bildirgec.org

ölüm hakkında tüm yazılar

haziran ayı anılacaklar

nazokiraze | 17 May 2010 16:09

Dev aktör Anthony Quinn 3 Haziran 2001’de hayatını kaybetti. Anthony Quinn her ne kadar Viva Zapata!, Lawrence of Arabia, Çöl Aslanı gibi filmleriyle dünyaca tanınsa da Çağrı filmindeki Hz.Muhammed’in amcası Hamza rolünden ötürü ülkemizde ve İslam dünyasında yeri farklıdır.

Kung_Fu dizisi ile tanınan David Carradine bir yıl önce 4 Haziranda otel odasında şaibeli bir şekilde ölü bulundu. Carradine için pek çok iddia ortaya atıldı. Aktör 5 yıl önce Altın Portakal Film Festivali için ülkemize de gelmişti.

Lanetli gemi STRUMA… Hayalet yolcular anlatıyor.

hayalicindegecti | 17 May 2010 10:22

İkinci Dünya Savaşının hüküm sürdüğü yıllar. Romanya, faşist rejim, ırkçı yasalar. Yahudilerin lanetlenişi. Ard arda yaşanan Yahudi toplu katliamları.
Zengin Yahudiler için planlanan bir gizli bir kaçış harekatı. Büyük paralara satılan 790 bilet. İlk durağı İstanbul, son durağı Hayfa olarak ilan edilen pahalı ölüm yolculuğunun sonuçlanmayan öyküsü.
Hayalet yolcuların anlatımı:
O gün hava buz gibiydi. Aralık ayının tam ortasındaydık çünkü. Hepimiz o, meşum gemiye birbirimizi neredeyse ezerek binmiştik. Yavaş yavaş karadan açılıyorduk. Bize el sallayanlar artık görünmüyordu. Köstence çok uzaklarda kaldı.
-Gemide ilk gün hepimiz o kadar sevinçliydik ki . O yıllarda bizler “diğerlerine göre” adeta “lanetliydik” ya, pasaportlarımız sanki “Yahudi” olduğumuzu gösteren birer utanç belgesiydi.
-O buz gibi güvertede ve leş kokan alçak tavanlı kamaralarda 769 yolcuyduk. Hepimizden tam bin dolar almışlardı geminin işletmecileri.
-Amacımız büyük Nazi zulmünün yaşandığı Romanya’dan kaçıp kurtulmaktı. Önce İstanbul’a ulaşacak, sonra Filistin’e varacaktık.
-Kutsal topraklara eriştiğimizde ise özgür, mutlu, huzurlu ve de en önemlisi Yahudi olduğumuzu saklamadan, bundan hiç utanmadan yaşayacaktık.
Romanya’nın Köstence Limanından 12 Aralık 1941 günü Karadeniz’in buz gibi sularına açılan gemide önce sevinç çığlıkları duyulmuştu. Lanetli gemi STRUMA Nazi zulmünden kaçan Yahudileri taşıyordu ve bu 769 yolcu, İkinci Dünya Savaşının zorlu koşullarında para bulup da kapağı kurtuluş gemisine atabildikleri için şanslı sayıyorlardı kendilerini.
Panama bandıralı 46 metrelik STRUMA aslında yolcu gemisi değildi, İngiltere’de yat olarak tasarlanmış, yıllarca kullanıldıktan sonra köhneleşip, çaptan düşünce de Tuna nehrinde sığır taşımacılığında kullanılmaya başlanmıştı. Uyanık, paragöz girişimciler Konfino ve Pandelis tarafından Romanya’da Yahudilere pazarlanması hiç de güç olmadı.
Aralarında iyi yetişmiş meslek sahibi pek çoğunun da bulunduğu yolcuların amacı, faşist Romanya’daki Nazi zulmünden kaçıp, “kutsal topraklar”a, Filistin’e ulaşabilmekti. Dönemin koşullarına gore çok büyük paraydı STRUMA için ödedikleri bin dolarlık ücret.
Ne ki, Köstence limanında büyük bir şokla karşılaştılar, çünkü kendilerine gösterilen fotoğraflarda Queen Elizabeth’ten farksız duran gemi, kırık dökük, derme çatma simsiyah bir mavna olarak karşılarında duruyordu.

Uyanık işletmeci, Pandelis Yahudilerin rıhtımdaki itirazlarına akıllıca karşılıklar verdi:
Bunca Yahudiyi Romen topraklarından çıkarmak, kaçırmak kolay mı sanıyorsunuz? Gizli bir plan hazırladık, asıl gemi 5-10 mil açıkta. Çok acele hareket etmemiz gerekiyor, aksi taktirde Nazilerin baskınına uğrayabiliriz.Kararınızı derhal verin.

