bildirgec.org

kızım hakkında tüm yazılar

?:) – 4

Cali Kusu | 17 February 2011 11:05

D önüyor yine öyle derinden
U yuşmuş beynim çok düşünmekten
R ahat değil içim bilmem hangi sebebden
D oğrudur, razı değilim nefsimden
U zun zaman oldu geçmemiştim kendimden
R uhani hayatım, kısıtlı ömrüm
U zamış saçlarım, görmüyor gözüm
N umunelik bu hayat, yaşamaya zaman yok…

D ün rüyama gelecekti
Ü züldüm çünkü gelmedi
N adir olur böylesi
Y arın sormalıyım sebebini
A klıma bile gelmezdi ki
Y anlışın var sevgili
I ssızlığı ben sevemem ki…

?:) – 3

Cali Kusu | 16 February 2011 20:46

Ç ekilmez akşamların
E şsiz sancısı
K im deme sakın, sensin o…

V urmuş ise kanadından
U çmuyor isen
R azı değil demekki sensiz günlerden…

???…///

Cali Kusu | 16 February 2011 16:51

4 kişilik bir masa, fakat üç kişi var.
Üç kişilik yemek, genç kız diyette.
Baba aç değil, annenin iştahı yok.
Yemekler dolaba kaldırıldı,
sabah oldu,
masada iki kişi, genç kız ve annesi.
baba işe gitti, anne birazdan mağaza turu atacak.
genç kız arkadaşlarıyla buluşacak.
Öğle oldu evde kimse yok…

ciğerleri yerinden söktüm

scapegoat35 | 15 October 2010 12:38

“Kız evladını veren baba, göğsü açılıp ciğerleri yerinden sökülmüş gibi hissedermiş” dedi kayınpederim.

kızıyla dillere destan bir düğün yaptık. ancak daha 3 ay geçmeden dolandırıldım ve battım. o günden beri de zor günler yaşıyoruz.

bunca sıkıntı içinde yaşarken, katıldığı bir düğün davetindeki gelinin babasını bu şekilde örnek vermesi çok can sıkıcıydı. kendi hislerini yüzüme vuruyordu resmen. ama içimdeki asıl sıkıntıyı, derdi, kederi bilmiyor ki.

sene başında hayatımızı biraz olsun düzene koymamızla birlikte, eşimle çocuk sahibi olmaya karar vermiştik. eşim hamile kaldı. çok mutluyduk. ben de sanki kız çocuğum olacak gibi hissediyordum. ancak dereyi görmeden paçaları sıvamamak gerekiyormuş. eşim 8 haftalık hamileyken, düşük yaptı. o günlerde sadece eşimi düşünüyordum. yeter ki o iyi olsun diyordum.

yağmurlu bir hava ve ilk özel kanal

nazokiraze | 16 December 2009 16:56

Yağmur başladı, yazı yazasım geldi ve bir şey araştırmak , yazıya uzun zaman ayırcak durumda hissetmiyorum kendimi, keyfe keder aklıma ilk geleni yazayım dedim, iyi ki camın kenarına koymuşuz bilgisayarı, yagmura daha yakınım, kararan hava ve yağan yagmur yazı yazma istegi uyandırdı. Her zaman derim şiir veya romantizm içeren yazıları beceremem, becerenlerden olsam bu hava ne ilhamlar verirdi bana kimbilir.

Ortaokula yeni başladıgım yıldı galiba, teyzemin kızı ile kapının önünde bakkalın çırağına sataşırken yukarıdan büyük teyze kızı çığırdı özel kanal çıktı televizyonda diye. Akşam mı, gündüz mü bilemiyorum, koşa koşa çıktık merdivenleri, Magic Box Star 1 kanalına uzaylı görmüş gibi baktık. Özel kanal bu dediler, sansür olmayacakmış, hatta o sıra Madonna’nın klibini verince kanaat getirdim , bundan kelli açıklı saçıklı birşeyler izleyecektik .

bizde ögrenci olduk

nazokiraze | 05 November 2008 15:36

İlkokul günlerimden yazasım geldi bu aralar nostalji günlerim gibi. Bu arada aklıma nostalji kelimesinin bu kadar sık kullanılmaya başladıgı dönem de geldi aklıma nostalji nostalji bilen bilmeyen kullanırdık:)

Yazma sebebim kızımın okuluna ne zaman gitsem ne kadar şanslı olduklarını, yine de hep bir doyumsuzluk içinde kıvrandıklarını düşünürüm şimdiki çocukların.

