bildirgec.org

orta çağ hakkında tüm yazılar

Yüzyıllık Bir Kan Davası: Guelfo ve Ghibellinolar

YasinTekin | 12 July 2010 18:17

Guelfo ve Ghibellinolar, Orta Çağ İtalya’sında doğan ve yüzyıllarca bu coğrafyada yaşayan insanların hayatına etki etmiş siyasi bir kamplaşmadır. Tarihin gördüğün en uzun ve en vahşi kan davalarından birine imza atan bu iki gruptan Guelfolar Papa yanlısı, Ghibellinolar ise Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu taraftarıdır. Ancak savundukları ve uğruna mücadele ettikleri şeyler zaman ilerledikçe nitelik değiştirir gibi görünmektedir. Çekişmelerinde çoğu zaman asıl neden tamamen şahsi çıkar meseleleridir.

Asti (İtalya) şehrinin Guelfo ve Ghibellino aileleri.
Asti (İtalya) şehrinin Guelfo ve Ghibellino aileleri.

Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından İtalya’da ortaya çıkan otorite boşluğu coğrafya üzerinde tahakküm oluşturmak isteyen güçler arasında büyük bir mücadeleye neden olmuştur. Bölge coğrafi olarak Hıristiyanlığın ve Kilise’nin merkezi olmakla beraber imparatorluk da zaman zaman bölgede önemli bir güç olmuştur. Ancak İtalya’nın şehir devlet şeklindeki örgütlenmesinde Kilise ve imparatorluğa ek olarak yavaş yavaş gelişen burjuvazi kesim tarafından da finanse edilip örgütlenen Guelfo ve Ghibellinolar tarihte eşine az rastlanır katliamlara neden olmuştur.

İbn Butlan'ın Takvim es-Sıhha adlı eserinde İtalyan köylüleri
İbn Butlan’ın Takvim es-Sıhha adlı eserinde İtalyan köylüleri

Bu üç siyasi gücün dışında hizipleşmeyi kuvvetlendiren en önemli etken İtalyan şehir devletlerinin daha sonra dünyayı etkileyecek olan kendine has dönüşümüdür. Orta Çağ’ın en karanlık dönemlerinde bile belirli bir gelişmişlik seviyesini tutturan Venedik, Milano ve Ceneviz gibi kentler 11. yüzyıldan başlayarak 16. yüzyılın sonuna kadar dünyanın en önemli cazibe merkezleri haline gelmiştir. Bu yüksek potansiyeli destekleyen elverişli iklim şartları ile İtalyan zanaatkârların ticari başarıları yarımadanın her tarafına yayılan bir canlılık ve dinamizm getirmiştir. XIII. yüzyıl itibariyle İtalyan yarımadasının kuzeyinde bulunan Venedik, Milano ve Ceneviz’de 100.000 dolayında insanın yaşadığı tahmin edilmektedir.

