bildirgec.org

peter segal hakkında tüm yazılar

Sinirlerinize Ne Kadar Hakim Olabiliyorsunuz?

yunusemreklk | 16 April 2008 08:31

Anger Management Poster
Anger Management Poster

Siz de, yanınızda birisi şapırdatarak bir şey yediğinde, sorumsuzca etrafa tükürükler saçarak güldüğünde deliren ya da isteğinizi yerine getirmeyle mükellef birisine iş buyurduğunuzda bunu ukalaca ağırdan aldığında suratına iki tane patlatmaya eğilimli biri misiniz? Eğer bunlar yetmediyse; evinize emrivaki ile girse daha sonra yatağınızda yatsa eşyalarınızı izinsiz kullansa? Bu da mı yetmedi peki; gerçekten sevdiğiniz, evlenmeyi düşündüğünüz güzel sevgilinizi kurnaz bir oyunla ayartıp, sizden soğutup kendi haremine alsa? Bu gibi ve benzeri daha birçok çileden çıkarıcı durumların çoğu her tür toplumda sıkça karşılaşabileceğimiz türden. İşin garibi çoğu kişi bu gibi vak-a larda çileden çıkar ve birincisine katlansa bile ikincisine sözlü ya da fiziki bir uyarı yapamadan geçemez sanırım. Hele bu bir Türk ise, gerçekten maruz kalınan durum içler acısıdır.

(İzlediğim en iyi komedi filmi diyorum. Bilmiyorum belki de filmde kendimi bulduğum içindir. Sizde mutlaka denemelisiniz. Komedi severlerin mutlaka izlemeleri gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Filmde, biraz espri anlayışı olup da gülemeyene bu yazıdan aldığım gelirleri bağışlayabilirim bile.)

Sizce bütün bunlara katlanamayıp gizli ya da açıktan tepki göstermek gerçekten bir sinir hastalığının habercisi midir? Bu hafif sayılacak türden şeylere tepki göstermek anormal midir? Yoksa gayet tabii bir tepki midir? Filmimizde bu ve benzeri konuları her yanından, en çıldırtıcı yanlarıyla ele alıyor ve inanılmaz komik bir şekilde analizini yapıyor. Eminim herkesin çok beğeneceği; arşivlik komedi filmi Anger Management, Türkçe manasıyla; Öfke Kontrolü.

50 İlk Öpücük

toz66 | 14 April 2008 17:18

50 İlk Öpücük
50 İlk Öpücük

Her gün hafızanızı kaybettiğinizi düşünün. Her sabah dünü unutuyorsunuz, yani hiç geçmişiniz olmuyor; hayat geçip gidiyor olsa da. İşte böyle nadir bir nörolojik hastalığı olan Lucy’nin her günü aynı geçmektedir. Bunu babası ve kardeşi sağlamaktadır. Çünkü travma geçirmesine sebep olan o günü hatırlamasını istememektedirler. Yani her sabah kalkıyor, her sabah aynı yerde kahvaltı yapıyor ve her gün doğum gününü kutluyor. Çünkü onun için dün diye bir kavram yok.

Henry ise soğuk deniz hayvanları veterineri olan ve tatil yapmak için gelen turistleri ayartan, seviş-bırak zihniyetinde birisidir. Onun için gerçek aşk yoktur. Ya da o hiç yaşamamıştır… 10 yıldır planladığı Alaska’da morsların yaşamını inceleme planlarını gerçekleştirmek istemektedir. Fakat teknelerinde bir sorun çıkar ve o da sorun halledilene kadar etraftaki bir kafeye gider. Kafede dikkatini çeken çok güzel bir bayan görür ve onuna konuşmak ister. Zamanla onun her gün orda olduğunu anlar. İlk tanışmalarından sonra kızın kendini hatırlayacağını düşünen Henry, kız kendisini hatırlamayınca şok olur. Biraz takip edince onun durumunu öğrenir. Bundan sonra Henry her gün onunla farklı bir yöntem bularak tanışmayı deneyecektir. Ve her tanışmalarında bir öpücük. Fakat her seferinde o opücüğü unutan bir kız… Her şeye rağmen Henry mücadele edecektir. Ve en sonunda Henry’nin gösterdiği fedakarlık ise takdire şayandır doğrusu 🙂

50 İlk Öpücük
50 İlk Öpücük