Tamam İstanbul’un göbeginde okuduk okulu o yıllara göre kaloriferli, bahçesi geniş, daha bir imkanlıydı okulumuz.Ama şimdi bakıyorum o zamanın en iyi imkanlarıyla karşılaştırınca şaşırıyorum. Teknolojik anlamda söylemiyorum elbette şimdi en kötü okulda bile( İstanbul için geçerli) bilgisayar hatta her sınıfta dvd,tv,projektör vesaire. o zamanlar zaten bunlar yoktu bunları kastetmiyorum.

GENÇ KIZLARIN EVDEN UÇUŞU

Hanedan | 04 February 2008 20:11

Geçenlerde kızımın matematik öğretmeninin, yemek pişirmeyi bilen var mı? diye sorduğunu, kendisinin ise “bilmiyorum” dediğini, “bilsem de söylemezdim” şeklinde ekleyerek anlatması, toplumsal değişmenin çok çarpıcı bir göstergesidir.

Modernizmin getirdiği yeni hayat şartları dünyanın en kadim kurumu olan ailenin temel yapısına etki ederek keskin değişikliklere neden olmuştur. Şüphesiz bu durumdan en çok kadının aile içindeki statüsü etkilenmiştir.

Günümüz şartlarının her alanda azami ihtisaslaşma sağlamasıyla ev hanımlığı gibi her tür çeşitliliği içinde barındıran faaliyetler de bu gelişimden nasbini almış ve birçok iş gibi ev işleri de uzmanlarına havale edilmeye başlanmıştır.
Çağımızda ev kadınlarının yaptığı her faaliyetin alternatifi olarak dışarıda en profesyonelcesinin sunulması rolleri değiştirmiştir. Baklavanın en iyisi, elbisenin en güzeli kadının elinden değil erkeğin cebinden çıkmaya başlamıştır. El emeğinin öldürücü rakibi sanayileşmenin çarklarına takılan ev hanımlığının evdeki varlık alanı, gittikçe daralmaya başlamıştır. Bu süreç, ev kadınlarını, her şeyin hızla değiştiği ve kolaylaştığı şartlardan pratik olarak kazançlı çıkarmışsa da, varlık gösterdiği ana alanda aynı zamanda yenilgiye uğramıştır. Kadının artık, her şeyin en iyisinin ev dışında var olabildiğini keşfetmiş olan aile bireylerine, kendi yaptıklarını beğendirmesi zorlaşmış; doğal olarak gelişen bu süreç “evdeki kadını” yeni bir statü arayışına sürüklemiştir. Bundan böyle kadın, uzmanı olduğu alanda faaliyet göstererek, yaptıklarını maddi bir değere dönüştürüp kendini başarılı olduğu alanda görünülür kılarak “iş kadını” kimliğine yöneltmiştir. Enerjisini tüketerek üreten modern insan profili çizen kadının bu durumu aile içindeki duruşunu derinden etkilemiş, erkek egemenliğini sağlamlaştıran eski düzenin taşlarını tümden yerinden oynatmıştır.

Kızıma Mektup 1

huaryu | 07 December 2007 17:53

Pis kaltak!Senin ahlak anlayışın bu mu? Gidiyorsun kendi bedenini ona buna peşkeş çekiyorsun. Sen dinsiz değil; terbiyesizsin. Bu yaptıklarını ateist bile yapmaz. Son mektubunda “özgür olmak ve dünyanı dilediğince yaşamak istiyorum” demiştin. Bu senin yaşadığın rezil hayat özgürlükle tarif edilemez. Sen bedeninin, heva ve heveslerinin şimdilik kölesisin. Yakında kurbanı da olacaksın.Son mektubumda sormuştum, lakin cevap vermedin. Söyle uyuşturucu kullanıyor musun? Lütfen. Ben senin babanım. Bunu bilmeye hakkım var. Eğer kullanmıyorsan da en azından buna bari başlama. Zaten yaşlı ruhum, her gün senin bu hallerinle bin kez ölüyor. Bari gencecik ölü bedenini bana gösterip de bedenimi ilk ve son kez ölüme gark etme. Lütfen kızım ruhunu bu kadar zehirlediğin yeter. Bari vücüdunu zehre teslim etme.Ah kızım! Sen küçükken, bir keresinde pikniğe gitmiştik. O üyük meşe ağacının dibine sermiştik naylon kilimimizi. Sonra halattan salıncak yapmıştık sana. Gamzelerin kulaklarına varmıştı. Nasıl da gülüyor ve eğleniyordun. Hep böyle geçecek sanmıştım. Neden böyle oldu güzel kızım? Neden böyle oldu.Sana mektubumun başında yazdığım şeylerden ötürü özür dilerim. Üstünü çizip çıkarmak istemedim. Gör istedim sarsak ruhumun aksak hallerini. Çok kötüyüm kızım. Hala bir parçamsın. Silip atamadığım. Silemiyeceğim seni. Bunu isteme benden.
03.12.1997 12:50 karşıyaka.
Baban utku