bildirgec.org

kötü şirket hakkında tüm yazılar

Büyüteç

infuscoare | 14 February 2003 15:50

Geçtiğimiz gün, 2002 Akademi Ödüllerinin adayları açıklandı. Bu ödülün uzun zamandır, sadece best seller listelerini daima yakından takip eden, cilalı ve tüysü toplumu ve aynı sikletteki sinemacıları heyecanlandırdığı bilinen bir gerçek. Bunun sıkıcı nedenlerine değinerek polemik yaratmaktan kaçınıp, aslında öyle ya da böyle, herhangi bir sinemacının çalışma masasında, en az bir tane Oscar bulunmasına “hayır” demesinin çok zor olduğunun da ayrı bir gerçek olduğunu belirtmekte yarar var.

Her yıl oldugu gibi, bu yıl da adaylığa gark edilen filmler yakın takibe alındı, uçucu tartışmalar başladı. Bu yılı ilginç yapan, bu adaylıklara boğulmuş filmler arasında bir de Roman Polanski filmi olması. Amerikan Ulusal Film Eleştirmenleri tarafından, yılın en iyi filmi seçilen, The Pianist. Filmden bahsetmeden önce Polanski’nin geçmişine göz atarsak, ilginçliğin arada sırada adaylık piyangosunun iyi filmlere tekabül ediyor olmasından kaynaklanmadığını görürüz.

Polanski, 1933 yılında Paris’te Musevi bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve 3 yaşındayken ailesiyle Polonya’ya göç etmiş. Göçebe ruhunu da babasından almiş olsa gerek, zira babası Fransa’da Rus göçmeni olarak bulunuyordu. Polanski’nin şeytanla sıkı fıkı ilişkisi de zaten Polonya’ya göçtüğünde 2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle başlıyor. Ailesi bir toplama kampına gönderilmeden hemen önce, babası onu bir katolik aileye emanet etmiş, o da hayatına bir katolik gibi davranarak devam etmiş o yıllarda. Toplama kampından babası sağ dönebilse de, annesi gaz odasından kurtulamamış.

Genç Polanski, bir iki kısa fılm denemesinden sonra, ilk uzun metrajlı filmi, Knife In The Water’i cekerek, kariyerıne hızlı bir başlangıç yapmış oldu. Çünkü bir anda ummadığı bir alakayla karşılandı dünyada. Önce İngiltere’ye taşınıp aralarında, satanist dokundurmalarla dolu ve yankıları uzun süre devam eden Rosemary’s Babyde bulunan iki filmini yaptı, arkasından da Amerika’ya taşınıp, aktris Sharon Tate ile evlendi. Sharon Ancak güzeller güzeli Sharon, kariyerinin zirvesinde ve 8 aylık hamileyken, 1969’da bir tarıkat (Charles Manson) tarafından evlerinde bulunan 4 konuğuyla birlikte şeytana kurban edildi.(rahatsiz edici) Polanski, o sırada şehir dışındaydı ve bu ziyareti kaçırmıştı. Hayatından bahsettiğimiz kişi Polanski olunca, şeytan (Ninth Gate’de Lucifer olarak kimliğini ifşa edip, marifetlerini bir kez daha değerlendirmişti), Sharon Tate, The Tenant, Macbeth, Chinatown, Tess ve tabii Nastassja Kinski, Bitter Moon, deha ve skandal kavramlarının altını çizmemek ayıp olur.

Polanski, 1977 yılında, tecavüz ve beraberinde 5 ayrı suçtan dolayı Amerika’da suçlu bulunmuş, ancak ya mahkeme kararını açıklamadan hemen önce, ya da açıkladıktan hemen sonra, henüz tutuklamak için Amerikan polisleri peşine düşmeye fırsat bulamadan Amerika’yı terketmiş, 25 yıldır da Amerika’ya ayak basamamıştır. Tecavüz suçu, çok yakın arkadaşı Jack Nicholson’nun evinde, 13 yaşındaki bir kız çocuğuyla cinsel ilişki kurmuş olmasından dolayı, beraberinde, çocuk yaştakilerle cinsel ilişki kurmak ve benzeri gibi 5 ayrı suçla birlikte kendisine layık görülmüş, takip eden yıllarda, J.Nicholson ve hatta olayın kahramanı çocuk yaştaki Samantha Geimer, Polanski’nin hakkında verilen kararı değiştirmek için çok uğraş vermiş olsalar da, bunda muvaffak olamamışlardır. Şu anda yine genç bir aktris olan karısı Emmanuelle Seigner ile Fransa’da yaşayan Polanski, Amerika’da resmen kanun kaçağıdır ve ülkeye giriş yapar yapmaz paketlenecektir. Bu durumda, En İyi Yönetmen ödülü kendisine layık görülse de, kırmızı halı üzerinde salına salına sahneye çıkıp, teşekkür konuşması yapmayacağı üzerine, fırsattan istifade, derhal olaydan bihaber olan birileriyle bahse tutuşabiliriz. Hollywood piyasasının,sevgili küçük adamcığının kaybettiği prestijini geri kazanma çabasıyla, en iyi yönetmen de dahil olmak üzere 7 dalda Polanski’yi işaret etmekle “Hayır biz bu ödülleri tüccarlara değil, sanatçılara veriyoruz, bakınız, bakınız” demek niyetınde mi, 7 dalda adaylığı olup da tek bir ödül alamayacak bir film yaratarak, sıkıcı Oscar günlüğüne farklı bir sayfa eklemek niyetinde mi olduğunu anlamamız 6 hafta sürecek. Kesin olan birşey varsa, o da bu yıl izlenme oranının bir parça daha yüksek olacağı. Bu arada, herhangibir Akademi Ödülü alıp almaması The Pianist’in iyi bir film olduğu gerçeğini değiştirmeyecek elbette.