Hypatia–2

nazokiraze | 11 May 2010 14:01

Pozitif bilimlerde en üstün noktada olan İskenderiye din açısından karışıklık içerisindeyken dönemin ünlü bilge kadını Hypatia güzelliği,zekası ve felsefeleri ile çevresindekileri adeta büyülüyordu, İskenderiye’nin Valisi Orestes ve Cyrene Başpiskoposu olan Synesius’ta bu büyüye kapılanlar içerisindeydi.Ancak Yeni Eflatuncular Cyril için büyük bir tehditti,Hypatia’nın Orestes’i desteklemesi Orestes ile çatışma yaşayan Cyril’i ona düşman eden ilk olaydır.Cyril ve yandaşları Hypatia’nın bulunduğu konumun önemini, İskenderiye ve dışında edindiği itibarı çok iyi biliyorlardı. Ünü İstanbul, Suriye hatta İznik’e kadar gitmiş,öğrencileri hep soylu ve itibarlı kişilerdi. Hatta imparatorluk içerisinde önemli görevlerde bulunan öğrencilerini olması Cyril’in daha çok diş bilemesine olanak tanıyordu.Derslerine Hristiyanlardan paganlara, ateistlerden Yahudilere kadar her inançtan insanlar geliyordu.(Bilim uğruna verilmiş bir hayat)

Ancak Hypatia sadece öğrencileri ve ilimle ilgilenenler tarafından sevilip sayılan, halkça pek hoş karşılanmayan biriydi, çünkü din adamlarının yaptığı gibi düşüncelerini kendi veya öğrencileri yoluyla halka yaymaya çalışmamıştı, kendini soyutlamış,halk üzerinde etki yaratmaya yeltenmemişti.Üstelik paganlarla Hristiyanlar çatışırken Hristiyan olmadığı ve onlar tarafından sevilmediği halde paganlar için de kayıtsız kalmıştır ve bu da ona karşı plan yapmak için iyi bir zemin hazırlamıştı.

Lena Horne hayatını kaybetti

queennothing | 10 May 2010 10:23

1917, Amerika doğumlu aktris/ müzisyen Lena Horne, 1978 çıkışlı “The Wiz” adlı yapımda rol alarak sinema dünyasına kendini tanıtmış ve söylediği şarkılarla müzikal anlamda kemik bir kitle elde etmişti. Hem sinema hem müzik dünyasında başarı eldet etmiş olan 92 yaşında olan yıldız, 9 Mayıs Pazar günü hayatını kaybetti. Son anlarını New York’ta, hastahanede yaşayan Horne, sanat dünyasının en büyük kayıplarından biri oldu.

Neyin nesi bu istasyon?

ivandenisovic[pilli_silinen_hesap] | 04 May 2010 10:58

Eski bir uykudan kalktım hazret
Saatler sonra yeniden açılıyor gözlerim
Kocaman bir bina görünüyor tam karşımda
sor babam soruyorum;
“Bu durak neyin nesi böyle?”
Kondüktör cevaplıyor,
“Burası İstanbul,sen nerdesin?”

İsterdim ki,

Geçsin yıllar ölmüş olayım
Dağılıp toz haline gelmiş olayım
Melekler yürüsün üstümde yalınayak
Derin ürperişlere dalayım..

Eski bir uykudan kalktım hazret
aklım şaştı gözüm şişti,
Nemenem iştir şaşkınım..
Neyin nesi bu istasyon?
Ömrüm bitti yoldayım..
Anlaşılan gene İstanbul’dayım..

öldükten sonra idam edilen bir devlet adamı

nazokiraze | 01 May 2010 12:46

Tarih sayfalarına bakacak olursak sağlığında haksızlığa uğrayan öldükten sonra kıymetlenen (Deniz Gezmiş ve arkadaşları) hatta Jeanne d’Arcgibi yüzyıllar sonra azize ilan edilen, öldükten sonra taç takılan (Ölü Kraliçe) gibi sayısız örneklerle karşılaşabiliriz. Öldükten sonra onurlandırılmayı bir kenara bırakın bir de öldükten sonra hain ilan edilen hatta daha fazlası da yapılan insanlardan birinden bahsedeceğiz.

”On yurttaştan dokuzu benden nefret mi ediyor? ne önemi var; eğer tek silahlı olan içlerinde, onuncusu ise” sözlerinin sahibi Oliver Cromwell‘den bahsediyorum.Cromwell İrlanda ve İngiltere’de en nefret edilen devlet adamlarından biri, öyle ki tarihte unutulmak istendiği bile söylenir.

Kral Sekizinci Henry’nin ferman mührü emini ve sözüne bakarak özel hayatını şekillendirdigi, dini reform konusunda aklını çelen, eşini idam ettirmesinde en büyük rolü oynayan ama sonunda kendi kellesini de kaybeden Thomas Cromwell’ in soyundan gelir Oliver Cromwell . Yaşadığı dönemdeki resmi din olan Protestanlığı seçmemiş onun yerine koyu bir Puritan (pruten)dır.

