bildirgec.org

kendim hakkında tüm yazılar

kazık

taha3045 | 09 May 2009 13:04

Kendimi pek bir hüzünlü gördüm bugün, sürüklenmiş götürülmüş,
yaşamının bir kısmı alınmış biri gibi…
Hüznüm beni beni benden almış,
format atılmam gerek acilen,
sıfırlasın biri gelip harddiskimi,
hatta dip formatı gerek bana
hafızamı kaybetmek istiyorum,
hiç yaşanmamış olsun bazı yaşadıklarım,görülmemiş, duyulmamış,
tadılmamış olsun ben tarafımdan.

Bugün kendimi pek bir ümitsiz gördüm,
nereye baksam bin anlam yüklemişim,
ayna neden beni böyle çirkin gösteriyor?
oturdugum koltuk neden böyle rahatsız
bardak bile düşman düştü kırıldı,
telefonum ise alabildigine sessiz,
sanki beni öldürmeye yeminli.

mi hicaz

| 04 December 2008 11:38

...

Bütün sesler “mi hicaz”. Efkar ve yırtılmak üzere olan gırtlaklar. Enstruman yok ve aynı tonda onlarca ses bırakılıyor kulaklarımın kıvrımlarına. Her iç çekişimde, kulak kıvrımlarımdan , göğüs kafesime doldurdukça bu sesleri, miyop oluyorum, yoruluyorum…

Aşinayım aslında, bu iç çekmelere ve seslere. Ayırdım yıllarca, bir bir istifledim hepsini. Şimdi üzerime yıkılmaktalar, yenilerini ekledikçe. Durmalı mı, duymamalı mı ya da vurdum duymaz mı olmalı? Sevdiğim tınılar kaybolup gidiyor bu karmaşada, kahroluyorum ve sadece y/anıyorum .

Kendimi Sorguladım…

CESMISIYAH | 06 July 2008 10:05

Küvetimi su ile doldurdum,özel aromalı ve hoş kokulu duş jelini boşalttım.Kendini saldım ılık suların içine,kendimle birlikte düşüncelerimi de saldım.

Film şeridi gibi hayatım dizilmişti sıraya; güzel çocukluğum,harika gençliğim ve muhteşem üniversite günleri…Aşklarım,hayal kırıklıklarım,özlemlerim,yaptıklarım,yapamadıklarım,yapacaklarım derken düşüncelerde yüzmeye

Unutmak kolay değil tüm yaşanmışlıkları,güzel anıları,tanıdığım insanları,dostlarımı,arkadaşlarımı bir bir andım.

İstediğim gibi bir hayat yaşadım mı diye sorguluyorum.

Öyle sorgulamışım ki her yerim buruş buruş olmuş ama hala sonuca varamamıştım.

TEMPTATİON

| 05 November 2007 11:28

günaydınlı bi güne hoşçakallı sonlandırmaktansa hiç noktalamamayı tercih ederim..
klişeler ne gereksizdir dimi.
düşündümde insanın düşünecek bir şeyinin olmadığını düşünmesi hasret hayret ve acılarla doluymuş ya da
derin bi boşlukla…
hayat…
muammanın ta kendisi…
bu da geçeeeeeeeeeer hesabına boşver demek;üstüne bide her sabah bir bardak çay içip karışık tost yemek;fönlü saçlarım,300 liralık parfümüm;kısa eteğimi göğüs dekolteli büluzumu giyip 12 cm topuklu ayakkabılarımla tüm dikkati üzerime çekip burdayım deyip işe gidip eve dönmek;akşamları takip konusunda zorlandığım için ruhsal periyodik cetvelime göre takip ettiğim dizilerimi izlemek…
yooooooooookkkkkkkk!
hayııııııııııııırrrrrrrrrrrrrrr!
istemeeeeeeeeeeeemmmmmmmm!
demekte var tabiii…en iyisi ne biliyomusunuz;
the tea party dinleyip
evimde üstümde pijamalarımla standart kendimle başbaşa bi gün geçirmek.ve ben bu konuda çok şanslıyım galiba…tabii şans diye bişey varsa…

