bildirgec.org

koku hakkında tüm yazılar

Güç kaynağı kaynadı, İşlemci fanı sorunu çıktı

feveran | 01 August 2008 16:16

Dün her zamanki gibi saat 13:30 gibi bilgisayarı açmıştım. Daha yarım saat olmuştu ki bilgisayar aniden kapandı -bazen böyle olurdu, elektriklerin birden gidip gelmesi gibi tekrar açılırdı- açılmaya çalıştı, kasadan çıt çıt ve benzeri sesler geldi, hiç beklemeden fişi çektim. ( daha önce de benzeri bi olay başıma gelmişti, güç kaynağı yanmıştı, hemde bilgisayar kapalı olduğu halde. Şehir elektrik şebekesinin ani artışlarına dayanamadı herhalde, ama o alev alev yanmıştı yani şimdiki gibi değil.)

Derken kasanın kablolarını çıkardım bi bakayım ne olmuş dedim, is izi vs.. var mı diye, bi koku geliyordu zaten güç kaynağından, ama temiz gözüküyodu dışardan. Hiç bi iz yoktu. Tekrar çalıştırmayı tabiki denemedim. Hazır açmışken bi temizlik yapayım dedim. İşlemcinin fanını söktüm temizledim. Geri takarken ters mi düz mü bi türlü anlayamadım, aklıma ilk geldiği şekliyle taktım fanı, işlemciye doğru hava üflüyecek şekilde.

Tütsünün Kültür Tarihi

absynthe | 31 July 2008 09:02

Güzel bir koku duymak herkesi memnun eder, temizliğin en önemli unsurlarından biri de güzel kokmaktır. Güzel kokan bir eve her zaman gitmek istersiniz, güzel kokan insanların yanında bulunmak hoşunuza gider.Tütsüyü evimizde güzel bir hava yaratmak ve sigara kokusu gibi kokuları örtmek için kullanıyoruz. Çoğumuzun uzak doğudan geldiğini düşündüğümüz bu güzel kokulu çubukların tarihi aslında çok eskilere uzanıyor ve neredeyse tüm kültürlerin tarihlerinde mevcut. Yani insanlığın başlangıcı, güzel koku peşine düşme serüveninin de başlangıcı sayılabilir *.Hatta İncil ve Gılgamış Destanı’nda bile tütsünün adı geçiyor.

Arabistan’dan Mısır’a gelen esanslarla ilk tütsülerin Mısırlılar tarafından yapılmış olabileceği tahmin ediliyor. Firavunlar da dini törenlerinde güzel bir koku yaymak için olduğu kadar kötü ruhları uzaklaştırmak için tütsüleri kullanıyorlardı. Ayrıca tedavi amaçlı da kullanıldığı biliniyor.

Kokan Bilgisayarlara Doğru..

kapuska | 29 July 2008 14:38

Buradaki habere göre Japon Recruit Co Ltd. adlı şirket Tokyo İstasyonun altındaki alışveriş merkezinin önüne koyduğu 42″lik LCD ekrandan çevredeki cafe ve restaurantların reklamlarını yayımlıyor.

Buraya kadar sıradan bir bildiri gibi gözükse de, işin enteresan tarafı cihazın havaya önünden insanlar geçerken çeşitli yemek kokuları yayması.

Kokunun En Eski Adı: Parfüm -1

furkan iren | 27 July 2008 10:28

İnsanın binlerce yıllık tarihsel serüveninde onu asla yalnız bırakmamış, istediği zaman, kısmen de olsa istediği karaktere bürünmesine yardımcı olmuş, hem kendisini iyi hissetmesinde hem de başkalarını etkileyebilmesinde en büyük destekçisi olmuştur parfüm. Önceleri sadece doğa ananın kucağından toplanan çiçeklerden, yosunlardan, ağaç kök ve dallarından, yapraklardan ve bazı hayvanların salgıladıkları bir takım hoş kokulu maddelerden elde elde edilirdi. Daha sonraları, bu doğal maddelere laboratuvarlarda üretilen yapay maddelerinde eklenmesi ile yüzlerce farklı kılıkta karşımıza çıkan parfüm, elbette temel gereksinimizlerden değil. Buna rağmen, yine de vazgeçemediklerimizden. Parfümün çok uzun zamandır hep yanı başımızda olmasının en güçlü nedeni, insanın kendi vücuduna ait olan kokusunu daha hoş olduğunu düşündüğü başka kokularla maskelemek istemesi.

Anosmi: Koku Duyusu Yitimi – 2

kapuska | 09 July 2008 09:00

Serinin başı için buradan

Beş duyumuz içinde üvey evlat muamelesi yapsak da kokusuz bir hayat, karanlık ya da sessiz olanı kadar çekilmez. Belki dışardan farkedilmediği veya devlete ekonomik bir yükü olmadığı için es geçiliyor ama araştırmalara göre Amerikan nüfusunun % 1’ine ve 50 yaş üstü kişilerin %24’üne yakını kısmi de olsa koku alamıyor. Koku alamamak aynı zamanda tat duyumuza da ket vuruyor. Dil dört temel tadı almaya devam da etse koku duyusu olmadan yediğimiz çilek tatlı ve sulu bir şeye, varken de birşeye benzemeyen karnıbahar ve kereviz hiçbir şeye benzemeyecektir.

Bunun haricinde koku hafızayla da yakından ilgilidir. Beyin, insan yaşamını sürdürebilmek adına önemli kabul ettiği kokuları unutmaz. Bu beslenebilmek, zehirlenmemek, anne, eş ve çocuk bulmak ve tehlikelerden kaçmak adına evrimsel açıdan en eski görevlerden biridir. Evrimsel diyoruz, çünkü insan koku genlerinin çoğu on milyon yıldan daha eski olmakla beraber bu genlerin bir çoğu günümüzde artık çalışmıyor. Ancak buna rağmen insan genomunun %3’ü gibi yüksek bir oranı kokuları ayırt etmek üzere görev yapıyor.

