bildirgec.org

marlene dietrich hakkında tüm yazılar

Mavi Melek; Der blaue Engel (1930)

queennothing | 08 October 2011 10:19

1969 senesinde yaşamını yitiren Viyanalı yönetmen Josef von Sternberg, iki defa Oscar’a aday oldu. Yönetmenin 1930 senesinde çektiği sinema filmi “Der blaue Engel“, Heinrich Mann’ın romanından uyarlandı. Başrollerinde Alman aktris Marlene Dietrich ile 1950 senesinde kaybettiğimiz İsviçre doğumlu aktör Emil Jannings‘in yer aldıkları filmde Kurt Gerron, Rosa Valetti, Eduard von Winterstein, Reinhold Bernt ve Hans Albers de rol alıyor. İngilizce’ye “The Blue Angel”, Türkçe’ye ise “Mavi Melek” olarak çevrilen film, siyah-beyaz olarak çekildi ve orjinal süresi 125 dakika.

Marlene Dietrich

queennothing | 27 June 2011 11:39

1898 senesinde dünyaevine giren Louis Erich Otto Dietrich ile Wilhelmina Elisabeth Josephine Felsing’in 1900’de dünyaya getirdikleri Elisabeth’ten sonra 1901’de doğan Marie Magdalene Dietrich, Almanya’da çıkmış en başarılı, en yetenekli ve en güzel kadın oyunculardan biridir. 1920’li yıllarda kabare şarkıcılığı yapan Marlene, 1930’lar, ’40’lar ve ’50’lerin sinema filmlerinde aranan aktris olmuştur.

27 Aralık 1901 tarihinde Almanya’nın başkenti Berlin, Schöneberg’de dünyaya gelen Marlene Dietrich, 10 yaşına geldiğinde babasını yitirdi. Bu kayıptan 5 sene sonra sonra babasının iyi arkadaşı Eduard von Losch ile evlenen annesi, bu eşini de Birinci Dünya Savaşı’nda kaybetti. Altı yaşındayken hem ilkokul hem de liseyi içinde barındıran Auguste-Viktoria Kız Okulu’na giren Marlene, çello kursuna yazıldı. Tiyatro ve şiirle ilgilenen genç kız, 1919 senesinde “Im Schatten des Glücks” adlı bir filmde göründü. 1923 senesinde Napolyon’un yaşamını anlatan “So sind die Männer”de küçük rol alan Marlene, ilk gerçek işine Guido Thielscher’s Girl-Kabarett’te sahip oldu. Kabare şarkıcılığı yapmaya başlayan Marlene, Max Reinhardt’ın drama okulunda eğitim aldı. 1924 senesinde set asistanlığı yapan Rudolf Sieber ile dünyaevine giren genç kadın, sinema filmlerinde kısa roller alıyordu. Aynı sene ilk ve tek çocuğu Maria Elisabeth Sieber‘i (bildiğimiz adıyla Maria Riva) doğurdu. “Der Mönch von Santarem”, “Der Sprung ins Leben”, “Der Tänzer meiner Frau”, “Der Mensch am Wege” gibi filmlerde rol alan genç yıldız, 1926’da Lya De Putti ile birlikte “Manon Lescaut” adlı yapımda rol aldı. 1927 senesinde ülkemizde de gösterime giren “Madame wünscht keine Kinder” adlı yapımda rol alan Marlene, “Eine Dubarry von heute”, “Kopf hoch, Charly!”, “Sein größter Bluff”, “Der Juxbaron” ve “Café Elektric” gibi filmlerde rol aldı. 1928’de “Ich küsse Ihre Hand, Madame”, “Die Frau, nach der man sich sehnt”, “Das Schiff der verlorenen Menschen” gibi az duyulmuş yapımlarda oynayan Marlene, 1930 senesinde ilk büyük rolünü “The Blue Angel“de oynadı.

