bildirgec.org

kötü şirket hakkında tüm yazılar

Beyin sarsıntısı programı, Ş.L ve digital platform

olhor | 15 December 2002 07:46

Başlık biraz karışık olmuş, en yeni gelişmeden başlayalım anlatmaya. Sabahlama projem dahilinde televizyon başında gerçirdiğim bir kaç saatlik sürede geçen sene film festivaline gelen (rica ederim link beklemeyin) Hedwig and the angry inch’i izleme fırsatım oldu ülkemizin ısrarcı (bu kısma sonra gelicem) dijital platformu digiturkte. Filmin bütününü bir kalemde geçiyorum ve fakat filmin bir sahnesinde beni ters köşeye yatıran bir olay cereyan etti. Digi’nin tasarruf planları dahilinde filmleri lise öğrencilerine ya da istanbul ingiliz dili mezunlarına çevirttiğinin farkındaydım bir süredir ve fakat film içinde “Deny, ben ve kötü kaderimiz” olarak alt yazılanan “Deny me and be doomed” (“beni reddedersen lanetlenirsin” olabilir en muhtemel ve basit çevirisi) cümlesi ufak bir havale geçirmeme neden oldu. Haa daha bir çok şaheser de bulunmaktaydı tabii ilk aklıma gelen “all the strange rockn’ rollers” (anlayın artık nasıl kötüydü) sözcük grubunun “sabaha kadar rock yapalım” olarak çevrilmesi falan ve filan. Neyse geçelim bir başka konuya, filmlerdeki abuk çeviri, aynı filmi bir günde 4 kere izlemek (movie max yenilendi diye tanıttıkları buydu), lig t.v’de pozisyonun üstüne çıkan tüp reklamları ve galatasaray’ın ilginç ofsayt taktiği nedeniyle digiturk’u bırakmaya karar verip (ani bir ayrılık oldu onlar için) kendilerini aramıştım geçen günlerde. İlk karşıma çıkan bireyle aramda şöyle bir muhabbet döndü: Olhor: Merhaba, üyeliğimi bitirmek istiyorum. Birey: aaa, bi saniye bi saniye, tamam, evet, acaba neden bırakmak istiyorusunuz? O:(yukarıdaki nedenleri sayar) B: Bütün bu nedenlere kısaca kanal sayısının azlığı diyebilir miyiz? O: Size olası geliyorsa neden olmasın. B: Yani başka bir sebep var mı? O: Ha birde Eurosport’u türkçe seslendiren kişi Curling taşlarına “top” demişti. B: Peki o zaman sizi bir başka yetkiliye bağlayacağım, onunla görüşmenizin sonunda hala üyeliğinizin iptalini isterseniz işlemlerinizi başlatıcam. (Bu noktada bu parantezi bana çok görmeyin sayın okuyucu, gördüğünüz gibi levellı bir ayrılık sistemi söz konusu, yani üyelik iptal isteğimin bir üst yetkili tarafından gerçekçi bulunması lazım)

Ramazan ve mini

aksangrav | 23 November 2002 17:34

Senelerdir dikkatimi çeken bir hadiseyi yine yaşamaktayım. Bu hatun takımı neden Ramazan gelince açılıp saçılır? Hayır oruç tutuyorum da orucum bozulcak giymesinler falan demiyorum. Ama başka zaman giymeyipte Ramazan gelince paso mini etek giymek nedir, anlayamıyorum bir türlü. Israrla mini, başka bişey değil. Ya oruç tutanlara karşı kasten yapıyorlar (bkz: kadınlar birer şeytandır), ya da “nassolsa Ramazan ya, kimse bakamaz, bende rahat rahat takılırım, ooh, mis..” falan diyorlar. Çözmeliyim bu sorunu ben.

