bildirgec.org

kişisel hakkında tüm yazılar

AB Rh pozitif

astral | 03 January 2010 16:58

Gel keyfim gel. Zamanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini onu ilk kez gördüğümde anlamıştım. Onun bambaşka olduğunu ilk gördüğümde anlamıştım.

Öyle şeyler vardır ki, somut kavramlarla açıklamak mümkün değildir. ‘Neden?’ dersen, yanıtını çok da esaslı açıklayamam. Hani küt(!) diye hissedersin ya. Birden bire duyulan bir his sadece.

httpimg378.imageshack.usihnpf2ja3gi9.png
httpimg378.imageshack.usihnpf2ja3gi9.png

Kutsal ağacın tohumları onun üzerine kondu durup dururken ve ben onun farklı çok çok farklı olduğunu çok çok içlerden anladım. Susmak ve hissetmek zamanı. Huzurun adı bu.

mekan

astral | 31 December 2009 13:28

Dinlenecek bir mekan var mı bu dünyada?

Çalan telefon, ‘Nasılsın?
– İyiyim, sen nasılsın?

Bu mudur? İyi miyim?

Şimdi neyi paylaşmış olduk. Ne resmi ve hikâyeden bir hal hatır bu. Tamamı yalan…

Bir tatil istiyorum: nasıl? Annemi bu on beş günde düşünmek zorunda kalmayayım,ablam bir sokak ötede ve göremiyorum diye dert etmeyeyim, şirketteki yalan dolan aklıma takılmasın. ‘Faturaların ödeme tarihi ne zamandı, dur gecikmesin’ olmasın.

‘O, nasıl, aradı aramadı, gider gitmez; ömrüme kalır mı- hepsi ziyan mı olur?’, olmasın.

CANIM

astral | 30 December 2009 12:09

httpimg.blogcu.comuploadsMeLye_uzuntu_Neden_Tek_Kisilik.jpg
httpimg.blogcu.comuploadsMeLye_uzuntu_Neden_Tek_Kisilik.jpg

Şimdi bir düşün yanmış isiyim…
Geride kalmış buzdolabında içilmemiş/içilememiş hevesle alınmış, hevesli akşam/ geceler için saklanmış alkoller…

Soğuk bir ‘Nasılsın canım…?’ olmuş-um. Susakaldım, diyeceklerimi unuttum. ‘Bu muyum ben?’ dedi kendim kendime bin kere, saniyenin bin de birinde.

Susakaldım, canım lafından nefret ettim, hayatım boyunca artık canım lafından nefret edeceğimi anladığım andı.

NEFESİN

astral | 29 December 2009 11:10

httpth01.deviantart.netfs13300Wi2008058c3____by_canca.jpg
httpth01.deviantart.netfs13300Wi2008058c3____by_canca.jpg

Sözlerimin sebebisin. Kaynağısın. Her sözüm senden kopup sana koşuyor. Hepsi sonsuzlukta seni arıyor. Sana yandığından delipervane cümlelerden başka sığınağı olmayanı oynuyor siyaha çalan lake bir gecede, yıldızsız kuytuda…

‘Sözlerimde sözlerin var’ diyorsun.
‘Ah, çok hoş değil mi?’ Nasıl olabilirdi ki başka türlü. Senin için çarpıyor kalbim. Öyle huzurlu bir kadın oldum ki… Kendimi aştım, niye? Seni öyle çok arzuluyor ve hayatımda istiyorum ki, hayatımı yeni baştan yazabilirim.

Helvanı dağıtıyoruz, sorduğun da soru mu?

astral | 29 December 2009 09:31

www.fotografcirehberi.com
www.fotografcirehberi.com

Helvası dahi dağıtıldığı halde, durumu kabullenmeyen obsesyon vakası

Ruhuma bulaştırdığım katran senin izlerim. Benim sendeki izsizliğimse, benim. Ki o izsizlik ki; katranın sebebidir asıl. Oysa izsizliği en çok anlayan sendin. En çok sana dokunurdu izsizlik.

Kokumun olmayışına dahi katlanamayan sen, ben hiç sana yazılmamışım, hiç sende seyir bulmamışım ya da sen hafıza kaybına uğramışsın gibi ya da hafızanı dolabın üst raflarına – hani kullanılmayanların kaldırıldığı raflar olur ya- kaldırmış gibi; adım yok, ben kimim, ben sen de var mıydım?

teninin kokusu

astral | 28 December 2009 11:57

Şimdi bir anı fısıldayarak geçiyor yanımızdan…

Gece üzerimize yürüyor sevgilim. Ruhum bir nehir kenarında, kendini suya akıtıyor; düş aşırı. Şimdi bir anı fısıldayarak geçiyor yanımızdan, dudağımızda bir buse kalıyor bir o kadar habersiz.