Koku alabilmek, diğer taraftan,sağlık ve sosyal bir yaşam için de gerekli. Duman, gaz sızıntısı ya da bayatlamış yiyeceklere karşı koku duyusu vücudumuz için bir erken uyarı sistemiyken, yokluğu durumunda farkına varamayacağımız vücut kokuları sosyal felaketleri de engeller. Dahası kokunun eş seçiminde çok önemli bir rolü vardır. Her insan genetik olarak belirlenmiş, feromon dediğimiz sadece kendine ait bir koku taşıyor. Etkileri kesin olarak henüz anlaşılamamışsa da çiftleri birbirine yaklaştırdığı, uyum ve mutluluk halini arttırdığı bir gerçek.

Anosmiden önce nasıl koku aldığımızı da incelemek lazım. Koku duyusu burun boşluğu tavanında yerleşmiş bir pul büyüklüğündeki koku bölgesine (Olfactory Epithelium) hava içerisindeki koku moleküllerinin ulaşması ile başlıyor. Burun içerisindeki bu koku bölgesinde beş milyon kadar koku alıcı hücre (epithelial cells) var. Bu hücrelerin sayısı farede on, tavşanda yirmi milyon iken bir av köpeğinde 200 milyona kadar çıkıyor. Koku molekülleri burun içerisinde dolaşan hava ile beraber koku bölgesindeki sadece kendilerine uyan koku reseptörlerine bağlanmayı başarabildiklerinde koku algılanması başlıyor. Bu uyarı 3-4cm.’lik bir sinir iletimiyle (olfactory nerves ve olfactory tract) beyindeki koku merkezine ulaştığında beyin daha önceki deneyimlerle belirlenmiş olan şifreleri çözerek kokuyu tanımamızı sağlıyor. Tüm diğer sinirlerden farklı olarak koku sinir uçları kendisini uyaranla doğrudan kendisi karşılaşıyor, bir başka deyişle beynin kafatasından dış ortama açık olduğu tek yer burun içerisindeki koku sinirleri bölgesi.

Anosmi: Koku Duyusu Yitimi – 1

kapuska | 07 July 2008 09:55

– Öyyk, iğrenç kokuyor!

O veya bu şekilde yukarıdaki gibi bir tepkiyi muhakkak bir durumda vermişizdir. Ben, üniversite hayatımın üç senesini altyapı şebekesi olmayan ve zırt pırt kuyularının taştığı bir yerde yaşamış olarak bol bol verdim. Ancak insan kendi başına gelmeden ya da sevdiği biri muzdarip olup empati kuramadığı sürece, aslında herhangi bir duyusunu yitirmenin ne kadar rezalet bir durum olduğunu anlamıyor. Halbuki anosmiyi ilk duyduğumda en başta benim de aklıma yukarıdaki tepkim gelmişti: ne güzel!

Ama insan araştırdıkça ve düşündükçe keşfediyor: çiçek kokusu yok, yağmur sonrası toprak kokusu yok, mantımın üzerindeki tereyağın kokusu yok, kahvemin kokusu yok, yok, yok… SEVGİLİNİN kokusu yok! En çok koyanı: öpebildiğin ama koklayamadığın bir çocuğun VAR!

Axe Etkisi

simetra | 22 May 2008 11:25

Axe kullanırsan, her zaman umduğundan fazlasını alırsın! mottosuyla ilerleyen Axe, yepyeni sitesiyle yine karşımızda! Sitede, Axe ürünlerini daha yakından tanıyabilir, Kızlar Nerede adlı oyun ile Axe kızlarıyla dolu bir ortama girebilirsiniz.

Koku (Bir katilin hikayesi)

necronamber | 19 April 2008 01:14

Yönetmen koltuğunda Tom Tykwer‘in oturduğu, senaryosunu da Andrew Birkin ve Bernd Eichinger’in paylaştığı Koku, Patrick Süskind’in dünyanın her yerin de çok satan aynı isimli romanından uyarlandı.

Film, 18’nci asrın Fransasında geçiyor. Kahramanımız tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, tüm kokulara karşı aşırı duyarlı ve hayalinde ki kokuyu üretebilmek için kadınları öldürüp insani kokuya ulaşmak için seri katile dönüşüyor. Film değişik bir tarza sahip; izlemeyenler için kendimce tavsiye ediyorum. Filmin sonu biraz garip ama “koku insanı gerçekten bu kadar etkiler mi” sorusunu soruyorum kendime ve sizlere. Filmin resmi sitesi için <> Ayrıca film için detaylı bilgiler için şuradan bakabilirsiniz… iyi seyirler.

Anason ile Özdeşleşen

Asturias | 23 March 2008 22:39

Yazının başlığını okuyanlar resimle direkt ilgi kurmus olabilirler. Belki resmi görmeden hafızalarından geri getirerek, belki de resmi gördükten sonra…

Geçen gün arkadaslarımdan birinin evinde kaldım. Arkadaşım bir çay tiryakisi, öğünler halinde çay içmeye bayılıyor. Malumunuz gece kalmasına gidince aksam cayını beraber içtik. Derken bir kavanoz geldi önüme. İçinde yeşil renki tohumlar vardı. Kavanozu açar açmaz burnuma “rakı” kokusu geldi. Kavanozun içindekiler anason tohumlarıydı ve cok keskin bir kokuya sahip olduklarını o an öğrendim.