Beklenmeyen Şahit; Witness for the Prosecution (1957)

pozitron | 15 April 2011 11:46

Witness for the Prosecution 1957
Witness for the Prosecution 1957

Polisiye romanların usta yazarı Agatha Christie’nin, 1925 yılında yazdığı kısa hikayeden uyarlanmış bir başyapıttır Witness for the Prosecution. Bu film, sinema tarihinin en iyi uyarlama senaryolarından biri olarak kabul edilir. Londra’lı avukat Sir Wilfrid Robarts (Charles Laughton) kalp krizi geçirmiştir, bir süre meslek hayatına ara verip dinlenmesi gerekir. Ancak bu sırada cinayetle suçlanan genç bir adam (Tyrone Power) Sir Robarts’dan yardım ister. Hastalığı ne kadar ağır da olsa avukat, ilginç bulduğu bu davayı kabul eder. Müvekkili Vole, zengin bir dulu öldürmekle suçlanmaktadır ve işin en ilginç yanı karısı Christie’nin, savunma için değil, savcılık için tanıklık yapacak olmasıdır. Mahkeme ilerledikçe olaylar daha da ilginç bir hal almaya başlayacaktır.Filmin geneli mahkeme salonunda geçse de gerek kurgusu, gerek oyuncuların olağanüstü performansları filmi bir başyapıt haline getirmiş. Filmde yer yer geriye dönüşler var. Ve filmin sürpriz finali de son vuruşu yapıyor. Şimdiye kadar yapılmış mahkeme filmleri içinde en iyi 10 film arasında 6. sırada. İzleyicilerinden filmin sonunu arkadaşlarına anlatmamaları istenmiş, zaten vizyona girdiği zaman tanıtım sloganı “Böyle bir gerilim ancak elli yılda bir görülür” şeklinde olmuş.

Judgment at Nuremberg (1961)

queennothing | 07 March 2011 20:48

2001 senesinde hayatını kaybeden Amerikan yönetmen Stanley Kramer, tam 9 defa Oscar’a aday gösterildi. Başarılı yönetmenin 1961 senesinde çektiği filmi “Judgment at Nuremberg” (Nüremberg Duruşması) 2 Oscar sahibi oldu ve 9 farklı dala da aday gösterildi. 3 Milyon Dolar ile çekilen 3 saatlik filmde Amerikan aktör Spencer Tracy, Oscar Ödüllü aktör Burt Lancaster, Judy Garland, Richard Widmark, Marlene Dietrich, Maximilian Schell, Werner Klemperer, Montgomery Clift ve William Shatner rol alıyor.
Nuremberg Mahkemeleri, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Nazilere açılan davaları kapsamaktadır. ‘Dünya barışına karşı suç işledikleri’ gerekçesiyle kimi mahkum edilen, kimiyse idam edilen 24 kişi, Dünya Tarihi’nde önemli bir yer edindi.

Filmimiz, 1948’de; Nazilerin yargılanma sürecinde geçmektedir. Dan Haywood tarafından yönetilen mahkemede yargılanan dört Nazi, büyük bir insanlık suçunun seçilmiş günah keçileridir.

Bitmeyen Balayı; Touch of Evil (1958)

queennothing | 13 January 2011 15:02

“Citizen Kane” ile dünya çapında bir ün elde eden sinemanın usta isimlerinden Amerikan aktör/ yapımcı Orson Welles‘in yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Touch of Evil” (Bitmeyen Balayı), 1958 senesinde (ülkemizde 1965) vizyona girdi. Whit Masterson’un romanından uyarlanan ve 1 Milyon Dolardan az bir bütçeyle tamamlanan “Touch of Evil”, başarılı bir film-noir örneğidir. 2008 senesinde hayatını kaybeden Amerikan aktör Charlton Heston, 2004 senesinde hayatını kaybeden aktris Janet Leigh ve Welles’in kendisinin rol aldığı yapımda Dennis Weaver, Akim Tamiroff, Joanna Moore, Ray Collins, Joseph Calleia, Valentin de Vargas ve Mort Mills gibi isimler de rol alıyor.

Orson Welles: Sinema Tarihini Yazan Dahi…

| 23 November 2008 15:13

Orson Welles (1915–1985)

Amerikalı yönetmen Orson Welles, savaş sonrası yıllarda uluslararası sinemaya etkili bir güç kattı. Özellikle; ses, film kurgusu ve kamera arkasında yaptığı geleneksel olmayan farklı deneyimleri ile birçok yönetmeni etkiledi.

Çok zeki bir çocuk olan Welles, küçük yaşta yazarlıktaki yeteneğini ortaya koydu. Çocukluk yıllarında Shakespeare okudu ve okuluna devam ederken kendi piyeslerini sahneledi, başrolleri üstlendi.