Bahsedeceğim dergi Türk basın tarihinin en eski ve en yüksek trajlı dergilerinden biridir. 1946 yılında Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Mustafa Mim Uykusuz tarafından hazırlanıp her hafta cuma günü çıkarılmıştır. Dönemin baskıcı politikasından ve Markopaşa’nın yazar kadrosunun mizahi ve eleştirel dilinden dolayı ancak 22 sayı çıkarılabilmiştir. Ardından Aziz Nesin ve Sabahattin Ali, Merhumpaşa, Malumpaşa, Yedi-Sekiz Hasan Paşa,Hür Marko Paşa, Bizim Paşa, Ali Baba ve Kırk Haremiler gibi isimlerle yayını tekrar devam ettirmeye çalışmış ancak tutuklama, alıkoyma, işkence vb. nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememişlerdir.

Dergi uzun süre “Toplatılmadığı zamanlar çıkar” veya “Yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar.” gibi ibarelerle çıkmıştır. Derginin logosunda ise, dert dinleyen bir adam resmi vardır, ancak, o zamanın her şeyde bit yeniği arayan kesimi bu resmi sovyet selamına benzetmiş ve dergiye -yazarlara- kominist yaftası vurmuştur. Bu olayın ardından Sabahattin Ali’nin yazdığı yazıda, özellikle bu selamın ‘sovyet selamı’ olduğunu söyleyen kişiye (Falih Rıfkı Atay) ithafen yazdıkları gayet ilgi çekicidir: Ukalanın biri Meclis’te, Hz. Muhammedin’in kızları Hendek savaşında şehit düştüler, demiş.
Meclis’te bulunun zarif bir zat da ” Kızları değil, oğullarıdır, Muhammed’in değil, Ali’nin oğullarıdır. Hendek savaşı değil, Kerbela’dır. Hangi birini düzelteyim,” demiş. İşte bu hatalar gibi, Ulus gazetesi de adeti üzerine büyük bir gaf yapmıştır. Hangi birini düzelteyim. Markopaşa sovyet değildir, selam ayakla değil, elle verilir. Sovyet selamı öyle değildir. Resimde Markopaşa selam vermiyor, elini kulağına götürmüş, dert dinliyor. Ve işin en mükemmeli de bu resim tek çizgi ilave edilmeden Ulus’un arşivinden alınmıştır.
Ey Ulus ve ey Falih Rıfkı!
Neren doğru ki, kalemin doğru olsun.