bildirgec.org

kemal sunal hakkında tüm yazılar

Gulyabani yoktur, olamaz! Ama olabilirde! : ”Süt Kardeşler”

gorcun | 26 May 2009 12:53

Süt Kardeşler
Süt Kardeşler

Gemide, bahriyeli olarak görev yapan Şaban ve Ramazan iyi arkadaşlardır. Bir gün Şaban’a süt annesinden bir mektup gelir. Şaban’ın okuması olmadığından mektubu açıp okuması için Ramazan’a verir. Ramazan mektubu açtığında Şaban’ın sütkardeşinin resmini görür ve aşık olur. Ona ulaşmak için Şaban’ı kandırıp onun yerine geçer ve sütannesinin büyük konağına gider.
İşler en başta normal gitsede daha sonra eve, asabi kumandan Hüsamettin ile Şaban ve Bayram’ın ayrı zamanda gelmeleri işleri karıştırır. Bundan sonra kalabalık evde kimin kim olduğunu anlamak bir yana bir de ‘Gulyabani’ meselesi ortaya çıkacak ve durum iyice komik bir hal alacaktır. Türk sinemasının en komik filmlerden biri olarak da görülebilecek Süt Kardeşler 1976 yılında Ertem Eğilmez tarafından çekilmiş.
Kadrosunda Şener Şen, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda, Adile Naşit, Hale Soygazi, Dinçer Çekmez ve Ali Şen gibi birçok başarılı oyuncuyu barındıran film Osmanlı döneminde geçen diğer iki aynı tarz filmlede (Tosun Paşa, Şabanoğlu Şaban) benzerlik gösterir.

Süt Kardeşler
Süt Kardeşler

Kemal Sunal: Ölmedim Yaşıyorum

beyrek | 06 April 2009 21:50

komedyen kemal sunal’ın öldüğü yolundaki söylentiler, sonunda gazete ve televizyon kurulşlarına kadar ulaştı…..şimdi kendisine soruyorum: Sayın Kemal sunal yaşıyor musunuz yoksa ben hayal mi görüyorum

diye başlıyor röportaj.
kemal sunal’ın cevabı:

gördüğünüz gibi yaşıyorum

hemen hemen hepimiz bu röportajın bu gün yapılmış olmasını ne çok isterdik.
röportaj, 1 nisan 1992 yılında, kemal sunal’ın öldüğü haberinin yaylması üzerine yapılmış.
işte o röportaj.

Malatya’dan “Altın Kayısı Film Festivali”

queennothing | 05 November 2008 09:57

45 yıldır Antalya’da gerçekleşen “Altın Portakal Film Festivali”, film gösterimi ve ödül töreni gibi etkinlikleriyle Türk sinemasına gönül verenlerin ‘mütevazı Oscar’ı. Türk sinemacıları için bu denli önemli olan bu festivale, bir yenisi daha geliyor; “Altın Kayısı Film Festivali”.

Malatya’da 16 yıldır düzenlenen ‘Altın Kayısı Festivali’, Malatyalı Sanatçılar ve Gazeteciler Birliği ve sinemacı Gani Rüzgar Şavata’nın uğraşları sonucu bir film festivaline dönüşüyor.

Festivalin destekçileri arasında Ali Sunal, Kenan Işık, Selahattin Alpay, Oktay Kaynarca gibi isimler de var.

Antalya’nın ‘portakal’ı gibi, Malatya’nın simgesi olan ‘kayısı’nın adı verilen festival, Aralık ayı’nda gerçekleşecek.

Merakla beklenen festival, birinci yaşında Kemal Sunal’ı tema edinecek. 2000 yılında kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Sunal’ın heykeli de festival boyunca kentin merkezinde olacak.

Charles Spencer Chaplin = Şarlo

screamofthebutterfly | 29 July 2008 11:46

Charles Chaplin
Charles Chaplin

Chaplin,o eski ama adını hala yaşatabilen,dünyanın neresinde olursanız olun eğer çocuksanız sürekli izleyebileceğiniz biri. Çoğunuzun ilgisini çekmediğinin farkındayım bu yazının ama değinmek istediğim konu bence önemli.
Evvela Charles Chaplin Amerikada bağımsız sinemacıları kurdu. Böylece Sinema isterse bir patron güdümünden çıkıp, bir sanatçı(yönetmen) güdümüne girebileceğini gösterdi. Bunu açmak gerekirse
bağımsız sinema: Ekonomik yada psikolojik olarak bir kurum,kuruluş ya da kişiye bağlı olmadan,yönetmen insiyatifinde çekilen filmlerdir, aklıma ilk gelen film Koş Lola Koş.Bağımlı sinemaya en güzel örnek ise Rocky ve Rambofilmleridir.propaganda içerir.
“O bir “Türk” Dostu. Özellikle Albert Einstein ile dostluğu sırasında Türkiye de yayınlanacak bir radyo programında konuk Chaplindir.(Einstein’in İnönüye yazdığı mektup.)

Chaplin solda,Einstein sağda
Chaplin solda,Einstein sağda

Kısaca Şöyle der “spikerin ‘Dostlarımıza ne anlatacaksınız? sorusu üzerine, tüm dinleyicileri şaşırtacak konuşmasına başlar: Onlara bir hikaye anlatmak istiyorum. Bütün ömrümde işittiğim hikayelerin en güzeli ve en hoşu. Bu bir Nasrettin Hoca hikayesidir’!!!..”
Hatta bu röportajı yapan gazeteci Ahmet Emin Yalman ise Türkiye’ye döndüğünde gazetesinin kapandığını görür; çünkü Chaplin anlattığı fıkrada “Eşeğe mi inanacaksınız,insana mı? sorusunu sormuştur. Burada eşek olarak kastedilen “Hitler”dir ve Nazi baskısı gazeteyi kapatır.