TERZİ FUAT BEYİN ÖLÜMÜ

hayalicindegecti | 28 April 2010 15:29

Kahverengi ağaç tabut kapağı açılmış,kenarda duruyordu. Kardeşi ve oğlu birlikte indirdiler onu aşağıya, mezarın karanlık dibine. Kefenin içinde de olsa küçülüp kaldığı, hatta kuruyuverdiği nasıl da anlaşılıyordu. Tak, takkk… Beton kapaklar kapatılıverdi, toprağın kürek kürek üstüne atılmasındaydı sıra şimdi, o da bir kaç dakika sürdü. Toprak atıldıkça taze mezar tümsekleniyordu. Toprak yağan yağmurlarla akmasın diye kenarlara taşlar dizildi, en üste camideki törene gelen iki çelenk yatırıldı. “Özgen Ailesi” ve “Küçükesat Pasajı Esnafı“nın gönderdiği çelenklerin karanfilleri solmaya yüz tutmuştu. İmamın mırıldandığı kimi Arapça kimi Türkçe dualar duyuluyordu:

Onu kabir azabından soru yarabbim.

çocuklardan korkar olduk

nazokiraze | 20 April 2010 15:17

Gerilim ve korku filmlerde en sık işlenen temalardan biri olan çocuk insanı çocuklardan korkar hale getiriyor. Aslında çok yeni bir olay değil korku filmlerinde çocukların kullanlması, 1956 yapımı The Bad Seed filmindeki istediği olmayınca annesini bile tanımayan Rhoda kötü çocuk kahramanların ilk örneklerindendir.

Orphan’dan ve son izlediğim Case 39 sonrası eşime de söyledim, yahu çoluğa çocuğa kızmayalım bundan kelli diye. Hele evlat hiç edinmeyelim.

1994 yapımı Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles filminin Claudia’sı , sarı yağmurluğuyla ne yapacağı belli olmayan Milo, Hayvan Mezarlığı’ndaki Gage, unutulmayan Exorcist’in Regan’ı, Omen’in Damien’i derken baktım ki pek çok filmde insanın en masum hali korkutucu şekilde işleniyor. Macaulay Culkin sanki Evde Tek Başına filmleriyle dehşet saçmıyormuş gibi bir de The Good Son‘la şeytani çocuk olarak karşımıza çıktı.

Elm Sokağı Kabusu serisinde küçüklüğümüzde bizi uykudan nefret ettiren etkenlerden biri de filmdeki ip atlayıp şarkı söyleyen küçük kızlardır. Bu tarz cici kız kıyafetleri içindeki küçük kızlar pek çok korku filmde vardırlar, sakin konuşmaları ve soluk tenleriyle genellikle yol yordam görmüş ve herşeyi bilen hayaletlerdir, film kahramanlarına genellikle uyarıda bulunurlar, tam lafın devamını getirmelerini isterken ansızın kaybolurlar, gereksiz anlarda tekrar karşısına dikiliverirler. Zaten korku filmlerinin büyük bir kısmında katilin bozukluğu çocukluğunda başlıyor ve biz sık sık onun çocuklugundaki psikopatlıklarını görüyoruz, bir de çocuk katiller ortaya çıkınca, çocuksuz korku filmi neredeyse olmayacak gibi. Hemen her katil çocukken tacize uğramış, inanç için baskı görmüş, yetimhanede büyümüş, gözü önünde ailesi öldürülmüş veya seçilmiştir. Hatta bunlar yetmezmiş gibi bazı filmlerde bebekler bile katil .

Bilişim dünyasından bu seneki şiddet olayları – 2

AlpYusuf | 05 April 2010 21:34

Birincisini burada bulabileceğiniz 2010 senesinde bilişim dünyasında başlaya veya sebep olan siddet olaylarının 2. bölümüyle karşınızdayım.

6. WoW şiddeti

Florida’da yaşayan 27 yaşındaki bir adam annesinin World of Warcraft oyunamasına karşı çıkması neticesinde cinnet geçirmiş. Annesini boğmaya kalkışması ve oğlunu kaldırıp yere çalmasını durdurmak için dedesi çaresiz tabancasıyla ateş açmış. Başından yaralanan adam yaşamını yitirmemiş.

yasaklı film Faces Of Death

nazokiraze | 02 April 2010 09:54

Belgesel tadındaki Faces of Death 1978 yılı yapımı bir yapımdır. İlkinin fazla ses getirmesinden ve 46 ülkede yasaklanmasından sonra devamı da (5 bölüm daha) çekilen bu filmdeki otopsi, kürtaj, intihar ve benzeri şiddet içeren sahneler yıllar sonra yarısına yakınının gerçek olmadığı öğrenilince esrarangiz havasını kaybetmiştir. (Bu açıklamayı yönetmen John Alan Schwartz ve makyaj uzmanı Allan A. Apone yaptı) Yine de o döneme göre yarıdan fazlasının gerçek olması bile insanı ürpertmekte belki de açıklamalar doğru değildir. sahnelerin bazıları polis kameralarından, eski gerçek kayıtlardan, savaş belgesellerinden, doktor, acil müdahele çekimlerinden toparlanmış.

21 yaş sınırına rağmen pek çok yerde yasaklanmış olan bu yapım insanların ölümle yüzyüze gelmesini amaçlıyor. (bilgi)