Bundan 10 yıl önce Steven Spielberg, Polanski’yi yine Yahudi katliamını anlatan bir film olan Schindler’s List’i çekmek üzere ikna etmek için didinirken, Polanski’nin verdiği cevap, “ böyle bir film çekmek için biraz daha beklemeliyim” olmuştu. O zaman bunu anlamak istemeyip bozulan Spielberg, sanırım The Pianist’le, Polanski’nin neyi beklediğini anlamış olmalı.

The Pianist, Polonyalı genç bir müzisyenin, ölüm kamplarından müzik aşkıyla kurtulma çabalarını anlatıyor,” gerçek hayatta bunu anlatmak için bir arka fon müziğine gerek yok” sadeliğiyle.

Son olarak, Polanski, bir İngiliz gazetecinin, filmin Wladyslaw Szpilman’nın anılarından yola çıkılarak çekildiğini bilmez bir edayla sorduğu “ bu filmi kendi hayatınızdan esinlenerek mi çektiniz” sorusuna da şöyle olgun bir cevap vermiş :

“Kendi hayatımı sinema perdelerinde bilet karşılığı teşhir etmem, bu tipik bir Hollywood adetidir.”

schizophrenia13 ün sevgili günnüğü

ELOY | 31 January 2003 15:25

diyorum ki sevgili günnük insan hayatına bu kadar çok şifre vb numaralar sokulmamalı. her banka kartı ve kredi kartı için birer şifre. birer hesap numarası. müşteri kodu. internet bankacılığı şifresi. gizli soru ve cevabı. annemin kızlık soy adı. bunları ayrıca alış veriş kartları içinde sayabiliriz. internet var ki başlı başına şifre cenneti zaten. osuruktan teyyare şifre verdim o yare.

bitti mi hayır sigorta numaramız var. kimlik numaramız var. ösym numaramız var. sicil numaramız var.

yaz bir yere deme sakın. hepsini aynı yapta deme. neden yazıyorum bunları.çünkü teleweb şifremi unuttum. Bloke oldu. 444 0 444 ü aradım.

işçilerden nefret etmeye başladım

ELOY | 28 January 2003 12:23

sevgili günlük. ne kadar adiler yaaa. heriflere iyi davrandıkça tepeme çıktılar yaaa. anlamıyorum iyi davranmanın yardımcı olmaya çalışmanın neresi yanlış. nerede hata yaptım ben ya. iyi davranarak mı. yok yok bazı şeyleri görmezden gelmek. BABAM yaşında adamlara çıkışmak olmaz dedim ama nerdeee. adam değillerki bunlar.işe girmeden önce sert yöneticileri eleştirirdim. ne serti kırbaç lazım bana. lanet herifler. saf saf emekçiler zart zurt inandım durdum. müstahak bunlara. bok herif hepsi. lanet okuyorum hepsine. bir de içlerinde binbir güçlükle işe aldırdığım herifler var ki onlara ayrıca lanet okuyorum. adi bok herifler. bu kadar çıkarcı. fesat olunmaz ki kardeşim. yani topu topu 10 dk. ayrı kaldık şurda. para için ruhunu satar bunlar be. kaldı ki beni oooo. şerefsizler nefret ettim hepsinden. durun geliyorum ama. nerde benim kılcım

