bildirgec.org

mezarlık hakkında tüm yazılar

Oyunlar gerçek oluyor!

Beacool | 05 November 2012 16:11

OYUNLAR GERÇEK OLUYOR!

ScentScape

Oyun sektöründe bir şeyler kökten değişiyor bu kesin. Birileri artık oyunları gerçekten yaşamamızı istiyor. Sanal dünyanın gerçeğe dönüşme yolculuğu Wii ile başlarken bu değişim move ve kinect ile devam ediyor. 3d görüntülerin gözlüksüz hale gelmesi ile de daha bir yaşanır olacak. Tabii bunların yanında duyurulmuş ama satışa sunulmamış birçok gelişim de var. Ama çok yakında sanal dünyalar için çok büyük bir değişimin daha satılmaya başlanacağını söylesem?..

evlerden uzak yerler–3

nazokiraze | 20 October 2010 16:53

1951 yılının Ağustos ayında Fransa’nın Pont-Saint-Esprit kentinde bir zehirlenme vakası yaşanır, ancak bu zehirlenme olayı oldukça sıradışıdır. Fırından çıkan ekmeklerden dolayı yaşanan bu zehirlenmeler sonrası pek çok iddia ortaya atılır ve bunların en önemlisi çeşitli ülkelerde yapılan LSD denen halüsinojen deneyidir.

Amerika’nın bu deneyi yapmak için bu bölgeyi seçtiği bazı çevrelerce kabul görse de kimileri bu olayda LSD’nin suçu olmadığını açıklarlar. Bu olay tarihe “Lanetli Ekmek” olarak geçer. İlk yıllarda uyuşturucu gibi etki yaratan yaban mantarı çeşidinden dolayı bunların yaşandığı açıklansa da yıllar sonra bu maddenin LSD olduğu söylenmeye başlar. (LSD (Halüsinojen’in Gücü))

Normal zehirlenme belirtilerinden farklı olarak halisülasyonlar gören kent sakinlerinden pek çok kişi akıl hastanesine kaldırılır 5-6 tanesi hayatını kaybeder. Birbirlerine bıçak çekenlerden ordan oraya koşturanlara kadar pek çok histeri krizinin görüldüğü bu olayda 300 kişi yaralanır, hastaneye yatırılan yaklaşık elli kişi ise aylarca akıl hastalığı tedavisi görür.

Pek çok kişinin çıldırmasına neden olan bu zehirlenme olayından yıllar sonra H. P. Albarelli adlı gazetecinin yaptığı araştırma bu olaydan iki yıl sonra intihar eden Frank Olson adlı biyokimyagerin (Amerikan Özel Operasyonlar Biriminde) arkadaşlarıyla yaptığı görüşme kayıtlarını ortaya çıkardı. Bu kayıtlara göre ortaya atılan iddialar doğru.

Mutter Müzesi kafatası koleksiyonları, korunmuş insan organları, çeşitli değişik vücut bozukluklarına örneklerle ünlenmiş bir müze.Öldükten sonra sabuna dönüşen bir kadın da bu müzenin ününe ün katıyor.

Müzede bunların dışında ilginç vakaların rontgenleri, kırık kemikler, ceninler, deforme bebekler,,mumyalar,heykeller yer alıyor.

Waverly Hills Sanatoryumu 1910 yılının Temmuz ayında Verem hastaları için açılan bir hastaneydı, ancak o zaman henüz bu hastalık için tam bir tedavi şekli olmadığından dolayı burada onbinlerce kişi öldü. Hasta olanları normal hayattan izole etmek için kurulan bu sanatoryu 1961 yılında kapatıldı.Zaten Streptomisin (tüberküloz antibiyotiği) geliştirilince ölümler de azalmıştı.

TERZİ FUAT BEYİN ÖLÜMÜ

hayalicindegecti | 28 April 2010 15:29

Kahverengi ağaç tabut kapağı açılmış,kenarda duruyordu. Kardeşi ve oğlu birlikte indirdiler onu aşağıya, mezarın karanlık dibine. Kefenin içinde de olsa küçülüp kaldığı, hatta kuruyuverdiği nasıl da anlaşılıyordu. Tak, takkk… Beton kapaklar kapatılıverdi, toprağın kürek kürek üstüne atılmasındaydı sıra şimdi, o da bir kaç dakika sürdü. Toprak atıldıkça taze mezar tümsekleniyordu. Toprak yağan yağmurlarla akmasın diye kenarlara taşlar dizildi, en üste camideki törene gelen iki çelenk yatırıldı. “Özgen Ailesi” ve “Küçükesat Pasajı Esnafı“nın gönderdiği çelenklerin karanfilleri solmaya yüz tutmuştu. İmamın mırıldandığı kimi Arapça kimi Türkçe dualar duyuluyordu:

Onu kabir azabından soru yarabbim.

Tereddüt

pilli pati | 28 October 2009 10:12

Kaleden aşağı doğru salına salına iniyoruz. Yol, parke taşlı ve biraz eğimli. Fenerin yanından geçerken denizden yansıyan güneş ışınları gözümüzü alıyor. Güneş gözlüklerimi saçlarımdan kurtarıp takmaya çalışırken yazdan artmış bir günün tatlı esintisi altında böyle bir manzarayı izlemek bir anda ruhumu bir tür serbest kalma isteği ile dolduruyor… Sırtımda bir anda kanatlar çıksa, havalanıp uçsam, ne güzel olur!

