bildirgec.org

nükleer enerji hakkında tüm yazılar

Nükleer Enerji

gkhaslan | 20 March 2011 09:24

Nükleer enerji ülkelerin uğruna savaşı bile göze aldıkları günümüzün vazgeçilmez enerji kaynağıdır. Birçok ülke özellikle elektrik ihtiyacını nükleer santrallerden karşılamaktadır. Nükleer santrallerin radyoaktif salınımlar sebebi ile çevresine çok büyük zararlar verdiği görüşü yaygındır. Ancak kurulan nükleer santrallerde gerekli önlemler alındıktan sonra çevreye herhangibir zararının olmadığı görülmüştür.

Yeni Kaynaklarımız-Jeotermal Enerji

akbelen79 | 09 March 2011 13:56

Dünya’da yenilenen bir anlayışın ürünü olan kullandığımız kaynaklarımıza sahip çıkmalıyız olgusu şimdilerde çevreciler tarafından daha da açıkça desteklenmektedir.
Yeryüzünde kullandığımız doğal ve temiz olan kaynaklarımız vardır. İnsanlık bunları gelişen teknoloji ile birleştirip yine insanlığın hizmetine sunmaktadır. Yalnız İnsanlar bununla yetinmemişler ve bu kaynakların bir gün gelipte biteceğini,kullanılmaz hale gelmeden yerine koyulacak kaynakları tespit etmeye ve geliştirmeye karar vermiş , o yönde kaynakları birer birer bulup zamanının teknolojisi ile birleştirip sorunu kısmen daha çıkmadan halletmiş görülüyor.

Enerji kaynakları

akbelen79 | 08 March 2011 12:45

Teknoloji ilerledikçe bizim de ihtiyaçlarımız geçmişe göre daha da çeşitleniyor. Teknolojinin artması ile enerji de kullanım miktarı artıyor doğru orantılı olarak .
Dolayısıyla enerji kaynakları da artık stratejik bir öneme sahip olmaya doğru gitmektedir.
Şüphesiz Enerji denilince Petrol ve Doğalgaz aklımıza gelmektedir. Bunların yanına artan enerji ihtiyacı için yeni kaynaklar aranmaya ve bulunmaya başlanmıştır.
Nitekim geçmişte bahsi bile açılmayan Nükleer enerji konusu şuan kullanımı teknolojisi uygun olan ülkelerde kullanılıyor.
Günümüzde aklımıza gelen alternatif enerji kaynakları olarak sayabileceğimiz kaynaklar da vardır. Bunlara bu yazımızda başlık olarak değinelim. Detaylı yazılarımıza devam edeceğiz zaten. Şimdi gelin sırasıyla değinelim kaynaklarımıza;

Nükleer Enerji hk

akbelen79 | 02 March 2011 16:05

Teknolojinin her geçen gün kendini yenilemesiyle, Dünyamızdaki enerji kaynakları tespit edilmiş ve değerlenmiştir. Bulunduğu yerler stratejik bölge statüsüne alınmış. Böylece Gelişmiş ülkeler kendilerine rakip olacak ülkeleri geride bırakmayı ve sömürgeciliği Başlatmışlardı.

Günümüzde gelişmiş ülkelerin çoğunda enerjilerinin tamamına yakını neredeyse bu enerji kaynağından sağlanıyor. Başta Fransa, Belçika, Tayvan gibi ülkeler enerjilerinin %50 ‘si bu enerji kaynaklarından karşılanıyor.
Günümüzde bu enerji kaynağına yönelen ülkelerin önü kapatılmaktadır. Çeşitli zararları olduğu gerekçe gösteren ülkelerin tamamında bu kaynak kullanılmaktadır. Bu kötüleme ve engelleme çabaları Gelişmiş olan ülkelerin elindeki imkanları gelişmekte olan ülkelerin eline geçmesini engellemek içindir. Ayrıca ispatlanmış bilgilere göre nükleer enerji sistemi diğer bütün enerji sistemleri arasında en az riskli olanıdır. Ülkemizde hammadde kaynağı ve bilim adamlarımız yeterli olduğu halde henüz bir santral yoktur.

NÜKLEER ENERJİ

burakbakacak | 31 January 2011 10:14

Enerji 21. yy’ın en büyük ve en önemli güç kaynaklarından biri oldu. Günümüzde ise kullanılıp kullanılmaması yönünde sürekli tartışılan Nükleer Enerjinin hayatımız için büyük bir öneme sahip olmanın yanı sıra pek çok olumsuz etkilere de sahip. Artık herkes tarafından biliniyor ki Nükleer Enerjiye sahip olan ve bunu kullanan ülkeler dünya genelinde belli bir seviyenin üstünde görülüyor.
Peki Nükleer Enerji‘nin büyük bir güç ve ekonomik olarak kalkınma sağlamasının yanı sıra çevreye sağladığı şey ne? Tabi ki tahribat ve yok oluş. Madem böyle bir zararı var paki bu ülkeler bu enerjiyi kullanırken neden bunu göz önünde bulundurmuyor?

