Canla başla uğraştığın bir şeyin birdenbire bir sabun köpüğüne dönüşmesi gibi… Tamamen tesadüf eseri, bir şeyle burun buruna gelirsin mesela. Hayatının anlamını oluşturan o resmin büyük bir hızla renklerinden arındığını görmeye başlarsın. Karşında öyle bir gerçek vardır ki seni büyüleyen her şeyi fırlatır atar o resimden. “İyice bak bana!” der sanki. “Hiç benziyor muyum senin hayallerinin ürünü olan o zırvaya?”

Akrabası o genç aracılığıyla o gerçeklerden biri de kendi renklerini çalıyordu tuvalinden. “Fırçayı, boyayı at gitsin, çünkü resmini çizmeye çalıştığın o yerde o renklerden hiçbiri yok.” diyerek.