Fazlasıyla şaşırmış ve gecikmişliğinde, etraftaki ağacı, börtü böceği de şaşırtmış yaz artığı bir günden bahsediyorum size. Arlanmazcasına bizim de kanımıza giriyor. Birden arkadaşım “Buralarda yatır varmış, gidip yerini bulalım” diyor. Yol üzerindeki satıcılara başka işimiz yokmuş gibi, en önemli işimiz buymuş gibi, mütemadiyen yatır soruyoruz. Neredeyse her tezgaha. Hepsi satacakları tülbent ve dağ otlarının derdinde. “Daha aşağıda” diyorlar da hiçbirisi tam yerini söylemiyor, ne hikmetse. Aslına bakılırsa üzerimdeki kıyafet gereği yatırı ziyaret edemeyeceğim. Belki uzakta durup onu beklerken, etrafın nefesini tutmuş, sadece kuşlara meydanı bırakmış halinin fotoğraflarını çekebilirim. Tepeden aşağı yol aldıkça artık adımlarımız zorlanmıyor fazla, alışıyoruz eğime ya da eğim de azalıyor belki. Muhteremin ebedi istirahatgahına yaklaştıkça kuş sesleri oldukça nadir çalınıyor kulağa. Bodur ahlatlar beliriyor etrafta. Hala meyve olgunlaştırma peşinde hepsi. Yabani ve pembe renkli çiçekler çıkmış kayaların arasından, bizi izliyorlar. Sarı çiçekler de var. “Mezarlık çiçeği” de denir bunlara. Toprağa çok sıkı tutunan soğanlı kökleri vardır. Burası çok sessiz bir yer. Eski bir mezarlığın içinden mi geçiyoruz? Bana mı öyle geliyor? Ürperiyorum birden. Yakında bir bedesten görüyorum. Yıkıntılarının arasından eğik eski taşlar farkediliyor. Hislerimde yanılmamışım. Hoşlanmıyorum bu sessizlikten, soğuk bir yalnızlık çökmüş etrafa. Ağaçların arasından gördüğüm deniz manzarası İstanbul’daki ada manzarasını hatırlatıyor. Siliyorum çabukça hafızamdan. Uzak bir sahil kasabasındayım ama hafızamdan sildiklerim yerine aniden uzakta başka bir sahil kasabası beliriyor. Burada her yan portakal kokuyor da arada sanki aklıma gelen görüntü yüzünden baskın çıkan yasemin kokuları da dolanıyor. İnsan sırf bir anı yüzünden bir kokuyu anımsayabilir mi? Tereddüt ediyorum ama inatçı tarafım “Yürü” diyor. Attığım adımların tersi istikamete dönüp bir iki adım gittiğimde, dikkatli bakınca görüyorum. Sağımda, eski bir bahçe çitinden sıkılmış da bir de o çitin yanındaki ağaca tutunmuş. Sarılmış da sarılmış ona. Orada idame ettiriyor yaşamını. Kokusuyla bu çevreden kırk yılda bir geçecek kim varsa, mevsim bu zamanlar, sarıp sarmalıyor bulabildiği herkesi.

ücretsiz özürlü servisi bir telefon uzaklığında

rpc | 29 September 2008 09:02

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Özürlüler Müdürlüğü (İSÖM) Alo 153’ü arayarak kayıt bırakan İstanbullu özürlü ve yaşlıları, istedikleri saatlerde İSÖM servisleri tarafından evlerinden alarak akraba ve mezarlık ziyaretlerini yapma ve tekrar evlerine bırakma hizmeti veriyor.

Valla Ölme

| 13 June 2008 16:16

http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=145131

ölme, ölürsen cezalandırılacaksın

xerre | 10 March 2008 21:38

bir fransız kasabasının sakinleri, ölme yasağının baskısı altında, çünkü kasabanın mezarlığı dolmuş durumda.

260 sakinli kasabanın belediye başkanı, genişletilemeyen mezarlık arazisinde yer kalmadığı için buraya gömülmek isteyen kişilerin ölmelerinin yasaklandığını ve bu yasağa uymayıp ölenlerin ağır bir şekilde “cezanladırılacaklarını açıkladı”.

başkan bir de şöyle demiş:
“Bu durum, kimileri için komik olabilir ama benim için değil”. kaynak.

Karga

| 10 December 2007 17:56

az evvel çıktım dışarı.. kargalar huzursuz.. çığırışıyorlar yine.. binlerce çığlık ile inliyor karacaahmetin mezartaşları..

gün battıktan hemen sonra.. gökyüzü henüz karaya çalmadan evvel.. koyu bir gri, açık bir lacivert gibi iken.. yüzlercesi havalandı.. çılgınca dönüyorlar prefabrik ofisin üstünde şimdi..

mezarlıklar niye çeker bu hayvanları..? acaba eric haklı mı..?

istanbulun çeşitli yerlerinde görmek mümkün bu kuşları ama burada yüzlerce, binlerce.. dönüyorlar havada.. kargadan bir bulut.. selvilerin üstünden havalanıyorlar canhıraş çığlıklarla..

musallat korkutmadı ama kulakları patlattı…

| 27 November 2007 18:11

aynı köyde büyüyen suat ve nurcan, herkesin gıpta ettiği, birbirini çok seven bir çifttir. evlilik kararı aldıktan sonra bu aşka bir cin musallat olur ve olaylar gelişir.

filmi seyredenlerin genel kanısı, beklenen korku duygusunu vermediği ve çok gürültülülü olduğu şeklinde.

bu arada da türkler korku filminden korkar mı, korkmaz mı geyiği başladı. korkarız veya korkmayız onu bilemem. ancak aklınıza gelen en ciddi konuyu bile sulandırmakta üstümüze yoktur. türkler korkar mı, korkmaz mı geyiğine de aşağıdaki paragraf uyar.