Ben sana düşüyorum, düşlerimden çok önce. Sen bana kalmadın, dün gördüğüm düşte oysa. Oysalara kristallerini sunan kadınım. Yakın, bir o kadar uzak olan; kadınım…

Suskunluklarımı aya açtım. Hem konuştuk hem sustuk karşılıklı. Bilir misin, karşılıklı susabilmek iyi bir şeydir. O zaman ilerlemiştir iletişiminiz. Ne zaman ki, susmak sıkıntı verir, asıl korkutandır suskunluk. Konuşma çabası taşımıyorsan huzur vardır…

bir hayal kur

astral | 28 December 2009 09:55

27 Aralık’ 09, Hiç aşık olmadığımı ona baktığımda anladığımda…


Oyunların bedenlerimizde ruhumuzda, yeni adreslerini devamlı devamlı keşfettiği bir okyanusta, sana her akşam aşık olmak istiyorum. Bir ömre birlikte yazdığımız bir akşam, aynı öykünün içinde birbirimize bir öykü yazarken, o öyküde birbirine tutkuyla bağlı olan bir kadının bir erkeğin sırılsıklam öyküsünü oluşturuyoruz, çok çok sevdiğimiz bir şarkının eşliğinde… Başlangıcı yanına alıp gökkuşağını cebine koyup, hiç konuşmadan, sezerek, öperek içten ve derinden; teninden çok öte; yol alır yol.

COMO LO SİENTO!

astral | 28 December 2009 09:52

Kızgın suların üzerinde yürüyorum. Sessiz sakin bir durgunluk… Dört yan yakamoz desem, yalan değil…

Benim için farklı desem, hiç yalan değil. Ben, sürekli aşk arayan kadın olmadım. Yazmamışlar/ yazmamışım’ diyerek çekilen kadındım. Sustum. Pus oldum. Özlem Tekin’in yazmamışlar şarkısını söyleyen/ içselleştiren kadındım.

Sesi içinde yankılanan, kendi sesinden dünyanın sesini duyamayan kadındım. Şiir yazan, çizen, bakan, düşünen kadındım. Kadınlığı, içinde patlayan kadındım. Bu dünyaya uzaktım, çok uzaklara ise çoktan yakındım; doğuştan böyleydim.

Uzakları yakınları, buradakilere benzemeyen kadındım. Sustum, pus oldum. Konuştum, gördüm ki; şarkılar dahi daha coşkulu insanlardan; biz öylesine yüzeyselleşmişiz ki, sussak kâfi gelir yüreğe…

BEYAZ KEMİK TOKA (İkinci bölüm)

astral | 24 December 2009 12:04

KÜÇÜK KADIN, HAVVA

Doğarken yetim kalacak küçücük bir yürek dünyaya adım atar, yankılı olmayı beceremeyecek kaderlere börek açacaktır, Yunan yemekleriyle daima. Baba bir çatışmada kaybolur. Hiç tanışması nasip olmaz ne babayla, ne de anneyle. Halası bakar ona, Yunanlı bir Hala.

Bacadan kaçırılmış ve daha on ikisinde gerdeğe girmiş bir anne olmuş isimsiz küçük kadın Anjelika’nın yetim bebeğidir Havva.

İşte dünyası böyle başlar Havva Kadın’ın. Müslüman olmayan bir aile Havva adını verir, kaçırdıkları aile Müslümandı diye… Hava akrabalarını hiç bilmez.

BEYAZ KEMİKTEN TOKA

astral | 23 December 2009 10:33

Dört kuşak devam eden bir hikaye ve beyaz kemik bir toka…

İlk bölüm:

KÜÇÜK KADIN, Anjelika…

On yaşında, Müslüman bir Yunanlının bacadan kaçırılma öyküsü… Yüzünde çilleri, sevimli, masum bakışlı, beyaz tenli, kızıl saçlı bir kızdı kaçırıldığında. Üzerinde aldan bir entari çiçekli, özenli bir kumaşla dikilmiş belli ve saçında küçük bir kemik beyaz tokası vardı, o kadar…

Osmanlı henüz yıkılmamıştır. Selanik’te sıradan bir ılık bir akşam. Türklerle Yunanlılar mübadele edilmiş. Bir aile düşünün, Yunanlıdır ve Hıristiyandır. Zaman içinde mübadele sonucunda, Müslümanlığı tercih ederler. Buralarda epey yaygındır. Muacir de denilir şimdilerde hatta. Yunan yemekleriyle meşhurlardır aramızda, açık tenli ve yüz yapıları farklıdır. ‘Balkan göçmeni misiniz? diye an gelir soru verirsiniz kesin.