bildirgec.org

nobel ödülü hakkında tüm yazılar

Bir Barış Adamı: Martin Luther King

admin | 07 March 2011 11:58

Tam adıyla Dr. Martin Luther King Jr. bir afro-amerikan papaz, teolog ve Amerikan yurttaş hakları hareket önderidir.
1929’da Atlanta’da dünyaya geldi. Okuduğu Marehouse Koleji’ndeki yurttaş lideri olan rektör Benjamin Mays’den etkilendi ve bu okuldan sosyoloji mezunu olarak ayrıldı. 1951’de Crozer Teoloji Fakültesini 1. olarak tamamladı ve 1955’de Boston Üniversitesinde Sistematik Teoloji üzerine master yaptı.

HUXLEY AİLESİ (dahiler)

admin | 02 February 2010 17:32

HUXLEY AİLESİ, yetiştirmiş olduğu yazarlar ve bilim adamlarıyla saygın bir İngiliz ailesidir.

THOMAS HENRY HUXLEY (1825-1895), Darwin Charles ‘in evrim kuramının en ateşli savunucularındandı. Biyoloji dalında yaptığı çalışmalarla bilimsel gelişmeye büyük katkısı olan Thomas Henry Huxley, denizdeki canlılar ve kuşlardan başka, jeolojik devirler boyunca dünyada yaşamış canlı varlıklar ve fosiller üzerinde de araştırmalar yaptı. Babası bir matematik öğretmeni olan Huxley Londra yakınlarındaki Ealing’ de doğdu. Londra Üniversitesi‘nde tıp öğrenimi gördükten sonra İngiliz donanmasında dört yıl cerrahlık yaptı. Donanmada çalışırken, Avustralya ile Yeni Gine arasındaki bölgeye gittiğinde, denizanası ve başka deniz canlılarını toplamaya ve incelemeye başladı. 31 yıl süreyle Kraliyet Madencilik Okulu’nda ders verdi ve bilimsel araştırmalarla uğraştı.

Nobel Ödüllü “Kadın” Yazar

vivian darkbloom | 15 October 2009 14:08

Ankara’da Dost Kitabevi’nde Türk edebiyatına ayrılan kısımda “Kadın Yazarlar” diye ayrıca düzenlenmiş bir bölüm vardır. Bu bölüm yıllardır orada. Tezer Özlü’den Halide Edip’e edebiyatımızın tüm hanımefendileri bu bölüme istiflenmiştir. Bu ticari olduğu kadar ayrımcı hamle benim yıllardır sinirime dokunuyor. Halbuki Tezer Özlü, Oğuz Atay ile Yusuf Atılgan’ın arasına daha çok yakışmaz mı? (Dost Kitabevi yazarları alfabetik olarak dizmekten de imtina eder ki müşteri aradığı yazarı bir türlü bulamasın, kafası kesik tavuk gibi dolansın. ) Üstelik bu durum “pozitif ayrımcılık”la da pek bağdaşmıyor. Bir kere zaten erkeklere “Bu yazarlarla sizin işiniz olmaz koçum. Bunlar ‘kadın kısmı’nın okuyacağı kitaplar(!)” demek gibi bir şey oluyor. Halbuki bazen okur, okuduğu yazarın kadın mı erkek mi olduğunu dahi bilmeyebiliyor; ya da kadınsa erkek, erkekse kadın sanabiliyor. Bunun pozitif bir ayrımcılık olmamasının sebebi ise tarihte de şuan klasikler arasına giren eserler vermiş birçok kadın yazarın da, maalesef erkek mahlasıyla kitaplarını yayımlatabilmiş olmaları. Bunun en akılda kalan örneği sanıyorum ki asıl adı Mary Ann Evans olan ancak aşk romanı yazarı olarak s/anılmamak ve ciddiye alınmak için erkek mahlasıyla yazan George Eliot‘tır. Emily/Charlotte/Anne Bronte kardeşler, Luisa May Alcott ve George Sand de erkek mahlasıyla bastırmıştır romanlarını. Türkiye’den de 2004 yılında kaybettiğimiz Cahit Uçuk (Cahide Üçok) çoğumuzu şaşırtan yazarlardan biridir.