Kendisi yahudi olmakla itham edilir;ama değildir.The Golden Rush (Altına Hücum) filmindeki sahnelerinin Kominist propagandası olduğu idda edilir ve hiç bir zaman Amerikan vatandaşı olmak istemediği için sınır dışı edilir.

Kemal Sunal: Sakar Şakir

mTanriverdi | 12 June 2008 17:11

Sakar Şakir
Sakar Şakir

Kemal Sunal’dan kahkahalarla dolu bir film Sakar Şakir. Bulunduğu kasabada sakarlığıyla etrafındakileri bıktıran sakar Şakir, aldığı telgrafla stanbulda’da ölen amcasından miras kaldığını öğrenir. Mirası almak için İstanbul yollarına düşen sakar şakir yolda bin bir türlü sorunla karşılaşır ve komedi burada başlar.
Oyuncular: Sakar Şakir (Kemal Sunal), Haci Şen (Ali Şen), Fatma Şen (Adile Naşit), Gardırop Fuat (Ünal Gürel) ve yönetmenliğini Natuk Baytar yapmıştır.

Canım Kardeşim

cabbarov | 24 May 2008 13:00

Sanırım 70’lerin Türkiye’sini tüm gerçekliğiyle ve olanca sadeliğiyle bize aktaran en önemli filmlerden biri diyebiliriz Canım Kardeşim için. Dramatik yapısı, kullanılan anlatım teknikleri, belgesel tadında kimi dış çekimleriyle beraber Türk sineması için yeni bir tarzın da habercisidir. Dönem sinemasına hâkim Klasik Yeşilçam melodramlarının yanında, Arzu Film ekolünün mühim bir parçası olan; Ertem Eğilmez’in elinden çıkmış 1973 yapımı bu film özel bir yere sahiptir. Hikâye, İzmir’in varoşlarında yaşayan son derece çaresiz ve türlü zorluklarla boğuşan yoksul insanların, tam manasıyla hayatta kalabilme mücadelesini anlatır. Murat, babası ve kardeşi Kahraman’la beraber güç bela yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Ancak babasının ölümü ve ardından kardeşinin kan kanseri olduğunu öğrenmesiyle birlikte her şey daha da zorlaşır. Bu süreçte Murat, can dostu Halit’le beraber kardeşinin tüm sorumluluğunu üstlenir. Öte yandan Kahraman’ın en büyük hayali, evlerinde bir televizyonlarının olmasıdır. Tabii ki sayılı günleri kalan kardeşini mutlu edebilmek için Murat ve dostu Halit her şeyi göze alarak zorlu bir mücadelenin içine girerler; ancak beş parasızdırlar ve tıpkı bugünkü gibi düzen acımasızdır!

Film adeta düzene yenik düşenlerin, bir türlü tutunamayanların acıklı ama gerçek anlatısıdır. Tüm karakterler ve hikâyeleri, öylesine yerli yerindedir ki ve 85 dakikada öylesine hakikatli işlenir ki; film izleyicide sarsıcı, rahatsız edici bir etki bırakır. Tabii kimilerince bu etki, fakir edebiyatına dayalı klasik bir duygu sömürüsü olarak algılansa da son derece kışkırtıcıdır ve hedefini bulur. Sokaklar, helâlar, dumanı tüten sıkış tepiş gecekondular, o puslu hava, etrafı çevreleyen çöp manzaraları, hep melodramlarda rastladığımız başarılı göz operasyonlarının icra edildiği ve Hülya Koçyiğit’in salınarak koştuğu boş koridorlara mukabil ağzına kadar dolu, leş gibi hastaneler ve daha nice görüntünün hepsi 70’lerin Türkiye’sinin bir panoramasıdır. Öyle ki, ölen babalarının cenazesini kaldırabilmek için eşeklerini satarlar hem de sucuk olacağını bile bile. Zira her şey satılıktır! Kan mesela; filmdeki çok vurucu konuların belki de en başında gelir. Ayrıca acı bir gerçek olduğu, fikrini aldığım dönemin insanları ve ebeveynlerim tarafından da teyit edilmiştir.

Polizei (1988)

emsvizyon | 19 April 2008 14:44

şerif gören imzalı unutulmaz bir türk filmi daha, POLIZEI. başrollerini rahmetli kemal sunalve alman oyuncu (?) babett jutte‘nin oynadığı film almanya’da, berlin’de geçiyor…
almanya’da temizlik görevlisi olarak çalışan ali ekber’in kültüründen kopmayışı, buna karşılık alman toplumuna da dejenere olmadan entegre olmaya çalışmasını sergileyen bir film. ali ekber işlerinden arta kalan zamanlarda ikinci iş olarak yerel bir tiyatroda da temizlikçilik vs yapmaktadır ancak gönlü sahneden bir rol kapabilmektedir. yine bulunduğu semtteki alman bir bar maidden de hoşlanan ali ekber onu etkilemeyi çok istemektedir,
işte film orada başlar 🙂

filmin unutulmaz anlarından olan; alman polisin aliekber’in arabasını çizgi hizasına çektirdiği sahneyi de içeren ufak bir parça: