bildirgec.org

kedi hakkında tüm yazılar

hayvanlarda obezite

taha3045 | 18 December 2009 19:27

Hayatımıza yoldaş olarak soktugumuz sevimli dostlarımızdan özellikle kedilerin tombul olması bazılarımıza şirin gelebilir ancak , ev hayvanlarında obezite ciddi bir sorundur ve eklem problemlerine, bağ sorunlarına,siroza hatta kalp hastalıklarına yol açabilir.

En fazla yaşlı veya kısırlaştırılmış hayvanlarda görülen obezliğin ilk belirtileri solunumdaki düzensizlikler, yürümede zorlanma ve kuyruk bölgesi yağlanmalarıdır. Bu belirtiler görülünce hayvanın iyice kilo almasını beklemeden veterinere götürmekte fayda var. Kilo ölçmenin yanı sıra kan ve biokimyasal tetkikler yapılmalıdır.

Kedi Günlüğü

Anthro | 13 December 2009 14:05

Bu yazı, Astral’ın Kedi Günlüğü yazısına bir naziredir. Aşk konulu yazıları ile rekabet edemeyeceğim için bu yazı ile aşık atmayı yeğledim.

18 Ekim’den takribi 63-68 güne önce:
İki azgın kedi (Pisican -m- ve Nazlıcan -f-) evde bir kanepe altı veya yakaladıkları uygun bir bölgede (esasen gayet aleni), bilemediğimiz bir anda aşk yaşamaktalar.

18 Ekim:
16:00 –Ayarladığım özel yere rağmen anne Nazlıcan doğumunu yatağımda gerçekleştirmeye başladı. (bunun bir çeşit öç alma olduğunu daha sonra öğreniyorum) 17:30 itibariyle +5 nüfus (toplamda 7) kedi popülasyonu ile evde demokratik çoğunluğu ele geçirdiler. İlk seçimde evde grev hakkını onaylattılar ama biz lokavt hakkını kabul ettiremedik.
Geliş sıralarıyla: 1- Endırsın -m- (sarışın yakışıklı) 2- Johnny Depp -m- (tekgöz {yeşil-mavi gözlü} beyaz delikanlı) 3- Pakize -f- (süslü feminen) 4- Rahşan -f- (nazlı dişi) 5- Miranda Camila Amarissa de la Miguel -f- (seksi beyaz Latin)
Çankaya Nüfus idaresi nüfus kayıtlarını yapmıyor. Çaresiz, eve dönüyoruz.

kedilerimin günlüğü

admin | 27 November 2009 22:39

Anne, Azna. Kızlarım Anu ve İnana, Oğullarım Devin ve Enki; Allah sağlık versin onlara…

3 şubat 09- bebekler doğdu. Saat 15.00

17 şubat- 14 günlükken bana geldiler. Sürekli uyuyorlardı. Hareketsizdiler, uyumadıklarında da meme emiyorlardı. Anneleri dışında dışarıya ilgi göstermiyorlardı. İzlemiyorlardı. Tek dertleri anneydi. Dokunulmaktan tedirgin oluyorlardı. Anestezi almış gibiydiler.

18-19 günlükler- hareketler hızlandı. Kutuda oyun oynamaya başladılar. Uyumadıkları süre uzadı.

Robopet

angelsdemos | 12 November 2009 15:34

Artık robot bir ev hayvanınız var! Adı Robopet! Yürür, koşar, oturur, havlar, yuvarlanır. Bir ev hayvanın yapabileceği her şeyi yapar. Etraftaki nesneleri ve insan hareketlerini algılar.

Özellikleri

  • Yürüme ve koşma gibi gerçekçi biyomekanik hareketler.
  • Hareket sensörleri ile sizinle iletişime geçer
  • Çevre bilinci ve etkileşim
  • Sonik sensörler ile seslere yanıt verir.
  • Hareket sensörleri ile insan hareketlerine yanıt verir
  • Uzaktan kumanda ile serbest davranış modu

-Nerde uyuycaz biz!?

threewishes | 17 October 2009 15:03

ölüyordum o zamanlar sonra seni gördüm orda-camda aşağıya bana bakarken/ sen bana bakarken yukarıdan, anlamıştım fena karışacağını ortalığın..bu dünyaya ait değildin. öyle olmasa gözlerini beş kat aşağıya nasıl gönderebilirdin ki tam da gözlerimin karşısına/ paralel evrenlerdeydik biz ve minik bi noktada karışmıştık birbirimize /Ne acayipti birbirine paralel iki sokakta iki ayrı şok market ve karşısına park etmiş iki ayrı beyaz minibüs olması ve önünde kediler saat sabahın altısı.
-e ben beyaz minübüsün önündeyim işte karşımda şok
-yoksun ben tam üstündeyim şokun, pencereden beyaz minibüsü görüyorum ..
-kedileri görüyor musun
-evet
/Demiş miydim; minik bi noktada karışmıştık biz birbirimize…

Bir kedinin trajik hayatı

rcpyksl | 29 September 2009 09:49

Sen bir kedisin.Adın boncuk.Bundan 1 yıl önce doğdun.Annen dünyanın en iyi canlısı.Akşama kadar işi gücü senle oynamak seni beslemek seni temizlemek.Gözünden bile sakınır.Daha hiç kimseyi hiçbirşeyi bilmeden anneni öğrendin.Hayatta başka neyin vardı ki annenden başka?Sana gelecek her kötülüğün önünde bir annen vardı seni koruyan..

