bildirgec.org

özgürlük hakkında tüm yazılar

Kızılderilinin uyanışı…

cemazulevvel | 08 January 2008 09:56

Oturan Boğa
Oturan Boğa

Kristof Colomb’un keşfettiği, America Vespuci’nin isim babası olduğu yeni kıtaya ayak basanların, ilkin İspanyolların, ardından Fransızların, Hollandalıların, İngilizlerin, ya da tekmiline birden verilen ismiyle Beyaz Adamların bu topraklarIN kavimlerine yaşattıkları hepimizin malumudur. Ölümler, sürgünler, işkenceler…

Bu vahşetten payını alanların başında da Kızılderililer gelmiştir. At üstündeki hünerlerinin mitralyözler karşısında bir işe yaramadığı, ilkel silahlarının çaresiz kaldığı, ve hatta mücadelenin intihara eşdeğer sayıldığı bir soy kırım… Fakat acıklı olan bu söylediklerim değil aslında. Ölüm elbetteki üzücüdür. Hele ki böylesi… Sürgünler ya da katliamlar da öyle… Ama daha da önemli bir şey var. O da özgürlüklerine bu kadar düşkün olan bir milletin zaman içerisinde böylesine susturulması, sindirilmesi… Üzücü olan, zamanında, esareti kabullenemedikleri için bile bile ölüme koşan bu insanların torunlarının kendi topraklarında üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmeyi kabul etmeleri. Daha doğrusu bu Aralık ayına kadar böyleydi. Aralık 2007 de Lakota kabilesinin reisi Russel Means “Biz artık ABD vatandaşı değiliz ve bizim toprağımızın yer aldığı 5 eyalette yaşamak isteyenler bize katılmakta özgürler” diye bir beyanat verdi. Lakota kabile yetkililerinden oluşan bir heyetin ABD dışişleri bakanlığına gönderdiği mesajda Amerikan hükümetiyle daha öncesinde imzalanmış olan antlaşmalardan tek taraflı olarak çekildiklerini açıkladılar. Bu belkide bir özgürlük bildirgesi değil, hatta bir manifesto bile sayılmaz, ama ben yine de yüzyıllardır ezilmiş bir toplumun uyanışı olarak kabullenmek istiyorum ve Hoşgeldin Oturan Boğa diyorum… Hoşgeldin…

Çukur

kopanisti | 07 January 2008 10:47

”Filler, eskiden ormanda özgür ve bolluk içinde yaşıyorlardı.” 1560. Don Kıristobal, Samos Kontu, Batı İlleri Genel Valisi.

———————————————

Uzun kapkara saçlı, kapkara sakallı, kapkara giyinmiş adamlar, ormanda su içen fillerin yanına yaklaştılar. Kapkara uzun çivili sopalarıyla fillere vurmaya başladılar. Canları yanan filler bağarmaya ve kaçmaya başladılar. Sopalı kara adamlar fillere vurarak istedikleri yöne doğru kovalamaya başladılar. Filler kaçıyor kapkara adamlar arkalarından sopalarıyla vurarak kovalıyorlardı. Az sonra filler adamların açtıkları 1 metre derinlikteki çukura düştüler.

Ülker’in yeni gözdesi Godiva markasının kelime anlamı

pasacocugu | 23 December 2007 19:28

Lady Godiva
Lady Godiva

7 milyar dolarlık gıda devi ülker küresel aktör omak amacıyla lüks gıda devi Godiva‘yı 850 milyon dolarara satın aldı.
godiva isminin oldukça ilginç bir hikayesi var. şirket, Coventry‘de yüzyıllar önce kocasının uyguladığı yüksek vergileri protesto etmek için çırılçıplak yollara çıkmış ve at üstünde dolaşmış Lady Godiva’nın ismini almış.
Çok güzel bir kadın olan ve kadife tenli olarak anılan lody Godiva‘ya kocası Lord Leofric uyguladığı yüksek vergileri kaldırmak için şu teklifi yöneltmiş: “Çok güzel bir kadın olarak çırıl çıplak sokakta yürürken eğer halkın evlerinde oturup sana bakmazlarsa, vergiler geçersiz olacak.” Sabah Lady Godiva çırılçıplak sokaklarda at üstünde gezerek koca şehri dolaşmış ve bir tek perde onu görmek için aralanmamış. Lady Godiva halkına güvenerek girdiği iddiayı kazanmış ve kocası da verdiği sözü tutmuş, vergileri hafifletmiş. Lady Godiva, çarpıcı, etkili, tutkulu bir isim arayan çikolata üstadı Joseph Draps’un aradığı isimdi.Lady Godiva efsanesi lüks çikolatalarda yaşıyor ve yaşamaya da devam edecek.

