bildirgec.org

kozmetik hakkında tüm yazılar

acımasız kozmetik dünyası

sortie | 06 February 2007 18:32

herşey yalan!reklam dediğimiz ki yeryüzündeki en çok saygı duyduğum meslektir bu ayrı bir konu abartma işidir altyapısında ama yalan yani bu kadar yalan dolan da yeter artık!hergün yeni bir kozmetik ürünle tanışıyoruz ne tesadüftür ki hepsi de doğada nadiren bulunan çok değerli bişeylerin bileşimi!hepimiz biliyoruz ki artık içinde alplerden gelen o saf temiz suyu barındırmıyan bi ürün asla iyi bir temizleyici olamaz!bu ürünler neler vaat etmiyor ki, cildimizi yeniden yapılandırıyorlar!nasıl oluyorsa?cildimizde ne var ne yok herşeyle müthiş bir mücadele söz konusu hale geliyor herşeyle savaşan bu ürünün başaramıyacağı hiçbir şey yok tüm bu temizleme işlemlerinin ardından siz artık yepyeni bir insan oluyorsunuz mucizevi değişiminiz gerçekleşmiş oluyor çünkü!ürününüz düşmanlarına karşı galip geliyor galip gelenin yalnızca kendisi ve arkasındakilerinin olduğunun gayet farkında olarak!vaadedilen herşey külliyen yalan oysa ki size bunca zahmetten sonra kalanlar;olduğundan çok daha büyük akneler, kurumuş ve erken yaşlanmaya hızlı biçimde zemin hazırlanmış bir cilt oluyor.bakınız.vichy.proaktive, loreal! hayırlı uğrlu olsun efendim(kuyruk acısından yazılmış bir yazı diildir)

Balina penisi

kopanisti | 31 January 2007 13:05

Balina. Dünya denizlerinde yaşayan en büyük memeli. Filmlere ve pekçok romana konu oldu yıllarca. Mobidik, Orca, Özgür Willy ve diğerleri. Avlandılar yıllarca acımasızca. Dişinden kuyruk ucuna kadar tüm bedenlerini acımasız ve düşüncesiz insanın kullanımına sundular. Ve onlar da tıpkı insanlar gibi ağladılar yavrularını yada ailelerini kaybedince.

Amerika. Yeni Dünya. Avrupa’dan pek çok insan yeni bir hayat kurmak için, yeni umutlarla gemilerle bu kıtaya gitti. Atlas Okyanus’undan geçerken hepsinin hayalleri vardı. ‘’Makarnacı’’ lakaplı Al Capone da bu gemilerden biriyle kafasındaki hayallerle genç yaşta yolla çıktı. O’nun hikayesi de onlarca kitaba ve filme konu oldu. Ama buradaki konumuz O’nunla değil balinalarla ilgili.
Rum asıllı bir ailenin 1906 yılında İzmir’de bir bebekleri dünyaya gelir. 17 yaşına kadar İzmir’de yetişir genç bir delikanlı olur, 1923 yılında Anadolu’nun işgalden kurtuluşu sonrasında, yangın yerine dönen İzmir’de, harabelerin içinden içkiler ve eşyalar toplamaya başlar bunları yabancılara satmakla para kazanmanın zevkini tadar. İlk işadamı olma tohumları burada atılır. Bir süre sonra ailesiyle birlikte İzmir’den ayrılır ve tek başına Cenova’ dan Arjantin’e giden bir umut gemisiyle açılır Atlas Okyanusu’na. O’nun da kafasında hayalleri vardır mutlaka, okyanus kokusunu alırken, balinaları seyrederken, güneşin batışını izlerken geleceği hakkında planlar kurar. Kısa süre sonra Arjantin pasaportuyla bir tütün şirketinde çalışmaya başlar, telefonlara bakar ama tatmin olmaz kazandığı paradan. Yavaş yavaş Türkiye’den tütün getirtmeye ve bunu büyük şirketlere pazarlamaya başlar. Genç yaşta çok paralar kazanır. Bildiğimiz asıl şöhretini 1930 yılında yakalar. Ekonomik kriz ile birlikte o ana kadar biriktirdiği paralarını nasıl değerlendireceğini düşünürken, okyanus geçişi sırasında gördükleri önemsiz şeyleri hatırlar ve bir anda ne yapacağına karar verir. İflas eden bir Kanada şirketinden fırsatçılığını da kullanarak çok ucuz fiyata 6 tane gemi satın alır. Artık o Armatör Onasis’ tir. Savaş zamanı silah ve eşya taşıma işini başarıyla sürdürür. Devletlerden büyük paralar kazanır. Arkadaşları artık devlet başkanlarıdır.