Aradan bir ay geçmişti.Uzaktan birileri geliyordu konuşarak..Gülüşüyorlardı aralarında..korktum..annemin arkasına saklandım.iyice yaklaşmışlardı.Annem anladı bize geldiklerini önümde durdu.Bir kadındı ama cesurdu,yürekliydi.Ben korkudan gözlerimi kapattım annemin hemen arkasında.Annem kızıyordu,hrrlamalar metrelerce uzakdan bile duyulabilirdi.Tırnaklarını çıkarmıştı onu hiç böyle görmemiştim oysa bana tırmanmadıkça tırnaklarını çıkarma derdi hep.Bir el bana doğru yaklaşmaya başladı tam tutmuştu ki annem elini tırnaklarıyla kanattı.Bu sefer diğer insan anneme ayağıyla vurdu.Vururkende “seni aptal kedi” dedi.Benim annem aptal değil dedim miyavlayarak.Annem yarım metre arkaya düştü ağzı kanıyordu hemen temizlemek için yalayacaktım ki arkamdan birşey tuttu beni kendine çekti.Ağlıyordum arkama bakarken annem geliyordu.Ağzında kanlarla topallayarak konuşuyordu annem.Anladım ben beni götürüyorlardı annemden ayırıcaklardı.Annemde anladı.Koşuyordu annem onu hiç bu kadar hızlı görmemiştim adamın arkasından atladı üstüne adam beni havaya fırlattı irkilerek bir anda.Aman Allah ım çok yüksek burası aşağı düşüyorum.

Schrödinger denklemi

Anthro | 05 September 2009 20:06

Penceremden baktığım âlemin ötesini algılamaya çalıştığımda, evrenin pek de sandığım gibi anlaşılır olmadığını anlıyorum. Mikroalemimin belirsizliğini makroaleme taşıyorum. Karşımda kedi katili Schrödinger’i buluyorum. O gerçekten bir sahici miydi? Kuantum bana bilmediklerim ve kaypak varlık âlemi hakkında ne anlatıyordu. Bilemiyorum, belki zamanla anlarım.

İki denklem var karşımda. Benimse diyebildiğim şey tek.

Zamana bağımlı Schrödinger denklemi:

embedYoutubeVideo(‘qiyFMTGWPpo’,’400′,’329′)“>

İhtimal

pilli pati | 31 August 2009 09:08

Bir martı kanadı suya nasıl değerse işte o kadar kısa sürecek omuzuma değip geçişin. O an kaderimizin bu denli keskin hatlarıyla çizilmiş olduğunu daha önce hiç farkedemediğimi anlayacağım ve zaten kilitlenmiş olacak adımların kendi mutad yönüne. Bizi bizden ayıran yollara vuracağız kendimizi. Gözlerimi senden alışım, hele o görüntünü hafızama hapsedişim herhalde çok zahmetli olacak.

Gümüşsuyu Palas’ın emektar asansörüne binerken her seferinde gıcırdayan ahşap zemin, yıllar öncesinden kanatlarımda birikmeye yüz tutmuş çileyi anımsatacak bana. Sensiz yaşlanacağım hayatın çıkmaz sokaklarında. Emektar bir asansörle kader birliği yapacağım. Hayat boyu aynı kitabı okumaya mahkum edilsem yine Elias Canetti’nin Körleşme’si diyeceğim. Sonra belki yapabilirsem bakmadan görmeyi öğreneceğim önümdeki satranç tahtasının zaruri bir oyuncusu olarak… Zaruriyetler hep sonunda çokça meziyetlere gebedir ya, bunun için sana sonsuz teşekkür edeceğim her anımsayışımda. Bu oyunda bir oyuncu olmama katkı sağladığın için…

Talan

pilli pati | 04 August 2009 11:19

Aramadığın her dakikayı birbirine ekleyip sonumu getirecek urganı hazır ediyorum sanki günlerdir… Sabır çok gereksiz bir söz artık. O sınırı çoktan aştım. Müebbetimi konuşalım, istersen. Daha bir evladır.

Baş aşağı yarasaların geceyi bekleyişlerini giyiniyorum, derin, huşu içinde. Ötelere dalıp gidiyorum, senle esrirken. Çok bekledim biliyorum. Terminal bir hastanın hücrelerini taşıyorum artık bütün bütün. Zararımı hesabedecek cesaretim de yok çoktandır, bıraktım onu da. Belki de kimbilir seninle beraber yola çıktığım istasyon peronunda. Yıkılma üzerine, eriyip gitme üzerine, dünya, sen, ben üzerine bir sayıklama yaşıyorum bana söz verdiğin her saniye… Sevgilim! Beni bir fahişe sanıyorsun ekranının yansısında. Oysa ben senin ipliğini her gece pazara çıkarıyorum.