Radikal İki, genellikle bağımsız yazarların dışarıdan katkılarıyla oluşan düzeyli bir ek. Sayıyorum 19 erkek yazara karşılık sadece 2 bayan yazarın yazısı yayımlanmış. Gazete sütunlarımızda aydın kadınlarımızın her yöndeki görüşlerine ihtiyacımız var. Zaten medya haberlerinde kadını, kadın kimliğini konumlandırış, haber dilindeki ataerkil söylemle erkek egemen kültürü yeniden üretiyor. Eğer gerçekten eşitlik istiyorsak önce gazetelerimize sinen bu eril havayı dağıtmamız lâzım.Derinlikli makaleleriyle Türk entelijansiyasına müthiþ katkı yapan Ayşe Hür, Ayşe Kadıoğlu, Türkan Saylan vb. isimler günlük gazetelerimizde düzenli yazmaları konusunda önerilebilecek ilk isimlerden (-di, ben bu yazıyı 2006 yılında kaleme almıştım, maalesef Türkan Saylan şimdi hayatta değil, Ayşe Hür ise Birgün gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor). Birçok bay köşe yazarımız, gelişmeler doğrultusunda erkek egemen kültürümüzün toplumdaki olumsuz sonuçlarını inceleyip duruyor. Gerçek hayatta olduğu gibi gazete sayfalarımızın da her köşesini erkekler kapmış, önce bunu kırmamız lâzım.

demokrasi istemek

taha3045 | 23 May 2009 10:40

İranlı eski düşünürlerden Sadi Şirazi‘nin bir cümlesi var ” yılanın başını düşmanın eliyle ezeceksin, eger düşman kazanırsa yılandan, yılan galip gelirse düşmandan kurtulursun” diye, yani halk dilinde iti ite kırdırmak deyiminin bir başka hali.Mualesef ülkemizde çok çok uzun yıllardır bu strateji uygulanmakta, insanlar sürekli birbirlerine düşürülüyor. Irkları, dinleri,fikirlerindeki ayrılıklardan dolayı sürekli çatışma haline sokuluyorlar.Hatta sanatçılar bile elinde mikrofonla agzından laf alan muhabirin cımbızla çekip yayınladıgı kelime yüzünden başka bir sanatçı arkadaşıyla mahalle kagası tarzında kavgaya girebiliyor.

GERİCİLİK EĞİTİMİ

teacher07 | 11 May 2009 16:50

  • İlkokullarda isteğe bağlı din dersi okutulması öneriliyor.(1949)
  • Tekke ve türbelerin kapatılması hakkında 677 sayılı yasa yürürlükten kaldırılıyor. (1950)
  • Milli Eğitim bakanlığı okullarda din dersinin zorunlu olmasına karar veriyor. (1950)
  • Arap harfleriyle tedrisat yapmak için 1931’ de koyulan yasak kaldırılıyor. İmam Hatip Okullarına zemin hazırlanıyor. (1950)
  • Köy Enstitüleri Öğretmen Okullarına dönüştürülüyor. (1953)
  • Başbakan Menderes parti meclisinde: ‘’ Siz öyle güçlüsünüz ki, şu anda anayasayı değiştirip hilafeti getirebilirsiniz.’’ diyor.
  • Milli Eğitim Bakanı, İmam Hatip Okullarını bitirenlerin İlkokul öğretmeni olabileceğini açıklıyor. (1965)
  • Milli Eğitim Bakanı, amaçlarının her ilde bir İmam Hatip Okulu açmak olduğunu söylüyor. (1968)
  • 6. filoyu protesto eden gençlerin üzerine ‘’ABD bizim kabemiz’’, ‘’Cihada hazır olun.’’ Sloganlarıyla saldırılıyor.(1969)
  • Din Kültürü dersi zorunlu hale getiriliyor.(1977)
  • Demirel döneminde üç yılda 230 un üstünde İmam Hatip Okulu açılıyor. (1975- 1978)
  • MSP genel başkanı Erbakan; Hafta tatili Cuma günü olmalı, nikahı müftüler kıymalı, mekteplere kuran dersleri konmalı.’’ Diyor. (1979)
  • Amerika’nın ‘’bizim çocuklar’’ dediği generaller darbe yapıyor. (1980)
  • Cami imamlarının okullarda öğretmen olmalarına olanak sağlayan yasa çıkarılıyor. (1983)
  • Nakşibendi Tarikatı üyesi Özal iktidara geliyor. (1983)
  • Demirel; ‘’Siyasetin emrinde din değil, başka hakların kullanılmasında yaptığı gibi siyaset dine hizmet edecektir.’’ diyor. (1987)
  • Üniversitelerde türban serbest bırakılıyor. (1989)
  • Sivas’ta, Madımak Oteli’nde 37 aydın diri diri yakılıyor. Atılan slogan; ‘’Zafer İslam’ın’’,’’ şeriat gelecek zulüm bitecek’’, kahrolsun laiklik’’tir.
  • Dönemin başbakanı N. Erbakan, başbakanlık konutunda, Türkiye’nin önde gelen din baronlarına iftar yemeği vererek gerilimi tırmandırıyor.
  • Tayyip Erdoğan’ın incileri(!) saymakla bitmez…
    -‘’Elhamdülillah şeriatçıyız.’’ (1994)
    -‘’Bütün okullar imam hatip olacak.’’(1994)
    -‘’Cumhurbaşkanının imam hatipli olacağı günler yakındır.’’ (1996)
    -‘’Referansımız İslam’dır, tek hedefimiz İslam devletidir.(1996)
    -‘’Ulema ne derse o olur.’’ (A. insan Hakları Mahkemesine, türban konusunda)
  • 2009 yılı UNESCO tarafından Darwin yılı ilan ediliyor. Bilim Teknik Dergisi, Darwin’i ve evrim teorisini kapak yapıyor ve 15 sayfalık yer veriliyor. Dergi hemen toplatılıyor, genel yayın yönetmeni görevden alınıyor. Tepkiler üzerine görevine geri getiriliyor.
  • Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) adıyla ülkemizde yoksul öğrencilere burs sağlama derneği, Atatürk ilkelerine göre yetişen öğrencilere yardımcı olmaktadır. Başkanlığında da Prof. Türkan Saylan vardır. Bu hareket dinciliği yerleştirmek isteyen ‘’cemaatleri’’ tedirgin etmektedir. En başta Fethullah Gülen cemaati, bu hareketi durdurmak, yok etmek için elinden geleni yapıyor. Darbe girişimiyle ilişkilendirilip soruşturmaya uğruyor.

Belirtildiği üzere son günlerin eylemi değil gericilik.1950’lerden başlayıp, her geçen gün artarak bu günlere gelmiştir. Bu görünen yüzüdür. Arkasında; toplumun üstüne hızla çöreklenmesinde, sermaye ilişkinin gücü yatmaktadır.

Darkness

penguen06 | 21 March 2009 09:40

http://muratsuyur.deviantart.com/art/Darkness-53962575