hes be annem!

creme brulee | 30 June 2010 10:35

dünyamız milyonlarca yıl önce, henüz sadece bir toz ve gaz bulutuyken, başına gelecekleri bilse yine de insanoğluna yaşama fırsatı sunar mıydı acaba?

niye mi?

dünyanın iklimi hızla değişiyor.

denizler hızla kirleniyor, tatlı su kaynakları tükenmek üzere.

hızla tükenen kaynaklara fosil yakıtlar da ekleniyor. çeşitli kurumlarca yapılan projeksiyonlar, mevcut enerji politikalarının ve enerji arzı tercihlerinin devam etmesi durumunda dünyamızın birincil enerji talebinin 2007 – 2030 arasındaki dönemde yüzde 40 oranında artacağını gösteriyor.

alternatif enerji kaynaklarına ihtiyacımız olduğu kesin. kesin ama bu kaynakları dünyaya yeni zararlar vermeden nasıl bulacağız, kullanacağız? fosil yakıtların neden olduğu sera gazları küresel ısınma ve iklim değişiklerine yol açıyor; nükleer enerji kaynakları toplumsal, çevresel ve ekonomik açıdan yüksek maliyetli.

her biri birbirinden beter binlerce küresel felaket senaryosu kapımızda. her gün bir yenisini öğreniyoruz kitle iletişim araçlarından. peki ama ne kadarı gerçekçi öngörülere sahip? bunu anlamak için fazla da bilimsel olmadan ve kafa ütülemeden gelin minik bir beyin jimnastiği yapalım.

kendi kendine yetebilen kaç tarım ülkesinden biriydik siz ilkokul sıralarında okurken? kaç sene öncesine kadar evinizin musluğundan su içebiliyordunuz? mart-nisan-mayıs ayları sizce de hala ilkbahar ayları mı? metrekareye düşen görülmemiş yağış miktarları hakikaten bir daha görülmeyecek mi?

dünyanın çığlıklarını hala mı duymadınız?

dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi bütün bu sayılan sebeplerle artıyor. büyük devletler araştırma kaynaklarının büyük kısmını bu alana kaydırmaya başladı bile. fosil yakıtların tükenebilirliğinin anlaşılması, yol açtıkları büyük iklimsel felaketler bu alanda çoktan rekabet yaratmaya başladı. bugün dünyada büyük çevresel felaketlere neden olan birçok ünlü firma bile bu konuda arayışlarda, çünkü buradan da büyük ekmek var.

peki ya yalnız ve güzel ülkem tüm bu işlerin neresinde?

hadi o zaman bir soru daha.

avrupa’da rüzgâr enerjisi potansiyeli bakımından en zengin ülkelerden birisi; jeotermal enerji zenginliği yönünden dünyada 5. sırada; yıllık ortalama toplam güneşlenme süresi 2.640 saat ki günlük toplam 7,2 saate karşılık düşüyor ancak güneş ışınımının sadece yüz binde ikisinden yararlanıyor, acaba kimdir kimdir desem?

bingo. bildiniz, türkiye.

yenilenebilir enerji konusunda büyük bir potansiyele sahip olmakla birlikte türkiyenin son beş yılda elektrik enerjisi tüketim artışı yüzde 43. söz konusu artış dünya ülkeleri arasında gerçekleşen en yüksek artışlardan biri. ancak, hamdolsun teğet geçen ekonomik krizin, elektrik enerjisi talebindeki artışı frenlemesinin beklenen elektrik enerjisi krizini birkaç yıllığına ertelediği konuşuluyor. türkiyenin 2008 yılında enerji hammaddeleri ithalatına ödediği rakamsa, tüm ithalat tutarının yüzde 24’üne eşit.

Akkuyu Nükleer Santral Projesi’ne Neden Karşıyım? 3

nympheninpenceresi | 09 August 2009 17:19

NyMpHe
NyMpHe

Bu seferki “sıkılmayı sindirme” molamı biraz uzun tuttum galiba. Malum tablolar, grafikler, rakamlar, kaynaklar… Hazmetmek zaman alıyordur, diye düşündüm. Neyse kaldığım yerden devam ediyorum…

ABD’de 1990’lı yıllarda yapılan risk analizinin , nükleer santral taraftarlarının haklılıklarını kanıtlamak için sıkça başvurdukları bir kaynak olması nedeniyle ayrıca incelemesinde fayda vardır.