Kapitalizmin başlangıcı ve bitişi

allnite | 24 February 2010 16:43

Marx‘ın Engels‘le yazdığı Das Kapital adlı eserini duymayanımız yoktur.Bu 3 cilt halinde yayınlanan eseri burada tümden açıklamaya yeterli süre bulunamaz.
Ben daha önceki yazıma ek olarak bu konuda Karl Marx’ın görüşlerini sunacağım.Kapitalizmin öncelikle nedir?Her hangi bir ülkenin parası nasıl oluyor da bu etkiyi doğurabiliyor?
Öncelikle para bir sermaye aracına dönüşür. Bu sermayeden bir artı değer üretilir yine bu artı değer ise kapitalist üretim sistemini meydana getiriyor.
Tabi ki kapitalist üretim bir mal sahibinin elinde önceden emek,sermaye ve üretim araçlarına sahip olmasını gerektirir.
Kısacası kapitalizm demek bu demektir.Bunu Marx, Adem babanın elmayı ısırıp insanoğlunu günaha bulanmasına benzetir.
Kapitalist üretimin ilkel biçimlerini 16.yy da görüyoruz.Peki ne oluyor da kapitalizm denen olguya neden oluyor?
Bu ilk önce üretim şeklinin ve araçlarının değişimiyle
devrimsel bir nitelikte olmuştur.Orta Çağ’ın klasik üretim biçimi tarımcılıktı.Kralların büyük topraklarında yaşayan özgür olmayan serfler bir anda kendilerini “sokakta” bularak bir emek pazarına proleterya sınıfı gelmiştir. Özgürlüklerini satın alarak beylerin hakimiyetinden kopan serfler yetiştirdikleri ürünleri pazarlarda satarak bir para ekonomisi oluşturmayı başarabilmişlerdir. Gittikçe zenginleşen serfler Orta Çağ’ın 1000 yıllık süren geleneğini devrimci çizgide değiştirmeyi bilmişlerdir.
Tabi bunun tek nedeni olamaz.Ben sadece en önemli nedeni saydım, büyük toprak sahiplerini yani krallıkları bitiren esas olayı.Eskinin köylüleri şimdi kendi işlerinde uğraşarak, örgütlenerek hatta loncalar kurarak- yeni teknolojiler geliştirmişlerdir.Krallar ticaretle uğraşmamışlardır çünkü bu onlara göre aşağı bir iş sayılıyordu.Fakat hiçbiri bu durumun sonlarını getireceğini tahmin edememişti.
Buradan da günümüze kadar gelişerek bu döneminde bitmesi gereken zaman beklenmeye başlanmıştır.

KARA BÜYÜ

frigya | 19 June 2009 15:12

Ortaçağın en karanlık dönemine ait olan bu konu pek çok filme konu olmuş, birçoğumuz da bu tarz filmleri görmüşüzdür. Ama sadece fantastik bir hikaye olarak belleğimizin arka sayfalarına itilip zihnimizin algılayamayacağı kadar gerçek olamıycak efekteler ve kurgular olarak kalmıştır.Ortaçağda bir çok ilim adamı büyücülükle suçlanmış hatta bir kısmı diri diri yakılarak öldürülmekten kendini kurtaramıştır. Hepimizin tanıdığı tıp ilminin öncülerinden olan İbn-i Sina bunlardan sadece bi tanesidir. Oda bir çok kez büyüclükle suçlanmış hatta kadavra üzerindeki çalışmalarını büyük bir gizlilikle ve son derece zor şartlar altında sürdürmüş hatta çoğu zaman bulunduğu yerden kaçamak zorunda kalmış değerli bir bilim adamımızdır. Çünkü kara büyünün en tehlikelisi cesetle yapılır ve bunu yapanın cezası sorgusuz yakılarak öldürülmektir.Ben burada bu büyü nasıl yapılırdan çok başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Satanizm bütün dünyanın olduğu gibi bizimde en güncel sorunumuz. Dahası gençlerimiz tehlike altında. Hem kurban olarak öldürülenler hemde bu uğurda gözünü kırpmadan masum bi genci vahşi bi şekilde öldürebilecek kadar gözü dönmüş hale getirilenler. Her iki taraf içinde fazlasıyla üzücü bir durum. Peki bu tür vukuatlar neden sadece bizm ülkemizdeki tek şehirde yani İstanbul’da meydana geliyor. Ben ilk cinayet haberini medyadan duyduğumdan beri bu konuyu araştırıyorum. Çünkü benimde çocuklarım var ve yolu bir şekilde İstanbul’a düşecek. Dahası teknoloji mesafeleri oldukça kısalttı. Nerde olursanız olun bir şekilde karşısına çıkması fazlasıyla muhtemel.Size sormak istediğim sadece” neden İstanbul” sorusunu bi anda olsa düşünüp fikir üretmeniz. yazdığınız yorumlara göre bende yazının devamını getirmek istiyorum. İlgilenen herkese şimdiden teşekkürler.