Olacak iş diil ;

threewishes | 22 November 2002 12:22

böyle çıkıp gitmemeliydim evet evet geri dönmeliyim , üşenme kızım hadii o kadar bulaşığı babanen yıkayamaz ; dönüyorum terasta beni bekliyor el sallıyorum görmüyor sanırım gözlüğünü takmamış . ikişer üçer uçuyorum merdivenleri kapı açık off her taraf her tarafta ,,, -babanee ben geldim . ses yok , kulaklar tabii yaş 75 olunca böyle . Mutfağa girişiyorum hemen işte bitti şu tabakları salona götürmek lazım ahh kolum ! hatırlatında şu mutfak kapısını sökiim tez zamanda . Yerimde kim yatıyor be allah allah hey sana diyorum ,hey kimsin , kıpırdıyomu bak hiç . ama ama nasıl olur yatan benim ! tanrım bu ben bensem bu yatan kim ? bu yatan bensem ayakta ne işim var ,,, -Hadi ama gidiyoruz gittikçe netleşen bu ses yanımdan geliyor baktığımda böyle tuhaf bir yaratık görüyorum meleğimbr /> iyi güzel de nereye gidiyoruz diyorum hadi ver elini diyor havalanıyoruz ; hani son sürat arabayla giderken birdenbire yokuş aşağı inmeye başlarsın ve karın boşluğunda bi takım kıpırdanmalar olur heyecanlanırsın işte öyle bi duygu uçmak ,,, bi dakka diyorum ayakkabılarımı çıkarıp fırlatıyorum boşluğa hahaaa çok güzel gittikçe yükseliyoruz havaalanının üstünden geçiyoruz aha karşımızdan bir uçak geliyor , paniğe kapılıyorum elimi sıkıyor , arkama baktığımda uçağın inişe geçtiğini görüyorum peki içimizden mi geçti bu şey şimdi .

Cranberries’de özel güvenlik rezaleti

WeaponX-hafif | 15 November 2002 17:26

Dün akşam konserden bi bok anlamadım güvenlikçi heriflerin başı, ki şirketin sahibiymiş bir bayan arkadaşımla tartıştı. Sonra olay kızışınca kıza saldırdı tutup dışarı atmaya kalkıştı. Tokat mokat atacakken karıştım. Dedim 1 saniye sakin ol, ne oldu falan. Kimsin dedi erkek arkadaşıyım dedim. O zaman kız arkadaşına sahip ol dedi. Tabi maganda kafalı bir adamı denmez ki “kız arkadaşım olsa bile kişilerle arasındaki olaylara ciddi anlamda karışmama gerekmezse karışmam” herif kro. Ona göre ben erkek arkadaşıysam sümsüğü koyup konuşma kadın demem lazım. Sonra da tarlada çalıştırmam lazım. Hey allahım, bu ülke nerelere gidiyor. Eskiden külhanbeyleri bile kadına, yaşlıya hürmet, çocuklara sevgi gösterirmiş. Bunlar kendine delikanlı diyor ama tek bildikleri serserilik. Herife insan gibi davrandım, kalktı “çık ulan dışarı” diye bileğimi büküp, nefes boruma baş ve işaret parmağını dolayarak sıktı. Bu iki hareket de ciddi anlamda darpa giriyor (açıp ceza avukatından tam olarak dava prosedürünü falan bile öğrendim); gerçi aikidoda yaptığımız esnetmeler sağolsun bileğim gayet sağlam kaldı. Nefes borusunu da adamı bileğine iterek kurtardık. Wala hakkaten iyi oldu aikido. Hem sakin davranmayı öğreniyor insan hem de kendini koruyor. Gerçi herif piskopat olmasa olay bu raddeye varmazdı ya neyse. Zaten takriben 1 saat içinde adamı işsiz bırakacağım. Bu tip insanların bu gibi hassasiyet gerektiren işlerde çaılşması saçma. Hem de bize saldıran adam üstüne üstlük o güvenlik şirketinin sahibiymiş. Bence bu adma biraz parayla kahveden, karate salonundan adam kiralayıp 2 mont bir telsiz verip iş yapıyor. Hiç polise tutanağa gerek yok. Nasılsa radyo eksenmiş, winston sigaralarını satan JTI’mış, Carlsbergmiş yeterince üst düzeyden tanıdık mevcut. Ha tabi ayrıca piyasada tanınan 3 büyük güvenlik şirketinde de yönetici tanıdıklar var. Ama ya ben çevresi geniş, bağlantıları olmayan bir adam olsam nasıl oalcaktı bu iş? Maalesef bu ülkede bu işler böyle, işsiz kaldığı zaman belki oturur insan olmayı öğrenir, karate salonlarında serserilik öğrenene dek…