Tablo 1.1: ABD Risk Analizine Göre Belirlenmiş Olan Ortalama Ömür Kaybı (OÖK) Rakamları

Kaynak: Ş. Şenay- A. Biçer ,“Neden Nükleer Enerji?”,  Nüksem 2007 Nükleer Enerji Sempozyumu Bildiriler Kitabı, EMO Yayınları Selim Ofset Matbaacılık, Mersin, 2007, s. 31

Kaynak: Ş. Şenay- A. Biçer ,“Neden Nükleer Enerji?”, Nüksem 2007 Nükleer Enerji Sempozyumu Bildiriler Kitabı, EMO Yayınları Selim Ofset Matbaacılık, Mersin, 2007, s. 31Tablo 1.1’de ömür boyu bir nükleer santral yanında yaşamanın ve bir nükleer santralin bir yılda çıkardığı atığın riski bir insana yıldırım çarpma riskinden veya bir uçağın düşmesi riskinden bile küçük olarak belirtilmiştir. Şüphesiz bu çalışmada nükleer santralin “normal koşullar” da çalışacağı varsayılmıştır. İnsan yapısı bir reaktörün yine insanlar tarafından kullanıldığı bir nükleer santralde koşulların “normal” kalma garantisinin olmadığını, üstelik koşulların tabiat olayları ile “normal” olmaktan çıkmasının kuvvetle muhtemel olduğunu bir önceki yazımızda belirtmiştik. Şimdi ise “normal koşullar”dan sapmanın olası olduğunu gösteren bir kaç örneğe bakalım:

Akkuyu Nükleer Santral Projesi’ne Neden Karşıyım? 2

nympheninpenceresi | 03 August 2009 20:02

NyMphe
NyMphe

Nükleer karşıtlarının Akkuyu’da 7-8 Ağustos tarihleri arasında çadırkent kuracakları ve 9 Ağustos’ta da “Nükleer Santrale Hayır” adı altında bir miting düzenleyeceklerinin duyurulması ile depreşmeye başlayan ‘bu konuda yazma’ isteğim -ilk yazımın rağbet görmemesine rağmen- önlenemez bir şekilde devam ediyor… Konuyu ve/veya onu ele alış şeklimi “yeterince ilgi çekici” bulmayan okuyucular için ufak bir ‘sıkılmayı sindirme’ molası verdikten sonra, -“US(L)ANMADAN”- nükleer enerji kullanımının çok boyutlu zarar ve risklerini aynı “sıkıcı” akademik(?) dille anlatmayı sürdürüyorum. Rastgele…

Nükleer santrallerin çevre dostu olduğu görüşü, genel olarak nükleer santrallerin karbondioksit salınımlarının az olması ile desteklenmeye çalışılmaktadır.

Türkiye’de Neden Nükleer Enerji?

adilfrkn | 03 August 2009 17:01

Nükleer santral.
Nükleer santral.

Kafalardaki sorulara cevap vermek için önce nükleer enerji konusunda DOĞRU bilgiler edinilmeli. Ancak sonra isabetli bir karar alınmalıdır.

Nükleer enerji hakkındaki doğru bilgiyi medya haberleri veya birkaç politikacı değil ancak bilim adamları ve bilimsel yayınlar verir. Çevreci olmak nükleer enerjiye karşı çıkmak değil; çevreye en faydalı, maliyeti ucuz, ileriye dönük, güvenli ve sürekli olabilecek, yatırım, bakım, işletme ve dış maliyeti uyum içinde olan bilimsel gelişmeye açık enerji sistemlerini desteklemektir. Şu bir gerçektir ki Türkiye büyük bir enerji darboğazındadır. Bu aşılamaz ise ülke güvenliği, sanayi ve ekonomi vahim sonuçlar doğuracaktır.

Akkuyu Nükleer Santral Projesi’ne Neden Karşıyım? 1

nympheninpenceresi | 29 July 2009 12:40

Aylardır derin bir uykuya yatmıştı “Akkuyu’da Nükleer Enerji Santrali kurulsun mu, kurulmasın mı?” tartışması. Nihayet yeniden gündemde… Hatta 7-8 Ağustos tarihleri arasında tüm nükleer karşıtlarının toplanarak Akkuyu’da çadırkent kuracakları ve 9 Ağustos’ta da Mersin’in Gülnar ilçesinde ‘Nükleer Santrallere Hayır’ adı altında bir miting düzenleneceği şimdiden duyuruldu bile. Bu tür ‘yeni sosyal hareketler’e (konuya taraf olmasam da) sırf atmosferi görmek için katılan biri olarak muhtemelen ben de orada olacağım. Üstelik bu kez konunun tarafı ve sempatizanıyım. Nitekim -fisyon tepkimesi sonucu açığa çıkan- nükleer enerji kullanımının çok boyutlu zarar ve riskleri olduğunu düşünenlerdenim. Şimdilik bunlardan sadece birini: EKONOMİ boyutunu, “akademik” (?) bir şekilde ele alalım.

Nükleer santrale evet diyenlerin “Neden nükleer enerji?” sorusuna verdikleri ilk cevap, nükleer enerjinin elektrik üretiminde en etkin ve ekonomik kaynak olduğudur. Bunun doğruluğunu göstermek için de yaptıkları ilk iş; nükleer reaktörlerin yakıtı olan uranyumun ne kadar az miktarından ne kadar çok elektrik elde edilebileceğini sayısal verilerle ortaya koymaktır.