Küçükken bir robotum vardı, adı “Bot” onunla yatar, onunla kalkardım. Çok neşeli bir şeydi; böyle badi badi yürürdü, sonra bir ara durup (6 adımda bir) göğsünündeki kapakları açıp silahlarını çıkartır, belden yukarısını 360 derece döndürerek “ratatatatatatata” diye ateş ederdi sözüm ona. SOnra kapaklar kapanır, o mekanik, aksak, duraklı yürüyüş yeniden başlardı.

Çok severdim bot’u gerçekten…

Hiçbir oyuncağımı onun kadar sevmedim. Hatta daha sonradan öğrendim ki, anneciğim bütün bir maaşını Aydede (Ankara’da Zafer çarşısında o zamanın en büyük oyuncakçısıydı)’ye yatırarak almış onu bana. Belki de onun enerjisi vardı bilemiyorum ama; saygı da duyardım ama ben Bot’a bir şekilde…