Boyalı Kuş

llus | 08 November 2002 20:36

dün akşam pc basında calışırken kocaman eski masamın çekmecelerinde bir şey ararken onun bir gazete küpüründeki resmini gördüm. Soğuk ellerimi gazete küpürünün kalbine dayadim ve gözlerine baktım. Şimdi Toprak altinda çürümüş olasılığı yuksek gözlerine… Bir ay once eski bir tanıdıkla yıllar sonra karşılaştığımda bana onu sormuştu. O öldü derken gri asfalt tonlarına takılmıştı gözlerim… peki ya gunlukleri? Muhtemelen ailesi yakmıştı gunluklerini. Adli tıp raporunda da temiz çıkmıştı. Ölüme karar vermeden öncede gayet neşeliymiş. Akşam yenen bir yemek sonrası odasına kapanıp, günlüğüne son kez birşeyler yazıp, kendini (…) (off dilim varmıyor parmaklarım kitleniyor klavyede) Ocak 15te tam 4 yıl olacak. Ölüm haberini aldığım pazar sabahın da evimde onu bekliyordum. saat 10:00 da bana kahvaltıya gelecekti. Ona bir kaç hafta once verdiğim JERZY KOSINSKI‘nin BOYALI KUŞ adlı kitabını getirecekti. Onun yerine gelen acılı bir kadının telefonu ile camdan bakıp yağan kara bakıp kendimi odama kapattım. bunu yapacak cesareti nerden aldıgını sordum elimdeki porselen bebeğe. Öyle ki bunu daha once cok kez sadece dikkat cekmek için yapmıştı. Bu seferde mi oyundu? Bu seferde gidip birinin gidip onu kurtarmasını mı beklemişti?Olayların çözümü O kitaptı ve ben bunu ölümünden bir yıl sonra anladim. Ona verdigim kitabı ve onda ki çeşitli eşyaları annesi bana yolladiginda bir coğunu görmemecesine dolaba yığmıştım. Bir yıl gibi bir zaman sonra o eşyaları onunla hep oturmayı hayal ettiğimiz Cihangire taşınırken buldum. Kitabın sayfalarını öylesine karıştırırken altı çizgili olan yerler dikkatimi çekti. Sectiği ölüm şekliyle aynı hikayeler… Kitabı okumuş bitirmişti ve sonra… Onu hayatımdan silmek için gittiğim başka şehirlerde ölümünden duyduğum korkak acıyı birgun onun hikayesini yazarak azalttim. Hayat işte.

nezaket şeysi

llus | 12 October 2002 23:17

Siz tabii ki anlayamazsiniz benim kaygilarimi. Seyretmesi güzeldir ama Tutup kalbinize kapayamazsiniz ellerimi. Beyaz ve incinmis açilir, Gri ve yorgun kapanirim düslerinize. Siz ölümle uyku arasina , dantel ipliginden bi uçurum kurarsiniz. Düsmesi güzeldi ama acir Yere kapayamam bu yüzü. Kaç kere gitmek dedimse hep yalan. Sadece bekliyorum sizi. Vermediginiz sözleri belki yerine getirmezsiniz ama Içinizdeki dügmeyi bulunca… Vazgeçmek için postmodern zaaflarinizdan Kirik bi ayna gibi kum olmak istedim o kapilarda. Göremezseniz de. Üç noktaaaaa Kaygi.kaygi.kaygi. Ben simdi Hiç sever miyim sizi.. Geceleri ucuz kahramanlara dönüsen Seffaf elbiseli korkuluklar.. Ben simdi .. Sever miyim hiç sizi? Kaç kere ‘’siz’’ dedimse Nezaketten..