Bu yıl (2009) Nobel Edebiyat Ödülü‘nü bir kadın-Herta Müller-kazandı. Geçen yıl da bir erkek-Jean-Marie Gustave Le Clézio-almıştı ancak bu hususun kulislerde “Nobel Ödüllü Erkek Yazar” kisvesi altında tartışması-dedikodusu yapılmadı. (Onun yerine “Bu herif de nereden çıktı? Bu da kim?” ifadesi yerleşti kimi suratlara.)

BİZ AMERİKA’YI YANLIŞ TANIMIŞIZ…

antiemperyal | 11 October 2009 14:54

C.Eren ÇELİK

Yok yok biz meğerse herşeyi yanlış biliyormuşuz. Nasılda günahını almışız yıllar yılı şu Amerika’nın. Bu adamlar aslında birer melekmiş de bizim haberimiz yokmuş.

Hem Vietnam’ı işgal etmek isteyen, binlerce insanı katleden ancak son yüz yılın en onurlu direnişlerinden birisi karşısında arkasına baka baka Vietnamdan çekilen Amerika değildi ki.

Balkanlar’da Bosnalı Müslümanlar yok edilirken, ırzlarına geçilirken Sırpların yıllarca sırtını sıvazlayan Amerika değildi, yanlış biliyorsunuz.

Irak’ı 1990’larda hava saldırıları ve Çöl Fırtınası operasyonu ile harebeye çeviren de, 2000’lerin başında bizatihi gelip işgal eden de Amerika değildi.

en etkili bilim adamları (newton, einstein ve tesla)

xerre | 08 April 2009 21:05

uzun yaşamımda öğrendiğim bir şey var: gerçeklikle ölçüştürüldüğünde tüm bilimimiz ilkel ve çocukça kalmaktadır – ama gene de sahip olduğumuz en değerli şeydir, bilim!
albert einstein

bilim en iyi anlamıyla, doğruyu bulmak olup biten ya da süregelen olayları anlamak ve de açıklamak için ussal olduğu kadar imgesel ve duygusal tüm becerilerimizi kapsayan bir etkinliktir. ve elbette bir birey, bu etkinliğe dahil olduğu ölçüde bilimi anlama fırsatı bulur.
bilime öncülük edenleri tanımak da bu etkinliğin bir parçası olup, özellikle genç kuşaklarda bilimsel etkinliklere katılma isteği uyandırabilecek güzel bir yoldur.
bu amaçla bilim dünyasına damgasını vuran, bilimin gelişmesine oldukça önemli katkılar sağlayan bilim dünyasındaki en etkili bilim adamlarına yani bilimin öncülerine yer vereceğim.

1 – Isaac Newton (1643 – 1727)

kendimi, henüz keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oyun oynayan bir çocuk gibi görüyorum.

sir Isaac Newton
sir Isaac Newton

insanlık tarihinin en etkili adamlarından biri olan Newton, ingiliz bir fizikçi, matematikçi, astronom, doğa filozofu, simyacı ve teolog. 1687 yılında yayınlanan philosofiæ naturalis principia mathematica (doğa felsefesinin matematik ilkeleri) adlı kitabı, bilim tarihinin gelmiş geçmiş en önemli kitabı olarak kabul edilir. aynı zamanda bilim tarihinin en meşhur kitabı da. newton bu üç ciltlik kitabında, yayınlandığı dönemden sonraki 300 yıl boyunca fiziksel evreni bilimsel olarak incelemeye olanak sağlayan ve modern mühendisliğe temel olan, evrensel kütleçekim yasasından ve üç hareket yasasında bahsetmiştir. Newton hareket yasaları olarak da bilinen bu yasalar klasik mekaniğin temelini oluşturmuştur.

