bildirgec.org

öküz hakkında tüm yazılar

Kaybolan Ruhlar Günaha Neden Devam Eder?

astral | 19 December 2010 16:08

(Öküz Gücü adlı mim aklıma tonla senaryo çıkardı kara kutudan, dünden ve derinden.)

Öküz olmak ayrı bir senaryo, o öküzlüğün doğal sendromlarını bünyede hissettikten sonra öküzce davranmak ayrı bir ehemmiyet istiyor.

Öyle ki, öküz olduğunu kabul etsen de etmesen de umrunda da olmuyor.

Var gücünle öküz gücünle zarar verme potansiyelini kendi yaralarını bir an olsun unutabilmek için ortaya koyma hikayesi bu.

Karşına çıkan herkese yaralarından bahseder durursun. Öyle ki, aslında pelerinli bir melek edasıyla en çok düşünceli ve incelik şaheseri insancık sensindir. İnandırırsın da…

Açıyorummm Aççççtım!

bir ben eksiktim | 27 November 2010 13:34

Hep bir düşünce sirkülasyonunda dolanıp durmaktayım, açıyorlar diye mi bakıyorlar kadınlara, başka bir yaklaşımda “Göstermek istemese neden açsın kardeşim?” diye yükleniveriyor olayın üzerine, bazı insan çeşnisi “erkekler öküz diye mi dekoltenin içine düşüyorlar?” gibi soru ve yaklaşımlarda bulunuyor insanlar kesim kesim.

Demek Akalının Rütükten geçen fotosu
Demek Akalının Rütükten geçen fotosu

Bazı taraflar bu duruma tarafsızca yaklaşıyor kendince, bir dudak bükümüyle aman kimin umurunda diyor adeta. Aslında gizliden gizliye herkesin umurunda. Kimi daha fazla göstermenin, kimi daha fazla görmenin, kimi daha fazla kapatmanın. Kimi bunu özgürlük olarak nitelendirirken kimi bunu yırtıklık olarak nitelendiriyor yeri geliyor “namussuz!” yaftasını yapıştırı veriyor. Ha kimisi içinde aile baskısı olarak nitelendirildiği durumlarda oluyor tabi ki.

YAZMAKLA OTOBÜS GELMEZ

super hero | 08 June 2010 09:24

Hepsi gelir, beklediğim otobüs bir türlü gelmez hastalığım nüksetti gene. Amerikalı bilim adamları bu hastalığın yere tükürülen balgamlardan bulaştığını klinik deneylerle ispat ettikten sonra yerdeki balgamlara basmadan yürümeye çalıştım bir süre; ama o sefer de, ona basma buna basma diye sekmekten, geleceği tutan otobüsü de kaçırdım. Tek çaresi var diyor doktorlar: beklemek. Bekliyorum ben de.

Benden başka bir kadın ve küçük oğlu da kapılmış bu hastalığa. Duraktaki herkes değişti, bir onlar kaldı, bir de ben. Arkamda kocaman bir alışveriş merkezi var. Siz bu satırları okurken hâlâ değişmediyse Avrupa’nın en büyük alışveriş merkezi unvanına sahip. Rakibinin Avrupa’dan çıkacağını hiç sanmam; çıksa çıksa gene İstanbul’dan çıkar.

Kork abrlın beşinden öküzü ayırır eşinden!

witamin | 19 April 2010 11:20

Bugün , yani benim yazıyı yazdığım tarih 18 nisan.Rumi takvime göreyse 5 nisan.Halk takvimine göreyse Abrılın 5 i.
Halk takvimi demek eskinin meteoroloji işleri demek.Yılın hangi gününde hava şartları mevsim normallerinin dışında seyreder Anadolu insanı bunları bilir.Çünkü bilmelidir.Ne mi olur bilmezse?Tarımla,hayvancılıkla uğraşan insanların heba olur emekler,alın terleri.Hayvanları ölür,ekinleri kurur,işleri bozulur.Bana göre en önemli mirastır yüzyıllarca atalarından aktarılan.Şimdi meteoroloji var biz bilmeyiz o yüzden bunları.Bizim de Abrıl’ı gözümüz biyerlerden ısırır ama aynı yerden değil tanışıklığımız.Biz Nisan’ın ingilizcesini biliriz o da April’dir.Eprıl diye de okuruz ayrıca.Abrıl ise yazıldığı gibi okunur.Anneannem iddia eder bizden duymuşlar da kibarlaştırmışlar diye.
Anadolu’nun değişik yerlerinde değişik şekillerde aşınmaya uğramıştır bu kelime.Edirne ‘de April , Sivas’ta Ebrul , Adana’da Abrul.
Bugün Abrılın beşi demiştim ya.Halk takviminde sayılı günler denilen günlerden biri.Baharın sıcak yüzünü göstermeye başladığı ayrıca tarla bahçe işlerinin de yoğunlaştığı bu zamanda aniden öyle soğuk öyle fırtına olurmuş ki kar bile yağabilirmiş.