Uzan Destanı..

entheogen | 11 October 2002 15:25

Asagidaki yazinin orijinal kaynagini bilmiyorum, bana ulastigi hâliyle size aktariyorum: Yasantimin bir yilini (2001) Uzan’larin Rumeli Holding’inde çalisarak geçirdim. Hayatimdaki en talihsiz dönemlerden biri olarak addettigim iki is arasi is arama döneminde çalistigim Uzan grubunun gerçekleri hakkinda az çok bilgi sahibi oldum. Özellikle Uzan’larin (sag, sol, orta) kollari olan adamlara olan yakinligim sayesinde Uzan realitesi hakkinda tecrübe sahibi oldum.

Kurcalayan bir adam olarak edindigim bilgilerin isiginda bundan yaklasik birbuçuk sene önce motorola olayi ile ilgili kimsenin yazmadigi-yazamadigi gerçekleri yazdim. Simdi o kadar uzun tutmayacagim ama yine de birkaç laf edeyim.

Dikkatimi çeken ilk sey suydu: Uzan Grubu’nun Rumeli Plaza’da konuslanan hiçbir sirketi kâr etmiyordu. Star TV, Teleon, Kral, Radyolar, Gazete, Telsim, Unitel, RtNet, Ada Bank, Imar Bankasi vs. bütün sirketler anormal derecede zararda. Bir holding düsünün, sanki adamlar demis ki, öyle bir yönetim kadrosu kurayim ki, en kârli kosullarda bile adamlar zarar ettirsin sirketi yiyip bitirsin, batirip çikarsin.. Gerçekten böyle, hayatimda tanidigim en komik adamlari orada gördüm diyebilirim. Holding’in yönetim kadrosu tamamen es dost kayirmaca adamlarla dolu. Aynen söyle kurmuslar kadroyu: “olum mehmet ali, senin adin mali degil mi, o zaman seni de mali isler müdürü yaptik..”

Benim çalistigim sirkette (unitel) üç kardes müdürlük yapiyordu. Birisi genel müdür, biri pazarlama müdürü, öbürü de o zaman yasi tutmuyordu ama duydum ki simdi onu da müdür yapmislar. Geri kalan üst düzey bunlarin akrabalari, yegenleri.. Arkadaslar Adapazarliydi Sirkette kararlar son derece irrasyonel alinir. Yani adi m.ali oldugu için mali isler müdürü olan arkadas bir karar alir, üst düzeyde Uzanlar o karari en azindan onun kadar abuk bir baska kararla revize ederler, kimsenin bunlarin ne kadar akilci kararlar oldugu hakkinda iki çift laf etme hakki yoktur. Mesela ne kadar direttiysem su anda serbest yazilim olarak bedava dagitilan bir programa 300 bin dolar ödemelerine mani olamadim. Programi ögrensin diye ingilizce bilmeyen, Jet fadil’in sirketinden gelen bir programciyi da bir hafta Amerika’ya gönderdiler. 6 ay boyunca Ingilizce bilmeyen programcinin Amerika’da alamadigi egitimin isiginda programa adapte olunacak derken sirket kapatildi. Akil sir erdiremezsiniz, bes liraya mal ettiklerini üç liraya satarlar. Mesela hep merak ederdim, atiyorum, gelisi 100 dolar olan motorola telefonlar nasil oluyor da millete 70 dolara satiliyor diye, megerse zaten herifler mali almak için hiç para ödememisler.