Shadowy Kurgusu eksik kalmış ‘kendim’ 1

| 28 June 2007 10:44

Da(e)lice
Da(e)lice

Rüyalardan uzaklaşalı saatler olmuştu. İşin tuhafı ise; ne gördüklerimi hatırlıyordum, ne de kendimi… Rüyaların bitiminde düşler başlıyor ve hiçbir düşümde kendim olamıyordum.
Bazen yaşadığımdan şüphe eder biçimlere bürünsem de, aklımın karmaşıklığının, akılsız biri olduğumdan kaynaklandığını düşünüyorum. Düşlerime konu olan imgeler, hiçbir zaman açıklayamadığım korkularımın, kadınsal nesnelere bürünmüş aksesuarları ile örtüşüyor…
Karanlık; dudaklarını kırmızı ruj ile boyamış, ay ile öpüşüyor ve her tarafımı kıpkırmızı bir alacalık sarılıyor. Gözlerini kapattığım herkes aydınlanıyor ama her aydınlamada ben kararıyorum. Güneşin kırmızı topuklu ayakkabısı altında ezilirken, bir an üşüdüğümü fark ediyorum.Gökkuşağını kırmızıya boyarken yakalıyorum kendimi. Uzandığım düzlüğün bir kadın gözlüğü olduğunu fark ediyorum bir an; sonra kendime bakmaya yelteniyorum. Gördüğüm şey ise, kırmızı şapkalı bir kadının beynindeki mezar taşım. Üstünde yazan ise; ‘Baktığı uzaklarda öldü’ Diye atılmış bir başlık…

Merak Ediyorum

EUQON | 16 May 2007 15:51

Geçenlerde hasta beynimle oturmuş kafayı çekiyoruz, Candan Erçetin çalmaya başladı. Muhabbete de süper gitti, dinlemeye başladık, Bir taraftan dinliyoruz, bir taraftan da bir ağızdan eşlik ediyoruz parçaya. Tam nakarat kısmında, bizimki birden sustu. Ne olduğunu sordum, hay sormaz olaydım. Yoktan yere husumet çıktı aramızda. Bu dedi ki bana;

“amman efendim ne kadar güzel hissiyat, ne kadar naçis vecizeler bunlar. Bu kadar mı kinayeli, bu kadar mı özgün anlatılabilirdi yaradana duyulan sevgi?! Bravo vallahi taktir ettim.”

“Ne diyosun? ne Yaradanı?” dedim tabii haliyle. Ben şarkıyı normal aşki-meşki olaylara yapıştırarak dinlemekteyim.

SESSİZLİK YETER İÇİMDEKİ SESİ DUYMAYA….

fhj | 17 February 2006 18:14

kımseye bakmaksızın,kımseyı duymaksızın ve kımse benı duymadan yasamaya devam ederken hergun turlu turlu sey aklımı ve mıdemı bulandırmakta…kımsenın umrunda olmayısım -yada benım oyle sanısım yada buz gıbı gercek bu-sorularımı içimde üretip yine kendime pazarlayısım,cevapları içimde arayısım bunlar benı okadar yormaktakı ne ben kımseyı gorebılıyorum ne de kımseye kendımı ıfade ederek kendımı gosterebılıyorum…hayat,içinde soludugum şu hava artık okadar daraldıki ne ıcımde kendıme sığıyorum ne de soluduğum şu hava benı kendıne kabul edıyor..hayatın önemi benim ıcın bu kadarken ne umudum var ıyı bır gelecege dair ne de umrumda olan sevdiklerim..ben tek başıma oturmuş düşünürken kendimi kendi içimde konuştururken ne başkasına ihtiyacım var ne de başkasının bana..ihtiyacım olan tek şey sessizlik içimdeki sesi daha iyi duyabilmek için…ne kendimdeyim ne başkasında sadece nefes almaktayım tek bildiğim;nefes aldıgım sürece ne kimsenın umrunda olurum ne de kimse benim umrumda olur…sonuçta yaşamak denilen olgu bu, ya kendindesin ya da bir yerlerde boğulmamak için çırpınmaktasın…