Çürümüş Afrika

WeaponX-hafif | 25 January 2003 02:23

Afrika. Uçsuz bucaksız bâkir topraklar. Çöl. Orman. Hayvanlar. Vahşi Yaşam. İnsanlığın Kökleri. Ha, bir de üçkağıt. Cuma günü nerden peydahlandıysa, mail kutuma Sese-Seko soyadlı birinden mail geldi. Şaşırmıştım. Tevellütü Denk getiremesem de Muhammed Ali-George Foreman maçını çok dinlemiştim. Mobutu emminin halkın parasını nelere döktüğü belliydi. İşbu konular ALI fiminde ve Don King adlı filmde biraz dikkatimi çekmişti. Gelelim mektuba… From: “mrs mariam sese-seko” Subject: URGENT ASSISTANCE Date: Fri, 20 Dec 2002 14:26:28 +0000 FROM:MRS. M SESE-SEKO ATTN: I AM MRS. MARIAM SESE-SEKO WIDOW OF LATE PRESIDENT MOBUTU SESE-SEKO OF ZAIRE? NOW KNOWN AS DEMOCRATIC REPUBLIC OF CONGO (DRC). I AM MOVED TO WRITE YOU THIS LETTER, THIS WAS IN CONFIDENCE CONSIDERING MY PRESENT CIRCUMSTANCE AND SITUATION. I ESCAPED ALONG WITH MY HUSBAND AND TWO OF OUR SONS TIMOTHY AND BASHER OUT OF DEMOCRATIC REPUBLIC OF CONGO (DRC) TO ABIDJAN,COTE D’IVOIRE WHERE MY FAMILY AND I SETTLED, WHILE WE LATER MOVED TO SETTLED IN MORROCO WHERE MY HUSBAND LATER DIED OF CANCER DISEASE. HOWEVER DUE TO THIS SITUATION WE DECIDED TO CHANGED MOST OF MY HUSBAND’S BILLIONS OF DOLLARS DEPOSITED IN SWISS BANK AND OTHER COUNTRIES INTO OTHER FORMS OF MONEY CODED FOR SAFE PURPOSE BECAUSE THE NEW HEAD OF STATE OF (DR) MR LAURENT KABILA HAS MADE ARRANGEMENT WITH THE SWISS GOVERNMENT AND OTHER EUROPEAN COUNTRIES TO FREEZE ALL MY LATE HUSBAND’TREASURES DEPOSITED IN SOME EUROPEAN COUNTRIES. HENCE MY CHILDREN AND I DECIDED LAYING LOW IN AFRICA TO STUDY THE SITUATION TILL WHEN THINGS GETS BETTER, LIKE NOW THAT PRESIDENT KABILA IS DEAD AND THE SON TAKING OVER(JOSEPH KABILA). ONE OF MY LATE HUSBAND’S CHATEAUX IN SOUTHERN FRANCE WAS CONFISCATED BY THE FRENCH GOVERNMENT, AND AS SUCH I HAD TO CHANGE MY IDENTITY SO THAT MY INVESTMENT WILL NOT BE TRACED AND CONFISCATED. I HAVE DEPOSITED THE SUM OF TWENTY FIVE MLLION UNITED STATE DOLLARS (US$25,000,000,00.) WITH A SECURITY COMPANY , FOR SAFEKEEPING. THE FUNDS ARE SECURITY CODED TO PREVENT THEM FROM KNOWING THE CONTENT. WHAT I WANT YOU TO DO IS TO INDICATE YOUR INTEREST THAT YOU WILL ASSIST US BY RECEIVING THE MONEY ON OUR BEHALF IN EUROPE. I WANT YOU TO ASSIST IN INVESTING THIS MONEY, BUT I WILL NOT WANT MY IDENTITY REVEALED. I WILL ALSO WANT TO BUY PROPERTIES AND STOCK IN MULTI-NATIONAL COMPANIES AND TO ENGAGE IN OTHER SAFE AND NON-SPECULATIVE INVESTMENTS. MAY I AT THIS POINT EMPHASIS THE HIGH LEVEL OF CONFIDENTIALITY, WHICH THIS BUSINESS DEMANDS, AND HOPE YOU WILL NOT BETRAY THE TRUST AND CONFIDENCE, WHICH I REPOSE IN YOU IN CONCLUSION, IN THE EVENT YOU ARE INTERESTED TO ASSIST US I WILL LIKE YOU TO CONTACT MY LAWYER WHO I HAVE STATIONED IN HOLLAND TO WITHNESS THE TRANSACTION TO IS CONCLUTION.YOU CAN REACH HIM ON IS DIRECT LINE WHICH IS +31-630-054-343 OR VIA MAIL [email protected] HIS NAME IS RICHARD GORDON AND I HAVE THE FULL TRUST IN HIM. I SINCERELY WILL APPRECAITE YOUR ACKNOWLEDGMENT AS SOON AS POSSIBLE. BEST REGARDS, MRS M. SESE SEKO.

İçimiz Dışımız SpyWare, Ama Haberimiz Yok!