Sadece Uzanlara özel bir takim durumlar vardir. Mesela binanin içerisinde bir noktada konuslanan bir sirketi 6 ay sonra ayni yerde bulamazsiniz. Ya kapanmistir, ya da kapanan bir baska sirket ile katlari degismistir vs. Uzanlar is yaptiklarina kesinlikle para ödemezler. Borç olayini sadece motorola boyutunda ele alip nasil taktik ABD’ye diye sevinmeyin. Yani en azindan bu bizim için milliyetçilik duygulari ile bezeli bir gurur kaynagi olmamali, çünkü Uzanlar’in is yapip da kendileri de dahil yerli-yabanci takmadiklari adam yoktur zaten. Kendileri de diyorum abartmiyorum, bunlar babalarina da taktilar, mahkemelik oldular falan bilemiyorum sonra isler nasil çözüldü. Ama bu bir gelenektir, kesinlikle Uzanlar para ödemez. Belki bir iki küçük is yaptirip onu zamaninda öder, sen de havaya girersin “ulan bosuna adamlarin günahini almislar” diye. Eger parani zamaninda ödüyorlarsa bil ki arkadan büyük bir is isteyecekler ve büyük iste takacaklar. Diyelim ki is yaptin, alacagini alamiyorsun. Uzan grubunda en önemli adamlar nakit akisi yöneticileridir. Bu adamlarin görevi sürekli olarak borç döndürmek ve kimlere para ödenmeyeceginin öncelik sirasini belirlemektir. Bu adamlar bir kere senin alacagini aylarca oyalarlar, bir sürü bahaneler sunlar bunlar derken bir bakarsin ki aylar geçmis. Alacagini tahsil etme umudun kalmamis, diplomasiden vazgeçip kabalasirsin. Ona da çok güzel yanit verirler. Kapisinda özel korumalarin makinali tüfek tasidiklari tek sirket Uzanlarinkidir. Onlarca güvenlik görevlisi çalismaktadir, binanin çatisi kapisi vs. elleri makinali tüfekli adamlarca korunmaktadir. Neyse diyelim kabalastin, ve cevabini da aldin. Artik çare olayi adalete yansitmaktadir. Bir çok firmanin basina gelir bu, mahkemeye verirsin alacagini almak için. Bir de bakarsin, Uzanlar seni senden önce 140 kere dava etmis. Senin davanin görülmesi için öncelikle 140 tane davanin ele alinip sirayla çözüme kavusturulmasi gerekmektedir. Bu da Türk hukuk sistemine göre takribi olarak 268 sene sonra yasal faizi ile alacagini bir ihtimal tazmin edebilecegin anlamina gelmektedir. Bu yazdiklarimi abarttigimi düsünen varsa, bu olayi yasayan firma ismini de verebilirim. Neticede alacaklilar bu durumu farkedince çaresizce bir yönteme basvurmaktadirlar. Rumeli holding’in camla kapli dis yüzeyinde sürekli olarak delikler görürsünüz. Bunlar kursun delikleridir. Bunlar son etapta kafayi çekip “alin ulan serefsizler” diyerek Uzan’in sahsinda plaza binasini kursunlayan biçarelerin eseridir. Uzanlar’in her türlü marifeti bulunur. Vatanseverdirler ya, mesela es dost akraba ya da yöneticilerini (askerlik yapmamis olan) Adanaspor’a lisansli futbolcu kaydetmek sureti ile 35 yasina kadar askerliklerini tecil ettirdikleri söylenir. Adanaspor’un kadrosu bunun için 350 kisi falandir herhalde.