“Abrıl apıştı koca öküz ota yapıştı “

sözünü doğrular şekilde ota yapışırcasına yiyen hayvaları bu günlerde dışarıya çıkarmazlarmış ki dışarıda olan öküzler mandalar soğuktan romatizma olup ölmesinler “Abrulun beşi sığır leşi” olmasın.
Tarımda da önemli etkileri olurmuş bu soğukların.”Tohum ya elde olmalı ya yerde olmalı” denirmiş.Eğer daha önce ekilmiş ve filiz çıkarmışsa bu filizler soğuk alır verim düşermiş.
Burada şimdilik fırtına var.Zaten yılın hemen hemen her günü olur ama bugün biraz fazla ve soğuk.Kar yağmasın da bu kadarına razıyım ben.Öküzüm tarlam yok ama keyfim var keyfim kaçar 🙂

peh!

egowest | 31 March 2010 13:22

Gözlerini ceket cebime bırakıp gittiğin o tren istasyonunda
Mendilim kadar ıslak bir fecre düşerken sözlerindeki hüzün
Bıraktığın yerde divane bir âşıklıkla gezinirken hüznüm
Ben hiç kıpırdamadan hep aynı noktada hep aynı yöneYani sensizliğe yani yokluğuna
Öküzün trene baktığı gibi bakmaktayım.

Soru işaretlerini sorgularken bilet teftiş memurları
Anlatamaz aciz dilim biletimin yalnız sana kesildiğini…
Gidişim dönüşüme kefil dönüşüm gidişime mecbur
Daha az masraflı olsun diye kucakta taşınan oğlan çocuğu modunda
Sığmam kendi içime kalabalığım senden
Gel de kurtar beni içimde taşıdığım öküzden…

Mektup-1: Regl Olsun Lan!…

Kuduz maymun | 11 August 2009 16:30

Öküz.
Öküz.

Merhaba.
Bugün keyfim yok. Niyedir, bilmiyorum. Ne kadar sinirleneceğim anım varsa aklıma üşüşüyor. Hatta vaka anında sinirlenmediğim, o anda birşey ifade etmeyen söz ve jestler şimdi hatırlayınca mana kazanıp beni öfkelendiriyor.

Ben 11 yaşımdayken bir Sibel, vardı sınıfta. Sibel çok havalıydı. Ben çocuktum, o bir genç kızdı. Burnu havalarda, benim gibilerle konuşmazdı. İyice kabarttığı kısa saçları vardı. O yıllarda bir haftasonunda sınıfta bir hocamız ek ders yaptı. Az kişi geldi. Sibel de geldi. Aynı sıraya oturduk o gün. Öğretmen birşey yazdırıp düzenlememiz için bize süre verdi. Bir uğultu başladı. Ben defterime eğilmiş uğraşıyordum. Az sonra sanki saçıma üfleniyormuş gibi bir hisse kapıldım, başımı çevirdim: Sibel. İçimden tabii hayranlık duymuyor değildim ona. Ağırbaşlı koca kız. Sibel bana dönmüş anlayamadığım bir ağız hareketiyle kısa aralıklarla üflüyordu sanki. Dikkatle yüzüne baktım. O sıra ne olduğunu anladım. Sibel, artık ağzında (Silgi kırıntıları gibi) ne varsa, üfleyerek ve tükürerek bana gönderiyor. Çünkü ben dikkatle bakınca bazıları da yüzüme geldi. Çok şaşırdım. Ben ona bakınca Sibel bana: “Ne bakıyorsun, lezbiyen misin…” dedi. O sırada hakikaten çocuktum ve o kelimeyi ilk kez duymuştum o gün. Ne olduğunu anlamadım. Önüme döndüm. Yıllar sonra bir gün lezbiyenin manasını öğrendiğimde o kızın neden bana öyle yaptığına akıl erdiremedim.

BOVİZM

EUQON | 10 September 2007 11:07

BOVİZM

Kendimi bildim bileli sıkılınca ‘mö’lerim (alın size malzeme sevgili beni sevmeyenler 🙂
“Ööööööfff” demem, “oooooof” çekmem, “ammmaaaaaağğğn” demem, “möööööööö” derim. Nedendir bilmem, tuhaf bir şekilde beni rahatlatır.

Artık bunu felsefi boyutta inceleyip derinine inerek bir diyalekt kıvamında yaşamaya karar verdim (ne haddimeyse).

BOVİST MANİFESTO

  • Her şey kişinin inandığı kadar gerçektir, ancak o kadar gerçek olabilir.
  • Aslında insanlar olarak yaşadığımız hayat oldukça basit, biz komplikeleştiriyoruz.
  • Sorunlara öngörülen çözümler ne kadar basit olursa, sorunun çözümü o kadar kolaylaşır.
  • ‘Basit’ indirgenmiş bir hal değildir, tam tersine çoğu zaman “basitleştirmek” için (sözkonusu olguyu) geliştirmemiz (improve etmemiz) gerekir.

Efendim, deneyin evinizde, ama ilk denemenizde yanlız olmanızı tavsiye ederim. Tercihan iyi bir yemekten sonra (o zamanlar olayın özüne daha kolay inildiğini müşahade ettim), hafif rehavet çökmüşken rahat bir yere oturun. Tamamen ruhunuzun derinliklerine inmeye çalışın. Kendinizi sığlığın derinliklerine bırakın.