bildirgeçten gerçekten para kazanabileceğime inanamaya başladığım an ! :)

taninmayan-68170 | 24 November 2007 08:32

o gün hesabıma girdiğimde resmen şok olmuştum
yani günde 3,5$ nedemek !? yani ayda 30×3,5=105$ demek gibiydi ama malesef papaz her zaman pilav yemez misali ! 🙁 dahası bizde papaz değiliz ! 🙂 ama genede
100bin üyesi olan bir sitede günlük ortalam %1
bile almak , ailesine maddi yönden bağımlı bir öğrenci için her ay ttnete verilecek internet erişim masrafına bir noktada sargı bezi oluyor.

ama ben yinede kesinlikle bildirgeçe yazı yazarken
diğer arkadaşlar gibi alıntı haber veya konu başlığı olayına fazla bulaşmadan , daha doğrusu benim yapmak istediğim pc ile ilgili teknik projeleri zaten
başkaları çok daha önce maddi olanaklarla yaptıkları
için bir noktada olayın tamamen felsefi açıdan değerlendirilmesi ve bu şekilde bir teknik içerikli bir yorumumun ortaya çıkmasıki bu da yapılan işin kalitesini ve kalitede beyeniyi artıran bir faktördür.

microsoft’dan açık mektuba cevap

Guardian | 05 November 2007 15:33

Daha önce Mandrivia Ceo’sunun Microsoft Ceo’suna nijerya hükümetine 17000 tane bilgisayar siparişi ile ilgili yazdığı açık mektubu özetlemiştim.

Şimdi olaya birde microsoft’un açısından bakalım ve ne cevap vermiş görelim. Yine slahdot’dan edindiğim bir yazıda microsoft François Bancilhon’nun açık mektubuna cevap vermiş.

Benim bu yazıda en önemli gördüğüm ve yazıda sık sık ifade edilen söz bu durumu microsoft’un kendisi açısından sadece bir seçim olarak değerlendirmesi oldu. yani microsoft olayın sadece nijerya hükümetinin kendi ihtiyaçlarına yönelik bir seçimi olduğunu ifade ederek herhangi bir etik kuralı ihlali işlemediğini ifade etmiş.

Kişisel alana saygı

darjeeling | 05 November 2007 14:02

Kişisel sınırlar, yaşama özgürlüğü, hak ve hürriyetlerimiz..
Bunlara önem vermediğimiz öyle çok zaman var ki..
Karşımızdakini kendi malimiz zannediyoruz. Onu sıkarak, boğarak bizim istediğimiz gibi bir yaşam sürdürmesini istiyoruz. Karşı tarafa güvenmediğimiz izlenimi verdiğimizi anlayamıyoruz bile o bize söyleyene, haykırana dek.
Ona, ‘gitme, yapma, etme, durma, susma, başlama’ diyoruz. Ne için? Ha ne için? Boş yere.. Bizim istediğimiz gibi olsun ,hareket etsin, kulumuz köpeğimiz olsun diye, bacağımızın dibinden ayrılmasın diye. Biraz sert oldu tabirler belki ama kendiniz hem bu akılları verip hemde böyle hatalar yapınca sert oluyorsunuz işte.Kendinize karşı bile sert oluyorsunuz. Onun sizinle olup, sizi sevmesiyle yetinmiyorsunuz, değişmesini istiyorsunuz. Kimse kimsenin eşyası değil. Evlense de olmuyor, olmayacak. Her birimizin istekleri, zevkleri ayrı, ve bu ayrılıkların kavga sebepleri olmasına kendimiz sebep oluyoruz aslında. Aslında bunlardan kavga olmaz, olmamalı. Saygı başlıyor ilişkilerde bir yerlerde , başlamalı ama hep devam ettirmeliyiz. Zamanla tükenmesine izin vermemeliyiz ve sevgi var diye saygıyı tüketmemeliyiz. Hiç bir zaman sevgi tek başına yeterli olmuyor. Sadece sevgiye sarılırsak elimize kalan gözyaşları oluyor.
Haksızmıyım tüm bunlarda? Ben akıllanıyorum, akıllanmayanlar da akıllansın diye yazdım haddim olmadan. Zor ama öğrenilemeyecek bir şey değil bu. Saygının sevgiye kapı açtığı gerçeğini unutmayacağım bundan sonra, siz de unutmayın …

toz

spqpcz | 27 October 2007 03:02

Bir böcek tutuyorum elimde, çok uzaklarda sizden.
Ve bütün güzelliklerden.
Böcek ise o kadar çirkin ki,
Bana sizi hatırlatıyor.
Bir ağaç kadar yalnızım şimdi;
Yağmur ormanlarında kuru olan.

Özgürlüğü simgelemek isteyen bir kelebek
Kadar masumsun sevgilim…
Ama şeytanlığının kokusu
Bir toz bulutu gibi rafımda.
Ne zaman yaklaşsam sana duygularım kaşınıyor.
Yırtıyorum hepsini,
Kanatıyorum.
Sevgimin kalp atışı uygunsuz bir melodi oluyor
Meleklerin kulağında.