Uzanlarin etrafinda üç-dört yalakasindan baska kimse bulunamaz. Adamlarin bütün vizyonu bu dalkavuklarin yansittigi pencereden olusur. Adam derki, “aman efendim halk size tapyior, hemen gidiniz Galatasaray’a baskan olunuz”, bizimkiler de havaya girip keseyi açarlar. Olamazlarsa verdikleri tüm yardimlari da geri alirlar. Uzanlar holding binasina çatidan helikopter ile gelirler, asansörleri ayridir. O helikopterin her havalanisinin maliyeti 100 emeklinin birer aylik maasina bedeldir. simdi seçimlerde ayni anda 4 helikopter kullaniyorlarmis, kullansinlar yakisir. Ben sahsen bir sene boyunca sadece bir kere Hakan uzan ile karsilasmak sansina eristim. Yönetim katlari holdigin en üst katidir. Helikopterle gelir, çatidan iner, yine helikopterle giderler. Çalisanlarin arasina asla karismazlar. Yönetim katina herkes giremez. Bir arkadasimin basina gelen komik bir hikaye: Ise yeni baslayan bir arkadasim aksam geç saatlerde mesai yapmaktadir, bilmedigi için Uzanlarin katina çikan özel asansöre biner. Asansör direk olarak en üst yönetim katina çikmaktadir. Bina bosalmis sadece güvenlikler ve mesai yapan memurlar kalmislardir. Neyse arkadas asansöre mani olamaz, direk en üst kata çikar, kapilar otomatik açilir, hali kapli koridorun basinda ellerinde silahlar ile birkaç koruma direk bunu görünce hareketlenirler. Arkadas çaresizlikten ve korkudan o karambolde atagi tusuna basar, kapilar kapanir asagi kata inerken yukaridaki korumalarin bagirislarini duyar. Korumalar alarm durumuna geçer, aksam aksam garip bir kovalamaca baslar. Arkadas plazanin karanlik bir noktasinda saklanarak korumalari savusturur…

Bu da benim hikayem. Uzan grubunda çalisip turkcell kullanmak mümkün degildir. Illa ki telsim alacaksin, ellerinde liste vardir, telsimi olmayan listesi, sürekli kontrol edip uyari gönderirler. Ben bu sürece en uzun süre direnenlerden biriyim, ama sonunda kiz arkadasima hediye olarak personel kampanyasi ile 100 liralik motorolayi 50 liraya aldim, onun biriken hediye puanlari oldugunu ögrendik. Telsim’in web sitesine girdik, bir yigin hediyeler, tatiller falan. Bizim puanimiz mutfak robotuna yetiyor, sevindik, kodunu falan kaydettik, internetten basvurduk. Aradan haftalar geçti ses yok, neyse bari biz arayalim dedik. Müsteri yetkilisi kiz ellerinde mutfak robotu kalmadigini söyledi, baska bir hediye seçtik, o da yok dedi, baska bir sey, o da yok. Ben iyice sinirlendim, puanima bakmadan ne görürsem soruyorum, o stoklarimizda kalmadi, bu tükendi… En sonunda patladim, kardesim ne kaldiysa onu alacam diye. Kiz ne dese begenirsiniz, efendim stoklarimizda hiçbirsey kalmadi, onun yerine size 30 bedava mesaj verelim… Dedim ki, ne zaman gelecek stoklariniza, ben o zamana kadar beklemek istiyorum, cevap gelmeyecek. Yani bilmem kaç yüz milyonluk konusma yapmissin bir sene boyunca, sana mutfak robotu gösterip üç bes bedava mesaj verecek. Kiza bagirmakta çare yok, biliyorum ki o zavalli da üç kurusa çalisiyor orada. Yazi yazdim, madem stoklariniz tükendi, neden hala web sitenizde hediyeleri yayinliyorsunuz, bayilerde hediye kataloglari dagitiyorsunuz diye, elbette yanit yok. Mesajina da sana da dedim, cebi kapatmak için basvurdum. Her seferinde kapattik diyorlar bir bakiyorum o ay sonunda 15 milyon fatura geliyor. Bir de günasiri gelen abuk Genç parti mesajlari da cabasi. Artik ugrasmiyorum, simkarti topraga gömdüm, üstüne de beton çektim…