MaGnA | 21 January 2003 21:38

(şekil 1.a) Yalancının mumu yatsıya kadar...Kazaa, SoulSeek, eDonkey vs. popüler dosya araçlarından biri de iMesh. Sitelerinde kocaman bir “No SpyWare” bannerı (şekil 1.a) var. Ama yalan. Buyrun, iMesh’in bilgisayarınıza size sormadan nüfuz ettirdiği SpyWare’in dökümü. Bu dökümü Spybot sayesinde hazırladım. Şiddetle tavsiye ediyorum! Bilgisayarınıza yerleşmiş tüm parazitleri bulup temizliyor.

sevgili küllük

schizophrenia-hafif | 08 January 2003 00:44

noldu bilmiyorum, aslında gayet açık ve net ama bilmediğim şu an neden alkol almış gibi olduğum yada davrandığım. sabahın görece erken saatlerinde idrak ettiğim üzere pek sevgili bir hocam yüzünden (aslında tembellik de denebilir) okulum uzamış gibi görünmekte. ki bu muhterem insanın 2. sömestri(herhalde buna benzer bir şekilde yazılıyordu)2 dersinin olduğu birinin alttan ve daha önce yaz okulunda veremediğimin aklıma gelmesi beni bu hale soktu. şu anda arsızlık katsayım tavan yaptı ama gündüz normal olan haleti ruhiyem şimdi niye böyledir çözemedim. bir de sana danışayım dedim. neyse öpüjyorum gözlerinde…

Bir oyun, bir terörist ve tesadüf….

| 05 January 2003 22:42

2 yıl kadar önce internette beta testerı olmak için başvurduğum bir oyun Anarchy online. Oyunun hikayesi gelecekte geçiyor. Rubi-ka gezegenini kontrol eden Omni-Tech şirketi ve ona karşı savaşan klanlar.. Gayet klasik bir hikaye ama ilginç olan kısmı omni tech tarafında oynayıp, polis, ajan, bilim adamı veya yönetici olabilmeniz…

Fazla uzatmadan başlığa gelelim… Oyunun hikayesinde Omni-Tech şirketinin orjini bilinmiyor ama yüzyıllar önce bir gazoz şirketi olduğuna dair bir söylenti var deniliyor…. Hala mı ilginç değil? Peki Usame bin Ladin’in en büyük gelir kaynağının gizli ortağı olduğu olduğu arap sakızı fabrikaları olduğunu söylersem? Ve bilmeyenler için arap sakızının tüm kola ve gazoz türevlerinde kullanıldığını, sadece arabistanda üretildiğini ve resmi olmasa da bu fabrikaların Usame bin Ladin kontrolünde olduğu eklersem?

Amerikan rüyasının içeceği coca colanın her şişesi Usame amcaya para kazandırıyor, bu yeterince ilginç, ama ya oyun? İşin ilginç tarafı bu hikayeyi sitede bulamadım… İkiz kuleler olayından sonra kaldırdılar mı acaba?

İn tavandan

llus | 31 December 2002 18:59

3 mail aldım bugun ondan… başka şehirde olan ondan… benimle birlikte, kurduğumuz hayatı da rutubetli duvarlar arasında terkedip tertemiz duvarların arasına kuştüyü yastıklara giden o suratı çilli kızdan… kazancı yokuşunda otururken paslı sandalyelerde saatlerce yazı yazardık ve demişti bana karıncalar şeker sever. o hain bi karıncaydı. Beni terkettiğin de ona sakarin verdim. Şimdi ona çikolata veriyorlarmış. bense ağrı kesicilere devam diyorum. yaşasın apranax fort- yaşasın majezik- yaşasın aprol fort! gel bakalım 4 mevsim-gel bakalım 12 ay… yarışalım mı bakalım önce kim pes edecek? pich!

korsana karşı komofobi

beatnick-hafif | 20 December 2002 16:12

plak şirketlerinin korsan mp3’e karşı aldıkları önlemlerin absürdlüğü parmak ısırtıyor. kazaa‘da dolanırken rastladığım bu ucube ile bir hayli eğlendim. şirketler cdlere para vermek istemeyerek mp3 sefası süren mutlu çoğunluğu (bu nicelik atfı benim tahminim) komünizm ile ürküterek engellemeyi denemiş. trajikomik olarak nitelendirilebilecek bu geri karşı-propaganda nesnesi sonucu kaç kişi “eyvah!!!” diye bağırarak tüm dosya paylaşım programlarını kaldırmış ve tövbe ederek müzik dükkanlarına hücum etmiştir acaba? özellikle komünist olarak resimlendirilmiş üniformalı tipten ben bile korktum valla. hele o masum çocuğa içim acıdı. neyse, tarihe geçsin diye belgeliyorum ben de.