bildirgec.org

minübüs hakkında tüm yazılar

Büyüklere saygı, birde böylesi varmış…

sbaskentli | 19 November 2008 14:04

Büyüklere saygı toplumumuzun var oluşundan bu yana karakteristik özellik olarak genlerinde taşıdığı bir yaşam biçimidir.

Dünya ve hatta o çok methettiğimiz avrupa bile bizden çok sonraları bu saygıyı gerektiği ve hak ettiği şekilde yaşlılarına verebilmiştir.

Ancak yaşanmış küçük bir hikayeyi anlatıp yorumu sizler bırakıyorum.

Şehir İstanbulMekan tipik bir istanbul minibüsü

Sabah mesai telaşının yeni atlatıldığı bir zaman dilimindeyiz. Dolmuşda oturacak yerler dolmuş artık ayak yolcu almaya başlamış. Buraya kadar her şey normal.

‘MİGROS MÜŞTERİ SERVİSİ'(hacettepeli olmak ayrıcalık mıdır?)

gkaraarslan | 12 September 2007 15:25

dina13 den etkilendim bende bir şeyler yazmak istedim bu konuda.yakında üniversiteler açılacak ve o bildik işlemler yine yaptırılmak zorunda kalınılınacak.ilk önce harçların yatması lazım.malum okulun önceliği bu olmalı!ama harçların tutarı bakanlar kurulundan çıkmamış.geçici ödemeler yapılacakmış.eksikse geri kalanı ödenecek,fazlaysa bir başka döneme kaydırılacak.daha sonra bölüme gidilecek ve bölümün uygun gördüğü tutarı bölümün hesabına yatırmalıyız.malum tepegöz,badana,perde,pano parasını devlet veremiyor ya da vermek istemiyor.daha sonra kimlik parası var.kimlikler elektronik yaa,bu teknoloji harikası 30-35 ytl,bu ödenecek.daha sonra paso parası geliyor.ilk günü ve son gününü her zaman kaçıran biri olarak,’paso alım tarihi uzatılmıştır’yazısını gördükten sonra ayrı bir kuyruğa girilir.o da alınır.ilk ay metroda sorulan pasolar bir müddet sonra başka bir olayla ‘çantanı aç,bomba kontrolü var’şeklinde değiştirilerek verilen paso parasına acırsınız.biter mi,bitmez.belki bir gün rahatınızı düşünerek okula servisle gitmek istersiniz.9 daki ders için 7.30 da 70 kişilik semt servisi kuyruğuna geçersin.ama gelecek servis ilkokul öğrenci minibüsü olduğu için diğer insanlar 8.30 daki servisi beklemeye mahkumdur.kuyruğun yanındaki da diğer (özel)üniversitenin öğrencileri dağınık bir biçimde beklemekte ve bizim kuyruğa gülmektedir.kendileri marka elbiseleri,fönlü saçları,lensli fırlak gözleri ve deftersiz tavırlarıyla gelen son model klimalı,wolkmenli mersedes otobüslerine binerek bizim servisle belli bir müddet yan yana giderler.bizim serviste en az 35-40 kişi vardır ve 15 i ayaktadır.cama yapışmış vaziyette belli bir müddet sonra servis şoförünün cepi çalar.’abi polis var ilerde kaç’.servis şoförü kapı ile kendisi arasındaki boşluğa yerleştirdiği 6-7 adet tabureyi çıkarır ve koridora yerleştirir.bilmediğiniz,tanımadığınız insanla kıç kıça oturursunuz.(bir tabure 2 kişiliktir).sonra okulun ismi yazılı olan tabela indirilr ve migros müşteri servisi yazılı olanı asılır.sabahın 8 inde cama yapışmış bir grup(yaklaşık 50 kişi),elinde defterleri ve kitapları ile yan yatmış müşteri servisi ile migrosa alışverişe gitmektedir.’hocam ha gayret yardım edin evladım,sen uzun boylu kardeşim az daha eğil’sesleri ile şoför bir kez daha uyarır veeeeeee’geçmiş oldun sesleri ile herkes polisi geçtiğimiz için sewinir.tanımadığımız ve tanımak da istemediğimiz insanlarala bu konu hakkında espiri yapılır.şoför’parasının üstünü alamayan ya da parasını uzatamayan var mı der’ o ara muhteşem stand up gösterisi başlar.’hocam yüz ytl üstü bir kişi vardı’.ha ha ha .’hocam bugün vermesek deftere yazsan sen’.ha ha ha.sonra derse yetişmek için başka bir koşuşturma başlar.amaa o da ne?kimlik kontrolü.hani 30-40 ytl verdiğimiz.o yoksa kendinizi öldürseniz giremezsiniz.finalmiş falan hikaye…tüm arkadaşlarıma allah kolaylık versin diyorum….

MİNÜBÜS !…

koza 68 | 31 August 2006 13:22

Kartal’ dan Kadıköy’e gidiyorum . Minübüste , şöförün arkasında ki koltukta oturuyorum…Arabada tahminen yirmi beş kişi var ve bunların yarısına yakını ayakta…

Kapı kapansa hareket edeceğiz , adamın birinin kafası içerde ama bedeni dışarıda kalmış !… Yolcuların da yardımıyla adam içeriye çekildi ve hareket ettik…

İçerisi karınca yuvası gibi , kesif bir ter kokusu , parfüm kokusuyla da karışınca içeriye iğrenç bir koku yayılıyor… “ Gaz “ odasındayız sanki , Kadıköy’e telef olmadan nasıl varacağımızı düşünüyorum!…Arka koltuklardan adamın biri böğürüyor adeta ; “ Aloo ! Ben İsmet… İsmet be ! abi İsmet… İsmet ulan İsmet !..”
Minübüs gök gürültüsü gibi çalışıyor , adamın sesini duyurması imkansız…