Telsim demisken, bu arkadaslar vakti zamaninda birçok önemli bürokrata, diplomata, isadamina falan beles telefon hediye etmislerdir. Daha sonra bu telefonlar araciligiyla bütün bürokrasiyi ve siyaseti takip ettikleri, telefonlari dinledikleri açiga çikmisti. Uzan grubu üst düzey müdürlerinin iki kolunda koruma goriller, tekme tokat disari kovulmak sureti ile isten atildiklarina sahit olan çok insan vardir. Haberlerde seyrettiginiz görüntüleri çeken kameramanlar, reji odasi çalisanlari falan hepsi asgari ücretin altinda çalisirlar. Isten çikartilirlar, alacaklari üç kurus tazminati vermemek için de bir sürü numara çevirirler. Hiç acimazlar, üç kurus vermeyelim diye haksiz yere çalisanlarini is kanunun yüz kizartici maddelerini gerekçe göstererek isten atarlar. Birakin tazminati, haksiz yere o insanlarin gelecek sicillerini de lekelerler.

Uzanlara paranin nereden geldigi belli degildir. Ben iki kaynak görüyorum. Birisi enerji ile ilgili devletten kopardiklari avantalar, enerji özellestirme vurgunundan elde ettikleri gelirler. Ikincisi de ödemedikleri borçlarinin repo gelirleri. Bunlar tabi görünen kalemler, esas görünmeyenler var ki ona bisey diyemem. Uzanlar’in palazlanma dönemi Turgut Özal’in iktidaridir. Biliyorsunuz her götürgen politikaci yamacinda güvenilir is ortaklari ister. Mesut kardesi ile halleder, Tansu’nun kocasi… Turgut’un oglu Ahmet Özal bildiginiz üzere bizim Uzanlarin ortagi idi. Mali o dönemde götürdüler. Hala o iliskiler devam etmektedir. Günes Taner Uzanlarin gizli ortagidir. Günes Taner’in oglunun Fil Park isimli bir sirketi vardir Uzan grubunda. Geçen sene agzinda purosu ile Günes Taner ile Tarhan Erdem pek bir sik gelirlerdi plazaya. Dikkat edin geçen sene MHP’nin iktidara gelecegini söyleyen Tarhan Erdem, bu sene uzanlarin baraji geçecegini ekranlarda defalarca anlatti. Bir anlamda Genç Parti promosyonu yapti. O konusmadan sonra herkes Uzan’i dikkate almaya basladi. Politika böyle bir seydir, yaparsin olmaz, söylersin olur. Söylem belirleyicidir. Genç Parti’nin dikkate alinma konusunda kirilma noktasi Tarhan Erdem’in baraj ile ilgili promosyon konusmalaridir. simdi bunun üstüne bir yildir sürekli rumeli plazaya gidip gelen Tarhan Bey’in, geçen seçimlerden önce MHP ile ilgili basarili öngörüsü ile elde ettigi ününü bu seçimlerde Cem Uzandan yana kullanmak sureti ile dogrudan gelire tahvil ederek Uzanlardan avanta sagliyacagi gibi saçma bir düsünceyi aklimiza getirmeyiz herhalde. Neyse netice olarak Uzanlari en iyi agzi yananlar bilir. Özetle bu topraklarda yetismis en serefsiz adamlar bunlardir. Iktidara gelince Dogan Grubunu, Motorola’yi falan degil dogrudan halki soyacaklardir. Motorola olayi ile Tükiye’nin dis piyaslardaki güvenilirligine büyük darbe vurmuslardir. Amazon.com’dan bir ürün siparis ettigimde Türkiye’den kredi karti kabul etmediklerini söylemislerdi, sebebi siparis verilen kredi kart numaralarinin sürekli olarak çalinti çikmasiymis. Ticarette de böyle, Uzan’lar Türk sanayacisinin, is adaminin uluslararasi güvenilirligine büyük darbe vurmuslardir. Bunlarin acisi sonradan zamanla çikacaktir. Bunlarin acisi hala “gelsin bizi kurtarsin” diye beklenti içine girip her söylenene inanip ham hayaller içerisinde uyuyan zavalli Türk halkindan çikacaktir. Zavalli diyorum çünkü gerçekten zavalli Türk halki, toz duman içinde kendisini AB’ye sokup isviçre yapacak saksakçilar ile gökten zembille 800 üniversite indirip herkesi üniversite mezunu yapacak hirsizlar arasinda kalmis durumda. Iste tam bir muz cumhuriyeti demokrasisi, diger taraftan bölücüler ile irtica da geliyor. Ne kadar senlikli, seç bakalim begendigini.