2.dünya savaşı sonrasında ise Yunan ortağı Costa ile birlikte bu gemilerle balina avcılığına başlar. Hatta daha da ileriye gider balinaların göç yollarını inceleyen bir bilim kuruluşundan sızdırılan bilgilerle sürülere saldırmaya başlar. Balinaların göç yollarına dalar. Kazandığı paralar az gelir, tutamaz kendini balinaların sevişme ve yavrulama alanlarına da girer, tam bir katliam başlatır. İşini ve kazandığı paraya öylesine tutkuyla bağlanır ki tüm sektöre hakim olmak ister. Bu amaçla 1952 yılında Olympic Challeger isimli bir fabrika gemisini denize indirir. Okyanusta avcı gemilerinin katlettiği balinaları denizde işleyen bu gemi aslında 2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan bir tankerden, yüzen bir fabrikaya döndürülmüştür. Burada da forsunu kullanmıştır. Katlettiği balinalardan kendisi için parçalar ayırmayı da ihmal etmez. Bu parçaları ileride ünlü yatı Christina’ da kullanma fırsatı olacaktır. Uluslararası kuralları hiçe sayarak avlanmaya devam eden Onasis’in gemilerine 1954 yılında Peru hükümeti el koyar. Onasis’in bittiğini sananlar kısa süre sonra yanıldıklarını anlarlar. Gemilerini sigorta ettirmiş olan Onasis, zekasını burada da kullanmıştır. Bugün genciz yaşlılığımızı da düşünmemiz lazım çalışamaz olursak ne yaparız diye düşünmüş olacak ki tüm gemilerini iş durmasına karşı sigorta ettirmiştir. Balina avının herhangi bir sebeple durması halinde de bu kuralın işleyeceği garantisi vardır genel şartlarda. Sigorta şirketinden her bir gün için yüklü miktarda tazminat almaya başlar. Bu avlandığı günlerden bile daha fazla gelir getirir kendisine. Balinalar kurtulmuştur ama kasaları dolmaya ve tonlarca para kazanmaya devam eder. Sonuçta güme gidecek olan sigorta şirketinin imdadına İngiliz Hükümeti yetişir ve Peru makamlarıyla yapılan görüşmeler ile gemiler serbest bırakılır. Olympic Challenger bu olaylardan sonra da katliama devam eder. Bu kez de Norveç’te yayınlanan duyarlı bir gazete Onasis’in balina katili olduğu yönündeki haberlerini sıklaştırınca işin seyri değişir Norveç hükümeti gemilerin Hamburg limanında tahliye ettikleri 6300 ton balina yağının kaçak ve yasadışı olduğunu iddia ederek dava açar. Bu kez de tutuklanan gemilerden kurtulmanın yollarına arayan Onasis kıvrak işadamı zekasını yine kullanır ve tüm filoyu Japonlara satar.

Gemilerin adları değişir. Bu zenginlik ile şatafatlı yaşamına renk gelsin diye ünlü yatı Christina’yı denize indirir. Ve gemileri de hazır satmışken Avrupa Jet sosyetesinin merkezi Monte Carlo’ya gider. Yıllarca balinaları katlederek tonlarca para kazanan Armatör Onasis, bu kez de insanlardan para emmeye devam edecektir. Savunmasız ve masum balinalar kendi istekleri dışında av olmuştur, para kazandırmıştır O’na oysa insanlar kendi ayaklarıyla giderler Monte Carlo’da açtığı kumarhanelerde emilmeye. Paralarına para katmaya devam eder. Zenginleştikçe zenginleşir. Avrupa Jetsetini, hatta Amerika Başkanı Kennedy ve güzel eşi Jacklyn’i bile yatında konuk eder çok sıkı dost olurlar. Yıllardır katlettiği balinalardan topladığı dişleri ve penisleri Christina’nın iç döşenmesinde kullandığını konuklar biliyor mudur, ya da koltuklara oturan jetset neyin üstüne oturduğunun farkında mıdır bilemeyiz ama yatın barındaki sandalye ve koltukları balinaların penis derisiyle kaplatmış, ayak dayama yerlerinde balinaların dişlerini kullanmıştır. Bunları bilemeyen sosyete bayanları banyolarında kullandıkları hoş kokulu sabunların, parfümlerin süründükleri krem ve rujların, sperm balinasının kafasının içindeki kutu denilen bölmede depolanan ve çok değerli hoş kokulu olan kıvamlı ispermeçet yağından yapıldığını da bilmiyorlardır. Hatta ipeksi saçlarını taradıkları tarakların ve pahalı kıyafetlerindeki düğmelerin bile balina kemiğinden yapılmış olduklarına da kafa yormamışlardır muhtemelen. Ancak bir gerçek vardır, bu kozmetik ürünleri kullanmaları ve balina penisinde oturmaları Onasis sayesinde olmuştur.
Birgün bu ihtişamlı yaşam kabusa dönüşür. Hayat hep canım cennette değildir, acılar, kederler ve gözyaşı da vardır. Çok sevdiği oğlunu daha hayatının baharındayken bir uçak kazasında kaybeder. Yavrusundan yetişkinine kadar ayırt etmeden balinaları katleden, anne balinaların karınlarındaki yavrularını bile satan ünlü armatör evlat acısını yaşadıktan sonra yaptıkları kafasına dank etmişmidir onu da bilemeyiz ancak yavruları parçalanırken anne balinaların gözlerinden akan yaşların aynısı şimdi O’nun gözlerinden akmaktadır. Cenazede oğlunu toprağa verirken yanındaki arkadaşına şu sözleri söylediği duyulur. ‘’Dünyanın en yoksul, en acınacak en mutsuz ve hiçbir şeyi olmayan insanıyım ben şimdi.’’