‘ Binbir Gece Masalları ‘

| 05 November 2008 18:00

Bir varmış bir yokmuş, masallar diyarında Binbir gece masalları varmış…
Eser(ORTA ÇAĞ); Şehrazat’ın hükümdar kocası Şehriyar’a anlattığı hikâyelerden oluşur.
Hikâyelerin doğuşunun özü; kral Şehriyar, bir gün karısının kendisini aldattığını öğrenmiş.O kadar öfkelenmiştir ki, bütün kadınların sadakatsiz olduğunu düşünerek, kadınlara büyük bir kin beslemiştir… Önce kendisini aldatan karısını öldürtür. Vezirine, her gece için yeni bir gelin getirmesi emrini verir. Her gece yeni bir gelinle birlikte olan Şehriyar, birlikte olduğu her kadını tan vakti idam ettirir…

Vezirin akıllı kızı Şehrazad bu duruma son vermek ister. Önce Şehriyar’ın eşi olmak için aday olur, sonra evlenirler. Şehrazad kardeşinin yardımınıda alarak, her gece Şehriyar’a hikayeler anlatmaya başlar, tam şafak vaktinde, hikâyenin en heyecanlı yerinde hikayeyi yarım bırakır, Şehriyar merak içinde kalır..
Merakını gidermek için her gece Şehrazad’ın idamını erteler. Kitabın tamamı, Şehrazad’ın Şehriyar’a anlattığı hikayelerle doludur…….. Böyle böyle derken Şehrazad, 3 erkek çocuk dünyaya getirir. Uzun yıllar sonra Şehriyar’ın öfkesi geçmiş ve artık karısının sadakatine inanmıştır.Bununla birlikte verdiği emri kaldırır. KAYNAKÇA……

Hikayelerin hepsinde farklı konular işlenmiştir.
Eserin içeriğindeki tüm hikayelerin de ayrı ayrı filmleri çekilmiş.

100 milyon insanı yokeden hastalık: Kara Ölüm

fortiori | 02 September 2008 15:18

Bugüne kadar insanlığın başına gelen en büyük felaketler hangileridir diye düşündüğümde elbette aklıma hemen savaşlar, yani insanların birbirlerini ortadan kaldırmak için gösterdikleri ‘insan üstü’ gayret süreçleri geliyor; ardından şu rakamları hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum:

1. Dünya Savaşı: 40 milyon can kaybı
2. Dünya Savaşı: 60 milyon can kaybı
Kore Savaşı: 3 milyon can kaybı
Vietnam Savaşı: 1.2 milyon can kaybı

Bu sonuçları başlıktaki rakamla kıyasladığımızda, felaketin boyutlarını kestirebiliyoruz. Kara Ölüm adı verilen salgın hastalıklar silsilesinin patlak verdiği 1300-1450 tarihleri arasında dünya nüfusunun ortalama 500 milyonu geçmediğini de hesaba katttığımız zaman felaketin dimağa durgunluk verecek büyüklüğünü vurgulamış oluyoruz.

Yazının devamında detaylandıracağım, tüm dünyada ortalama 150 yıl süren Kara Ölüm; Yersinia pestis adı verilen bakterinin yol açtığı salgın hastalıkların dünya nüfusunun üçte birini ortadan kaldırması olayıdır. Çoğunlukla Batı Avrupa’da yaygın olan hastalık mikrobu, fareler ve pireler aracılığıyla yayılmıştı. Kurbanlarını feci şekilde ortadan kaldıran hastalıkları tedavi etmek dönemin tibbi imkanlarıyla mümkün olmayınca insanlar farklı çözümler aramışlardı: Taşıyıcı olduğu sanılan insanlar yakılıyor, Almanların hastalıkların sorumlusu olarak gördükleri Yahudiler katlediliyordu. Hastalık ortadan tamamen kalktığında hayatta kalabilenlere geniş araziler kalmıştı. Avrupa’da, ekonomik, sanatsal, kültürel anlamda büyük bir karamsarlık ve çöküntü başgöstermişti.