bu yılki nobel fizik ödülünün sahipleri belli oldu

xerre | 08 October 2008 20:08

ilk olarak 1901 yılında verilmeye başlanan nobel ödüllerinin, 2008 yılı fizik alanındaki kazananları belli oldu. bu yılki nobel fizik ödülleri, doğada bulunan kuarkların en azından üç ailesinin bulunduğunu tahmin edip atom fiziğinde kendiliğinden kırılan simetriyi keşfettikleri için iki japon ve bir amerikalı bilim adamına layık görüldü.

atomdan küçük maddelerle alakalı çalışmaları ile fizikte standart model olarak bilinen teorinin temelini oluşturan teorileri ile nobel fizik ödüllerinin sahibi olan bilim adamları 1,4 milyon dolarlık ödülü paylaşacaklar.

Orhan Pamuk kitabı beklerken fazlasıyla masummuşum….

MerakliKedi | 06 October 2008 13:00

Nobel adaylığı, ödülü alması ve sonrasında çok yazıldı çok çizildi hakkında… Orhan Pamuk benim için önemli bir yazardı. Klasik romanlardan farklı bir tarza geçişimi başlatan, bana farklı bir dünyanın kapısını açan yazardı. Lisenin ilk yıllarında önce Cevdet Bey ve Oğulları ile tanışmıştım onunla. Ardından Sessiz Ev ve tabii ki benim için bir başyapıt olan Kara Kitap ile devam etti tanışıklığımız. Öylesine etkilenmiştim ki kitaplarını bekler olmuştum. Her yeni çıkanı da hevesle alır, okur olmuştum.
Nobel ödülü dönemi özel bir dönemdi. O güne kadar hiç değinmediği konulara girivermişti Orhan Pamuk. Bu konudaki yorumum çok başka. Burası onun yeri değil. Ama şu bir gerçekti ki benim için Orhan Pamuk iyi bir yazardı ve nobel hakkıydı. (En azından ben onun kitaplarını okuduğumda aldığım hazlar nedeniyle kitaplarını yazdığı dönemde diğerlerinden farklı bir yazar olduğunu düşündürmüştü). Sonra kaçışı, gidişi edebiyatçı kişiliğini etkilememişti gözümde.
Masumiyet Müzesi çıktığında bendeki ilk izlenimi bu sefer aradığımı bulamayacakmışım gibiydi. Fazlaca popülerize olmuş, klasik Orhan Pamuk hedef kitlesinin dışına çıkmış bir kitap diye düşünmüştüm. Bir arkadaşım, kitabı özellikle almayı düşünmüyorsam kendisinin verebileceğini söylemişti. Tabi ya, sonra istersem kütüphanem için alabilirdim. Kitabı aldım, okumaya başladım. Geri verdiğim için tam olarak söyleyememekle birlikte kitabın ikinci ya da üçüncü cümlesindeki gramer bozukluğu küçük dilimi yutturuyordu bana. Ama neyse ben devam edeyim dedim. Ettim de… Beş günlük seyahatimde o koca kitabı ve Paul Auster’ın bir kitabını daha bitirdim. Yanlış anlaşılmasın, kitap sürükleyici olduğundan bu kadar çabuk bitmedi. Kitabı yarım bırakmama nedenim, Orhan Pamuk mutlaka bir yerinde Orhan Pamuk’luğunu gösterecek diye düşünmemdi. Onu bir sonraki sayfada bulma umuduyla kitabın son sayfasına kadar okudum. Son sayfayı da bitirdiğimde ise ne elimde, ne içimde hiçbir şey kalmamıştı. Hoş bir nostalji diyenlere Ayfer Tunç’un Müsaitseniz Annemler Size Gelecek kitabını tavsiye ederim. Herhangi bir Türkan Şoray, Hülya Koçyigit, Ediz Hun filmi de işinizi görür. Hem de oldukça kısa zamanda biter. Damağınızda bırakacağı lezzetin aynı olacağından endişeniz olmasın. Masumiyet Müzesi’nde edebi bir eser okuduğunuza dair eşsiz bir lezzet de bulamayacağınıza göre kendinizi kitabı bitireceğim diye paralamayın. Okumamış olmak bir kayıp değil.