Ultraviyole Oje Kurutma

semazem | 18 January 2007 00:59

Ojeyi sürdükten sonra odanın içinde koşuşturmaya, elleri kolları sallamaya, birilerine üfletmeye son. Bu aleti alıyorsunuz, önce içine 4 adet AA pil koyup sonra ojeyi sürüp sonra da elinizi altına koyuyorsunuz.

kenevirin kozmetikte kullanımı

cosmicdust | 13 January 2007 04:02

Kenevirin kozmetik dünyasında yaygın olarak kullanılmaya başlaması , ilk başta kulağa garip gelebilir . Doğal içerikli ürünler ile piyasada bulunan birçok marka , kuru cilt tipine sahip olanlar için hazırlanan ürünlerinde , yüksek oranda yağ asidi içerdiği için kenevir yağını tercih ediyor . Çıkarılan yağ sadece nemlendirici ürünlerde değil , sabun ve şampuanlarda da kullanılıyor. Görünüşe bakılırsa mantıksız bir tercih de değil . Çünkü kenevir yağı ; Protein , E vitamini , Omega-3 , Omega-6 , GLA.(dolaşım ve deri üzerinde etkileri bulunan bir yağ asidi) , magnezyum ve demir bakımından oldukça zengin . Bunun yanında kenevir, kalp için son derece yararlı olan alfa-linolenik asidin en çok bulunduğu bitki ünvanını da elinde bulunduruyor .
Yurtdışında doğal ürünler satan mağazalarda kenevir yağı ve tohumu içeren besin maddelerine olan talep gittikçe artmakta . Sindiriminin çok kolay olması , kenevirin içinde bulunan 20 amino asidin 9 tanesinin ise vücudumuzun ihtiyacı olan temel amino asitleri içermesi , organik ürün raflarında aranılanlar arasına girmek için yeterli gibi görünüyor.
Adresinde kenevir yağı içeren nemlendirici ürünleri bulmak mümkün .

usks, 2, kozmetik satıcıları

ucan sato | 25 December 2006 18:04

satış teknikleri diye bunlara öğretilen şeylerin esası dünyadan bihaber olmaktır. diyelim bir nemlendirici ya da ruj aldın, sorar, allık da düşünmez misiniz, ışıltı veren allıklardan geldi, gece çıkarken kullanabilirsiniz. sekiz saat uyuyamamış gözlerinle bakarsın ona, ithal edilen bu küçük kutular, şişeler, sıvılar değil demek sadece, bi hayat şekli..ama bizim hayatımız öyle mi kuzum, nereye çıkıyorum ki geceleri, evimde çay içiyorum pijamalarımla. hem kimi kandırıyoruz ki, asgari ücretle çalışmıyor musun sen? beni gerekliliğine inandırmaya çalıştığın şeylere sen ne kadar inanıyorsun? söylemezsin tabii bunları, sekiz saat uyuyamamış gözlerine bakıp hayır, diyebilirsin sadece, teşekkürler. ne yapacaksın, dertleşecek misin ayaküstü. çıkışta da belki bir yerelere gidip bir şeyler içersiniz, ışıltılı allıktan sürerek.

Şeker Dudaklı Sevgilim

zabun | 04 June 2006 11:57

Urban Decay Kozmetik firması, kızların o herşeyi doldurdukları çantalarına koyabilecekleri kredi kartı ebadında dudak parlatıcı bir ürün geliştirmiş. Dudaklarınızı, 6 farklı renk ile gölgelendirebilir ve parlatabilirsiniz. Ürünün içerisinde bir de fırça var. Renkleri karıştırıp kendi tonunuzu bulabilirsiniz. Fiyatı $10.00
Feisty Kitten Lip Palette