AÇIN HIRSIZLARIN ÖNÜNÜ, DURDURAMAZSINIZ CEP TO CEM GELIYOR!..
Bahçeli’nin dedigi gibi, bu millet bu hirsizlari iktidara getirecekse, o zaman yanlis yerdeyiz, bize bu ellerden gitmek düser… Adnan Menderes, ben odunu koysam milletvekili seçtiririm diyerek, odunlarla memleket yönetilebilecegini ispatlamisti, simdide Uzan telsim bayileri ile yönetilebilecegini ispatlayacak… Not : Uzan grubunda 11 ay çalistiktan sonra (11 ay gerçekleri görmem için yeterli oldu) kendim istifa ederek ayrildim ve hemen istifamin ertesinde basladigim çok daha onurlu ve dürüst bir grupta halen çalismaktayim. Bunu söylüyorum, çünkü yukaridakiler gibi Uzan’dan agzi yananlardan degilim, kuyruk acisi ile degil son derece objektif olarak gerçekleri yaziyorum.

Komili zabun

WeaponX-hafif | 08 October 2002 10:48

Aynen atıfta bulunuyorum çok hoşuma gitti zira.

— In ku_grads@y…, “Ege” wrote: Arkadaslar,

Yurdisinda tahmin ediceginiz gibi en ozlenen sey basta Turkiye, yemekler ve turk urunleri oluyor. Neyse gecenlerde bostonun migros marketi diyebilicegim ‘star’ markette alisveris yapiyorum. Birde ne goruyim Komili sabunlari made in ayvalik … Sevindik gururlandik turkun gucu yurdumun sabunu falan filan..

Neyse sabun ve sivi sabun stoklari fullendi.. Eve geldim komili papatya ozlu sivi sabunu inceliyorum hani tepesinde saga cevirince acilir, sola cevirince kapanir zamazingosunu gorunce bir dumur yasadim.. Bildiginiz ‘ac-kapa=open-close’ yerine arkdaslar’open-STOP’ yazmayi uygun gormusler… Hani biz anlarizda yurdumun ihrac malidir biliriz, elin amerikalisi nasil anlar bilemem.. sivi sabunlar hakkinda doktoram yok ama yani ‘open-close’ yazmazmi bunlarin ustunde saga cevir ‘open’ sola cevir efendi ol ‘stop’ nedir?. turkiyedekiler nasil ‘ac-dur ulan’, ‘ac-hoop’ falanmidir.. komili benide guldurdun gider ayak..

Vestel-JVC

WeaponX-hafif | 08 October 2002 00:03

hafif.org Vestel ve JVC ortaklığını açıklayan tam sayfa gazete ilanını gördünüz mü? Açıklayıcı bir yazı ve görsel öğe olarak bir uzaktan kumanda konmuş. Kumanda’nın içinde iki adet AA pil var. Bir pilin üzerinde VESTEL diğerinde ise JVC yazıyor. Enteresan olan mı ne? Enteresan olan şu; Evimizde daha evvel JVC televizyon da, Vestel televizyon da bulundu. Ama ilândaki uzaktan kumanda… SONY! Hemen koşup baktım 3 marka kumandayı da temin ederek. Hakikaten SONY… Var bu işte bir çapanoğlu.

dial up zamları için protesto önerisi

kappur_ | 06 October 2002 05:41

telekomun sonu gelmez zamlarını şööle protesto edebilir miyiz ki?? periyodik olarak girmeyelim internete.. örneğin her ayın biri ve onbeşinde, saat 12.00-14.00 ve 20.00-22.00 saatleri arasında dial up bağlantı yapmayalım. böylece önceki protestolardan haberi olmayanlar sonrakilere destek verebilirler..